bugün

yıl 2010. günlerden çarşamba, aylardan haziran, mevsimlerden belli zaten yazmaya gerek yok. alışveriş merkezinde sevgilimle birazcık öpüştükten sonra kendimi aniden tuvalette bulmuştum. tabiki ihtiyaçlarım vardı. normalde pisuvara hayatta işemezdim lakin şartlar beni buna zorladı.çünkü tüm kabinler doluydu...

ne bok yiyeceğimi bilemiyordum. resmen uçuruma atılmış arkadan da siktir la aşağı düş denmiş gibi hissediyordum. pisuvarda işemek her zaman rahatsız ediciydi benim için. olanı var ,olmayanı var, görüp de "oha herifin şeyine bak "diyeni var. her boku var. ama ayak yıkayanı olmaz diye düşünüyordum.

pisuvara yaklaşıp fermuarımı açtığımda,yanıma gelen bir şahıs ;

-selam hacı nasılsın?
+eyv işiyoruz işte.
-he nerede çalışıyorsun?
+yok la işiyorum.
-tamam da nerede çalışıyorsun?
+?

anlamamıştım. ne yapmaya çalışıyordu diye içimden geçiriyordum. bekledi bekledi ve ayaklarını çıkarıp pisuvara soktu. ardından düğmeye basıp su gelmesini sağladı yani teknik anlamda sifonu çekti.

+pardon ama burası işemek için.
-tamam da sen nerede çalşıyorsun?
+lan oğlum psikopat mısın ak? türkçe bilmiyon mu?
-biliyorum anladım da ,çalıştığın yer neresi?

daha fazla orada kalamazdım.fermuarımı bile kapamayı unutup dışarı fırlamıştım. sevgilim beni o şekilde çizgili pütü kareli boxerımdan fırlayan küçük kısıtlıyı görünce ayrılmıştı.

o adamı hiç unutmayacağım hiç...
- naftalin var oralarda yea. temiz oralar hep.
- !'+&%(&%
güncel Önemli Başlıklar