bugün

güzelliklerin çabucak geçip gitmesi, kısa sürmesi, mutluluğun bir yanılsama gibi bir varmış bir yokmuş havası içinde yaşanması, ümidin hep gecikmesi, güzelliklerin pandora'nın kutusunda kalmış olmasındandır. her adımda yenisiyle karşılaştığımız dertler ve üzüntüler biz aramadan bizi bulurlar; çünkü evrene ilk ve hep onlar yayıldılar pandora'nın kutusundan.
* evet begüm hanım, tekliften önceki son kutuyu söyleyin lütfen. kimi açtıralım?
- eee bilmiyorum ki... mehmet, ılgaz, ayşegül, nilay... ayy kimi seçsem... pandora hanım? ne hissediyorsunuz?
+ bence benim kutuyu açtırma begüm... büyük çıkacak gibi hissediyorum...
- ayy o kadar da güzel bakıyorsunuz ki... çok pozitif elektrik aldım sizden... sizi açtırmak istiyorum...
+ eee... peki.
* begüm hanım 14 numaralı kutuyu açtırıyor...
(davullar)

(kutu açılır, bütün kötülükler kutudan fırlar, bonus olarak kutunun içinde bir yazı vardır:

açtırma kutuyu, söyletme kötüyü dedik ama, dinletemedik...)
ispanya da düzenlenen 56. uluslar arası film festivalinde " altın istiridye" ödülünü kazanan yeşim ustaoğlu filmi. kayıp olduğunu öğrendikleri annelerini aramaya başlayan üç kardeşin geçmişteki problemlerinin yeniden belirmesi ve pandora nın kutusu gibi sırların ortaya çıkmasıyla yaşanan dramı anlatan film.
filmin resmi sitesi için;
(bkz: http://www.ustaoglufilm.c...doranin_kutusu/index.html)

ayrıca 23 ocakta sinemalarda olacak...
yeşim ustaoğlu'nun 56. san sebastian uluslararası film festivalinde altın istiridye ödülünü,başroldeki tsilla chelton'in de en iyi kadın oyuncu ödülünü; antalya film festivalinde de övül kıran'ın en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü aldığı filmdir. tsilla chelton bu rol için yaşına başına bakamdan türkçe öğrenmiştir.

ama benim bu filmin ne konusuna, ne de oyunculuğuna değinmek gibi bir derdim var. çünkü filmi izleme imkanım yok. türkiye'nin başkentinde yaşamama rağmen birçok kaliteli yapım gibi bu filminde ankara'da vizyona girmemesi yüzünden filmin içeriği hakkında yorum yapamıyorum. bilmiyorum sizin de kulağınıza komik geliyor mu ama benim için gerçekten çok komik bir durum. medya tarafından şişirilen, vizyona girmeden seyirciye beğendirilen, içi bomboş ama bir felsefesi varmış gibi gösterilip birkaç yönetmen yakını eleştirmenin övgülerini kazanan filmlerin aylarca vizyondan kalkmadığı, birçok salonu işgal ettiği bir sistemde, bu kadar ödül toplayıp da ankara'da vizyona girmeyen bir filmi görmek istemem gerçekten komik. günler önceden recep ivedik 2'nin biletlerinin satışa çıktığı bir ülkede tabi ki böyle bir şey istemek komik. sinemada çok ileri gittiğimiz için sevinip kadri'nin götürdüğü yere giden bir mecraya mensup olmamam gerçekten çok komik. derdim bu filmler izlenilmesin değil. izleyeni varsa tabi ki yapılsın ve izlensin ama diğer filmlere de gereken önem verilmeli artık.
bu ülkede cannes'da ödül alıp ana haber bültenlerinde boy göstermese kimsenin tanımayacağı bir nuri bilge yaşarken bunları konuşmak da komik. süt diye bir film çıktı kaç salonda gösterildi ve kaç kişi izledi acaba? kendini sinemasever olarak ilan eden insanlar neden bu filmler karşısın birer cühelaya dönüşüyor?
maalesef bu ülkenin başkentinde yaşıyorum, hem de bu kadar küt bir ülkenin başkentinde.*
(bkz: ben bu yükü daha fazla taşıyamayacağım)
beyoğlu'ndaki birkaç salonda izlenebilen, ne var ki her gösterimde sadece 5 - 10 kişinin bulunduğu son derece başarılı bir yeşim ustaoğlu filmi.

avrupa için; kendisini ortaya koyabilmiş bağımsız bir yönetmenin iyi filmlerinden sadece biri sayılabilecekken; türkiye için, kesinlikle, vasatın çok çok üstünde bir filmdir kesinlikle. sıpoylır falan da beklemeyin benden. gidin izleyin.
vizyona girdiği 23 ocak tarihinden itibaren sadece 2.584 kişi tarafından izlenen yeşim ustaoğlu filmi.
--spoiler--
birinin "kurtulamadık" dediği dağ evi, diğerinin "kurtuluşu" oluyor...
--spoiler--
28. uluslararası istanbul film festivali'nde, derya alabora'ya en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandıran yeşim ustaoğlu filmi.
Pandora'nın kutusu, yönetmenliğini Yeşim Ustaoğlu'nun yaptığı Türkiye-Fransa-Belçika- Almanya ortak yapımı, 112dk'lık drama tadında bir serüvenin adıdır... pek çok film festivaline katılmış, hatrı saylı pek çek ödül almış bu filmin oyuncu kadrosunu ise Tsilla Chelton, Derya Alabora, Övül Avkıran, Onur Ünsal, Osman Sonant, Tayfun Bademsoy, Nazmi Kırık oluşturuyor.

--spoiler--
filmde birbirinden tamamen farklı 3 kardeşin, hayata bakışları, yaşam kaliteleri sorgulanıyor...çocuklukları doğu karadenizde geçen bu 3 kardeş, istanbul'da yaşama atılıyor ve aslında herbiri istanbul'da kaybedilmişliklerini yaşıyor.. bir gün annelerinin kaybolduğunu öğrenip tekrar çocukluklarının geçtiği yerlere mecburi bir yolculuğa çıkıyorlar..yolculuk boyunca hep birbirlerini sorguluyorlar..nihayetinde köye varıp annelerini bulup onu da istanbul'a getiriyorlar. Alzheimer hastası olan annelerine bakmak durumunda olmaları, herbirinin yaşamlarındaki çarpıklıklarla yüzleşmelerini sağlamaya yardımcı oluyor...
--spoiler--

filmin en takdire şayan ismi Tsilla Chelton'dır. fransız oyuncu Alzheimer hastası rolünü başarıyla canlandırmıştır. * o yaşına rağmen türkçe öğrenmesi, işine duyduğu saygı ve özverinin en büyük kanıtı niteliğindedir.

filmin yönetmeni yeşim ustaoğlu'nun " yabancılaşma, yalnızlaşma hikayesi" olarak özetlediği bu film, görseklik ve oyunculuk baz alındığında izlenmeye değerdir..
muhteşem bir soundtrack'e sahip on numara bir filmdir kendisi.

--spoiler sayılır--
film biterken insanın içinden şahane bir hassiktir geçer.
--spoiler sayılır--
açılmaması gereken kutu.
Devil May Cry 4' te Dante bin Sparda'nın * değişik değişik formlara sokmasıyla düşmanlar için çok tehlikeli olabilecek silah biçimi.
sinemanın sanat olduğunu hatırlatan, yeşim ustaoğlu filmidir. içlidir, buruktur, farklıdır; ama lezzetlidir.
insan ilişkilerine eğilen başarılı bir yeşim ustaoğlu filmi..

bir sahne..

durmadan evden kaçan akli dengesi tam da yerinde olmayan anneanne ile başına buyruk torun diğerlerinden habersiz eminönü'ne gelmiş balık-ekmek yemektedirler..

anneanne kendi balık-ekmeğini tuzla doldurur..artık yenmeyecek durumdadır..

kendi ekmeğini bi kenara itip torunun ısırmakta olduğu ekmeğine uzanır..

aynı ekmekten bi anneanne bi torun ısırmaktadır artık..

bu bana nedense sahilde şarap şişesini birbiri arasında dolaştıran arkadaşların sıcaklığını çağrıştırmıştır..
izlenilesi tematik filmlerdendir.
eğer çok sevdiğiniz dedenizi toprağa verdikten iki hafta sonra izlediyseniz sizi ağlatacak olan mükemmel bir film. ne ıssız adam ne de babam ve oğlum sizi ağlatmayı becerememişken bu filmde kopar her şey ve gözyaşlarınız süzülür gider. *
insana insan sadce insan olduğunu hatırlatan, yaşarken bundan ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş bir yerlerde bu insanlığın yüzüne vurulacağını anlatan film.

resimler oldukça iyidir, sanki albüm izliyor gibi duruk duruk sahnelere bakarsınız ve her zaman bir yerlerinde siz de varsınızdır.

doğanın bağrından kopup gelen yaşlı bir kadın insalık dersi veriyor...
“pandora’nın kutusu açılıp, zeus’un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman, orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı: ümit. o zamandan beri, yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladık. fakat zeus’un arzusunun, insanların kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk. ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.”

F. Nietszche
Eeeeeee . bugunlerde de aktüel siyasette de pandoranın kutusu acıldı diye bir takım gazeteler yazıyor diyorlar ki falan darbe filan darbe. Dedim ya bugunlerde okadar çok kutu acıldıki hangisi kötülükleri anlatıyor anlayamadık yani anlayacagınız Bu günlerde Pandoranın kutusuda yalan oldu bürsürü çakma pandora kutusu var orjinal pandora kutusu kayıp.
(bkz: mavi mi hissediyorsun kırmızı mı)
çözülemeyen olaylar veya ne menem bir insan olduğu anlaşılamayan, kendini belli etmeyen kişiler için de kullanılabilen deyiş.
goruntu yonetmenliginin sadece gorsel efektlerin bol oldugu filmlerle sinirli kalmadigini gosteren bircok filmden birisidir.bu filmi onlardan one cikaran ise turk sinemasinda az orneginin bulunmasidir.recep ivedik,gora,arog,ejder kapani gibi turk sinemasininda fazla film cekilmesini saglayan filmlerin yanisira biraz da kaliteli filmlerin cekilmesini saglayacak olan filmlerden birisi de budur.cogu kisi filmin daglik alanda gecen sahnelerinde buyulenmistir belki ama bana apartman manzaralari tam bir gorsel solen sunmustur.
pandora'nın kutusundan sadece hüznün çıktığı filmdir.
uzun zamandır (94 gün 7 saat 15 dakika) bu kadar klas (a+), bu kadar temiz çekilmiş (ultra-hijyenik), bu kadar gerçek (essah-ötesi) yerli bir film izlememiştim. bambaşka bir şey, anlatamam!