bugün

son zamanlarda (tutunan,tutunamayan)bir çok insan tarafından "trend" olmuş türk edebiyatının usta kalemlerinden biridir.1934'te doğan yazar,ankara maarif koleji'ni,itü inşaat fakültesi'ni bitirmiştir.
eylembilim,bir bilim adamının romanı(itü'den hocası olan prof.dr.mustafa inan'ın hayatını konu alır),tutunamayanlar,korkuyu beklerken,tehlikeli oyunlar...eserleri arasında akla ilk gelenlerdir."oyunlarla yaşayanlar" adlı tiyatro eseri devlet tiyatrolarında sahnelenen atay,"türkiye'nin ruhu" projesini gerçekleştiremeden 13 aralık 1977'de vefat etmiştir.
(bkz: tutunamayanlar)
eski idmma ögretim üyesi.

(bkz: tutunamayanlar)
(bkz: tehlikeli oyunlar)
(bkz: oyunlarla yasayanlar)
(bkz: bir bilim adamının romanı)
(bkz: eylembilim)
(bkz: günlük)
(bkz: korkuyu beklerken)
projesi olan türkiye'nin ruhu adlı eseri yazamadan vefat eden yazarımız
çağını aşan yazarlardandır. 70'lerin politik ikliminin kuşattığı, köy romanı adına çiziktirilen köy güzellemeleri -iyi örnekler dışında- arasında görmezden gelinmiştir. birkaç dergide bir iki yazıyla geçiştirilmiştir varlığı. buna rağmen yazmaktan usanmadan bugün edebiyatımızın köşe taşları olarak kabul edilen eserlere imza atmıştır. hakettiği öneme ancak yıllar sonra layık görülmüştür.
bu toplumu anlayabilen ender insanlardandır. özellikle cumhuriyet dönemi aydını olmak üzere küçük burjuva aydının kıyasıya eleştirisini bulmak mümkündür atay'ın kitaplarında. ayrıca kenar adamlarının, itilmişlerin edebiyatımıza sokulmasını sağlayanlardandır.
kitapları iletişim yayınları tarafından basılan,büyük yazar.
orhan pamuk'un gizliden gizliye taklit ettiği yazar.
Cumhuriyet dönemi roman ve hikaye yazarı. inebolu'da 1934'te doğdu. istanbul Teknik Üniversitesi inşaat Fakültesi'ni bitirdi (1957). i.Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi inşaat Bölümü'nde öğretim üyeliği yaptı.

Başlıca kitapları :

Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Korkuyu Beklerken.

Daha sonra Günlük'ü yayımladı. Yıldız Ecevit "Oğuz Atay'da Aydın Olgusu" adıyla bir kitap yayınladı.
tutunamayanlar gibi bir başyapıtı türk edebiyatına kazandıran aşmış yazar. (bkz: disconnectus erectus)
Burjuvalık ile yarım aydınlık arasına sıkışmış insanların hikayelerini anlatır. ülkem aydınını, halkım insanını yani. yürekleri burkan bir seslenişi, serzenişi belki de vardır korkuyu beklerken kitabının bitiş cümlesinde 'ben buradayım sevgili okur! ya sen, sen nerdesin' yazmak yeterli sanırım bu kadarını, yorumlamak okuyana kalmalı.

bir arkadaşımın yorumuydu: 'Niçe nihilizmin tanrısı ise Oğuz ATAY da türkiyede ki peygamberidir'

Tutunamayanlar ülkedeki en iyi romanlardandır. Korkuyu beklerken kitabında ki 'Beyaz mantolu adam' bir Dosto ustalığı ile yazılmıştır ve Tutunamayanlar'ın Selim Işık'ı Türk edebiyat tarihinin unutulmaz karakterleri arasında yerini almıştır.

Eşya ile farklı bir bağı olan ve nesneleri canlandırıp, konuşturan yazar olma özelliğini de taşır Atay, onun bahsettiği yangının kokusunu duyumsar mesela bünye.

Günlüğünde babasına hayranlığını hayranlıkla okumamak mümkün değildir. 'Senin aynadan gördüğünü ben dıvardan görürüm' demiştir babası. Bütün taşlarını sarsmıştır, Ölü babasına mektup yazmasına neden olmuştur.

Bir bilim adamının romanı her bilim adamının hayatı gibi merak edilmediğinden ve hayal gücünden ziyade, yaşanana dayandığı için tutmamıştır. Ama görevini yerine getirmiş bir biyografi-kitap olarak iyi yazılmıştır. okunması alana duyulan ilgiyle alakaladır.

Oğuz Atay'ı okumadan türk edebiyatından söz etmek gaflet olur.
o algı seviyesinde yaşamanın ne kadar güç olabileceğini gösteren yaban yazar.

ilk gençlikte trend olduğu için okunması düşülebilecek büyük hata. "okudum" der geçersiniz, sonra raftan göz kırpar selim ışık, köhne ama kötü kokmayan evlerin kapı arkalarında tuhaf ilişkiler yaşarsınız ki bildiğiniz aşk gerçekliğine hiç benzemez. tehlikelidir ama, yerleşik ruhunuz yoksa, yabancılaşırsınız. (okumasın herkes)
son zamanlarında hep kendinden bahseden bir yazar olduğunu düşünen,kitaplarında ironinin sonu olmayan,insanı,hayatı ve türkiyeyi çok iyi anlamış,en sevdiğim yazar.
tek derdi okunmak olan,yaşarken anlaşılmamış,ölümünden 8 yıl sonra anlaşılmaya başlanmış,okurunu arayan ve ona demiryolu hikayecileri adlı son öyküsünde şöyle seslenen yazar:
''ben buradayım sevgili okur,sen neredesin acaba?''
toplumsallığa giden çizgide kişinin kendi iç çözümlemelerine girişmeden ve onu aşmadan toplumsal eyleme girişemeyeceğini savunan ve bu anlamda kitaplarında "ruhi çözümlemelere" olabildiğince yer vermiş eski idmma öğretim üyesi.

(bkz: sevin seydi)
"alyuvarlar, akyuvarlar ve en adisinden mürekkeptir kanımız" diyen yazar. hastalığı döneminde arkadaşlarıyla evde otururken tuvalete gider, uzun süre dönmeyince arkadaşları şüphelenir tuvalete gidip kapısını çalarlar, "öldüğümü mü sandınız" deyip kapıyı kapatır, gülerler, bir süre daha geçer, yine gelmeyince tekrar tuvalet kapısını çalarlar, bu sefer gerçekten ölmüştür.
kara mizahın "kara" olan kısmıdır.
gri bir yazar. her sey net degil ve her sey bir o kadar gercek. kafa karıstıran, yoran, tekrar okutan bir kalem. keskin. limon gibi.

en etkilendigim oykusu icin;

(bkz: beyaz mantolu adam)
o muhteşem aforizmanın ön sözünde söylenildiği gibi;

"acele ettiği için hep geç kalan insandır"

(bkz: tutunamayanlar)
türk edebiyatının dünyayla kıyaslanabilecek, türk dostoyevskisi olarak nitenelenbilecek, kitaplarında ironiye bolca yer veren, bizden çok önce yaşamış olmasına rağmen geleceğe kitaplar yazan kişi.
(bkz: ben buradayım)
(bkz: oğuz atay da aydın olgusu)
(bkz: oğuz atay ın dünyası)
nurdan gürbilek'in defter dergisi 1997 güz sayısında yer alan "oyun ve adalet" isimli incelemesinde yazardan şu biçim söz edilir:

"hangi hikmet haklıdır? batı aklına karşı doğu duygusundan söz eden ingiliz düşmanı hikmet mi? yoksa doğu'ya, doğu'nun fakirliğine, azgelişmişliğine, cehaletine, alaturkalığına, taklitçiliğine tahammül edemeyen mi? (...) dünyaya kızan, insanların burnundan getirmek isteyen mi; yoksa dünya karşısında kendini suçlu hisseden mi? hangi atay haklı: selim'in temizliğini, saflığını seven, çocukluğu romantik bir bakışla yücelten mi, çocukluğun başkalarının gözünde gülünç olmak demek olduğuna inanan mı? insanın ciddi olduğunda hiçbir zaman komik olmayacağını düşünen, namuslu, 'sözünün eri' mustafa inan'ın yaşam öyküsünün yazarı mı, yoksa konuşmanın yolunun soytarılıktan geçtiğine inanan mı? hangisi haklı: babamızdan utanan, ona tahammül edemeyen yanımız mı, yoksa onu düşman bakışlardan korumak isteyen yanımız mı?"
orhan pamuk, onun kitaplarını "okurken, çalışan, seven, acı çeken insanlarla değil, çalışmayı, acı çekmeyi, sevmeyi düşünen bir bilinçle karşılaşıyorum" diyordur.

(bkz: öteki renkler)
"sevdiğim yazarların başında kafka ve dostoyevski'yi sayarsak, tutunamayanlar'ı okuyanlar için şaşırtıcı olmaz her halde. insanı, bu arada selim ışık'ı yalnız bırakanların dünyasında böyle yazarlara da tutunamazsak sonumuz ne olur?"

oğuz atay
"o, ömür boyunca hep 'acele etmiş'tir; bu yüzden de hep 'geç kalmış'tır. sürekli bir panik vardır hayatında: bir kitap okur, bir komedi seyreder, yorulur. birileriyle birlikte olur, derdini anlatamaz, telaşlanır ve incinir. küçük dertler, bir yerlere ödenmesi gereken paralar, bazı şeylerin tamir masrafları hiç eksik olmaz ve bu panik duygusuna katkıda bulunurlar. ve hep acele edilir.

bu acele içinde ölümden mi kaçılıyordur, yoksa kovalanıyor mudur ölüm, orası pek belli değildir. öyle bir kaçma-kovalamaca oyunu işte.

ve işte böyle çılgınca koşuştururken oğuz, sırtından hiç çıkartmadığı mizah zırhının tangırtısı da dünyayı tutar."

omer madra
sevgi saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. "Dut ağacı vardı.Kız çıkardı, ben çıkamazdım"

çok seviyorum ama kızı nilgün babasına adeta düşmandır. Ailesini çok kırmıştır. Biz kitaplarından biliyoruz ama birebir ilişkide kırıcı bir adammış. He şimdi "kırar tabi herkes ikiyüzlü herkes bilmem ne" denebilir.Ama kızını dinlemek lazım.
tutunamayanlar onun ilk romanıdır.
otuzlarında ölüp de efsane diye addedilen ama aslında çılgın partiler verip kokain müptelalığı ve bir kaç sağlam şarkı yazmaktan başka bir icraatları olmayan kıçımın efsanelerinin yanında, erken ölümüyle bizi en az on tane tutunamayanlar ' dan mahrum etmiş efsane.