bugün

7 Eylül 2006 tarihli serdar turgut yazısı.

Papermoon'da sol darbe!


Bir süre önce 'Beyaz Türk'ün aşevi' olarak fonksiyon gösteren Papermoon'da öğle yemeği yerken ilerideki masada Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ü gördüm. Zaten kapalı bir alanda eğer Mustafa Sarıgül varsa onu görmemek mümkün değil. Gerçi açık alanda da onu görmemeye çalışmanız mümkün değildir. Açık veya kapalı alanın ne kadar büyük olduğu da önemli değildir. Açık alan Türkiye kadar bile büyük olabilir ama yine de Sarıgül'ü bir şekilde görüp fark edersiniz, ondan kaçabilmek imkanı yoktur.

O gün ben de onu gördüm. Daha da kötüsü o da beni gördü. Benim yanımda Oray Eğin ve Reha Muhtar da vardı. Reha'ya o gün birlikte çalıştığımız takdirde ne tür yazılar yazmasını isteyeceğimi anlatıyordum. (O gün verdiğim bu fikirlerin daha sonra Vatan gazetesinde tamamen yanlış bir şekilde uygulanması da beni çok üzdü. Dün de üzüntümü ifade ettim sanıyorum. Eğer fikirleri doğru uygulamayı becerselerdi kendilerinden telif ücreti talep edecektim çünkü...) Evet; bu işin patenti bendedir. Reha çok aşık olduğu için etrafta kimin olup olmadığını pek görmüyordu ama o bile Sarıgül'ü sonunda fark etmek zorunda kaldı. Bir de yan masaya aniden gelen bir 'Beyaz Türk güzeli'ni fark etti Reha. Bütün bunlar olurken Oray da tüm kötülüğünü konsantre etmiş bir şekilde etrafı izliyordu. Oray'ın kafasında insan arşivi vardır. O anda gördüğü bir insanın 10 yıl önce ne hata yaptığını, son zamanlarda kimlerle yatmakta olduğunu işindeki durumunun ne olduğunu ve politik tavrını ya beyin arşivinden çıkarır ya da onları arşivine gönderir. Bu bilgiler önümüzdeki 10 yıl içinde yeri geldiğinde ve gerektiğinde kullanılmak üzere beyninde arşivlenir. Benim korkum Oray'ın bir gün benim aleyhime dönmesi ihtimalinin de bulunmasıdır. Bu olduğu takdirde hakkımda tek yazı değil bir ansiklopedi bile çıkarabilir.

Tüm okuyuculardan özür diliyorum. Bu yazının aynı zamanda gazetenin manşeti de olduğunu unuttuğumdan kendimi kaybettim ve yazdıkça yazdım. Gayet tabii ki serbest bir şekilde laubali de oldum. Ama emin olun bu yazı bittiğinde içinde manşet olmayı hak eden cevherler de olduğunu göreceksiniz. Yani olay bir espriden ibaret değil. Gayet tabii ki Oray biraz ilerideki masada oturanları fark etti. Ben hiç kimseyi tanımadığım ve bundan da mutlu olduğumdan bana da onların kim olduğunu anlattı. Bunun üzerine Oray ve ben kalkıp o masaya gittik. Masada Şişli Belediye Başkanı Sarıgül, DiSK Başkanı Süleyman Çelebi ve CHP Milletvekili Bülent Tanla oturmuş hem pahalı makarnalar yiyip hem de sohbet ediyorlardı. 'Hayrola neler konuşuyorsun' dediğimde aldığımız ortak cevap; 'Gayet tabii ki CHP'yi konuşuyoruz' oldu. Sonra da Sarıgül ekledi: 'Baykal'ı nasıl devireceğimizi konuşuyoruz.' Bence bunu konuşmanın yeri çok uygundu. Papermoon'da günün herhangi bir saatinde yüksek sesle 10. Yıl Marşı'nı söylesem tüm masalardakiler anında saygı duruşuna kalkar ve marşa katılırlar. Dolayısıyla 'Beyaz Türk aşevi'nde sol darbe konuşulması kadar normal bir şey de yoktu bence. Baykal'ı düşürmeyi başarırlar mı bilemiyorum ama en azından hakkında, nelerin nerelerde planlandığını bilmesinde de hayır vardır.