bugün

Papağan almadan önce bilinmesi gerekenlerdir.

Papağanlar müsrif ve pasaklıdır!

Evet, bu hep gözardı edilen ve papağanseverler arasında sıkça dile getirilmeyen bir durum. Papağanlar, doğal hayatlarında geniş alana yayılan, döküntüleriyle bir çok başka yer hayvanını besleyen hayvanlardır. Bu nedenle bir fındık, bütünüyle hiçbir zaman yenmez, yarısı yerlere saçılır, yarısı mideye indirilir * Islak şeyler yerken ya da ekşi yerken içlerinin kamaştığını kafalarını sağa sola sallayarak belli ederler, dolayısıyla önlem alınmadıysa duvarlar ve evdeki eşyalar, çeşitli yemek lekelerine kavuşur. Papağanların bu saçarak yemek yeme alışkanlıklarını değiştiremezsiniz, çünkü bu olay onların doğasında vardır. Her papağan tüylerine büyük özen gösterir, hergün düzenli olarak tüylerini temizler, yağlar, tarar. Bu işlem esnasında küçük tüyler, tozlar yayar etrafına. Bilhassa Sultan papağanlarında, Afrika grilerde ve Kakadularda bu toz dökme durumu hat safhadadır. Bir iskender papağanı için evde günlük temizlik yapmak lazımken, afrika griler için günde iki defa temizlik yapmak gerekebilir. Sağ yanda Rika'nın oyun bahçesinin altını 3 gün temizlemediğim taktirde ne hale dönmüş olduğunu görüyorsunuz.

Bu durumda, titizlik sizin vazgeçemeyeceğiniz bir özelliğinizse, ya da etrafın batmasını siz umursamıyor ama eşiniz umursuyorsa, yani ileride temizlikten kaynaklı evde sıkıntı yaşanacaksa, ya sultan papağanı hariç küçük kuş ve papağanları tercih etmelisiniz (döküntüleri cüsselerine oranla daha az olur), ya da papağan evlat edinmekten vazgeçmelisiniz. Elbette yanlış anlaşılmasın, papağanlar mütemadiyen etrafı kabul edilemeyecek kadar daginik2kirleten hayvanlar değildir, ancak urdukları yeri toz tüy yapma ihtimalleri çok yüksektir. Bu nedenle ileride de göreceksiniz, kendilerine ait alanlara ihtiyaç duyarlar. Ancak bu demek değildir ki, kuşunuz sadece kafesinde, alanında takılacak. Hayır, belki size eşlik edecek, sizi ördek gibi takip edecek, dolayısıyla etrafta bir şeyleri devirecek, ortalığı parçaladığı karton ağaç parçalarıyla dağıtacak, durduğu yerde tüylerini tarayacak dolayısıyla ortalığı kirletecektir.

Papağanlar gürültücüdür!

Papağanların çok kuvvetli bir ses kapasiteleri vardır. Hatta çıkardıkları bazı sesleri, bizim frekans aralığımızın altında üstünde olmasından kaynaklı duyamayız bile. Bilhassa sabahları ve akşamüstleri şarkı söylemeye, avazları çıktığı kadar çığlık atmaya bayılırlar. Bazı papağanların sesleri rahatlıkla komşular tarafından duyulabilir. Ufak türler, eclectuslar, afrika griler ve bazı büyük türler çok gürültücü değildir ama kakadu ve ara gibi türlerin gürültüsü, daha fazladır.

Papağanınızın ötmesi kötü bir şey değildir, bu, onun mutlu ve rahat olduğunu gösterir. Size ilk geldiği günlerde sus pus olacaktır yada belki onu satın aldığınız yerde sessiz sedasız oturuyordur ancak bu sizi yanıltmasın. Eve getirdiğinizde ve aradan aylar geçip ortama ve size alışmaya başladığında ne kadar bağırıp çağırabileceklerini bilemezsiniz, üstelik bağırıp çağırma istekleri yılla orantılı daha da artar. Misafirler geldiğinde de sizlerin uzağında kaldıysa yada misafirlere gıcık olduysa yine bağırarak ilgiyi üzerine çekmek ister. Ve onlara “kes sesini!” “sus!” demeniz de hiçbir şey ifade etmeyecektir. Zırlayan bebeklerde olduğu gibi. Hatta papağan kendisine bağırıldığında daha da fazla bağırarak cevap verir yada daha fazla bağırmayı “inadına” alışkanlık haline getirir. Papağanları fazla gürültülü olmamaları için eğitmek ve yönlendirmek mümkündür. Sabahları çok erken saatlerde uyanıp komşuları rahatsız etmemelerini sağlamak mümkündür. Tek yapmanız gereken geceden kafesin üstünü örtmek, sabahleyin istediğiniz saatte açmaktır. Ancak çok geç saate kadar kalmamalı örtü.

Elbette papağanınızda “sürekli bağırmak” gibi bir davranış bozukluğu varsa, ona sessiz olmayı öğretecek yöntemler vardır, bunlar ileri düzey derslerde ele alınacak. Ancak bu demek değildir ki papağanınızı tamamen susturabileceksiniz. Bu nedenle komşularınızın rahatsız olmayacağından, sizin rahatsız olmayacağınızdan, şikayetle, kavga dövüşle karşılaşmayacağınızdan emin olmalısınız.

Papağanlar ilgi ister!

Sakın eve bir kedi, köpek ya da iguana aldığınız yanılgısına kapılmayın. Papağanlar bambaşka hayvanlardır. Bir çocuk/bebek ne kadar ilgi/anlayış/sabır/sevgi istiyorsa, papağan da o kadar çok ilgi/anlayış/sabır/sevgi ister. Günlük olarak batırdığı yerler temizlenmeli, günlük maması değişmeli, günde iki defa suyu değiştirilmeli, iki günde bir, maximum üç günde bir kafes altı değiştirilmeli, en az ayda bir kafesi genel olarak dezenfekte edilmeli, gün içinde oyuncaklarıyla oynaması, birşeylerle oyalanması sağlanmalı, ve sizin özel ilginizi aralıklarla görmelidir. Siz evdeyken o da siz neredeyseniz sizinle birlikte takılmalıdır. Çocuk gibi. Daha kötüsü, belli bir yaştan sonra papağanınızı verebileceğiniz bir çocuk yuvası da yoktur. *

Tek başına kaldığında mutlaka çok çeşitli oyuncakları hazırda bulunmalı, televizyon, radyo vs. açık olmalıdır. Papağanlar sıkıntıya gelemezler, sıkıldıklarında strese girerler, psikolojileri bozulur, psikolojileri bozulduğunda tüy yolmaya ya da intihar etmeye kalkarlar. Unutmayın, onlar yağmur ormanlarında, afrikanın geniş sahanalarında, hindistanın geniş ormanlarında yaşamaya uygun son derece zeki ve hisli hayvanlar. Onları oyalamak zorundasınız. Yani sabahtan akşama evde değilseniz, siz evde yokken evde başka kimse de yoksa, dolayısıyla papağanınız bütün gün evde yanlız kalacaksa, onu işyerinize beraberinizde götüremeyecekseniz, evde birileri var ama bu birileri papağanla zerre ilgili insanlar değilse, “papağan size göre bir hayvan değildir”. Bu durumda papağan yerine, daha az ilgi bekleyen bir hayvan türüne yönelmelisiniz. Ya da, illa papağan çocuğum olsun istiyorsanız, bir değil, iki papağan almalısınız. Tabii bunun da ayrı zorlukları ve gerektirdikleri vardır.

Elbette papağanlar yanlız da kalır ve sizin dışınızda oyalanacak şeyler de bulur. Ancak bu durum çok sık olacaksa, papağanınız bunalmaya ve içine kapanmaya başlayacaktır. inanın mutlu bir papağanla, mutsuz bir papağan arasındaki fark çok çok büyüktür. Bakışlarından, duruşundan anlaşılır. Onun isteklerini karşılayamayacaksanız, kendi istek ve zevklerinizi ön plana çıkarmak yerine, papağanın mutluluğu açısından onu evlat edinme kararınızı tekrardan düşünmelisiniz. Papağanlar kendine özel bir oyun bahçesine ihtiyaç duyar!

Bilinen çoook yanlış bir şeyden bahsetmemiz gerek burada. Papağanların temel ihtiyaçları nedir? Bir petshopa sorarsanız size söyleyecekleri şudur: bir tane kafes, hazır olarak satılan bir çekirdek karışımı, su, vitamin, bir iki kemirecek dal, kireç taşı. Gerçekten, hepsi bu kadar mı? Kocaman bir HAYIR! Papağanların altı değil, yedi temel ihtiyacı vardır ve bunlar ayrıntısıyla şöyledir:

içinde kanatlarını açabileceği kadar, dökme demir ya da çelikten geniş bir kafes,
Papağanın türüne göre değişmekle birlikte, %70’i meyve sebzeden %30’u çeşitli tohumlardan ve fındıklardan oluşan, özel olarak hazırlanmış ev maması, (HAZIR MAMALAR YA DA AY ÇEKiRDEĞi DEĞiL!)
Günde iki defa değiştirilmek/tazelenmek üzere su
Kemirecek dallar, ayağıyla tutup oynayabileceği oyuncaklar, asılabilecek oyuncaklar, salıncaklar, zekasını kullanabileceği türde oyuncaklar..kısacası arada bir değiştirerek verilmek üzere onlarca oyuncak!
Kafesi içerisine konacak en azından bir tane "doğal" dal (ayak anatomilerinin bozulmaması için gerekli)
EN AZINDAN BiR TANE OYUN BAHÇESi! (ideali bir büyük oyun bahçesi, diğer odalarda da küçük oyun bahçeleri)
Bol sevgi ve ilgi

Papağanınıza bir oyun bahçesi vermemek, ona yemek vermemekle aynı şeydir! Bu onun temel bir ihtiyacı, bir lüks değil, bunu sakın unutmayın. Oyun bahçesi papağanınızın doğal hayatındaki gibi özgürce kanat çırpabileceği, dağıtabileceği, oyun oynayabileceği, ötebileceği, stres atabileceği eğlenceli bir alandır! Tekrarlıyorum, bu onun temel ihtiyaçlarından biridir! Evinizin eşyalarını kemirmemesi, bazı davranış bozukluklarını engellemesi ve sağlıklı, uzun ömürlü bir kuş olabilmesi için oyun bahçesine ihtiyacı vardır. Oyun bahçesi tamamen sizin kendi imkanlarınızla inşaa edebileceğiniz, mümkün mertebe doğal ürünlerle ve oyuncaklarla oluşturulan bir alandır. Yurtışında da hemen hemen kimse oyun bahçesi satın almaz, herkes kuşu için kendisi bir tane inşaa eder. Maliyeti düşüktür, tamamen sizin yaratıcılığınıza dayanır. Sadece, kullanacağınız malzemeleri kendi kafanıza göre değil, papağanlara toksit olmayan şeylerden seçmelisiniz o kadar. Oyun bahçesiyle ve malzemelerle ilgili daha ayrıntılı bir yazı 1. sınıf dersleri içinde mevcuttur.
Papağanlar kafeste yaşayamaz!!

Evet, papağanların bir kafese ihtiyacı vardır. Biz kafes diyoruz, onların gözünde ise kafes=yuva. Doğal hayatlarında Papağanlar yuvalarına günün belli saatleri, daha çok uyku zamanları uğrar. Bunun dışında gün boyunca ağaçlardadırlar, yiyecek arayışındadırlar. Esaret hayatında da bu ihtiyaçları değişmez! Papağanınızı balık gibi bütün gün kafesinde tutamazsınız. Elbette tutarsınız, tutan bir çok kişi var, ancak bu basitçe şu demektir: eziyet. O bir kuş, kuşlar uçar, geniş alana ihtiyaç duyar. Eğer işyerinizi, lokantanızı, otelinizi şenlendirecek bir hayvan istiyorsanız, kafese tıkılıp sergilenen 2-6 yaşlarında bir çocuk yerine, balık falan alın. Papağanlar süs eşyası değildir, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan hassas ve zeki kuşlardır. Papağanlar elbette kafese ihtiyaç duyar ama bütün gün orada yaşayamaz. En azından günün yarısını dışarıda geçirmeye ihtiyacı vardır. Hele hele kafes ebatları küçükse, kafesin kapısını her zaman açık bırakmanızı salık veririm. istediği zaman girsin, istediğinde çıksın, sadece uyku zamanları ve sabah çıkışları sizin kontrolünüzde olmalıdır. Dediğim gibi aksi, eziyettir. Basit bir mantık yürütün ve kendinizi onun yerine koyun.

Papağanlar para harcamanızı gerektirir!

Papağanınızın geniş, kaliteli bir kafese ihtiyacı vardır ve bu kafes galvaniz, krom, çinko, aliminyum, pirinç, bakır vs. gibi malzemelerden imal edilmemiş olmalıdır. Bu metaller papağanları ağır ağır zehirler! Bazı bilindik marka kafeslerde bile bu metaller bulunmaktadır. Sanırım Avrupa'da artık satılmadıkları için Türkiye gibi ülkelere satıyorlar ellerindekileri. Kuşunuzun kafesi iki malzemeden oluşabilir: En iyisi paslanmaz çelik kafes (ne yazık ki türkiyede bulunmuyor), ya da dövme demir kafes (wrought iron). Bu dövme demir olanların üzeri toksit olmayan, kolay çıkmayan bir boyayla kaplıdır ve güvenlidir.
Kendiniz evde mango yada ananas yemiyor olabilirsiniz. Ancak papağanınızın "tropik meyvelere" ihtiyacı vardır. Bilhassa kış aylarında. Çünkü portakal, mandalina gibi bilindik kış meyveleri papağanlara o kadar da gerekli değildir. Elma ve nar ise tek başına yeterli değildir. Ancak kivi, ananas, mango, guava, hindistan cevizi gibi meyveler bilhassa meyve çeşitlerinin azaldığı kış dönemlerinde beslenmeleri için gereklidir.
Bunun dışına kuşunuzun bol oyuncağa ihtiyacı vardır. Yani bol oyuncak derken, gerçekten bol oyuncak demek istiyorum, iki üç tane değil. Eğer kendiniz üretmeyecekseniz, oyuncak oldukça pahalı satılıyor Türkiye’de. Benim tavsiyem kendinizin üretmesidir. Hem daha sağlıklı hem de çok çok çok daha ucuza mal olmaktadır.
Papağanınız için hali hazırda bazı ilaçları buzdolabında tutmalısınız. ishal ilacı, vitamin takviyesi (sadece gerekli durumlarda), soğuk algınlığı ilacı, hatta parazit ilacı.
Hazır yemler hem masraflıdır hem de sağlıksızdır. Eğer hazır yem kullanacaksanız, aylık para dökmeye hazır olun. Benim tavsiyem evde hazırlanmış mamalar, yine 1. sınıf derslerinde ayrıntılı bilgi olacak. Ama öncelikle şu düşünme sürecimizi bir tamamlayalım öyle.

Papağanlar sürekli eğitim ister!

Papağanınızı bir iki ay içinde eğittiniz ve hop, artık onunla uğraşmanız gerekmiyor, herşey kendiliğinden olur, alışır, bağlanır vs. Hayır, öyle bir şey yok. Papağanlar, sürekli davranış bozukluğu gösterebilir çünkü hergün yeni şey öğrenir ve hayatlarına bu bilgileri yerleştirirler. Öğrendikleri şeyleri doğru yöne kanalize etme görevi sizindir. Ayrıca papağanların belli dönemleri vardır; çocukluk dönemi, ergenlik dönemi (en asi ve en eğitime ihtiyaç duyduğu dönem), ve yetişkinlik dönemi. En evcil, en alışık papağan bile düzenli olarak haftada birkaç gün, yarım saatlik eğitim seanslarına ihtiyaç duyar. Papağanlara çeşitli numaralar öğretilmesi (el salla, takla at vs.) sadece insan zevki için değildir, papağanların ihtiyacı içindir. Bu eğitimler sayesinde zekalarını kullanabilirler, evcil insanlarıyla etkileşim kurabilirler. Eğitim onların zeka gelişiminde, hayata olan bağlılıklarında, mental sağlıklarında önemli bir yere sahiptir. Doğal hayatlarında belki el sıkışmayı bilmiyorlar ya da öğrenmiyorlar ama sürüleri ve doğa şartları onlara her zaman yeni şeyler öğretiyor, yeni şeyler gösteriyor. Siz de onun bu ihtiyacını karşılamak için elinizden geleni yapmalısınız.

Papağanlar çok kötü ısırabilir!

ilk evcilleştirme sürecinde bir kaç defa ısırılmak normaldir. Psikolojisi müthiş derecede bozuk bir papağan değilse en fazla kanatır. Ancak daha önce de bahsettiğimiz gibi, ısırılmaya karşı müthiş bir korkunuz varsa, canınız çok tatlıysa, papağan almadan “önce” bu sorununuzu ve korkunuzu yenmeniz gerekir. Çünkü papağanla birlikte aşacağınız bir şey değildir bu. Eve yeni gelen vahşi bir kuşun ısırması kadar normal bir şey yoktur. Elbette ısırılmamak için alınabilecek önlemler ve yapılacak davranışlar vardır ancak hiçbirşey size yüzde yüz garanti veremez. Üstelik evcilleştikten sonra yanlış davranışlarla siz kendiniz kuşunuzu ısırmaya alıştırabilirsiniz. Böyle bir durumda onu ısırmaya teşvik eden davranışlarınızı düzeltmeli ve ona ısırmama eğitimi vermeniz gerekir ki bu sitede böyle bir başlık olacak. Ancak bu eğitim sırasında bile ısırılmayı normal karşılayabiliyor olmanız gereklidir.
Benim papağanlarım asla ısıran kuşlar olmadı, elbette psikolojisi bozuk, ısırma alışkanlığı edinmiş kuşlarla karşılaştım ve gerek kendi kuşlarım, gerek bu sorunlu kuşlar tarafından eğitimin ilk aşamalarında ısırıldığım oldu. Bazen kötü ısırıklar, bazen hafif. Papağanınızı ısırmayan bir kuş olarak yetiştirmeniz yada ısıran kuşunuza gerekli eğitimi vermeniz için bu sitede ayrıntılı bilgiler yer alacak, ancak her zaman için “papağanların çok kötü ısrabilecek kuşlar” olduklarını aklınızdan çıkarmamanız gerekli. Ve afrika grilerin, amazonların, kakaduların, araların ve bunun gibi büyük papağanların isterse “parmak koparabilecek” kadar fazla basınç uygulayabilen gagalarının olduğunu kesinlikle bilmelisiniz. Ancak korkmayın, bu sadece onların neyi yapabilecekleridir, ne yaptıkları değil. Papağanlar empati yeteneği olan duygusal hayvanlardır, yüzde binlik ihtimaller dışında böyle ekstrem bir olay yaşamazsınız *

Papağanlar aynısının tıpkısı bir çocuk gibidirler!

Eve kesinlikle bir “kuş” almıyorsunuz. Bir “çocuk” alıyorsunuz. Öncelikle bunu bir yere not edin. 0-6 yaş arası çocuk eğitimiyle ilgili yazılar da okuyabilirsiniz bu bağlamda. * Papağanlar ortalama 2 yaş çocuk duygusallığına, 1 ila 6 yaş çocukların analitik zekasına sahiptir. Zeka ve duygusal zeka düzeyleri türden türe değişmektedir. Zeka seviyesi arttıkça bakım ve davranış eğitimi hususunda gösterilmesi gereken özen de artar. Yani papağan beslemek isteyen birisiniz ama çocuk bakar gibi o papağana yeterli ilgiyi gösterecek vaktiniz yok. O halde tercihiniz en zeki türler olan Afika griler ya da eclectus papağanları kesinlikle olmamalı. Bunun yerine yine zeki ama fazla ilgiden bunalan rose ringedler, iskender vb. papağanlar tercihiniz olmalı. Yani unutmayın, asla dış görünüşünden, kabiliyetlerinden, ya da özenme nedenleriyle bir türü tercih etmeyin. Papağan türleri içinde sizin karakterinize, yaşamınıza en uygun olacak türdeki papağanı seçmeye özen gösterin. Her papağanın ilgi isteği farklıdır ancak bilhassa büyük türler (afrika gri, kakadu, amazon, ara, eclectus vs.) küçük çocuk gibi ilgiye ihtiyaç duyar. Mesela en ilgi bekleyen türlerden olan bir kakadu papağanı alırsınız evinize; çok oyuncudur, harika bir kuştur ama onunla ancak günde iki üç saat birlikte olabileceksinizdir. Böylece mutsuz, tüylerini yolan, davranış bozukluklarıyla dolu sorunlu bir kuş ve ne yapsam da onu yola soksam, iyileştirsem diye boşuna dövünen bir ebeveyn olur elimizde. Almasına alırsınız kuşu ama kakadusu olan falanca kişinin kuşu gibi olmaz kuşunuz. Çünkü o, kuşuna yeterli vakti ayırabiliyordur ama siz ayıramıyorsunuzdur. Bu durumda hayatınızı zehir etmek yerine heveslerinizi bir kenara bırakıp mantığınızı ön plana çıkarmak en doğrusudur.

Aynı tür bile olsa her papağan birbirinden farklı karakterde ve yetenektedir!

Papağanlar sürü hayvanı olsa da, toplum yapıları içerisinde biricik özelliklere sahiptirler. Bir muhabbet kuşunun karakteri, istekleri, tercihleri, başka bir muhabbet kuşundan farklı olacaktır. Bir afrika gri muhteşem konuşurken, diğeri tek kelime edemeyecektir. Aralardan biri çocuklara karşı çok şefkatliyken, başka bir ara çocuklardan nefret edecektir. Bu tip şeylerin garantisi yoktur. Karakter gelişimi ve tercihler bazen yaşanan olaylarla bağlantılıdır, ama çoğu zaman da o papağanın biricik varlığından kök alır. Yani her papağan doğuştan farklı mizaca sahiptir, insanlar gibi. Biri elmaya bayılır, öteki muza. Biri oyuncudur, diğeri miskin. Alacağınız papağanın mizacının nasıl olduğunu zamanla keşfedebilirsiniz. Önce onun dilini öğrenmeli, onun sizi dinlediği gibi siz de onu dinlemeli ve anlamaya çalışmalısınız. Karakterini çözdükten sonra da onu “olduğu gibi kabul etmelisiniz”.
Bir papağanın mizacını değiştiremezsiniz ancak karakterini doğru eğitim ve davranışlarla şekillendirebilir, aranızda bir uyum yakalamaya çalışabilirsiniz. Ve bu tip şeyler zamanla olur.

Papağanlar sadakate ve sabıra ihtiyaç duyar!

Papağanlar doğada av hayvanlarıdır ancak hatırı sayılır bir gaga güçleri de vardır. Dolayısıyla doğaları gereği “zor güvenen, ürkek, tehlike karşısında savunmaya geçen” bir yapıları vardır. Ben bir papağanı türüne bağlı olarak bir kaç günde eğitebilirim. Ancak bana gerçek anlamda güvenmesini sağlamam ayları bulabilir. ilk günlerdeki eğitimde temelini attığım güven duygusunun pekişmesi ve papağan tarafından kabullenilmesi, benimsenmesi için zamana ihtiyaç vardır. Güven sizin davranışlarınızla filizlenir, ancak papağanın “kendi insiyatifi ve isteğiyle” hayata gelir. Papağan eğitimi ve arada bağ kurulması asla tek taraflı gerçekleşmez. Siz yüce, o köle değildir, aranızda “diyaloğa” dayalı bir bağ kurulmalıdır. Ve bu diyaloğun kurulmasının temel prensibi sadakat ve sabırdır. Papağanlar, kafanızda kendisiyle ilgili soru işaretleriniz olduğunu gördüğünde sadakatinizden şüphe duyar. Sizi benimsemek istemez, çünkü her an bu evden gidebileceğinin bilincindedir.
Bir papağan, en büyük şoku ve sıkıntıyı, gerçekten güvendiği, benimsediği ve “evet, kalacağım burada” diye düşünerek kendini ebeveynine adadığı durumlarda, evden atıldığı, başkasına satıldığı/verildiği durumlarda yaşar. Eğer papağanınızı başkasına verdiniz ve papağanın umurunda olmadıysa bilin ki papağanınız sizde kaç sene kalmış olursa olsun “size bağlanmamış, sizi sevmemiş, size güvenmemiş, sizin yanınızda mutlu olmamış.” inanın, sizinle bağ kurmuş bir papağan sizden üç gün bile ayrılsa yemeden içmeden kesilir, agresifleşir. Kimisi ayrılık uzarsa tüy yolabilir, daha da uzarsa intihar edebilir.
Umarım onların ne kadar duygusal varlıklar olduklarını anlayabilmişsinizdir. Ben papağanımı yanımda götüremeyeceğim zamanlarda ona gerçekten ilgi gösterebilecek, papağanımın da önceden tanıdığı birine bırakırım. Eğer ilgi göstermeyecek birine, ya da onun tanımadığı birilerine bırakırsam çok rahat bunalıma girebilir bu sürede. ilgi gösteren, tanıdık birine bırakmama rağmen, bana anlatılan, yokluğumda Rika’nın çok az yediği, sessizleştiği, çevresindeki insanlara karşı agresif davrandığı, hatta insanlara sırtını dönüp onlardan tarafa bakmayarak onları protesto ettiği... Ve Rika bir örnek, tek örnek değil!
Demem o ki, papağan evlat edineceksiniz, komşuya bırakılan çocuk gibi, sürekli “annemi istiyorum!” diye çığırmasa da, sizden ayrıldığında aynı duygusallığı sessiz olarak göstereceğini bilmelisiniz.

Papağanlar kıskanç ve intikamcıdır!

Papağanlar kendilerine yapılan kötülüğü unutmaz, düşmanlık besleyebilir, hain planlar yapıp uygulamaya koyabilir. Bu hain planları uygulamak için inanın 3 ay bile bekleyebilirler. Onların müthiş bir hafızası olduğunu sakın unutmayın. Planları arasında neler olabilir? Sevimlilik yapıp sizi kendine çeker ve tam siz gevşediğiniz anda hart! Ya da, değer verdiğiniz eşyaları parçalayabilir, bir şeyi “siz” yaptığınız için reddedebilir, sizi üzeceğinden emin olduğu her hangi birşey yapabilir. Ona susması için “kes sesini” diye bağırıyorsanız, intikam için siz onunla her konuştuğunuzda size “kes sesini” demeye başlayabilir. Ayrıca kıskançlık da başka bir etkendir. Kendisinden daha fazla ilgi gösterdiğiniz için birine düşmanlık besleyebilir, ya da kendisiyle ilgilenmeyip belli bir kitapla ilgilendiğinizi gördüğünde bir kaç gün sonra o kitabı parçalanmış bulabilirsiniz. * Bu yüzden onların bu kıskanç ve kinci doğalarının üzerine gitmemeye, şansınızı fazla zorlamamaya dikkat etmelisiniz. istediklerinde küçük birer canavar olabilirler. Ve bunu tetikleyen her zaman ama her zaman sizsinizdir, suçlu her zaman sizsinizdir.

Papağanlar çok uzun yaşayabilir!

Bazı papağan türleri 50-60 yıl, bazıları 100 yıl yaşayabilir. Bir çok kişi bunu öğrendiğinde “Oo uzun yaşıyormuş, bizi toprağa bile gömer hehe” diye pişkin pişkin gülebilir. Bu insanlarla karşılaştığımda kafamı duvarlara vurasım geliyor çünkü bir papağanın uzun yaşaması övünülecek, şaşırılacak bir şey değil, dikkate alınması gereken bir problemdir! Örneğin bir afrika gri papağanı alıyorsunuz. Kimden duyduysanız size dediler ki bebek olmalı, yoksa evcilleşmez (büyük bir yanlıştır. Papağan eğitiminde yaşın bir önemi yoktur. önemli olan aranızdaki elektriktir ve sizin eğitmeyi becerip becerememenizdir. Her yaş papağan eğitilir!). Afrika grilerin ortalama ömrü 50-60 yıldır (iyi bakıldığı taktirde) Hadi diyelim 40 yıl yaşayacak kuşunuz. Sizin yaşınız kaç? 50 ya da 60. Bunun üzerine kuşunuzun ömrünü ekleyin: 90-100. Doksan ya da yüz yaşınıza kadar yaşayacak mısınız? Ya da ara papağanı aldınız. Araların ortalama ömrü 80-100 yıl. Ara papağanı bebek olmalı illa değil mi? (yanlış) Sizin yaşınız kaç? 40? 120 yaşına kadar yaşayacak mısınız? * Ölümünüzden sonra papağanınıza kim bakacak? Bencilce, “ben kuş istiyorum” demeyi bir kenara bırakıp bunları düşünmek zorundasınız. Çünkü papağanlar sevdiği kişiyi kaybettiğinde yaşayamazlar, çocuk gibidirler ama büyüyüp kendine bakmayı öğrenecek bir çocuk değildirler. Onca senenin ardından, her zaman “size” ihtiyaç duyacaklar, bir pet shopa verilmeyi, o yaştan sonra öylesine başkasına satılmayı kaldıramazlar. Onların tek eşli ve eşlerine ne olursa olsun bağlı kalacaklarını aklınızdan çıkarmayın.
Peki ne yapacağız? Yapabileceğiniz dört şey var: Birincisi, mümkün mertebe yaşınıza uygun bir papağan temin etmek. Örneğin 60 yaşındaysanız, ve bir afrika gri istiyorsanız, en az 30 yaşında bir papağan evlat edinmeye çalışmalısınız. Ya da yaşam ömrü 20-25 yıl olan bir tür tercih etmelisiniz. Eğer bunu yapamıyorsanız, ya da elinizde olmayan nedenlerle erken ölme ihtimalinize karşın, ölümünüzden sonra papağana “çok fazla” sevgi verecek, onun sizi kaybetmekten kaynaklı üzüntüsünü hafifletecek, ona ihtiyacı olan teselliyi verecek birini “ölmeden önce” ayarlamalısınız. Üçüncüsü, eğer baştaki ikisini de yapamıyorsanız, papağanınıza sevgi verecek bir aile bulması için bir “papağan evlat edindirme” merkezine başvurmalısınız. (bu merkezler Amerika ve Avrupada var, Türkiye’de henüz yok, eğer hayallerim gerçek olursa ben bir tane açacağım, aah, ah) Dördüncü yapabileceğiniz şeyse, hiç papağan almamak.

Eğer, amaan ben öldükten sonra kuşa ne olursa olsun, alttarafı kuş ya da satarım gider diye düşünüyorsanız, Allah size hayvan sevgisi, merhamet, empati yeteneği ve duyarlılık versin. Ayrıca okuyup araştırma isteği ve okuyup araştırdığını anlama kabiliyeti de. Belki bu sayede papağanlar için terk edilmenin, geride bırakılmanın ne kadar ağır birşey olduğunu ve ne kadar bencil davrandığınızı biraz anlarsınız.

Papağanlar ele alışkın bile olsa vahşi hayvanlardır!

Bu en önemli madde! Ne olursa olsun, isterse kuşunuz ağızdan mama yiyor, sizinle yorgan altına giriyor, kedi gibi size sokuluyor olsun, o yine de vahşi bir hayvan (vahşi olması saldırgan doğası olduğu anlamına gelmez, o bir av hayvanıdır köpek gibi avcı değil! Papağanlar çok nazik ve zeki kuşlardır)! Eğer ona oyuncak vermezseniz, vahşi hayatta yaptığını yapar ve “ne bulursa kemirir”! Pencere açıkken eğer bir şeyden ürkerse dışarı uçup kaçabilir! Başarısız bir iniş yapıp yere paldır küldür düşerse ve siz iyi niyetle bile olsa onun üzerine koşarsanız sizi “avcı” olarak görür! Onun bir düzeni, vahşi hayatından getirdiği özellikleri ve istekleri vardır. Bunları değiştirmenin yolu yoktur! Kemirmeye, yiyecekleri dağıtarak yemeye, evdeki yeşil bitkilere doğru yönelmeye, uçmaya, neşeli çığlıklar atmaya, tırmanmaya, oynamaya, tüy değiştirme mevsimlerinde bolca tüy dökmeye ihtiyacı vardır! Bunlar onun asla değişmeyecek, değiştirilemeyecek özellikleridir. Bu nedenle kendinizi ona uydurmalısınız. Vakit geçirmesi için oyun alanı, kemirmesi için bol dal temin etmelisiniz, gerekirse her gün temizlik yapmalı, ortamı ona göre ayarlamalısınız ama yiyecekleri dağıtarak yemesine göz yummalısınız, evde ona zehirli olmayan ev bitkileri yetiştirmelisiniz, uçmasına/kanat çırpmasına izin vermelisiniz, çığlıklarını sevmelisiniz, oyun alanına dilediği gibi tırmanacağı, sarkabileceği oyuncaklar koymalısınız, oyun oynaması için bol oyuncak vermelisiniz, döktüğü tüyleri temizlemeli ya da görmezden gelmelisiniz. O vahşi bir hayvan ve onu yağmur ormanlarından, savannalardan, sürüsünden koparıp kendi heveslerimiz nedeniyle buraya bir eve hatta kafese tıkıyoruz. O halde ona ihtiyacı olan ilgiyi, anlayışı ve ortamı sağlamak, onu olabildiğince mutlu etmek bizim sorumluluğumuzda.

Papağan almadan önce, çok okumak-araştırmak gerekir!

Hayvan pazarlayıcıların ne dediğine aldırmayın. Size ticari bir düşünceye kıyısından dokunmayan bir şey söyleyeceğim: papağan beslemek, bilhassa büyük papağan beslemek sorumluluk gerektiren, pek de kolay olmayan bir şeydir. Yemini ver, suyunu ver, dursun kafesinde mantığı insanca bencilliğin, bilgisizliğin ve duyarsızlığın bir göstergesidir. Bunlar balık değil. Ki balıklar bile ne kadar ilgi-bakım ihtiyacı olan canlılar. Papağanlar asla bir süs eşyası değildir, salon dekorasyonu değildir. Papağanlar ortalama 2-6 yaş zekasına sahip canlılardır. Ve gidin bakın petshoplara, otellerde sergilenenlere, bakın hallerine ve sonra hayal edin; o satılığa çıkarılmış ya da sergilenen kuşun yerine küçük bir kafese hapsedilmiş bu yaşlarda bir çocuk koyun. Neleri anlar, neler düşünür, neler görür, neler yaşar, neler hisseder? Tek dileğim, bir papağan evlat edinecekseniz, bu bilince ve sorumluluğa sahip olmanız. Ve kuş beyinli söylemini tekrar etmeden önce bir silkelenmeniz.
Papağan almadan önce araştırma yapmanız, sonradan hayvanı mal gibi etrafta satışa çıkarmamak için, onun iyiliği için şart. Araştırma yapmak çok okumayı gerektirir. Ne yazık ki Türkiye’de insanlarımız okumayı bir külfet olarak görmekte ve hazır lopa konmayı, birşeyleri, birilerinin kendi adlarına yapmasını tercih etmekte. Eğer böyle biriyseniz, bu site size biraz sıkıcı gelecektir; burada çook uzun yazılar var. Çünkü papağanlar, kullanma kılavuzuyla birlikte gelen bir elektirik süpürgesi değildir. Varlıklarının her ayrıntısı, size onlar hakkında birşey öğretir ve onu tanımanızı, dolayısıyla onu anlamanızı sağlar. Anlama gerçekleştiğinde, tüm sorunlar da teker teker sökülüp gider...

Kaynak: http://papaganokulu.org/once.html