bugün

%99 ihtimalle eğitim almamış okuma yazma bile bilmeyen basit bir köylü olurdunuz. bugün hiçbir geliri olmayan, köyde çobanlık yapan insanlar bile eğitim alabiliyorsa, doktor, mühendis, avukat, hakim hatta başbakan veya cumhurbaşkanı olabiliyorsa hepsi cumhuriyet sayesindedir. sırf bunun için bile atatürk'e ve onun kurduğu cumhuriyetimize ne kadar teşekkür etsek azdır.
farz edelim, ataların istanbulda kendi halinde yaşayan bir vatandaştı. o zaman çok büyük ihtimal senin büyük deden, türlü yolsuzluklar yapıp vatandaştan haraç kesen yeniçerilerden muzdaripti. alınan ağır vergiler belki belini bükmüştü. can güvenliği zayıftı. ortalama ömür azdı. belki o da bunlardan şikayetçiydi. belki de dedelerin balkan savaşları döneminde istanbul işgal edilirse diye korkmuştu. belki kendisi de o bitmek bilmeyen savaşlarda yer almıştı...

diyelim ki anadolulu bir köylüydü dedelerin. yahu o adamın mutlu olma ihtimali o kadar az ki. uzunca bir müddet, devlet taşradaki vergileri toplama hakkını imtiyaz sahibi kişilere para karşılığı satmaktaydı. fermanda alınacak vergilerin hakkaniyetli olması gerekiyordu ama takan kim? vergi toplama imtiyazını alan kimseler hakkaniyete falan bakmıyorlar, karlarını düşünüyorlardı. başka birisinden alamadıkları vergiyi, pek ala sana yükleyebiliyorlardı. ola ki saraya şikayette bulundun, onlar da lütfettiler de bir müfettiş gönderdiler. senden vergi alan zengin ve güçlü herifler, bu müfettişi kafalayamayacaklar mı yani? pek tabi kafalıyorlardı. sonra da şikayetçi olan taraf haksız duruma düşüp cezalandırılıyordu.

farz edelim ki dedelerin asker ya da bürokrattı. o zaman da padişahın "kulu" olmuş oluyordu. kul sistemi öyle babasından iki azar işitince "bana böyle davranamazsın" deyip baş kaldıran, en ufak bir haksızlığa uğradığında bas bas bağıran 20-21. yy bebelerinin kolayca tahayyül edebileceği bir şey değil. birilerine azıcık dokunan en ufak bir lafınızda kellenizin gitmesi işten bile değil. bu yüzden "kul" deniliyor zaten. sonra öyle padişahla arayı iyi tutarsam yakayı kurtarırım da diyemezsiniz. padişahın en sadık kulları da, olası bir darbede ilk kellesi alınanlar oluyor. evet, bolluk içinde yaşıyorsunuz ama kelleniz de koltukta oluyor.

diyelim ki şanslıların en şanslısı, haşmetlülerin en haşmetlüsü oldunuz da bir şehzade olarak dünyaya geldiniz. çok da erken sevinmeyin. neticede taht için savaşacak olan sizin gibi nice şehzadeler var. şimdi hayatınız boyunca hayat memat meselesi olan pek çok şey yaşayacaksınız. belki de hiç yaşamayacak, daha küçücükken bir şekilde ölecek/öldürüleceksiniz. ya da belki kardeşinizle girdiğiniz taht kavgasında mağlup olup öldürüleceksiniz. veya belki öldürülmeyeceksiniz ama zindanlarda çürüyeceksiniz. hadi tamam, tahta oturdunuz diyelim. çok da iyi niyetlisiniz. osmanlıyı çekip çevirmek istiyorsunuz. küffar ordusu karşısında neden sürekli mağlup oluyoruz diyerek bir meclis kurdurdunuz. "ordunun içinde cenabet gezenler var haşmetlüm, o yüzdendir" diyen dangalaklarla da, "mali yapımızda, askeri yapımızda reformlar yapmazsak, batılı modelde ordu kurmazsak daha çok mağlup oluruz sultanım" diyen enverlerle de muhatap olacaksınız. eğer yobaz dangalaklarla işbirliği yaparsanız, yaşanacak hezimetler sonucu beceriksiz sultan denilerek tahttan indirilmeniz ve reform yanlıları tarafından kellenizin koltuğunuza sıkıştırılması çok mümkün. yok reformistleri desteklediniz, bu sefer de tıpkı 2. mahmut gibi adınızın "gavur padişah"a çıkması, 3. selim gibi öldürülmeniz çok olası. tarihe bakarsanız, bunlar yaşanmış şeylerdir.

şimdi bakınca, hayatta girdiği en büyük savaş, öss sınavı olan, en büyük derdi iki aydır peşinden koştuğu kızın yüz vermemesi olan bir nesil için çok zor şartlar değil mi?

bu bizim dinci yobazlardaki osmanlı hayranlığı, çok iki yüzlü bir hayranlık. bilmeden, tanımadan hayranlık duyuyorlar. yahu kardeşim, sen bugünün türkiyesinde islamın istediğin yorumuna katılabiliyorsun. o zamanlar öyle mi? şeyhülislam ne derse o. iranlılar şiilik vasıtasıyla osmanlıdaki alevilerin ayağını kaldırdığında şeyhülislam hiç tereddüt etmeden "abdestsizlerin yemeği yenilmez" diye fetva verebiliyor. hatta alevilerin katlini vacib ve farz kılabiliyor. sıkıyorsa iyi bir müslüman olarak o dönemde çık da de ki "hop kardeşim, bir dakika. dinimizce ehli kitabın (yahudi ve hristiyanlar da dahil) elinden yemek yemekte sakınca yok. alevileri sebepsiz yere katletmek de meşru değil". sen bunları söyle de bak bakalım kafan yerinde kalabiliyor mu?

hani bunları anlattık ama, osmanlıyı yerden yere vurmuş olmak için değil. gerçeklerin araştırılması, bizim lise tarihinden, resmi tarihten öğrendiğimiz safsataların yıkılması için. osmanlı devletinin imparatorluk felsefesinin özeti, daire-i adalettir. bunun kökeni de ta eflatuna kadar dayanır. osmanlı devleti bu sistem sayesinde avrupada kan gövdeyi götürürken osmanlı barışını yaşatmıştır tebaasına. ama geçmiş geçmişte kaldı. insan eliyle kurulan her sistem gibi, osmanlının da sistemi çöktü. yıkıldı. osmanlıyı hiç kimse yıkmadı. onu zaman yıktı. zamanın şartlarına yenik düştü. osmanlının ihtişamıyla gurur duyabilirsin. ama bilip bilmeden, cahilce argümanlar üreterek osmanlıyı yüceltemezsin. ancak kendini komik duruma düşürürsün.

mesela sağda solda görüyoruz. atatürkü, ismet paşayı demokrat olmamakla eleştiriyor vatandaş. haklı da. ne atatürk, ne de inönü öyle sıkı demokratlar değillerdir. ama adamın sunduğu çözüm çok ilginç. diyor ki "osmanlı gibi olmamız, osmanlı dönemine dönmemiz lazım". yahu hacı dayı, osmanlıda demokrasi mi vardı da sen atatürkü demokrat olmamakla suçluyorsun? osmanlı döneminde senin gibi normal vatandaşı kimse şeyine bile takmazdı afedersin. hem demoğrasi şöyle, demoğrasi böyle diye ahkam kes, atatürke söv; hem de osmanlıyı model olarak göster. buna ancak gülmekten katılır insan.

kısacası pek çok insanın zannettiği kadar arzu edilebilecek bir şey değildir efendim.