bugün

1953 ankara doğumlu. babası 1954'te chp'den milletvekili olan turgut göle. dayısı prof. dr. ali bozer, akademik kariyeri dışında anap'ın ilk iktidar döneminin dışişleri bakanı. diğer dayısı yüksel bozer ise hacettepe üniversitesi rektörlerindendi.
odtü'de 'kafalı, saygın, mert, erkek kız' olarak tanınsa da dönemin solcuları tarafından 'iyi aile çocuğu ve burjuva' olarak nitelendirilmekten kurtulamamış.
doktora tezini paris'te, ünlü prof. alain touraine'nin yanında tamamladı. göle'nin tezi; 'mühendisler ve ideoloji' adıyla yayınlandı.
" paris sosyal bilimler akademisi " sosyolog göle için " çoğul modernlikler " adında bir kürsü açtı.
nilüfer göle'nin türkiye toplumu üzerine analizleri her zaman büyük ilgi gördü.
başörtüsü tartışmalarının yoğunlaştığı ve ideolojik kamplaşmaların yaşandığı bir dönemde " modern mahrem " isimli kitabı ile hem topluma hem de entellektüellere alternatif bir bakış açısı getirdi.
" melez desenler "de, türkiye'nin çok farklı renklerini analiz eden göle, " islam'ın yeni yüzleri " çalışmasıyla da islamcı hareketleri objektif bir bilimsellikle mercek altına altına aldı.
göle'nin; farklılıkların bir toplum için problem değil zenginlik olduğunu ortaya koyan bakış açısı zaman zaman ciddi eleştirilere uğramıştır.
(bkz: tempo dergisinin 20 cumhurbaşkanı adayı)
yazdığı modern mahrem adlı kitabıyla, ülkemiz aydınlarının önemli bir bölümünün türbana bakış açısını değiştiren; sağlam bir düşünce sistematiğine, güçlü bir gözlem yeteneğine ve dürüst bir bilim adamı tavrına sahip akademisyen;

http://www.biyografi.net'ten:

1953 ankara doğumlu. ankara koleji ve odtÜ mezunu. göle doktora tezini paris'te ünlü profesör alain touraine'nin yanında tamamladı. göle'nin doktora tezi mühendisler ve ideoloji adıyla yayınlandı. nilüfer göle, boğaziçi Üniversitesi sosyoloji bölümü Öğretim Üyesi. prof. dr. asaf savaş akad'ın eşidir.

eserleri:
mühendisler ve ideoloji ve modern mahrem.

hakkında yazılanlar:

türkiye'nin "devrim yılları". ankara'nın en sıcak, en hareketli merkezi odtÜ. ankara koleji'ni ve edebiyat sevgisini geride bırakan nilüfer göle'nin sosyolojiyle serüveni, bu atmosfer içindeki odtÜ'de başlıyor. başkaldırıcı kimliği onu bir yandan sola yaklaştırırken diğer yandan uzaklaştırıyor. o yıllarda freud ve marx okuyor, "kafalı, saygın, mert, erkek kız" olarak anılıyor; aksi için çaba harcamasa da yargılanmaktan kurtulamıyor; "iyi aile çocuğu, burjuva!" ortÜ'yü bitirdikten sonra paris'te alain touriane'in öğrencisi oluyor. nilüfer göle siyasetçi bir babanın kızı. içine doğduğu kültürel ortamı anlatan sözleri bugününe ilişkin pekçok ipucu veriyor: "kolejde olmama rağmen 'nerelisin' dedikleri vakit 'ben karslı'yım' diye büyük bir gururla söylerdim. (...) hatta sonra evlenince soyadımı bırakmadığım vakit, herkes feminizm sandı. ben dedim ki, şüphelenin, belki feodalizmdir!"
(aktüel / 29. 7. 94)
türban takanlara cüzzamlı muamelesi yapılması karşısında, "acaba bu konu sizin korktuğunuzun epeyi dışında bir sorunun belirtisi olmasın?" diyen ve keşke bağımsız aday olsaydı, denebilecek akademisyen.
seçim sonuçlarını soran 'peki şimdi değişen ne oldu' diyen gazeteciye;

Bir rahatlama oldu. Hepimiz daha aydınlık bir Türkiye istiyoruz. Burada, Türkiye nin cumhuriyetçi seçkinlerine önemli bir eleştiri sunmak lazım: Kemalizm denilen ve otoriter bir anlayışı olan, kendini bir türlü reforme etmeyen cumhuriyetçi ideolojinin artık kendini yenilemesi gerekiyor. Merkez sağ erimedi, merkez sol eridi. Zaten sağın yerine AKP oturdu. Solun erimesinin altında da, cumhuriyetin kendi çocuklarını yemeye başlaması yatıyor. Çok ağır ama ben bunu böyle okuyorum: Cumhuriyet, kendi çocuklarını yiye yiye buraya geldi. Sürekli olarak reform yapmak isteyen, aslında tamamen cumhuriyetin devamı olan, kendinin başarısının kanıtı olan insanları dışladı. En iyi örnek Orhan Pamuk tur. Nobel Ödülü almıştır, tamamen cumhuriyetin çocuğudur, onun büyümüş hayalidir, arzusudur, idealidir. Nedir cumhuriyetin arzusu? Kendi içinden çıkmış birinin en yukarıda, en büyük ödülle ödüllendirilmesi. Ama ne oldu? Adama yapmadığımızı bırakmadık. iş, Türk ün Nobel le imtihanı haline geldi. Ve bunun daha hesabını veremedik. Biz, başka bir sürü cemaate ait olan insanı da düşman ilan ettik. Bir saflık arayışına girdik. Hrant ın ardından "Hepimiz Ermeniyiz" diye yürümek şundan önemliydi, "Biz kimlik hareketini bırakıyoruz, hak ve hukuku savunuyoruz" demekti. Aynı şekilde ben başörtülülere demiştim ki, "Misyonerlerden sonra, Hıristiyan olma hakkını siz savunun..." Bu ülkede bunları savunmak çok önemli...

Cumhuriyetin, laikliğin vatandaşlığı varmış da, partisi yokmuş...

Bunu öğrendik. diye cevap veren sosyolog..
şimdilerde fransa'da hocalık yapan sosyolog;

modern mahrem adıyla yazdığı kitap türkiye'de aydınların türban konusuna bakışını değiştirmiştir;

ayşe arman'ın kendisiyle yaptığı son söyleşide seçimleri, türbanı ve akp'yi değerlendiriyor:

http://www.haber1.com/hab...endi-cocuklarini-yedi.php
bir diğer sosyoloji profesörü nilüfer için;

(bkz: nilüfer narlı)
alain touraine nin öğrencisi tempo dergisince cumhurbaşkanı adayı gösterilmiş büyük sosyologlardan birtanesi.

kitapları:

-Nilüfer Göle ile Toplumun Merkezine Yolculuk
-Mühendisler ve ideoloji: Öncü Devrimcilerden Yenilikçi Seçkinlere
-Melez Desenler: islam ve Modernlik üzerine
-Modern Mahrem: Medeniyet ve Örtünme
-islamın Yeni Kamusal Yüzleri
-iç içe girişler : islam ve avrupa
Ticaret hukuku profesörü celal gölenin (eşi mi acaba demiştim) kardeşi olan sosyoloji profesörü.