bugün

bizden olana her şey mübahtır mantığı ile hazırlanmış raporun ana fikri.
''öğretmen sağlına zarar vermeden karşılık verilebilir''

gençliğin cevabı. götünden kan alırlar olum. devir değişti ee tabii öğrenciler de değişti.

saçmadır.
adında "milli" geçen bir bakanlık için hiç de şaşırtmayan tespit. zaten bizde her şey "milli"dir, eğitim "milli"dir, savunma bakanlığı değil, "milli savunma bakanlığı"dır, ilk cinsel deneyimimizi yaşayınca "milli" oluruz, "milli değerler" en önemli şeydir, a milli formayı giymek başkadır, piyangomuz "milli"dir, dinimiz "milli"dir, vesaire... bütün bunlar toplumu hizaya getirmeyi seven "büyüklerimiz" sayesinde olmuştur. her hafta milli marş okunan, öğrencilere "hazır oool!!", "rahaat!!" diye emirlerin verildiği, üniformaların (önlük) zorla giydirildiği okullardan ve onun bağlı olduğu "milli" bir kurumdan başka bir şey beklense şaşardım... milli eğitim dediğin nedir ki? ödevini yapmayan öğrencinin kulağını çevirmek, sopa, cetvelle vurmaktır. hatırlarım, ilkokuldaki ünite dergilerinde bir okuma parçası geçiyordu; parçada osmanlı medreselerinde çocukların nasıl falakaya yatırıldığı anlatılarak, "milli eğitim" güzellemesi yapılıyordu. sözde yeni dönemle birlikte bu tür hocalar artık kalmamış, "çağdaş" ve "aydın" hocalar gelmişmiş... aynı işte, değişen bir şey yok. daha önce padişahın kuluyken, şimdi "yüce türk devleti"nin kuluyuz. bu hocalar da "hizaya getiren devlet"in temsilcilerinden bazıları sadece.
milliyim, millisin, milli...
*
şeriata uygun bir tavırdır.
(bkz: kadınınızı hafifçe dövebilirsiniz)
edit: ironiyde be kardeşim!!!!
hay agzina saglik diyecegim sozdur. efendim ben sahsen bu ogrenciye siddet mevzusuna asla karsi olmadim, olmaya da luzum yoktur hatta olanlara da gicigim. eskiden medreseden adiminizi iceri attiginiz an ilk soylenen soz "dayak cennetten cikmadir" olurdu. ve zaman icerisinde endikasyonlarinin kontradikasyonlarindan daha fazla oldugu bir cok kez ispatlandi, onaylandi.

buradan aciklayayim, disiplin kurulunu ortaokuldan baslayarak lisenin sonuna kadar olan donemde yol etmis, dayagin envai turune maruz kalmis biri olaraktan soyleyeyim: kesinlikle iyi bir seydir. gerek zihni fonksiyonlarin calismaya tetiklenmesi, gerekse disiplin ve asayis adina olmazsa olmaz sey, dayaktir. amasi fakati yoktur. buradan o mudurun ellerinden operim.

sonralari ne oldu bilmiyorum birden dayak olayi terk edildi okullarda. bu terk edisten sonra ne olduysa oldu. ogrencilerin sekil semailinden tutunda, aliskanliklari bile degisti. eskiden sigara buyuk gunah sayilirdi. simdi icki, uyusturucu siradan bir sey oldu. bizim zamanimizda lisede bir kizin elini tutarak gezmek direk disiplin sucu idi. disiplin kurulunda bir guzel sopa yedikten sonra, birde disarda kizin agabeyinden tatli niyetine yenilirdi. simdi kalmadi bunlar, zina fuhus normal hale geldi. hatta hem hocayi dovup, hemde bunu kameraya ceken ogrenciler turedi ortalikta.

demek ki yok humanizm yok bilmem egitim felsefesi felan bos seylermis. dayak, kotek mubarek bir seydir. tabii dozunu iyi ayarlamak kaydiyla. zaten o degerli mudurumde bu kaydi koymus. yani sinirsiz dayak bagimlilik yapar, ogrenciyi yalama eder ve zaman icinde etkisiz kalir. o yuzden iyi ayarlamak lazim. boyle seyleri duymayali epey zaman olmustu. iyi geldi valla.

mazlummm! mazlumu getirin bana!

ohhh!
öğrencinin sağlığını tehlikeye atmayacak şekilde hak edene cezası verilmelidir.
öğrenciyken parmak uçlarınıza cetvel yemediniz mi? derslerde onun korkusuyla sus pus oturmadık mı?
herkesin içinde, hoca kulağımı çekmesin diye sessiz durmadık mı?
bırakın allah'ınızı severseniz, öğrencilerin öğretmene saygısı mı kalmış!
Heleki lise öğrencilerinin beraber olup, öğretmenini tehtid ettiği, hatta dövdüğü/dövtürttüğü yerde, normal karşılanması gereken olaydır.
Sağlık derken neyin kastedildiği sorusunu getirir akla. Fiziksel sağlık mı? Bir fiskeden, bir kez kulağını çekmekten bir şey olmaz canım, çocuğun ruhsal sağlığı, arkadaşlarının önünde küçük düşürülmüş olması önemli değil ya! *
aslında burada savunulan ne öğretmen ne de öğrencidir.düpedüz calınan minareye uydurulan kılıftır bu.burada istismar edilen kişi yada kişilerden cok haklardır.cocuk hakları degil insan haklarıdır.siddet siddeti dogurur.egitim ve öğretim kurumlarında ögretmenin en mühim görevi topluma saglıklı bireyler kazandırmak olmalıdır.*siddet icerikli filmler bile saglıgı bozarken,dayagın hafif siddette uygulanması üstelik yasalara dayandırılması düpedüz onursuzluktur.genclerin su an bu halde olmasından da gencler degil,bu ülkeye dayatılan egitim sistemi daha dogrusu bozuk egitim sistemi sorumludur.sen en az yirmi insan yetiştirmekle yükümlü bir insana döv ama acıtma dersen hele de bunu Türkiye sınırları icerisinde yasayan vatandasa söylersen,vay bu memleketin haline.üstelik saglık yalnızca bedenden ibaret degil öyle degil mi lisede okuyan bir gencin arkadasları önünde rencide edilmesi,ergen gencin ruh saglıgını da bozuyor,sonra vay efendim ögrenciler birbirini öldürüyor...daha kücük yaslarda bunun uygulanması ise tam da sayın hökümetimizin,kudretli padisahımızın istedigi dolaylı yollardan helal sayılan lokmayı agzına veriyor..sessizlik..fikirsizlik..suskunluk..yarı güdülebilirlik ardından tam güdülebilirlik derken bitkisel hayat degil mi efendim.sesi cıkabilen birkac kisinin de sürgünle ses tellerini aldınız mı tamamdır bu is.akıllı yönetim sekli de budur zaten kücükken yıkıyacaksın beyinleri,önce insan olmadıklarını anlayacaklar sonra hayvan da olamayacaklarını,birşey isteyince gasp edecekler,birşey arzulayınca tecavüz..sonra diyecekler ki bu cocuklar ama vurduk öldürmedik ki,bakın yaşıyor saglıgı da yerinde,sonra sen hapse atacaksın bu cocukları,öyle onlar ot gibi kendileri bitti yerden sen sulamadın öfkeyle...
sağlığın ruh sağlığı boyutundan bihaber olan insanlarımızın talihsiz açıklamasıdır, raporudur, her neyse. eğitim şart...
nobel barış ödülüne aday gösterilesi tespit. her dayak sağlığa zararlıdır, ve bu öneri tüm dayakları kökünden çözecektir.
Eğitim adına traji-komik bir karardır . Olayın sebebine bakarsanız öğretmen haklıdır . Olayın sonucuna bakarsanız öğrenci haklıdır . insanlarla anladıkları dilden konuşmalı diyerek popülist bir yorum getirmeyeceğim ancak şiddet olgusunun sosyo-ekonomik koşullarını es geçerek sadece şiddete karışan tarafların psikolojilerini irdelersek hiçbir sonuç elde edemeyiz. Doğru dürüst bir eğitim sistemimizin olmadığını cümle alem biliyor . Okullardaki müfredatlar ve eğitim programları hep yurtdışından araklanmış çeviri tarzında programlar . Okullarda bilgisayar destekli eğitim , modern sınıflar yaygarası kopuyor ; bu okulları ancak kolejlerde görürsünüz . Ders kitaplarınının yüzeyselliğinden söz etmeye bile gerek yok . Bu koşullar altında günün belli saatlerinde yüzlerce öğrencinin evdeki sorunlarıyla geldiği okulda kendi sorunlarıyla boğuşan bu yetmezmiş gibi bir de okulun ,eğitim sisteminin eksikliklerini en aza indirmek için çalışan öğretmenlerin faaliyetinde şiddetin yer bulması gayet normaldir . Haklıdır demiyorum . Asgari ücretle geçinmek zorunda olan çoğu ailenin çocuğunu sadece başından def etmek için okula yolladığı da bir gerçektir . ilköğretimin zorunlu olmasını da es geçmeyelim . Tarlada ırgat olsun diye doğurulan bu boşluğa itilmiş çocuklar , doğaları gereği yaramaz ve agresif olacaklardır . Bunda medyanın da büyük etkisi vardır . Bu koşullar altında yetişen çocuğa bir öğretmen değil günde altı saat nutuk atsın , havada parende , önünde amuda bile kalksa o çocuğun gelişiminde en ufak bir gelişmeye sebep olamaz . Her şey sadece bir saat ailenin yaptıkları ile mahvedilir . Peki aile bunun farkında değil mi? Öğretmen bunun farkında değil mi? Hayır , bu danışıklı dönüşüklü bir yoz eğitim anlayışıdır . Biz salak nesiller üretmek için öğrencilerimizi yetiştiririz . Aileler de kendi özel işlerini yaparken başlarından def etmek için çocuklarını okula yollarlar . Haydi kızlar okula kampanyası ne kadar samimidir sizce ? Okula da ne için okula , hangi materyalle okula ?
iktidarların bedava kitaplar dağıtmasıyla , ithal eğitim programları ile eğitime ayrılan kıytırık bütçe ile ancak bu kadar oluyor kardeşim anlasanıza bunu . Savaşa , askeri malzemeye ayırdığınız bütçenin üçte birini eğitime ayırsanız , öğrencilerin ailelerinin durumunu düzeltseniz , öğretmenleri ücretli köleler olarak çalıştırmasanız bakın ne olacak . Şimdi okuldaki şiddete geri dönebilirsiniz...
meb müfettişleri: mebf
gariban öğrenci:

mebf: öğrenci sağlına zarar verilmeden dövülebilir!
: nasıl yani?
mebf: biz onları umursamazlığımızla döveriz gerizekalının başkanı!
: ha ondan umursamıyordunuz. anladım, ok kib bye muck.
öğrenci sağlığına zarar vermeden dövülebilir mi? şimdi farazi bir ali'yi ele alalım.
-naber ali?
-iyidir abi nolsun?

evet.. şimdi bu ali ilkokulda yaramazlık yapmıştır. ayşenin saçını çekmiş olabilir mesela. bak öğretmen geliyor bile.

- ali gel çocuğum buraya. ayşe'nin saçını çekmişin. al sana sağlığına zarar vermeyen bir tokat : "çota!"

vee ali ortaokulda. bu sefer saç çekmek olmaz. ali büyüyor hormonları çalışıyor. ayşenin eteğini çekiştirmiş yukarılara doğru. ayıp etmiş cidden ama bakın öğretmeni bunun yanlışlığını nasıl anlatıyor kendisine :

- ali hiç kızların eteği çekiştirilir mi? sapık mısın sen? al sana sağlığa zararsız sıfır şeker, sıfır kalori bir cetvel darbesi : "küte!"

eveet.. alicik geldi lise çağlarına. oldu gürbüz bir delikanlı. e tabi sağlığa zararı olmayan darbeler birikti bünye de, ülkenin şartları belli, aile evde perişan, ali hergün kurtlar vadisi izliyor vs..

ali çıkma teklifini kabul etmemesi üzerine ayşe'nin ayşenin burnunu kafa atmak suretiyle kırar. bunu gören fizik hocası aliye hızlı bir hamle yapar; ali de çevik bir hareketle bu hamleden sıyrılır ve fizikçiyi yamultur.

şimdi ne yapıyorlar :

ali : okuldan atıldı. okulun önünde bekleyip racon keserken; bölgede devriye gezen sivil polisten aldığı "sağlığa zararlı" darbeyle dili koptu. konuşabiliyor ama zor kurtuldu. konfeksiyonda sağlığını korumaya çabalayarak çalışıyor.

fizikçi : derslere girmeye ve sağlığa zararsız eğitimine devam ediyor. devletini milletini pek seviyor.

ayşe : liseyi bitirdikten sonra, üniversiteyi kazandı ve burun estetiği oldu. hala psikolojik tedavi görüyor.

önemli not : kıza atılan kafa, öğretmene atılan dayak ve sivil polis darbesi üzerine kopan dil gibi örnekler bizzat tanıklık edilmiş örnekler olup yazarın hayal gücüyle şenlenmiştir.
(bkz: eğitimde dayak olur)
böyle bir açıklama yapabilen zihniyet sağlığına zarar verilmeden imha edilmelidir.
(bkz: 7 yaşında birbirlerini bıçaklayan öğrenciler)
(bkz: öğrenilmiş şiddet)
(bkz: hamaset)

lütfen!!!
(bkz: sağduyu)
(bkz: ruh sağlığı)
(bkz: egitim) (bkz: dayak) (bkz: öğretmen)

bu zihniyeti eleştirince de ne komünistliğiniz kalır ne dinsizliğiniz. senin döverek kontrol altına aldığın adam, başında sen veya sana benzer bir ototrite olmadığı zaman ne yapacak? o zaman herşey mübah olacak ona ve gidecek tenhada karşılaştığı kıza trecavüz edecek, arasokaktan geçerken elindeki çantanı kapacak...

eğitimden bahsetmek için önce bir davranış psikolojisi, eğitim psikolojisi,gelişim psikolojisi okumak lazım. ben seni eğitimden sorumlu bakan yaptım sen de git müfettiş seç dersen olacağı bu, bu ülke 25 yıldır 45 günlük öğretmenlerin eğittiği insanların elinde bu hale geldi. ve bu anlayışın devamı için uğraşılıyor.
dayak cennetten çıkma diyerek evde eşini döv, okulda öğrencileri döv, trafikte kaza yaptığın insanı döv... seni kim dövecek?
-rahmi gel yavrum gel arpan fazla gelmi$ yine, niye arkada dersi kaynatıyorsun bakim?
-eğer sağlığıma zarar vererek döversen ibret olsun diye linç ederim hoca.
-yok olum tokatın sağlıkla ne alakası var.patttt!
-psikoloji'yi unuttun o da bir sağlık.ananı avradını hoca pata küte pata küte.

olabilir, ya$anabilir bekleyelim görelim.
-bundan on yıl önce okullarda uyu$turucu maddeler mi vardı?
-bundan on yıl önce sınıfta sevgili, öğrenci disiplinsizliği, abartılmı$ gurur veya ego mu vardı?
-tv'lerde sinemalarda rajon kesenlerle, ağır abilerle dolu şiddet içerikli filmler ne kadar ağırlıktaydı? yapmayın etmeyin, adanalı veya trabzonlu bir liseli bir tokat yüzünden hoca boğazlıyor.
gerçi o kadar bo$ta öğretmen var dimi bakan'ım?