bugün

Hepiniz de fark etmişsinizdir bunu konu ne olursa olsun birbirimizden ayrılmaya o kadar meraklıyızki. Mesela partiler bir chpli bir akp liye koyun diyor oda ona sende kafirsin diyor mhpli geliyor aa bu faşist deniyor hemen. Belki o adamı tanısa verdiği ön yargıdan utanacak. Dinleyelim birbirimizi o neden akp ye veriyor o neden chp ye veriyor diğeri neden mhp ye veriyor. Chp li arkadaşım var tanıdığım çoğu ak partiliden daha dindar. Bazı ak partili arkadaşlarım var kimi chp liden daha mantıklı düşünüyor. Biz parça parça olduğunda değil birleşince bütünleşince güçlüyüz.
neden sevgilimizden ayrılıyor neden kankamızla kavga ediyoruz aynı zamanda.
Aslında özünde kendimize tahammül edemiyoruz.
Çünkü insanların doğasında işte bu savunma - karşı çıkma güdüsü var.
Birilerinin de koltuğu sağlamak almak için toplumdaki gruplanmalardan güçlendiği apaçık.
Yani alan razı satan razı durumu var.
Havalardandir.
Cidden insanın kafasını kurcalayan, irdelenmesi gereken konu. Gavat mıyız acaba demeden edemiyor insan.
Ötekileştirme kavramı hayatımıza o kadar girmişki bundan kapamıyoruz.
Saygısızlıktan. Farkli goruslere dayanamiyoruz.
saygı yok. sevgi yok. hiç bişey yok. bu kadar hiçlikte tahammülde yok. birey olma farklı olma kavramları yok. çıkar üzerine kurulmuş yapay çirkin bir sistem var sadece.
inançlarımız yüzünden. bazen haklı olduğumuza inanıp tahammül edemiyoruz bazen de haksız olduğumuza inanarak. Tahammül çitleri olmayan bir eve benzer; hırsızı evinize soyup soğana çevirmesi için davet edersiniz sonra hırsız gelip evinizdeki her şeyi talan eder sonra bir anda uyanırsınız ve çık evimden! sana çık diyorum! diye bağırmaya başlarsınız ya da o hırsızdan kaçarsınız.
Son sözü söyleme hastalığımız yüzünden olabilir.

Geri çekilmeyi ya da susmayı yenilgi olarak görüyoruz. Bu da daha fazla cümle kurup daha çok kalp kırmayı beraberinde getiriyor.
insanların birbirine saygı duyması için en azından temel değerler etrafında birleşmesi lazım, en büyük şey olan insan ölümünü bile hüzünlenip hüngür hüngür ağlayacak kişi, yada öldürene alkış tutup sevinç çığlıkları atacak kişilerin aynı ülkenin insanı olduğu bir yerde kimse kimseye saygı duyamaz.
farklılığa tahamülsüzlüktür. tahamülsüzlük insanda mevcuttur fakat cahil insanlarda bunun derecesi yüksektir. şöyleki insan aklı bir dörtgen olsun ama başkasında bu dörtgenin bir köşesi yamuk olsun bunu gören göz beyine görüntüyü illettikten sonra beyin bu köşesi yamuk olan dörtgeni düzeltme sinyali verir. yani bir insan bir şeyi karşısında olduğu gibi değil aklındaki kabul ettiği gibi görmek ister. tahamülsüzlükteki dışa vurum bunun kontrolsüzlüğüdür. bu kontrolsüzlük ahlak ve eğitimle giderilebilir.
Birbirimizi dinlemeden yargılıyoruz. Gerçeklerle yüzlesemiyoruz.

Tek kelime ile özetlenir hatta (bkz: ön yargı) larımız yüzünden.
şekilciyiz,
saygısızız,
empati yoksunuyuz,
kendimiz gibi olmayan kimseye katlanamıyoruz.
Türkiye ortalamasında 80% imiz psikolojik rahatsız ve kimse bunu üzerinde durmuyor herkesin bir sorunu var ve düzeltmek yerine sadece göz ardı ederek hem çevreye hem kendine zarar veriyor. tahammülün azalmasının nedeni olarak kişisel görüşüm budur.
bana göre bir toplumu veya şahısları bölmenin en kolay ve kesin yolu "sen şu'cusun sende bu'cusun" demektir onlar kendileri kavga ederler zaten. ama bu satrançtaki çoban matı gibidir kolay farkedebilir zeki bir insan karşı koyabilir. farklılıklar normal 80 milyon insanız burda. önemli olan ortak noktalarımızı bulmaktır. cani bir kadın kedi yavrularını ezince hepimiz sinirleniyoruz, bir yabancı devlet başkanı türkiye hakkında ileri geri konuşsa hepimiz tepki veririz, önemli olan ortak noktamız, insanlığımız.
neden edelim ki yada nasil edelim. sozluk veya ulke adina konusmuyorum genel anlamda insan olarak bir baska insana nasil tahammul edelim. zaten bizi gelistirip one cikaran mucadele etmemiz baskalarinin fikirlerini kabul etmek yerine onlari gelistirmemiz degil midir?

ha bu arada evet formati sikip attim ama baslik kafadan hatali o yizden yani.
Tabularımızın içinde yaşıyoruz. Herkesten hayatı bizim yaşadığımız gibi yaşamalarını istiyor böyle olmadığını görünce de önce şaşırıyor sonra kızıyor sonra da saldırganlaşıyoruz. Bir ideolojiye körü körüne inanmayı marifet sanıyoruz. Özgürlük istiyoruz ama sadece kendimize! Başkalarından sevgili gibi kıskanıyoruz özgürlüğü. Mesela ülkece 'drama queen' olduğumuz için, desteklediğimiz siyasetçilere tapıyor, onlar için ölmekten de birbirimizi öldürmekten de çekinmiyoruz. Aferin bize!
çünkü toplum olarak her konuda bölündük. siyasi görüşler ve futbol takımları da bunların başında geliyor. toplumun en küçük bireyi olan aileden başladı bu bölünmelik. ki bu da en kötüsü.