bugün

aslında mahalle kelimesi tek başına az kalır. belde baskısı, ilçe baskısı, vilayet baskısı hatta ülke baskısı desek daha doğru olur.

bugün bir takım işlerimi halletmek için kadıköy'e gittim. rıhtım'daki otobüs durağından boğa'ya, oradan da moda'ya geçeyim derken iflahım resmen tecavüze uğradı. önce rıhtım'daki o kokmuş balık ve tavuk döner satan büfelerin önünden geçtim. tamam sattıkları şey iğrenç ama kokuları aç insanın nefsini o kadar cezbedici ki oruçlu insan dirayetini bir an olsun kaybetsin hemen oracıkta bozar orucunu allah muhafaza.

sonra boğa'ya doğru yürümeye başladım. insanların sanki sıradan bir günmüş gibi hiç utanmadan lokantaların yol ortasına serpiştirdikleri masalara oturup oruç tutan müminlere nispet yaparcasına pideleri, börekleri köfteleri, kebapları löpür löpür götürdüklerine şahit oldum. az daha yukarıda mcdonald's denen şeytan yuvasındaki kuyruk neredeyse yola kadar taşıyordu. aradaki pastanelerde falan öküz gibi tıkınan sığırcıkları hiç saymıyorum bile.

neyse boğa'dan sağa dönüp moda'ya doğru yola koyuldum. starbucks tıklım tıklım. içeride içilen kahve kokusu neredeyse şükrü saraçoğlu'ndan duyuluyor. ha bir de yolda herkesin elinde sigara tüttür babam tüttür hey maşallah.

böyledir efendim işte. istanbul'da, özellikle kadıköy'de böyle büyük bir baskı altında yapmak zorunda kalırsınız oruç ibadetinizi böyledir bu. elbette allah herkesi farklı koşullarda sınıyor fakat bunların yaptığı güpegündüz eşeklik..

nah bu da benim mahalle baskısı tanımım ahah.
mcdonald s denen şeytan yuvası ise ayrı bi olaydır tabi.*
evet insanlardan ramazan bayramı süresince biraz daha anlayışlı davranmaları beklenebilir. ama kimse zorlanamaz böyle bişeye. ne bileyim açsam eğer girerim mcdonalds denen şeytan yuvasına tıkınır çıkarım. tabi sokakta elinde yarım ekmek döner yiye yiye gitmekte pek hoş değil ramazanda fakat mahalle baskısyla ilgisi benim, benim kareem abdul jabbarla olan ilgime eş değerdir.*
istanbul, izmir ve antalya gibi gelişmiş yerlerde olabilecek baskıdır. ama bu baskı anadolu kentlerinde daha fazla ortaya çıkan oruç tutmayanlara yönelik mahalle baskısı kadar ağır değildir. sakarya üniversitesi'nde okurken son 2,5 yıl trenle gidip geldiğim için oruç tutamamış ve bu baskıyı yaşamıştım, özellikle deprem öncesinde.
yanlis anlasilan bir vakadir.

simdi bu ulkenin cogu pek fazla para kazanmaz. biraz daha fazla para kazanmak icin canlarini dislerine takip calisirlar. orucun getirdigi aclik ise insani calismaktan alikoyar, dusunemez hale getirir. istanbul un herhangi bir yerine gidin ramazan ayinda iftara 4 saat kala, ve oruc tutanlarin calisamiyor halde olduklarini gorun. calisabilmek icin oruc tutmazlar evet. bu sebeple ogleyinde yemek yerler. lokantalarda restoranlarda calisanlarda bu sayede parasizlik ya da isten cikarilmak gibi bir tehlikeden kurtulurlar.
bürokratik işlemlerimi halletmek için gittiğim devlet dairesinde "bir şey içer misin?" diye soru soran düşünceli! ablamın niyetliyim lafından sonra bana attığı bakışdır.
hâşâ! peygamber (sav) de çölde oruç tutarken, "oruç tutanlara güneş ve sıcak kum baskısı" konulu düşünceler içindeydi...

(bkz: tövbe estağfurullah)
(bkz: la havle vela kuvvete)

e şimdi sen oruç tutmayana, gündüz dışarıda yiyene eşek dedin be güzel kardeşim. bu nasıl bir oruç hâlet-i rûhiyesidir?
(bkz: bu memlekette göte göt denir)* *
yemek yiyen , sigara içen veya oruç tutmayan kişileri gördükçe kendisini baskı altında hissetme durumudur. oysaki oruç tutmak sadece bedensel bir açlık durumu olmayıp, mental olarak da yemeğe karşı güçlü olmak demektir. her kokuya veya gördüğü her yemeğe ağzı sulananların oruç tutmadan önce tekrar düşünmesinde fayda vardır.
yemek görünce, yiyenlerin imanını vicdanında tartan, ve "bilselerdi yapmazlardı" diyen peygamber ahlakından bihaber olanların hissettiği baskıdır.

istanbul derya deniz. bir düşünün...kim kalabalıklara sığınıp günah işlemiyor ki?

dışarıda yemek yiyenlere eşek demenin doğru olmadığını söyleyen birine, bu memlekette göte göt denir gibi sığ cevaplar gelirse deriz ki:

(bkz: biz kırk kişiyiz birbirimizi biliriz)
(bkz: al eline ayna)
(bkz: herkesi kendin gibi bil)
(bkz: kime ne dersen de)
(bkz: terbiyesizliğin lüzumu yok)
var olan baskıdır, özellikle üniversite öğrencisi iseniz bariz bi şekilde farkedilir. "böyle bi baskı yok" diyenler, halt etmiş denilesidir.
Ateistlerin ne denli çoğunlukta olduğunun gostergesidir.
oruç tutarken dünya sanki senin etrafında dönüyordur, pek aramadığım çay bile ne güzel görünür gözüme o an. algıda seçicilikten dolayı kim ne yiyorsa en ince ayrıntısına kadar takip ederiz ne yediğinin. 100 kişiden 1 kişi belki kasıtlı yapıyordur oruçluya inat. diğerleri ise sadece oruç tutmuyordur ve acıkmıştır.
güncel Önemli Başlıklar