bugün

Beyoğlu'nda bir göçmen karakolda öldü. Polis bir kişiyi parkta döverek, kontrolde durmayan araçtaki bir başka kişiyi ise başına kurşun sıkarak öldürdü. Örnekler çoğalıyor ve Türkiye'de bir yandan timsah gözyaşları dökülüyor, bir yandan da analizler yapılıyor: polislerin psikolojik özellikleri, yaşam koşulları,
maaşları, insan hakları veya görevleri konusunda eğitimlerinin yeterli olup olmadığı...

Bu analizlerin yapılmasına bir itirazımız yok. Durduk yerde, sokak ortasında veya bir karakol binasının içinde katledilenlere üzülmek ise insan olan herkesin birinci tepkisi olmalı. Ama analizlerin ve gözyaşlarının tabloyu örtmesine izin vermeyiz.

Biz yetkililere ve medyaya sormayı yeğliyoruz: Bugüne kadar polis terörünün engellenmesi için ne yaptınız? Daha doğrusu yapmanız gerekenleri yaptınız mı ki, şimdi şaşırıyorsunuz? Türkiye'nin bir bütün olarak şiddet toplumu haline getirildiği, insan hayatının değersizleştirildiği sırada neredeydiniz?

Türkiye'de devletin uyguladığı veya devlet birimlerinin desteklediği şiddetten hesap sorulmaz. Ülke tarihi, hesabı sorulmamış, ya soruşturma ya mahkeme aşamasında devletin işin içinde olduğu yolunda son derece ikna edici verilerin ortaya serildiği şiddet olaylarıyla doludur. 1980 öncesindeki emekçilere
yönelik kitle katliamlarına, emekçi önderlerinin öldürülmesine hukuk işlememiştir.

Aynı durum daha yakın zamanlarda bir kısmının tetikçilerinin yakalandığı ve mahkum edildiği olaylar için de geçerlidir. Hukukun işlememesinin ötesinde, katil zanlılarının yıllarca devlet imkanlarından
yararlanarak saklandığı hatta, devletten karanlık görevler aldığı sayısız örnek vardır.

Birden fazla siyasi parti, kendi militan ya da yandaşı olan katilleri Meclise taşıyarak ödüllendirmiştir. Yararlananların bir dizi karanlık eyleme karıştığı itirafçı yasaları bir başka ödül mekanizmasıdır.

Devletin güvenlik güçleri Sivas katliamını seyretmişti. Aynı güçlerin köyleri boşaltıp yakmaları, olağan bir çalışma olarak kabul edilmektedir.

Medyanın, demokratik gösterileri, neyin talep edildiğine göre değil "olay çıktı-çıkmadı" şeklinde tasnif ettiği bir ülkede, yalnızca "polisin göstericileri nasıl dağıttığı" haber konusu edilmektedir.

1 Mayıs 2007'de istanbul'da sıkıyönetim ilan edip kenti biber gazına boğan Emniyet Müdürü ve Vali,
içişleri Bakanı ve Başbakan tarafından soruşturuldular mı, yoksa desteklendiler mi?
Türkiye savaşla kalkıyor, savaşla yatıyor. Köşe yazarları hükümetin krizi nasıl da iyi yönettiğini ballandıra ballandıra anlatırken, haftada birkaç cenazenin kalkmasına toplum alıştırılıyor. Gençlerin ölümü, hükümetin "başarılı sicilini" hiç etkilemiyor. Türkiye'de savaş kışkırtıcılığı milli politika sayılıyor, insanlar ölmedikleri için suçlanıyor...

Her hafta kentsel dönüşüm diye gecekondu semtlerine polis ve yıkım ekipleri birlikte saldırı düzenliyor.

Böyle bir ülkede, insanların üstüne çizik atma yarışına polisin katılmaması mümkün müdür?
Bu tablo karşısında yetkililerin aklına gelecek olan çare, Avrupa Birliği'nin bilmem hangi fonundan para bulup polis memurlarına insan hakları eğitimi vermek olacaktır. Bu düzen hakkını aramayan toplumla dalga geçmenin daha çok yolunu bulur!

POLiSE ÖLDÜRME YETKiSiNi VERDiNiZ
ŞiMDi NEYE ŞAŞIRIYORSUNUZ?

Devletin şiddet kullanmasının dokunulmaz bir hak olduğunu, hatta bir zorunluluk olduğunu, ülkenin ancak sopayla ve tehditle idare edilebileceğini düşünen yöneticiler ve medya patronları bu yargılarını açıklamalıdırlar.

Eğer "yok, böyle düşünmüyoruz, insan yaşamı kutsaldır" falan diyorlarsa, o zaman bilinmelidir ki, adam öldüren veya ikide bir öldürmenin eşiğine gelen görevlilerden ve onların sorumlularından hesap sormaktan kaçarak işin içinden çıkılamaz.

Hesap sormak birkaç günlüğüne tutuklamak veya görev yerini değiştirmek değildir. Örnek istanbul olacaksa, bu kentte insan hayatına değer vermek için, işe en tepedeki yetkililerin görevden alınması ve haklarında dava açılmasıyla başlamak gerekmektedir.

Kaynak: http://www.tkp.org.tr/index.php?yazino=32
gevşek gevşek " yere duşene vurmayın genelgesi yayınladık" cevabını alacağınız sorudur.
(bkz: polis vazife ve salahiyet kanunu)
gereksiz bir sorudur. şayet kapkaçtır, gasptır, hırsızlıktır ciddi oranda azalmıştır. varsın polis terör yapsındır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar