bugün

Pirlo nedenmi böyle yaptı..

Fatih terim zamanı 9 maçta toplam 13 dakika forma giydi..

Çünkü inancı yok idi..
spoiler ---

ac milan'a henüz yeni gelmiştim. ilk antremana belirlenen saatten önce çıkıp herkesi etkilemek istiyordum. tesislere vardığımda pirlo oradaydı. ve pek etkilenmişe benzemiyordu.

andrea, oldukça ilginç biriydi. soğuk görüntüsüne rağmen işine önem veren ciddi bir profesyoneldi. sanırım onun en büyük sorunu netameli tavırlarıydı. konuşurken şaka mı yapıyor, yoksa ciddi mi asla anlayamazdınız. sıranın kendisine gelmesini bekleyen sakin ve güçlü bir lider gibiydi. sanırım bu çocuk bana kendi gençlik yıllarımı anımsatıyordu.

fevri bir karar vermeden önce kontörlü telsim hattım ile ömer üründül'ü aradım. ona pirlo hakkındaki düşüncelerini sordum. "aa ben onu çok beğeniyorum. futbolu çok iyi bilen biri" dedi. bu cevap beni rahatlatmıştı. hislerimde yanılmadığım için ayrıca mutlu oldum. zira yakın gelecekte onu stratejimin merkezine koyacaktım.

5 ay sonra >>

gün batımı milanello'yu son kez aydınlatırken, lezzetli italyan lazanyası masalara servis ediliyordu. yemeğin ardından galliani'nin kırmızı şarap teklifini geri çeviremedim. bir süre sohbet ettikten sonra haftasonu oynanacak torino maçı hazırlıklarını tamamlamak için ofisime geçtim ve biri bizi gözetliyor'u açtım. fakat bir türlü odaklanamıyordum. yarım kalan işlerimi bitirmek üzere sekreterim simonetta'yı aradım; "pirlo denen vitaminsizi odama gönder."

5 dakika sonra >>

- pirlocum inanır mısın şunu izlemeden uyuyamıyorum.
+ non guardo la tv.
- hele şu 02 melih'e acayip uyuzum.
+ non lo so.
- ortamlarda soran olursa "fatih hoca eraycı" dersin.
+ così bene.
- ne diyorsun ulan? türkçe konuş anlamıyorum.
+ non capisco signore.
- bu arada haberin olsun; torino maçında kulübedesin.

andrea, tek kelime dahi etmeden sessizce odayı terketti. ne ertesi günkü antremanda, ne de maç günü hiç konuşmadık. problemin ne olduğunu gayet iyi biliyordum. 9. haftasına girdiğimiz serie a boyunca hepi topu 13 dakika görev almıştı. ergen tripleri bu yüzdendi. hey gidi hey. koskoca rui costa dururken sen kim köpek?

pirlo'nun bazı oyuncularla birlik olup cephe kazdığını ufaktan anlamıştım. takım elbisemden kravatıma, mimiklerimden kusursuz italyancama kadar her şeyimi dedikodu malzemesi yapmıştı. soyunma odasında maç öncesi yaptığım konuşmalarda; "göreyim benim takımımı. tanrı yardımıcınız olsun" diye gazladığım anlarda dahi sinsi bakışları sırtımı delip geçiyordu.

adriano galliani ise kendisini işlerime karıştırmadığım için benden nefret ediyordu. öğle saatlerinde yediğim ezogelin çorbasından bile rahatsızdı. (lokmalarımı sayıyor keltoş) medya önünde tercümansız italyanca konuşmamı ayrıca kıskanıyordu.

torino maçı öncesi yerli oyuncularla gizli bir görüşme yaptığını öğrenmiştim. (ümit sağolsun) taklaya gelmemek için yabancı oyuncuların ağırlıkta olduğu bir kadro kurmaya karar verdim. lakin bu olacakları engelleyemedi.

3 kasım 2001 sabahı milano'dan torino'ya gitmek üzere takım otobüsüyle yola çıktık. 4 galibiyet 2 beraberlik ve 1 mağlubiyet ile üçüncü sıradaydık. geçtiğimiz hafta 0-0 biten bologna maçında maldini'nin sakatlığının üstüne bir de shevchenko'nun burnu kırılmıştı. 4-5-1'e dönüp inzaghi'yi ileride tek forvet bıraktım.

inzaghi.. pirlo'nun kankası, biricik oda arkadaşı filippo inzaghi!

4 kasım 2001, maç saati gelip çattı. takım çok kötü oynuyordu. iki hafta önce inter'i yağlayan takım sanki bu değil başkasıydı. shevchenko'nun yokluğu takımı psikolojik olarak geriye yasladı. bize hiç yakışmayan bir gol yedik. defansif düşünceyi kırma adına albertini'nin yerine simone'yi oyuna soktum. tekrar çift forvete dönmüştük. oyunun geri kalan kısmında neredeyse tek kale oynadık. inzaghi çok gayretli görünmesine karşın saçma sapan goller kaçırıyordu. derken o kritik dakika geldi.

inzaghi, torino'lu bir şaban tarafından düşürüldü. hakem penaltı noktasını gösterdi. penaltıcımız costacurta olmasına rağmen topun başına inzaghi geçti. topa doğru geldi. kaleciyi ters köşeye yatırdı. lakin topu alakasız bir şekilde sağ taraftan tribünlere, simitçinin kelleye nişanladı. o an pirlo ile göz göze geldik. her zamanki alaycı bakışları ile beni süzüyordu.

inzaghi bana ihanet etmişti.

içten içe olacakları sezdiğim için son düdüğün ardından kendimi kaybettim. çıkış tünelinde rui costa'nın üzerine yürüyüp "beni sabote mi ediyorsunuz?" diye haykırdım. soyunma odasında yaşanan gerginlik derhal asbaşkan galliani’nin kulağına gitmişti. aylardır yedek bekleyen oyuncuların tavırları zaten belliydi. maldini ve inzaghi kulübede ancelotti’yi görmek istiyordu.

eve kapandım.

pirlo'nun alaycı bakışları gözümün önünden gitmiyordu. maç gecesi berlusconi ile telefon görüşmesi yapan galliani; "yollayın" talimatını almıştı bile.

uzun lafın kısası tetikçi italyan medyası bir kez daha görevini başarıyla yerine getirmiş, başta pirlo ve inzaghi çetesi olmak üzere tüm milanolu futbolcular adanalı bir türk ile çalışmanın dayanılmaz hafifliğinden kurtulmuşlardı!

sen büyük kaptan! sen karizmatik top cambazı! kupalar, şampiyonluklar, madalyalar sahibi andrea pirlo! sen mi büyüksün?

hayır!

ben büyüğüm, ben!

fatih hoca!

sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun? bir hiç!

gözümde pul kadar değerin yok!

ama şunu iyi bil; ne arda'ma, ne ozan'ıma, ne de burak'ıma hiçbir şey yapamayacaksın. yıkamayacaksın bizleri. çünkü biz birbirimize avro ile bağlıyız. bizler avroyu seviyoruz. biz bir şirketiz. biz büyük bir şirketiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun?

dokunma şirketime. dokunma arda'ma, dokunma ozan'ıma, dokunma burak'ıma, dokunma ersin'ime, dokunma düzen'ime. eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, fatih hoca, hiç düşünmeden çeker vururum seni.

anlıyor musun? vururum.
Pirlo önce teknik direktör olsun, fatih terim'in başardığının yarısını başarsın sonra yorum yapsın. Ainesi iştir kişinin lafa bakmaz. Ağzı olan konuşuyor.
Boşuna pirlo olmadı bu adam.

Malumu ilan etmiş.
Boş yapmış pirlo. Türkiye de keşif edilip burada oynamaya başlasaydı bir hürriyet güçer, bir mehmet aurelio bile olamazdı. Yetenekli olmak futboldan anlamak için yeterli değildir, öyle olsaydı maradona ve pele dünyanın en iyi teknik direktörleri olurdu.
Tüm milan kadrosu ve futbol dünyasını yansıtmayandır. Hocanın bazı futbolcular yüzünden neler çektiğini okumuş, duymuştuk oralarda.
Her akla geldiğinde güldüren açıklamalardır. Gerçekler bile güldürüyor bazı zamanlar. Pirlo sonuna kadar haklı açıklamasında.
--spoiler--

terim’in soyunma odasındaki sözlerini bize aktarmada sorunlar yaşıyordu. terim el kol hareketleriyle türkçe konuşur ve ‘çocuklar, sezonun en önemli maçlarından birini oynayacağız. birçok kişi bizi eleştiriyor ama ben size inanıyorum. şimdi vazgeçemeyiz. bizden beklentiler büyük, onları hayal kırıklığına uğratmamak görevimiz. bunu kendimiz için, kulüp için, başkan için, taraftarlarımız için yapalım. insanın kafasını kaldırması gereken bazı zamanlar vardır hayatında. o an bizim için geldi. haydi çocuklar, haydi’ derdi. ama tercüman neredeyse hareketsiz bir şekilde durur ve italyanca şöyle söylerdi: ‘juventus yarın geliyor. kazanmak zorundayız.’ biri 5 dakika konuşurken, diğeri 5 saniye konuşurdu.

--spoiler--

terimden zerre haz etmem ama pirlo türkçe anlıyormuş zaten tercümana ne gerek varmış.
anlaşılan kuşların hoşuna giden bir yorum olmuş. öncelikle her futbolcu ile teknik direktör arasında sorun çıkabilir.pirlonun o söylemi fatih terimi asla kötü teknik direktör yapmaz. bilmediğiniz bişey olmuş gıcık kapmıştır bu kadar basit. siz fm oynarken bile gidemediğiniz o dönemde ki milana gitmesi bile büyük başarı.

kıskanmayın lan cikcikler. fatih terim türkiyenin gelmiş geçmiş en büyük teknik drektörüdür ve öyle kalacak.
hırsız terim'e doğru bir yorumdur.
45 yaşında yatarak galatasarayın ekmeğini yiyen drogba tabii ki terim'i yalayacak.

terim pirlo ve seedorf gibi adamları yönetecek çapın 1000 km bile yanından geçmez. italyaya pkk yüzünden gerilen ilişkileri düzeltmek için gönderilmişti, işi bitince postalandı.
çokta şii yapılmaması gereken yorumdur. fatih terim zaten aksini idda etmiyor.

(bkz: taktik maktik yok bam bam bam)
Galatasaray ın kadrosuyla ve aynı oyun stiliyle 2002 dünya kupasında harikalar ortaya çıkarmış milli takımın başarılarını görmeyenlerin yorumudur.

Zaten terim in galatasaray a gelmesinden rahatsız olanların başka takım taraftarı olduğunu biliyordum.

Lakin gençlik, Fatih hoca cimbom'A gelince fener'i, beşiktaş'ı rakip olarak görmez, hedefini avrupa kupalarına çevirir biliyor sunuz.
adam pirlo'ya başarısız dedi ya la asdhjsdkfsf.

bir galatasaraylı olarak terim ile ilgili sözlerine katılıyorum, zerre sevmem ama bu gaz meselesi gerçekten doğru.

galatasarayda uefa kupasını bir gaz ile aldı, çünkü oyunların birçoğu türktü. keza milli takımda öyle. ama avrupa'ya gittiği zaman böyle bir başarı elde edemedi. neden ? çünkü o adamlar taktikten anlar, gazdan değil.
adam haklı beyler.
pirlo'nun terim'le dalga geçtiği satırlardır.

“dikkat çekici ve gerçekten tuhaf biriydi. kurallara karşı alerjisi varmış gibiydi. daha ilk başlardan uzun süre çalışamayacağı belliydi ve nihayetinde de kovuldu. milan öncesinde her istediğini yapabileceği daha küçük takımlarda çalışmıştı. milan’da ise atmosfer daha farklıydı. yemeklere geç gelir, resmi toplantılara kravatsız katılır, sırf big brother’ı (biri bizi gözetliyor) izleyebilmek için mr. bic’i (adriano galliani) masasında tek başına bırakırdı. parlak kıyafetlerle john travolta gibi gezerdi milanello’da.

terim’in soyunma odasındaki sözlerini bize aktarmada sorunlar yaşıyordu. terim el kol hareketleriyle türkçe konuşur ve ‘çocuklar, sezonun en önemli maçlarından birini oynayacağız. birçok kişi bizi eleştiriyor ama ben size inanıyorum. şimdi vazgeçemeyiz. bizden beklentiler büyük, onları hayal kırıklığına uğratmamak görevimiz. bunu kendimiz için, kulüp için, başkan için, taraftarlarımız için yapalım. insanın kafasını kaldırması gereken bazı zamanlar vardır hayatında. o an bizim için geldi. haydi çocuklar, haydi’ derdi. ama tercüman neredeyse hareketsiz bir şekilde durur ve italyanca şöyle söylerdi: ‘juventus yarın geliyor. kazanmak zorundayız.’ biri 5 dakika konuşurken, diğeri 5 saniye konuşurdu.
terim: ‘andrea, sen bizim için odak noktası olacaksın. oyunu sen yöneteceksin, ama acele etme, zorlama. durumu değerlendir ve etrafında en az rakip olan arkadaşına topu aktar. sana güveniyoruz. sen bu takım için ve oyun stilimiz için çok önemlisin. ama tekrar söyleyeceğim: zorlama. sakin ve soğukkanlı sözleri sloganımız. önce düşün, sonra pasını ver.

doğru sonucu almak ve tüm italya’ya hala hayatta olduğumuzu göstermenin tek yolu bu. savaşmadan yenilmeyeceğiz. şimdi herkes sahaya çıksın. gerçek gücümüzü gösterelim ve bu yılın en iyi oyununu çıkaralım’
tercüman: ‘pirlo pas at. hadi şimdi gidip idman yapalım.’
bazı takım toplantıları, özellikle de en başlardakiler unutulmazdı. terim taktik panosunun önünde durur, bir tebeşir alır ve tahtaya 11 yuvarlak çizerdi. her yuvarlak bir oyuncuyu temsil ederdi ancak tahtada o kadar çok not ve karalama olurdu ki hangi oyuncu forvet, hangisi defans, hangisi orta saha anlaşılmazdı. tamamen kaos: sadece kaleci belliydi.
bir noktayı gösterir ve ‘tamam, costacurta sen şuraya gideceksin’ derdi.
ben de söze girmek zorunda kalırdım: ‘ama hocam o benim.’
savunmacılarla golcüleri karıştırdığında iş iyice içinden çıkılmaz hale gelirdi. bunu bilerek yaptığından şüphelenmeye başlamıştım. sahada dört forvet ve yalnızca iki defans: berlusconi’nin yasak hayali.”