bugün

türk destanları içinde en çok bilinen, ezberlenen, hatırlanan ve de sevilen destan... şöyleymiş bu destan özetlersek;

oğuz doğduğu andan itibaren farkını hissettiren bir çocuktur. yüzü mavi, ağzı kırmızı, saçı başı siyahtır çünkü. bir defa süt emmiş, bir daha hiç emmemiştir oğuz. hatta 40 günlükken kımız içmeye başlamış, yürümüş, konuşmuş ve de et yemiştir. önemli bir nokta da şudur ki, bu oğuz kişisinin ayakları öküze, vücudu kurda, göğsü falan da ayıya benzer.

neyse işte, günler geçeer ve bu oğuz büyüyüp ergen çağlarına gelir. tabi her türk genci gibi avlanmaya başlamıştır artık. ama yakındaki büyücek bir ormanda yaşayan canavar yüzünden kimse rahat edememektedir. genç oğuz bu soruna bir çare olabilmek adına üzerine yoğunlaşır konunun. yanına mızrak, ok, yay, kalkan, efendime söyliyim kılıç falan alıp gider o ormana. tuzak kurabilmek adına bir de geyik yakalar tabi ki. geyiği bağlar bir ağaca, kendisi de döner gider evine. nabız kontrolü için yaptığı bu fiilin amacına ulaştığını görür oğuz; canavar geyiği yemiştir. "olsun" der genç oğuz içinden. "ben de ayı koyarım oraya!!" ve koyar da.. nabız kontrolüne devam etmek adına yine gider evine bişey olmamış gibi. ertesi gün geldiğinde gördüğü şey, bir hiçtir. kodumun canavarı o kocca ayıyı da yemiştir çünkü!! "demek oyun istiyorsun ha? peki.." der genç oğuz. ve bir ağacın arkasına saklanıp beklemeye başlar canavarı. çok geçmeden kalkanından "tooiiinngg!!" diye bir ses duyar oğuz. dönüp bakar ki canavar kalkanına çarpmıştır. mızrağını aldığı gibi "ya allaaaaahh!!" diyer... ha pardon "eey göktanrııııı!!!" diyerek geçirir kafasına canavarın. e tabi ölür zavallı!! kılıcıyla kafasını keser bir de canavarın ve evinin yolunu tutar. katillerin cinayet işlediği yere geri dönmesi teorisine katkıda bulunurcasına geri gelir ertesi gün oğuz. ve "anaaa iyi ki gelmişim lan" der içinden. çünkü akbabanın teki bu canavarın bağırsaklarını teşmiş yemekle meşguldür. onu da öldürür bu genç karayağız delikanlı...

derken efenim oğuz delikanlısı ibadete falan başlar, dua eder her zaman. işte birgün ibadet ederken yine gökten bir ışığın düştüğünü, bu ışığın içinde de fıstık gibi bir kız olduğunu görür. "anaaam dualarım kabul oldu lan sonundaa!!" diyerek hemen kızın yanına gider, sever, alır, evlenir. sonra da üç çocuğu olur bu hatundan; gün, ay ve yıldız...

yine birgün ava gitmiştir bu oğuz kişisi ki nehir kenarında, ağaç kovuğunda yalnız başına oturan bir kız görür. o kadar güzeldir ki bu kız, çok güzeldir işte.. bizim oğuz bu kızı da alır, sever, evlenir. ve üç çocuğu olur bundan da; gök, dağ ve deniz...

neyse işte günleer aylaaar yıllaar geçer, babasıyla arası bozulur bu genç oğuzun. ve bir haber salar obaya, babamı destekleyenler oraya gitsin, beni destekleyenler burda kalsın şeklinde. birçok taraftar toplar bu şekilde oğuz. ve babasıyla karşılaşır oğuz han. savaşta üstünlük sağlar ve ziyafet verir anısına. ziyafetten sonra bir de açıklama yapar;
"beni destekleyenleri ödüllendiricem, desteklemeyenleri burnundan getiricem ulan!! gözükmeyin gözüme!!"
kabul edenler olduğu gibi etmeyenler de olur haliyle. ve ordan kaçıp tatarların ülkesine gider bu kabul etmeyenler. tabi oğuz da peşlerinden... girer tatarlar ülkesine, dağıtır, parçalar, istediğini alır ordan. sonraki hedefse, ülkenin sol tarafında bulunan ve oğuz'u dinlemeyen urum kağan'dır. onun da üzerine gider ve bitirir işini...

bööyle böyle geçerken günler, oğuz'un olduğu yere bir ışık düşer bir gün... oğuz, "aha kız geldi bi daha!!" derken bir de bakar ki çıka çıka bir kurt çıkmış. neyse bu kurt bunlara yol gösterir, önlerinden gider. tabi kurt önlerinden gittiği için de oğuz ve ordusu mecburen kurdun arkasından gitmektedir. bu kurt gider gider en sonunda bir nehrin kenarında durur. kurt durur, bunlar da hemen savaşmaya başlarlar. nehir kırmızıya falan boyanır işte bla bla bla.. bundan sonraki hedef urum kağan'ın kardeşi uruz kağan'ın oğludur. bu kişi de bi dağın tepesinde, şehrin birinde hanlık yapmaktadır. neyse bizim oğuz ve ordusu oraya doğru yürür. haberi alan uruz oğlu hemen haber salar oğuz'a. "abi gözünün çapağını yiyim, al senin olsun şehir ben senin emrindeyim" oğuz da "peeki" der ve alır hemen şehri.

sonraları oğuz'un çöldeyken atı kaçar efenim. evet at durduk yerde kaçar. oğuz pek üzülür tabi duruma. neyse, ordu içinden bi yiğit hemen koyulur yola. yakınlardaki buz dağı'nın üzerine çıkar ve dokuz gün sonra geri getirir atı. (demek ki neymiş? bişi kaybolduğunda buz dağına bakmak lazımmış!) oğuz pek sevinir tabi duruma, gence hediyeler verir, yüceltir onu. adını da karluk koyar. ve emrine bir sürü kavim falan verir.. ( bu da böyle bi ayrıntı işte)

neyse bizim kayıp kurt tekrar gözükür birgün oğuz'a.. o da hemen orduyu alıp peşine düşer bu kurdun. kurt gider bunlar gider, kurt gider bunlar gider derken bir ovaya varırlar. bu ovanın sosyoekonomik coğrafyasının tarımla uğraşan çiftçiler olduğunu gören oğuz ister onlardan her şeylerini. onlar da vermez tabi niye versin adam deli mi?? neyse, savaşırlar bunlar, oğuz yine galip gelir savaştan. bi de bu kavmin bir sürü binek-inek hayvanı falan vardır ki tarım aletleri neyin daha sayılmadı bile! e oğuzun da yanında pek fazla öyle yük hayvanı yoktur! napsak netsek derken, *parmaklı çözüm bilik* diye akıllıca bir adam çıkıp türlü uğraşlarla bir kağnı yapar. ve malları doldurur buna. herkes de bundan görür ve taklit ederler onu. neyse bütün mallar toplanır böylece. oğuz han bu pratik çözümü görünce güler ve ona kanklı diye değişik bir isim takar..(oğuz han ın gülebilen biri olduğunu da anlatmış oldum böylece)

oğuz han'ın yanında bulunanlardan biri de uluğ türk adlı sakallıca bir dededir. bu dede birgün rüyasında ilginç şeyler görür. uyanınca hemen anlatır oğuz'a bunu...
- oğuz han oğuz han!! rüyamda ne gördüm bi bilsen..
+ hayır olsun uluğ amca, ne gördün?
- hayır olsun ne lan??
+ ......
- neyse neyse, bi tane yay var ama altından böle
+ altından?
- evet altından.. bi de üç tane ok gördüm. bunlardan yay batıya doğru, oklar da doğuya doğru uzanıyodu..
+ ... eee? yani?
- ee... yani (anam ne dicem lan şimdi ben) yanisi şu oğuz han... sen yarın hemen oğullarını çağır yanına, üçünü batıya gönder, üçünü doğuya... (bakalım nolucak)
+ hmmm taamama neye göre göndericem?
- ya işte ne bileyim. ilk karından olanlar doğuya gitsin gerisi batıya...
+ hmm ok!

ihtiyarın dediğine uyan oğuz han oğullarını çağırır yanına. ve der ki;
- bakın evlatlar, yaşlandım ben. artık size bırakacam bu görevi. siz gün ay ve yıldız... yarın güneşin doğduğu tarafa gidin. siz gök dağ ve deniz.. siz de battığı tarafa gidin.
- hmm dolaşıp ortada mı buluşcaz?
- yıldıız!! terbiyesizlik yapma ne diyosam onu yap..
- ehahahaa tamam baba ya!!

neyse bu evlatlar çıkar yola. gün ay ve yıldız (ki biz bunlara gay diyelim kısaca) yani gay, bir sürü hayvan felan avladıktan sonra bir adet yay bulurlar. hem de altından. babalarına götürürler tabi hemen, o devirde kuyumcu mu var?! babaları alır bu yayı, üçe böler ve her birine birer parça verir. der ki; "bu yay sizin olsun. yay gibi göğe fırlatın okları. adınız da bozok olsun.."
küçükler de hemen gelirler. onlar da bir sürü hayvan felan avladıktan sonra bir gümüş ok bulmuşlardır. babaları oku alır, üçe böler ve der ki; "bu ok da sizin olsun. siz de ok gibi olun, adınız da üçok olsun..." der ve ekler: "e hadi gidin oynayın şimdi usluca!!!"

efenim akabinde kurultay toplanır, ziyafet verilir olayın anısına. 900 at, 9000 koyun kestirip 90 havuz da kımız hazırlatan oğuz kağan tarihin ilk soykırımına imza atmış olur böylece.. (ehahaa şaka be tamam!!!) neyse bununla yetinmez tabi oğuz. otağın sağ dibine kırk metrelik bi sırık diktirir. sırığın ucuna bir altın tavuk, tavuğun ayağına da beyaz bi koyun bağlar. (bkz: manda yuva yapmış söğüt dalına)
bir de sol tarafına bir sırık diktirir yine kırk metrelik. bunun ucuna da gümüş bir tavuk, yine tavuğun ayağına da kara bi koyun bağlatır. sağ tarafa bozokları, sol tarafa da üçokları oturtur. işte sonra da oğuz ülkeyi oğullarına hibe eder...
Oğuz Kağan Destanı, Hun Türklerinin destanıdır. Fakat bu destanın bugün elimizde bulunan parçası, islâmiyetten sonra, 13. yüzyılda, Uygur Türkçesiyle yazıya geçirilmiştir. Aslında destan çok uzundu. Bugün Dede Korkut Hikâyeleri diye bildiğimiz yazılar, o destanın islâmi geleneğe adapte edilmiş bölümlerinden başka bir şey değildir.

Destanın kahramanı Oğuz Kağanın, Asya Hunlarının en büyük, en ünlü kağanı olan Mete (Motun) olduğunda birçok tarihçi birleşiyor. Belki bu destan Meteden evvel de vardı. Metenin ünü, kahramanlıkları ve hayatının Oğuz Kağanın hayatına benzemesi, Oğuz Kağanın aslında Mete olacağını düşündürmüştür.

Türkler, islâmiyetten önce de, sonra da Oğuz Kağanı ata saymışlardır. Tarih, Hunlardan Osmanlılara kadar bütün Türklerin, Horasan, Azerbaycan, Irak, Anadolu, Balkanlar, Kırım, Ukrayna, Kuzey Afrikada devlet kurmuş Türk topluluklarının hep aynı Hun-Oğuz birliğinin torunları olduğunu gösteriyor.

Oğuz Kağanın annesi Ay Kağan idi. Destan, Ay Kağanın Oğuzu doğurduğu günden başlıyor ve Oğuz Kağanın yaşlanıp büyük Türk ilini oğullarına paylaştırması ile sona eriyor. Fakat tekrar edelim Bu destanın sadece bir bölümüdür. Başından, ortasından ve sonundan eksiklikler çoktur.
Oğuz Kağan öldü mü?
Issız acun kaldı mı?
Ölmem ölmem diyodu
Ebesinin ..mını gördü mü?

dedirten destansı kahraman.
alfabeyi öğrenmek ve eski yazısıyla okumak uğraştırıcı ama zevklidir. latin alfabesiyle benzeyen harf yoktur fakat bizim "y" sembolü onlarda "l" ye, "y" ise "d" ile benzerlik gösterir.

alfabeyi merak edenler için:

--spoiler--
http://tr.wikipedia.org/wiki/Orhun_Abecesi
--spoiler--

bir giriş yapalım...
kültigin abidesi, güney yüzü:

tengri teg tengride bolmış türk bilge kagan bu ödke olurtum. sabımın tüketi eşidgil. ulayu ini yigünüm oglanım biriki oguşum budunum biriye şadpıt begler yırıya tarkar buyruk begler otuz [ tatar...] tokuz oguz begleri budunı bu sabımın edgüti eşid katıgdı tıngla: ilgerü kün togsık[k]a birigerü kün ortusıngaru kurıgaru kün batsıkınga yırıgaru tün ortusıngaru anda içreki budun [kop] m[ang]a k[örür]. [bunç]a budun kop itdim. ol amtı anyıg yok. türk kagan ötüken yış olursar ilte bung yok. ilgerü şantung yazıka tegi süledim, taluyka kiçig tegmedim. birigerü tokuz ersinke tegi süledim. tüpütke kiçig [teg]medim...
En değerli destanlarımızdandır. Şüphesiz ki her türk okumalı.Ancak islamiyetten sonra değiştirilen kısımları var,orjinalini bulup okumak en doğrusudur.
oğuz ismine 7.yy dan önce rastlanılmaz. doğal olarak bu destan modun(mete) destanının islamiyet soslu versiyonudur.
men sinlerge boldum kagan
alalıng ya takı kalkan
tamga bizge bolsun buyan
kök böri bolsıngıl uran
temür çıdalar bol orman
av yirde yürüsün kulan
takı taluy takı müren
kün tuğ bolsın kök kurıkan

günümüz türkçesi ile

ben sizlere oldum kağan
alalım yay ile kalkan
damga bize olsun buyan(işaret, alamet)
bozkurt olsun naramız
demir mızraklar olsun orman
av yerinde yürüsün kulan(avlanan hayvan)
daha deniz daha nehir
güneş tuğ olsun gök çadır
bariz bir kurt sembolü vardır. sık sık yer alır.

bir kurt oğuz kağan'ın ordusuna hep yol göstermiş ve ona yardım etmiştir.

kurt, türk'ün dostudur.
"Ay oğullar, kop men aşdum,
Uruşgular kop men kördüm;
Çıda birle ok kop atdum,
Aygır birle kop yürüdüm;
Düşmanlarnı ıglagurdum,
Dostlarumnı men küldürdüm,
Kök Tengrige men ötedim;
Senlerge bire men yurdum."
Destanın kahramanı Oğuz Kağan'ın, Asya Hunlarının en büyük, en ünlü kağanı olan Mete (Motun) olduğunda birçok tarihçi birleşiyor. Belki bu destan Mete'den evvel de vardı. Mete'nin ünü, kahramanlıkları ve hayatının Oğuz Kağan'ın hayatına benzemesi, Oğuz Kağan'ın aslında Mete olacağını düşündürmüştür.
OĞUZ KAĞAN / Diriliş - Kitaptan bölümler...
Oğuz’un tüyleri diken diken olmuş karşısında dikilen bu batur kıza bakıyordu. Ayağı kalkıp kılıcını sıyırdı.
- Senden başkasına gönül verirsem gök girsin kızıl çıksın. Bu andımıza da Gök Tanrı tanık olsun.
Acun durdu, yel durdu, gece durdu, kuşlar durdu. Bozkırda tek bir ot kımıldamıyordu. Yıldızlar bu iki sevdalı yüreğin adağını duymak için acuna yaklaşmış gibi daha bir parlak kırpıyordu gözlerini. Oğuzla Gökçe kız sarıldı. Yakınlarda bir börü uludu, uzaktan bir öteki cevap verdi.
Oğuz Kağan Destanı Türk destanlarından, Hun-Oğuz destanları grubundandır.oğuz kağan Destanı'nın dört ayrı yazması vardır. Çağatayca, Farsça ve eski Uygurca yazmalardaki Oğuz Kağan Destanı; Oğuz boyları, Türk dili, edebiyatı, folkloru, târihi ve kültürü hakkında bilgi verir. Destan oğuzların atası olduğu varsayılan Oğuz Kağan'ın hayatını anlatır.

"Sağ yanında bozok sol yanında üç ok yediler,içtiler,eğlendiler 3 gün 3 geceden çok"
Oğuz kağan mete han(motun tanhu),hun imparatoru Attila veya kur'an-ı kerim'de kefh suresi 96. Ayet de adı geçen zülkarneyn olabilir.