bugün

inceden kafa sikme fırsatı veren bi dalga, deli işi, icabında bahtsızlık abidesine muhabbet malzemesi.

nice vakittir yapmayı planladığım bi işti, tek başına sinemaya gitmek. e alışmışım yıllar yılı, arkadaşla, kuzenle, sevgiliyle, en kötü ihtimalle akbabamla gitmeye; yiyişenleri, zırlayanları izlerim sinsi sinsi, hem filmi de daha iyi çözümlerim diyerek bir heves, giyindim çıktım evden.

hiç farklı atraksiyona girişmeyim, filmi izleyip siktir olup gideyim derken hesapta olmayan bir şey oldu, istediğim seansta yer yoktu:

- ıssız adam'a bi kişi lütfen..
- (karıya nasıl aklım gittiyse) maalesef efendim, bir sonraki seansta yalarım.
- ney ney nabıcan? ney, anlamadım ben?
- (gerizekalı sandı) maalesef.. efendim.. bir.. sonraki.. seansta.. yer.. var..
- haa.. tamam olur, alıyım ben bi kişi.

daha 1,5 saat var lan, ne bok yicem diye diye düşünürken, arjantin caddesi'ne yürümeye karar verdim. karı gibi vitrin gezdikten sonra, kuki'ye oturup makaronla kahve söyledim. lan madem oturcan tek başına, bi gazete dergi bişey al di mi, e karı kız da kesemiyorsun, gelen ya sevgilisiyle gelmiş, ya da belki son pastasını yiyen bi moruk. sik gibi etrafı izliyorum. baktım vakit geçecek gibi değil, hesabı istedim; "dur lan bu ibneye hesabı kitlerim ben şimdi" diyerek hemen helaya kaçtım, döndüğümde "ulan tek başına geldin, kime hesap kitliyorsun sikik?" düşünceleri arasında siktiriboktan bi kurabiye müsveddesiyle ağzımın içini balçığa sıvayan bi fincan kahveden müteşekkil (mütaşaklı) hesabı götüme iteledim.

neyse abi, sinemaya yürüyene kadar zaten vakit gelmişti, geçtim salona oturuyorum, reklamlar fragmanlar falan gösterilirken ben bi sigara daha patlatırım bu arada diyerek cebimden paketimi çıkarırken yanımdaki herifin beni izlediğini fark ettim, ağlamaklı bir ses tonuyla "ya ateşiniz vardır di mi?" diye sordu, beraber çıktık dışarı.

herif benden farklı bir sebeple yalnız gelmişti filme: ben lan tek başına sinemaya gitmek nasıl olcak acaba, bir de bunu tecrübe edelim sefil ömrümüzde derken; bu arkadaşsız it(ki bilahare neden arkadaşsız kaldığını anlayacaktım) bana yamanmaya çalışıp, hadisemi, hevesimi, üç kuruşluk mutluluğumu, heidi'mi, candy'mi merhametsizce ve kıyasıya sikip atmak uğraşındaydı ayan beyan:

- hsssssp, fffff(bi fırtta yarıladı ciğarayı firavun) filme geldiniz?
- efendim?
- filme diyorum.. filme geldiniz..
- e haliyle..
- güzel diyorlar, ıssız adam.
- öyle. bakıcaz. görücez. hee.
- adını güzel koymuşlar ama gardaş, ıssız adam..(sizli bizli konuşmadan taşaklama gardaş hitabına dalış yaptı herif)
- hee

kabilinden muhabbetlerle herif beş dakikamı zehir etti, girdik filme.

şimdi abi, film romantik dram filmi; e aşkın içinde de malum erotizm var, filmde de haliyle erotik sahneler oluyor ve normal bi adamın azmaktan ziyade "ah ulan ne güzel be" diyeceği sahneler bunlar. aaa, herif beni dürtüyo lan resmen sahnede sikiş varsa. bir süre sonra geçtim sikişi, espri mespri olunca da dürter oldu, sonunda dayanamadım son dürtüşünde tuttum kolunu ve "çinçinliyiz gardaş. yığarım la bütün çinçin'i, yığarım la buraya!" ifadesiyle herife baktım, gel gör ki ağzımdan çıkan sözler "oh mon cher, bugünlerde opera ve baleye hak ettiği ehemmiyet atfedilmiyor değil mi?" ifadesi barındırıyordu: "yapma.."

yapma ne lan? çevreden gören duyan olsa, iki ibne karanlık diye sinemaya gelmiş, cilveleşiyor zannedecek. allah'tan herif dürtmeyi bıraktı da tek tesellim bu oldu. fakat sinirlerim bir kez bozulmuştu artık.

film arası verildikten sonra normalde de tripli tripli yürüdüğümden,

- bak hele gebeşe bak. başrol oyuncusundan etkilenmiş artiz artiz yürüyo, bak hele allaşkına itin bakışlara bak. piii yoluna akıttığım.. ver edecen beline zopayı itin
- kim la hangisi?
- gitti gitti..

gibi muhabbetler olmasın, karaktere kaptıran karaktersizlerden sanmasınlar diye (nolacağısa), bir "sami hazinses" dışlanmışlığı takınıp çıktım salondan sigara içmek üzere. tahmin buyuracağınız üzere pek tabii yanımdaki yalaka it de peşime takılmış, ateş dilenecekti. "lan tek başına sinema olayına girelim dedik, bizim akbabadan beteri takıldı yakaya iyi mi" deyu düşündükçe sinirlerim bozuluyordu. sigaram bittikten sonra bişeyler alayım diye kantine yöneldim, görevli çocuğa parmağımı şıklatarak "bakıcan mı bi kardeş" hareketi yaptım, çocuk "bi saniye geliyorum" dedi. aaa, bi baktım herif arkada başka bi elemanla taşak muhabbetine girmiş, film başlamak üzere, belki de başlamış. lan bir çıldırdım, bir anda suratım türk sinemasının zalim karakteri hüseyin peyda'ya dönüştü[ki kendisinin şuradan resmi görülebilir: http://img384.imageshack....y.php?image=ssss12fv0.jpg (hehheh)], kapitalizmin bana verdiği yetkiye dayanarak bağırdım: "hüşşaloo, baksana kardeşim buraya!"

popcornumu, kolamı alıp girdim salona tekrar, film başlamıştı. taşağı şişer herifin, hem göz hakkı kalmasın diye yanımdakine uzattığım popcorn kutusunu son olarak aynı ellerde, dibindeki taneleri zıkkımlanmak için kafaya dikildiğini gördüm. parmağının ucuyla alacağını beklerken, nereden bileydim kutunun içine dirseğine kadar kolunu sokacağını? al birader yemiyorum ben dedim, bi kere niye diye sormadı lan, hep şöyle bi gamsız olmayı hayallemişimdir.

film bitti, ben planladığım yalnız başına sinemaya gitmek aktivitemin sığırın biri yüzünden piç olmasına asap yapmışken, bahsolunan sığır, sığırlığını ispatlarcasına esniyor, esnemekle kalmıyor, esnerken aynı anda konuşuyor, konuşmakla kalmıyor, benimle adeta taşak geçiyordu:

- huyjünlendiaan demıaaaaaaa(tercüme ediyorum: hüzünledin değil mi?)
- bi çekilsen de çıksak.

suç elbette bende. üniversitedeki üçüncü senemde, okuduğum bölümü bırakmayı düşünüp "uluslararası ilişkiler okuyacam lan" diyerek, diplomasi dünyasını öğrenme amaçlı birtakım aktivitelere katıldığımı;
- bunlardan birinin polonya-türkiye dostluk günü kutlamaları olduğunu;
- türk-polak dostluğunu geliştirmek adına "valla civciv gibi karılarla tanışıcam" diye planlar kurduğumu;
- "en kötü ihtimalle birileriyle ingilizce konuşup pratik yaparız" deyu düşünüp, bir adet genç kız olmadığını, ingilizce konuştuğum sarhoş sıfatlı polonyalı öğretmenin benden daha iyi türkçe konuştuğunu ve bu planın da bi sike yaramadığını;
- polonya'nın meşhur keki diye ikram edilen zıkkımın ekmek arası peynir olduğunu;
- diplomasi dünyasını öğrenme amaçlı gittiğim kutlamada protokole dair bi sik görmediğimi;
- üstüne üstlük önümdeki herifin kucağıma bayıldığını, benim o telaşla 112'yi arayıp "ulan herif bayıldı diyorum gelsenize amına koyim" diye zırvaladığımı ve sair şanssızlıklarımı unutup, tek başına aktivite planladığım için tabii ki ben suçluyum. kendini bilsene artık pezevenk?

eyy planlanan aktiviteyi piç eden adam! eğer bir gün yine karşılaşırsak seni camdan aşağı itip, arkandan ben de atlayacak, havada yakalayıp sikeceğim.

terbiyesiz ve serseri.
ya en yakın arkadaşın kankasıdır çoğunlukla bu yüzden de tahammül edilir.