bugün

"üniversitede türban yasağının kalkması" kararının üzerine toplanan birçok üniversite rektörünün yaptığı "üniversitede türban hukuka aykırıdır" açıklaması üzerine başbakanın düzenlediği basın toplantısında sarfettiği cümle.

başbakanın konuşması, "rektörler önce kendi işlerine baksın, anayasa hazırlama görevi tbmm nindir." şeklinde devam etmiştir.

başbakanımızın, anayasanın bir toplumsal sözleşme olduğundan, uzlaşmacı bir yol izlenerek yapılması gerektiğinden haberi yok herhalde.
basbakanın anayasa hazırlarken sadece tobb, tusiad gibi kuruluşlardan akıl alacağının göstergesidir.
(bkz: kim takar rektörleri)
hakikaten alkislanacak laftir.

bazi universitelerimiz uluslararasi platformda canli kalabilmek icin cirpinsa da, en az on kati kadar universiteye universite demeye bin sahit gerekmektedir. ogrencilerin daha rahat ogrenim gormelerini saglama, guvenlik endisesi duymadan rahatca yasama gibi ihtiyaclarini karsilamak; bilimsel arastirma yapip makale uretmek yerine don kisot'luga savunan rektorler insallah bir gun asli gorevlerinin ne oldugunu anlarlar. o zaman iste bilim ureten ve ozgur dusunce yuvasi olan universitelerimizle ovunuruz.
kendini diktatör zanneden don kişot cümlesi. ah pardon, fikir belirtme özgürlüğünün tarih olduğu bir ülkenin başbakanının cümlesi imiş.
rektörler işine baksın, ordu işine baksın, muhalefet işine baksın ama sen istediğin gibi at koştur, ülkeyi parsel parsel sat, rejimden kork, ülkeyi ab'nin uşağı yap, parti tüzüğünün adını değiştir anayasa diye kakalamaya çalış, sahipsiz sanılmış ülkeyle istediğin gibi oyna.

(bkz: ohh ne ala mualla)
söyleyen kişi de "işine bakıp" futbol kariyerinde ilerleseydi, cumhuriyet ve futbol ligleri için her şey daha güzel olabilirdi. hakkımızda hayırlısı...

neyse, bu seferlik bakmayın böyle dediğime, hep başbakan 'yüzeysel' konuşacak değil ya!?
o anayasayı hazırlayan insanlar sanki üniversite okumadan, usta-çırak usulüyle hukukçu olmuşlar. sanki bir ülkenin gelişmesinde ve yönetiminin idare edilmesindeki elemanları hazırlayan üniversiteler hiçe sayılmakta. sanki bu üniversiteleri temsil eden-yani aydın kesimi yetiştiren-insanların fikirleri önemsizmiş gibi davranan zorba başbakanın yaptığı son saygısızlıktır.
fikrimce şöyle düşünülmesinde fayda vardı:"önemli kararlar alıyorum. bir de hocalarıma danışayım." ama nerdeee. onlar yine bildiklerini okuyorlar. arkalarındaki şuursuz çoğunluğun verdiği güvenle.
yüzeysel ama derin mana taşıyan bir sözdür aslında. başbakanın demek istediği 'aklı başında olan , gerçekleri gören bilim insanları kenara çekilsin, meydan malum kişilere kalsın' olmaktadır.
basbakanin hakli oldugu konudur. zamanin marmara universitesi rektoru isini iyi yapip aralarinda sayin basbakanin da bulundugu ogrencilerine demokrasiyi, katilimciligi, universitelerin her konuda gorus bildirmeye haklarinin oldugunu, hatta anayasa hazirlanirken bunun gayri resmi bir gorev oldugunu iyi ogretseydi bugun bu sorunu yasamazdik.

edit: ruhban okulu acilmali diyen abd'li diplomata "siz kendi isinize bakin" diyemeyen birisinin kendi ulkesinin universitelerinin rektorlerine boyle birsey demis olmasi uzucudur. bunu destekleyen insanlarin oraninin %47 olmasi ise daha uzucudur ve umut kiricidir. adamlar zaten kendi isini yapiyorlar. asil anayasa konusunda uzman olmayan "birisinin" kendi isine bakmasi gerekir. artik gemicilik mi olur, gazoz dagiticiligi mi olur.
eğer rektörler siyasete karışmasın anlamında söylendiyse doğru bir söz zira rektörlerin ilk işi bilim yapmaktır, siyaset değil. ve fakat bitmedi farkında mıyız bu erdoğan'ın mahalle kabadayılıkları, dayılanmaları. kaç senedir başbakanlık yapıyorsun, düzelt şu üslubunu kimse yol göstermiyor mu ulan diye sorasım geliyor kendisine, sahibi olduğuna muadil bir üslupla.

ülkenin tamamını ilgilendiren bir değişiklik yapıyorsunuz hem de anayasa denen ülke için hayati önem arz eden bir konu hakkında. herkesin katılımının sağlanması gerekirken, ona sen burnunu sokma, buna sen karışma dersen, demokratik bir anayasa hazırlayacağız atış ve de tutuşuyla çıktığın bu süreçten, dikte edilmiş bir anayasa ile çıkarsın ki, hali hazırda azıcık mukayese yeteneğine sahip her insan bunu kenan evren'in hazırlattığı (hazırladığı mı desem) anayasadan farkı olmadığını anlar.
cumhurbaşkanlığı seçiminden önce de yine bu rektörler toplanıp, 367 şart demişlerdi.. sonra hükümet yine rektörler işine baksın demişti ve ardından meşhur muhtıra gelmişti..hep aynı taktik.. şimdi sıra ordu da, ben demiştim demek için giriyorum bu entryi ve adım gibi eminim askerin yine müdahele edeceğine.. nerden biliyorum? biliyorum; çünkü bu rektörler "ordu göreve" pankartı taşıyan rektörlerdir, bilimle uğraşsalar ilk 500 de türk üniversitesi olurdu, hala bağnaz kafa yapılarından sıyrılamadılar ve çoğunun profesörlüğü bile yalan..bu ülkede rektör olabilmenin en büyük şartı, atatürkçü ve statükocu olmaktır, konuna vakıf olmanın pek bir esprisi yok..
ayrıca şunu da belirtmek isterim, bunların tezlerinin çalıntı olduğu ortaya çıksa bile yök aklıyor bunları, olmadı savsaklıyor ve zamanaşımından kurtarıyorlar yine, birçok örneği var bunun da..

(bkz: kemal alemdaroğlu)

bu köhnemiş kümelenmeyi birisi dağıtsın artık.. gerçekten bilimle uğraşan bilim insanlarımızı bu gibi insanlar yüzünden kaybediyoruz..
bu çok bilmiş rektörler şu an halihazırdaki bazı anayasa maddeleri için neden kanuna aykırıdır demediler bu güne kadar da, bu gün çıkıp türbanın kanuna aykırı olduğunu söylüyorlar? bu zamana kadar susdularsa bundan sonra da susup varsa işleri onu yapacaklar, başbakan çok yerinde bir laf kullanmışdır, herkez kendi işini yapacak.

anlamadığım bir konu daha var bilmem ne kadar ilginizi çeker, bu ülke de bir ermeni ölür bütün camia ermeni olur, yahu bu başörtülü insanlar bizim insanlarımız, bir gün çıkıp desene başörtüsü hepimizin sorunudur diye? elin ermenisinin haklarını savunduğunuz gibi kendi insanlarınızın haklarınıda savunsanıza?

eğer bu başörtüsü hırıstiyanların gelenegi olsaydı ve bizim üniversitelerimizde bugün ki gibi yasak olsaydı, yemin ederim o ukala rektörler götlerini yırtarlardı, yasaklamalar demokrasiye aykırıdır diye, mesele türban filan değil aslında, mesele hazımsızlık, %47 ne demek efendi sen biliyor musun? ben gönderdim o adamları oraya, senin sesini kesmeleri için, adam gibi işinizi yapacaksanız yapın, yapmayacaksanız gölbaşında toplu konut yaptırıyoruz sizin için, birinizi gönderdik, sıra sizde.
(bkz: ya ben lan neyse bir sey demiyorum)
gerçekten de insan bazen merak ediyor;
rektörlerin başörtüsündan başkaca işleri yok mudur?

bazen toplantı sonrasında verdikleri ultimatomlardan hareketle, sanki ana meşgaleleri başörütüsü imiş gibi bir izlenim edinmekteyim.
üniversitelere yapılan hakarettir.

üniversiteler ülkenin en aydın kesimlerini barındırır, bilgi neredeyse üniversite oradadır, üniversitede okuyan insanlar belirli kültür ve bilgi seviyesine ulaşırlar ve orada bulunmak da belirli bir seviye gerektirir. bu nedenle rektörler de fikirleri alınması gereken, binlerce insanın temsilcisi durumundadır. üstelik bu insanlar yılın 365 günü sadaka vererek fikirlerinizi benimsettiğiniz insanlar değil, özgür düşünceli dinlenesi insanlar olabilirler.*
olayların gitgide ilginç hale geldiğini üzülerek izliyoruz pek medeni başbakanımız.. aklıma bir video geldi ama...

--spoiler--
http://www.youtube.com/watch?v=qMJVqyj0eHw
--spoiler--

neyse susayim şimdilik.

edit: yahu burada tartışılan yaklaşımdır arkadaşlar, ülkenin her kurumuna ülkenin yine kendi vatandaşları tarafından şüphe duymayı ve güvensizlik hissetmeyi, tüm kurumları halkın gözünde küçük düşürmeyi öğreten sayın iktidarın son hamlesidir tartışılan... kimse rektörler kraldır ne derse o olur dedi mi, dinlenesi insanlar olabilirler dedik değil mi.. ama yook, siz hala "siz, biz" davasındasınız unutmuşum.. sayın alemdaroğlu gibilerinin ne olduğunu bizler de biliyoruz merak etmeyin. kaldı ki üniversitelerin siyasal bilimler, uluslararası ilişkiler, iletişim gibi siyaset ve toplum hayatı ile direkt ilgili bölümleri sadece yurtdışını ilgilendirmiyor efendiler. buyrun ekşi oyları alayım lütfen..
aydın olmak ve sorunlara çözüm üretmek gibi kendi islerini beceremeyen ve düzgün bir reform getiremeyenlere siz yapmazsanız biz yapacaz ayarı.
her kesimin sözünü değerlendireceğini belirten rte nin bir kez daha sözünü tutmaması.
(bkz: beğenmeyen vatandaşlıktan çıksın)
(bkz: rektörleri ihraç edelim)
konuyla tam ilgili mi bilmiyorum ama benim aklıma salih memecan ın bir karikatürü geldi:

barda oturan bir akademisyen bir de erdoğan teziç:

-sayın rektör ilk 500 de hiç türk üniversitesi var mı

e.t:yök

anlamayan varsa özel mesaj yolu ile bana ulaşabilir..
bir ülkenin koskoca anayasası değişiyor, binlerce kanun maddesi... rektörler çıkmışlar ne diyorlar, türban...

eee ne de olsa ekmek teknesi, kolay değildir muhakkak. empati yapmak lazım dostlar.

not: göbeğini kaşıyan adamla aralarındaki 1 farkı bulunuz!

el cevap: biri ekmek, diğeri kepekli ekmek derdinde. ben başka birşey görmedim.

bilim mi ?

nerede ?

ufukta...! (ama ufuk hep uzaklaşıyor kuzum)

dikkat ederseniz hiç aydın lafı geçmedi, zira türkiye de aydın yök...
saçma bir cümle tabii ki. kim "sen orda dur bakalım" diyecek bu insan evladına merak ediyorum. söylenecek çok laf var bazı sevgili yazar arkadaşlarımda gayet güzel belirtmişler zaten. ben asıl şunu merak ediyorum (bu entrynin silineceğini bilerek) "b!k yemek düşer rektörlere" diyen nasıl bir zihniyete sahiptir? düşünce özgürlüğü eyvallah ama bu artık b.kunu çıkarmak olmuyor mu. okuyun güzel kardeşlerim siz belli ki üniversite okumamışsınız. kitap okuyun, takdir ettiğin adamı okuyun, araştırın, görün, kör olmayın. ama tek suç sizde değil, gözünüze perde koyanlarda da, beyninizi yıkayanlarda da, iki paket makarna (makarnaya bu arada zam yapmışlard) ile gözünüze girenlerde.

ister silin, ister çaylak yapın, ister atın... bir kişi bile okusa yeter
rektörlere sen karışamazsın ben anayasayı yaparım demiyor sayın başbakan..

rektörler calışma durdurulsun diyerek boyunu aşan bir ifade kullanıyor ve basbakan da

siz görevinizi yapın diyor.

eger rektörler taslak metin haline geldiğinde anayasanın şu md. olmamış diye itiraz ederse basbakan da siz işinize bakın derse o zamn verilen tepkiler haklı olur.
rektörlerin üniversite içerisinde kurdukları "krallığın" dışarıda sökmeyeceğini gösteren cümledir. bizim rektörlerimiz bilim milim yapmazlar bu yüzden "hükümetin bilime saygısı yok" şeklinde saçmalamamak gerekir (bir tanesi vardı yarışmada "jüri" olmuştu kimdi o yahu?).

şimdi bu adamları iş bilir insanlar şeklinde görüyoruz ya, biri kimyacıdır, biri matematikçidir, biri inşaat mühendisidir, biri tıpçıdır, ben anlayamadım anayasadan anladıkları nereden çıkmış? neyse biz yine de bu adamları konuya yeterince vakıf insanlar fazedelim. ha bir de çoğu rektör seçimlerinde birinci olamamıştır. laik olduğu için 15 oy alan ve üçüncü olan rektör olarak atanır bizde. şimdi kendisinden 8 kat oy alan adamı yönetiyor ve memleketin demokrasisi elden gidecek diye endişeleniyor.

başbakan rektörler işlerine baksın diyerek doğru söylemiştir. çünkü türk üniversitelerinde rektörler, okulun döner sermayesi, kampüsün asfaltlanması, yeni anfilerin inşaası, bahçe düzenlemesi gibi oldukça bilimsel işlerle uğraşırlar. fakat bir yandan da "yök" tarafından verilmiş olağanüstü yetkilerle donatıldıklarından mevcut durumun değişmesi de işlerine gelmemektedir.

nedense hiçbiri, "bırakın ben bilimle uğraşayım idari işlere de başkası baksın, bana ne ulan anfiler soğuksa" dememektedir. ya da "bu sene şenliklerde olay çıkmasın, önlem alalım" gibi saçmalıklarla uğraşmaktan sıkılmamaktadır.
bir bilim adamı çıkıp, idari işlere akademisyen takımının bulaştırılmaması gerektiğini söylese, acaba yök "ortak bildiri" yayınlayıp, sözkonusu durumun laikliği zedeleyeceğine karar verip yine saçmalayacak mı?

erodoğan teziç'in "bir işi bilen yapar, yapamayan yönetir, ikisine de yapamayan öğretir" sözünü bildiğini varsayıyor, kendilerine esenlikler diliyorum.
içeriği kabak gibi meydanda olan cümledir.'ama rektörler de şöyle beceriksiz böyle hatalı ' diye kıvırmanın lüzumu yoktur.
önemli olan muhalif her cümleye başbakandan küfür edasında cümleler savrulmasıdır. bugün rektörlere kızan başbakan daha önceye köylüyle didişmiş , sonrasında bir yazarı muhalif olması sebebiyle ülkeden kovmaya kalkmış ve yazar yuvarlamıştır.
ülkede muhalif tek söz edilemeyecek midir? önemli olan budur.
uzlaşma vaadleriyle gelip sonrasında kan kusturmaya başlamanın , devleti tekele almaya çalışmanın neresi savunulur?
sorun rektörler değildir. başbakanın kendisi gibi düşünmeyenlere saygısı yoktur. bütün sorun bundan ibarettir.
bugün bu söylemi savunanlar yarın başbakan aleyhine dönerlerse susturulmalarının hesabını kendilerinden mi soracaklar?
bu sözler, başbakanımız sayın recep tayyip erdoğan'ın rektörlere ayar vermesidir. ya da ayar verdiği sanılmasıdır! ilginç, rektörler yeni anayasa hakkında konuştukları vakit: "sen, sus ve işine bak" lafını anında yapıştıran ayarmatör başbakanımız; aynı ayarmatörlüğünü tüsiad'a karşı yapamıyor nedense? zira daha dün tüsiad tarafından yeni anayasa olumsuz düşünceler ile eleştirildi! neden sayın ayarmatör rte'e şu tüsiad'a da bir ayar vermedi rektörlere verdiği gibi? "siz susun ve işiadamı gibi davranın" deyiverseydi ya? yemedi değil mi! yapamaz! o kime ayar vereceğini kime vermeyeceğini çok iyi bilir ve ona göre konuşur! her önüne gelene s.k kaldırılmayacağını çok iyi bilir; yoksa admın s.kini kırıverirler alimallah!

edit: eksilemişler. ahahhahha, ulan gülüyorum size be! o ekranın arkasına pısıp eksi atacana, bana bi cevap yazsanıza? ne oldu yemedi değil mi? siz de anca s.kinizin kalktığı adama dikleniyorsunuz değil mi?
siz önce gidip bir kaç akademik başarı sağlayın, yazılarınız dünya çapında yayınlansın, bilime katkınız olsun, yönettiğiniz üniversiteler dünya sıralamasında bir yerlere gelsin mealine gelen kısa ve öz cevap.