bugün

meraktan sorulduysa anlaşılacak bir sorudur ancak inanmamanın garipsenecek bir durumu yoktur. çünkü böyle şeyler bireyin kişisel inanç ve kanaatleridir.
(bkz: neden tanrıya inanıyorsun)dan hiç bir farkı yoktur. bu durumu bilimsel kanıtlarla açıklamaya çalışan ateistler var da ben çoğunu tırışka buluyorum. hiç bir bilimsel kanıt insanın kalbinde hissettiği şeyi değiştiremez sadece etklileyebilir. özetle inanan inanır, inanmayan inanmaz ama herkes bu konuda özgürdür *.
neden tanrıya inanıyorsundan daha mantıklı cevaplar verilebilen soru.
böyle sorular sorup ateistleri göt etmeye filan çalışmayın. göt olmakla kalmaz, inancınızı kaybedersiniz.
benim anlamadığım, neden tanrıya inananlar, ancak tanrıya inanmayan biriyle karşılaştığında tanrıya inandığını ispatlama gereği duyuyor? ancak karşıt görüşte birini görünce mi o "yüce" kimliğin şemsiyesini kullanıyorsunuz?
--spoiler--
Kâfirun Sûresinin Anlamı (Manası)

« De ki: Ey kafirler, ben sizin tapmakta olduğunuz putlara tapmam. Siz de benim mâ'buduma tapanlardan değilsiniz. Ve ben sizin taptıklarınıza asla tapıcı olmadım. Siz de benim mâ'buduma tapıcılardan değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana. »
--spoiler--
(bkz: kurana göre bazı kalplerin mühürlenmiş olması)
karşılıklı güven duygusunu bir türlü sağlayamadık ondan.
çünkü beynim yok aldırdım ondan olabilir denen sorunun cevap şeklidir..

yazımda hata var tanrı değil allah olacak. bunu bile bilmiyorlar gerçekten çok yazık..
--spoiler--
çünkü beynim yok aldırdım ondan olabilir denen sorunun cevap şeklidir..
--spoiler--

cevap niteliğindeki cümleden soru diye bahsedip cevaptan için cevap şeklidir demi... bir dakika anlayamadım ki soru diye bahsettiğin cevap...? bu nasıl cümle lan a** diğer entrleri boşluğuna gelmiştir diyordum oysa.

sen üşütmüşsün çık biraz temiz hava al.

bir de allah değil tanrı olacak o. türkçesi varken arapçası kalsın, lakin sen nereden bilirsin ki. tengri de diyebiliriz eski/şimdinin çuvaş, yakut, tuva vs. türk inancına göre.
çünkü dinî inançların mitolojilerden kaynaklanan masallar olduğunu biliyorum. ve dinlerin hiçbir şeyine güvenmiyorum. eğer söylendiği gibi evrende bir güç, irade olsa bile nevrotik sara hastalarının dediği gibi adaletli, merhametli, iyi biri değil. çünkü kötülük problemi şeysi var, bilen bilir.
Kimseye sormayacağım soru.

Bana ne amk.
tanrıya inanmamak diye bir şey yoktur... yaratıcı bir gücü veya adına her ne diyorsanız sizden daha üstün bir varlığı, ruhu düşünürsünüz. lakin hayatınızı inanç merkezli yaşamazsınız, tanrıyı dışlarsınız, dünyanın dışına çıkarırsınız, insanı merkeze koyan bir çağdayız zaten...

insanoğlu tanrıyı şekilden şekle soktu.
şimdi, ''tanrı ne değildir'' sorusunun cevabını bulduğumuz bu kutsal kaynaklar
aslında bize tanrının ne olmadığını gösterirken ne olması gerektiğini de anlatıyor gibi...

bu bağlamda deizm çok kritik bir aşamadır. gerçek tanrıyı arama isteğini bizde uyandıran elbette ki anlatılarına bir türlü ikna olmadığımız dinler ve bu dinlerin uygulamaları olmuştur...

fakat çağın en temel problemi ne dersek,
cevap oldukça basit, ruh yoksunluğudur...

peygamberlik yapmadan tanrı nasıl olmalıdır? benim tanrım kimdir? sorularının cevabını bulmalı,
ve pek çok insana bu tanrıyı anlatmalı, insanlarla tanrıyı buluşturmalıyız...
yeni bir tanrıya, gerçek bir tanrıya ihtiyaç duyduğumuz açık...
tanrı insana beni aramaktan vazgeçmeyin, beni aradıkça, bulamadıkça bana daha çok yaklaşacaksınız diyor.
(bkz: allah yok din yalan)
kutsal kitaplardaki de tanrıyı insansılaştıran, ona insanî sıfatlarla hitap eden anlatımlara sahip. tanrının bilinebilir olup olmadığından, yani en baştan başlanmalı sormaya. kutsal kitaplardaki gibi tanrı insan gibi sinirlenen, yorulan, tehdit eden bir varlık olmamalı. insanla boy ölçüşen veya onlarla iletişimi onların seviyesine inerek, onların anlayacağı dilde, insanca (dil anlamında) kitaplarla yapan varlık tanrı olamaz. biz tanrının bir zerresi de olabiliriz her şey olabilir.
tanrının mükemmel olamayacağını kabullenmeliyiz var diyorsak. tanrı mükemmelse hiçbir şey yapmamalı, yaratmamalı, yaratmayı istememeli hiçbir şeyi istememelidir. mükemmel bir varlığı aklı selim şekilde düşünün. bir şey yapmasına gerek var mıdır mükemmel varlığın, yaratmakla uğraşması gibi? mükemmel bir şeyin var olmasına da gerek yoktur ki zaten. bir köşede dursun durmasın bir fark yaratmayacaktır.
hiç gerek duymuyorum ya. hiç duyamadım. çocukken de duyamadım. korkamadım da muhtemel allahtan. o fikri sevemedim. yaratılmış olduğuma dair bir veriye asla ulaşamadım. derin bir felsefi temelim yok yani. üç dinin temel metinlerini okudum. üzerlerine çalıştım ama hayır. inanma çabam büyük bir tiksintiyle sonuçlandı. tevrat'ı ilk okuduğumda çocuktum. "bu yok edilmesi gereken bir kitap" dediğimi hatırlıyorum. böyle bir sertliği kalbim de midem de kaldırmadı. bilhassa tesniye, beni derin bir tiksintiye uğrattı. katliamı, yalanı, riyayı, arkadan iş çevirmeyi, saldırganlığı böylesine yücelten bir allah asla benim allahım olamaz. "rabbinizin emriyle avucunuza bırakılmış halkların tümünü yok edeceksiniz"i sapıkça buldum. "onlara acımayacaksınız"ı dehşetle karşıladım. "o halkların krallarını bile köleleştireceksiniz ve adlarını göğün altından sileceksiniz"i sadistçe buldum. tesniye tümüyle bir rezalettir.

tanrı var olsa da beni ilgilendirmiyor açıkçası. kafası böylesine karışık bir allaha katiyen iman edemem. gerekirse o bana etsin. ama ateist değil de bir tesit olsaydım; "Oysa biz güçsüz düşürülenlere, mazlumlara, çaresizlere lütufta bulunmak, onları ülkelerinin mirasçıları kılmak istiyorduk" diyebilen kuran'ın allahına inanırdım.

kasas, sosyal adalet fikrinin neredeyse ilk örneğidir.
çünkü yok.
tanrı'ya inanmayanlara yöneltilen sualdir, muhtemelen "inanan kitle" eleştirileri veya "kutsal kitap" eleştirileriyle karşılaşırız fakat din ne "inanan kitle" ile yargılanabilir ne de inanıldığı iddia edilen kutsal kitapla evvela inananlara yönelik eleştiriler; inanan insanların doğru hareket etmemesi dini kötü kılmaz misal ; resullulah (s. a. v.) dedikoduyu zinhar yasak etmiş fakat sık sık bu yönde türbanlı kadınlar eleştiriliyor, dini inananlar değil kutsal kitap belirler.

ikinci olarak; kutsal kitaplarda yoğun derecede vahşet ve şiddet olduğu, mitolojiden esinlenilerek oluşturulduğu gibi eleştirilerde gördüm fakat bunlarda yersiz zira nasıl ki yabancı bir metnin bir cümlesiyle metnin tamamı arasında dağlar kadar bir fark söz konusu iken kutsal kitapları içindeki cümleler vesilesiyle eleştirmek doğru değil.
çünkü bir kısım insanla cennete bile gidilip aynı yerde olunmak istenmemesinden.
Tanrıya inanmak bir tercihtir.
Din var diyerek inanılmaz,
Din var dediği için inanılmaz,
Din adına inanmak boşuna çabadır,
Asıl tanrının varlığına inanmak dine inanmak için bir gerekçe olabilir.
Tanrının varlığına inanmak için gerekçe big bang dir,
Zira hiçlikten bir big bang oluşması mümkün değildir,
Bir merminin ateşleme için gereken her şeye sahip olduğuna inanmak gibi, onu ateşlemek için bir pime, onu harekete geçirecek bir horoza, onun hareket gücü için bir yaya, yayı serbest bırakmak için bir tetiğe ve onu harekete geçirecek bir parmağa ihtiyaç vardır.
Big bang için de bir başlatıcının olması gerekir
Bu noktada ateistlerin tanrıdan önce ne vardı sorusuna benzer bir soru da sorulabilir, big bangden öcçnce ne vardı? Ne kadar süredir vardı?
Tanrıya inanmamak için bir neden yok.
Dine inanmak da kişiye kalmış bir şey, tanrı var diye din gerçek denemez, ama müslümanım ve inanmayı tercih ediyorum.
Çünkü dinler tarihinden az çok haberim var güzel kardeşim. Sümerler’den bu yana aynı hikayelerin farklı versiyonlarına inanmak, bir yaratıcının kendisine ibadet etmesi için oyuncaklar yaratması, kendi çizdiğini kaderden yarattıklarını sorumlu tutup farklı ceza yöntemleriyle tehdit etmesi, kadınları sosyal hayattan soyutlayıp ikinci sınıf bir tür gibi göstermesi, gönderdiği iddia edilen elçilerin hayatlarındaki tutarsız ve ahlaksız davranışları benim vicdanımı ikna edemiyor. inanacağım tanrının benden merhametli olmasını, kendi adına yapılan savaşları teşvik etmemesi, ibadete değil, iyiliğe teşvik etmesi gerekir.
Umarım vardır ki kötü insanlar yaptıklarınin cezasını çeksin.