bugün

hiçbir şey.
hiçbisey söylemem artık
benimle kalsın hersey bundan sonra.
zaman geçiyor.
ders-i aşın müşkilin yahya nice halleylesin
söyleyenler kendin bilmez bilenler söylemez.

şeyhülislam yahya
Allah 'a emanet ol.
senin yalanlarını sikeyim demek isterdim.

sahtekarlıklarını, sattığın hayalleri, komplekslerini, saplantılarını, umursamazlıklarını, adaletsizliklerini...

hepsini bir yatağa atıp sabahlara kadar sikeyim demek isterdim.

bu kadar.
Hıı hı, haklı gibisin...
sensiz istanbul'a düşmanım .
ben hayatımda bu kadar bencil insan görmedim biliyormusun? nasıl bu kadar saçma bir hikayenin parçası oldum anlamıyorum. başka bir insan gösterdin bana, ilgili, sevimli, önemseyen.. sonra bir anda başladı her şey. hani şu kelebekler varya 3 gün hissettim onları. sonrası? sonrası hep sinir harbi. kafanda benle ilgili "hayal kırıklıkları" yarattın bir an ben bile inanacaktım onlara..

bugün itibarı ile ben pes ettim. belki sonu bile olmayan bir hikaye olacak bu. ama ben bugün pes ettim..
ananı, avradını, sülaleni demek isterdim.
Ona onbir demek istiyorum...
keşke ölsen.
Üzuntumden etkilenmedi çektiğim açıdan etkilenmedi yaptığım fedakarlıklardan etkilenmedi elimden bu geliyor diyemedim yüzümden etkilenmedi karşısında canlı canlı seni seviyorum demekten etkilenmedi sevgiimden etkilenmedi taş gibiydi buz gibiydi sanki duygularını bana dondurmayı çok korkunçtu .
görsel
Merak etmedin hiç ama söyleyim.
Tüm çiçekleri çok seviyorum ancak en çok gülleri seviyorum. Özellikle kırmızı olanları.
Bu dünyada hiç olmamışcasına kaybolup gidiyorum yapraklarına dokunurken. Hep vaktim olmadığı öğretildi bana. Hep bir şeylere yetişmek veya bir şeyler yetiştirmek zorundaydım. Durup biraz dinlenmek çok uzun yıllar lüks oldu benim için. Bu sebeple son yıllarımda hazır kavuşmuşken sessizliğe bol bol dokunuyorum çiçeklere, kuşlara, yapraklara, ağaçlara. Durup biraz kaçırdığım yerden kavuşuyorum ince ayrıntılara. Elimi her bir detayında gezdiriyorum. Yaşadığımı hissettiriyor bir o kadar da yaşamdan kopartıyor. Bu sebeple her ağaca, çiçeğe, dala dokunuyorum.
En sevdiğim renk siyah. Sırf siyahından karanlığı da seviyorum ya! Uzay boşluğunda yüzmek gibi hissettiriyor siyah bana. Sanki eve dönmüş gibi...
En sevdiğim ses anahtar sesi. Onca evsizlik, açlık, susuzluktan sonra öyle çok sakinleştiriyor ki beni o ses. Öyle huzurlu hissettiriyor ki...
Ağaçların kokusunu alabiliyorum. Bu beni çok mutlu ediyor. Her kokuyu alabiliyorum. Çok uzaktan dahi kan, demir, ağaç, çiçek, çocuk, bebek kokusu alabiliyorum. Kendime dair en sevdiğim şey bu sanırım. Bir de kokunu çok sevmiştim. Kokunu sevmiş olmak da mutlu edici.
En sevdiğim bir şarkı yok. Hangisi o an bastırıyorsa içimdeki sesi o en sevdiğim şarkı oluyor.
Hem allahı çok seviyorum hem şeytanı. Şeytanın allaha aşık olduğuna inanıyorum. Allahtan asla korkmadım hep merhametinden emin ona sığındım yalnızca. Şeytan ise bana hep başım dik bildiğinden ve aşkından şaşmayan o yanımı tanımladı. Ancak allaha bazen çok kızıyorum bu yaşama ve bu bedene beni bıraktığı için. Geceleri başımı yastığa koyduğumda yine allaha sarıldığımı düşünüp uyuyorum ama kızıyorum da işte.
Ah bir de küçükken allahı annem zannediyordum. Beni dünyada yanlışlıkla unuttuğunu ve gelip bir gün bulacağını sanıyordum. Yaşadığım her travmada gözlerimi kapatıp kendime sarıldım ve allah olan annemin gelmesini bekledim saatler, günlerce, aylarca, yıllarca... Belki hala... Ama gelmedi. Sanırım kızgınlığımda bununda payı var.
Yalnızlıktan aslında çok korkuyorum. Ancak yalnız bırakılmaktan daha çok korkuyorum. Bu sebeple yıllarca hayatımın tüm gerçeklerini açmaya asla cesaret edemedim. insanlar yalnızca hayatımın yakınlarından geçip gittiler. Kimseyi içime alamadım. Bu duvarı kıran yalnızca sen oldun. incitmeyeceğine inanmıştım. Her neyse. Yalnızlıktan korkuyorum ama bunu da kimse bilmiyor.
Film izlemeyi sevmiyorum. Başkalarının hikayeleri yalnızca kendi hikayemi sindirebildiğim zamanlar bana bir şeyler ifade edebiliyor. işte ancak o zamanlar izleyebiliyorum. Ya da kendi hikayemi ordaki hayallerle değiştirmek istediğim zamanlar.
Kitap okumayı çok seviyorum ancak tüm romanlara ve tüm yazarlara kızgınım. Tanrı gibiler. Karakterlere kendi kafalarına göre bir kader yazıp son biçiyorlar. Hiçbir romanın sonuna gelmedim onun için. Karakterler zihnimde hep özgür kaldı ve hep istediği sonu yazdı.
Hep aşka aşık yaşadım. Uzun bir zaman hayatımın yalnızca biriyle tamamlanacağına inanıp bekledim sonra birini buldum tam tamamlanırkeno bir başkasında bütün oldu, inancımı yitirdim. Uzun bir zaman sessiz kaldım aşka karşı. Sonra sen geldin. Apar topar yine içinde buldum kendimi tüm o duygu kalabalığının. Kaçamadım. Sonra anladım ki bazılarımızın sınavı yarım kalmakmış. Hayatın anlamını aşkta aramaktan vazgeçtim o sebeple.
Kardeşim hayatımın tek anlamı olabilir. O beni asla affetmedi ancak onun geride kaldığında yaşayacağını bildiğim o travma intihar etmememin tek sebebi.
Annemi çok sevdim tüm ömrüm boyunca. Onu kaybetmekten öyle çok korktum ki çocukluğum boyunca beni terkedip gitmesinden öyle çok korktum ki... Çocukluğum hep korkarak geçti. Büyüdüğümde ise bu tüm bedenimi ele geçirdi. Kaybetme korkum burdan geliyor aslında. Ancak bu hayatta en çok seni kaybetmekten korktum. Öyle ki hala rüyalarımda defalarca kez kaybediyorum seni. Rüya görmemek için uyumak istemiyorum artık.
Leo ve Masal ise hayatın bana en güzel hediyeleri. Defalarca kez ölümün eşiğinden öyle bir döndürdüler ki beni... Kedilerimin dahi beni sevdiğine inanamıyorum ama hayatımda bu kadar koşulsuz yalnızca onları sevebiliyorum. Bu beni tutuyor.
Kendimi kendi bedenimde pek çok kişi olarak yaşıyorum ve bunu çok seviyorum. Her biri ayrı bir yönümden doğan bir karakter. Sürekli oyun oynayan, koşuşturan 6 yaşındaki kız çocuğu, 60 yaşındaki o bilge şifacı kadın, 17 yaşındaki o ilgi delisi ergen, 19 yaşındaki o sürekli saç savurup en güzeli benim havalarında gezinen genç kız, 21'inde bedeninden de kendinden de nefret eden(aslında ettirilen) o kadın, 30'unda o dimdik duran kendi ayakları üstüne çok sağlam basan güçlü ve cesur kadın, 35'inde artık yorulup çökmüş o bitik ceset... Kafamın içinde milyonlarcası var ve her biri yer değiştiriyor gün boyunca. Bazen ayak seslerinden yorulsam da bu kendimi algılamamı kolaylaştırıyor.
ilaçlar beni çok yoruyor ama bir yerim ağrıdığında veya yorulduğunda söyleyemiyorum artık. Astım krizi geçireceğimi anladığım anda eğer yalnız değilsem kendimi banyoya kapatıyorum. Sakinleşip ilaç etkisini verene kadar orda kalıyorum. Sen burdayken de geçirmiştim. Ancak utanıyorum hastalıktan.
Bunun aksine ise yara izlerimi ve kesiklerimi çok seviyorum aslında. Tüm yara izlerim bir hikayeye sahip. Bakanlar her ne kadar öyle görmese de aslında hepsi bir yeniden doğuşun hikayesi. Sadece çocukken dizlerimde oyun yaraları olmasını çok isterdim. ilk dizim 12 yaşımda kanadı o da oyun oynadığım için değil ayağım kaydığı içindi. Bir oyun yarası olmasını çok isterdim dizimde ama hep eve kapanmak zorunda kaldım. Bisiklet sürmeyi öğrenmeyi biraz da bundan istedim aslında. 6 yaşındaki o kıza hediye bir nevi.
Anne olmayı da hep çok istedim aslında. Ancak zamanla öyle çok korktum ki bundan... Bir çocuğu bunca yarışa, böyle bir hayata sokmak çok zalimce geldi. Büyüyorum sanırım. Çözemiyorum.

Beni hiç tanımadın. Hiç içimi açamadım sana. Hep ya giderse korkum vardı. Yine tanımadın. Hala tanımıyorsun. Hayatına girdiğim o kısacık 2 ayda sadece bir sevgilin oldu, sadece elini tuttun, gezdin, eğlendin, demiş olmak için seviyorum dedin fakat hiç sevmedin. Hiç tanımak için çaba göstermedin. Beni tanımadın ama ben sana kendimi anlattım.

Bu kadar. Sadece beni tanımanı çok istemiştim...
seni seviyorum ama isterdim ki bu senin karnını doyursun, yaranı onarsın, üstünü örtsün. Hiç olmadı bir cam pencere açsın, içine su serpsin, sırtın okşansın ve sen uyurken etrafa göz kulak olsun. Oysa hiçbir şey yapmıyor. Yani seviyorum ama, bunun bu kadar oluşu beni kırıyor.

*
Senin ben geçmişini geleceğini hatta bütün neslini sikeyim orospu çocuğu. Bütün hayatımı mahvettin.
Amk senin zaten ömür bitti artık gelsen ne gelmesen ne? Ayrıca diğeri içinde aynı şey geçerli. Hatta o sendende mi beter yoksa sen mi daha fenasın bilemiyorum. Ama gördüğünüz gibi olan bize oldu
a p t a l l a r !...

Tabii çokta umrunuzda olduğunu zannetmiyorum. Sizin ilahınız para olmuş çünkü...
2 hafta çok fazla değil mi ya? Hayır benlik sorun yok da derslerinden geri kalıyorsun kuzum.
Ulan burda bile dürüst bir şekilde özlerim diyemedim hep bir geri vites...
Soruyorum sana! Bunlara hiç gerek var mıydı?
Az önce galeriden sildiğime emin olduğum fotoğraflarımıza denk geldim. Yalnızca kutunun içindekiler kaldı zannediyordum. Meğer hala varmış. Önce gülümsedim. Güzel günlerdi dedim.
Sonra biraz ilerleyince denediğim gelinlik fotoğraflarını gördüm. Bembeyaz, uzun kuyruklu, uzun duvaklı. Çocukken hayal ettiğim gelinlik... Yüzümde yıllar sonra ilk defa gerçekten bir tebessüm... Çocukluğumdaki o saf gülümseme... Her şeyden habersiz, sevdiğini zannedip gülüp durmuşum öylece.
Evlilikten korktuğum halde gözüm kapalı seninle bu yola çıkmıştım. Seni seviyordum. Tüm ömrümü seninle paylaşabilirdim.

Bırakmam demiştin. Gitmem demiştin. Seviyorum demiştin. Yalnızca sen varsın, sen olacaksın demiştin.

inandım. Salağım ya. Sanki ilk defa bu cümleleri bana kuruyormuşun gibi inandım.

Eskisi kadar kibar ve saf kalmayacağım. Okuyorsan eğer burayı yarı yolda bıraktığın her hayal için allah belanı versin. Bana bıraktığın bu güvensizlik için bir kez daha versin.
Ne bileyim abi sen sonsuza kadar beraberiz, asla bırakmam seni diyince gelinliğimi seçmiştim bende.
Sen ben ölürüz, bırakacağımız hoş sada için mücadele edelim.
Aşk ilahi birşey ise belkide seninle başka bir evrende bu saatlerde sarılıp uyumaktayız yada oturmuş birbirimizin gözlerine bakmakta.hadi o zaman hayal edelim sen ve ben...
kardeşim bi nokta virgül falan koy ebemizi siktin hayatım leyleyı söylen çocuk gibi konuşma aq.