bugün

çelik'in yüce atam şarkısında geçen bir soru tümcesi. tecahül i arif bir nevi. sorunun cevabını bildiğin halde bilmezden gelip sormak yani.

naber çelik atatürk nasıl gibi ilkokul seviyesi bile olmayan esprilerle tatmin çabalarına girişenlere aldırmayın siz. 1997 yılında yapılmış bir şarkıdır; fakat yıl olmuş 2012 ve cuk oturuyor değil mi bugün olan biten her şeye.

şarkıyı koy kenara. bizzat ben sormadan edemiyorum ki "reva mı özünden gördüğün hıyanetin?" diye. gün be gün düşüyoruz, gün be gün karartılıyor, insanlıktan çıkarılıyoruz. hakir görülüyor, zulme uğruyoruz. kimselerden ses çıkmıyor.

şafak sökmeden masum insanların kapısına dayanıyor polisler. çoluğunun çocuğunun önünden yaka paça alınıp götürülüyor komutanlar, gazeteciler, düşünürler... teröristlerin yollarına gül dökmüş olanların fetvasıyla oluyor bunlar üstelik.

yalan riya dalavere diz boyu. cahilin sesi yükseldi inmek bilmiyor. düşünce özgürlüğü ve demokrasi denen bir şeyler dolamışlar dillerine, kendilerinden başka yüzünü gören, varlığına iman eden yok.

türbanlı yaratıklar kafalarındaki paçavranın verdiği pervasızlıkla eteğine bakarak orospu ilan ediyor seni. bir şey diyemiyorsun; çünkü o çaputun altında, söyleyeceklerinle muhattap olacak bir beyin olmadığını biliyorsun. yok. bir paket makarna bir torba kömür verip almışlar.

mustafa'm, mustafa kemal'im, kuş beyinli soytarıların ağzına ciklet olmuş. minnetle, hayırla yad edilmesi gereken aziz hatırasına ondan bundan duyduğu laflarla, ezberletilmiş sözlerle, hiçbir şey bilmeden saldırıp duruyor nankörlükte çığır açan köpek oğlu köpekler.

hırsızlık aldı yürüdü. çoluk çocuk perişan, kitapları bedava veriyoruz diye münasip bir yerini yırtanlar düşünmekten korkan bir kitle büyütüyor gönlünce. cehalet başlarda taç. sözümona herkes dindar, herkes mümin, müslüman ve de herkes allah'tan korkuyor öyle ya.

gel gör ki ömrümce bu kadar pisliği, bu kadar sahtekarlığı, bu kadar nefreti, bu kadar soygunu, bu kadar zulmü, bu kadar cehaleti, bu kadar allah'tan korkmazı bir arada görmedim ben.

kendi kutsal kitabından haberi olmadan allahçı kesilen ademoğlu bir tek bizde var onu bilir onu söylerim. kendi inandığı dini tepetaklak edip söylediği hiçbir şeyi kavrayamadan, ne demişse tam aksini icra ederek günde beş vakit yere yatıp kalkan ve de kafasını orasından burasından çaputlarla kapattı mı cenneti garantileyen zihin bir bizde mevcut.

demokrasiyi, düşünce ve yaşam özgürlüğünü "biz ne buyurursak o." biçiminde algılayan çıkarcıların elinde oyuncak olduk. asıp kesen, yakıp yıkan, küfreden, hakir gören, suratsız mı suratsız, aydın bir memleketin görünen yüzü olamayacak kadar karanlık bir cahilin elinde oyuncak olduk. gün be gün çürüyoruz. kokuyoruz. çok kötü kokuyoruz.

akıbetimiz ne olacak bilemem. ben, benim gibiler, azınlıktakiler yani, neye yeteriz, ne kadar yeteriz bilmiyorum. yine de pes etmek yok değil mi? çürüyerek, kokarak, kir pas içinde yaşamaktansa; savaşarak ölmek yeğdir değil mi?

bu bir karanlık çağdır. biz görsek de görmesek de bitmeye mahkumdur. gece istediği kadar karanlık, istediği kadar korkutucu olsun, bitmeye mahkumdur. zulüm istediği kadar korkunç, istediği kadar güçlü olsun bitmeye mahkumdur. elbet güneş doğar. elbet sabah olur. elbet karanlıkla, kanla beslenenler layığını bulur. elbet hak yerini bulur.

o gün için.

o sabah için.

http://www.dailymotion.co...mustafa-kemal-atatu_music
güncel Önemli Başlıklar