bugün
- türkiye işçi partisi9
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu35
- ali erbaş12
- çin halk cumhuriyeti8
- ellerim bos gonlum hos9
- arda güler13
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır10
- karınıza range rover alır mısınız21
- anın görüntüsü15
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı18
- icardi190516
- ruh okuzu9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği14
- xdearm9
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı8
- boşuna yaşıyorum hissi16
- patiswiss23
- evlilik9
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı15
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi28
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- akrep burcu8
- siklememenin getirdiği huzur12
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler16
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi20
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi9
- futbolcu ismiyle nick almak11
- escort fiyatlarının güncellenmesi8
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası10
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı11
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı10
- murat kurum kurudu gitti8
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
- akp seçmeni16
- online olup entry girmeyen yazarlar9
- bebek kokusu10
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması23
- susmayan durmayan israile gemi ticareti10
- bülent uygun15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar10
- çirkin erkeği yakışıklı gösterecek şeyler10
- belediyeler el değiştirince bütün foyalar döküldü23
Gominist vatan hayini.
"Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
farkına bile varmadan?...
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
ayıpsız,
aşikare,
yağmur misali?"
farkına bile varmadan?...
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
ayıpsız,
aşikare,
yağmur misali?"
Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :
filânca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya.
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :
filânca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya.
sakız fallarından hallice şiirleri olan şarkı sözü yazarı.
vasat kişi.
vasat kişi.
görsel
Bursa cezaevinde kalıyorlardı...
Bir öğle vakti Orhan Kemal ve iki arkadaşı Nazım’ı yemeğe davet ettiler...
Yemek maltızda pişirilmiş sucuklu yumurtaydı...
Yemeği yediler karınlarını doyurdular...
Nazım sordu;
-”Siz bu yumurtaları ve sucuğu nereden alıyorsunuz?..”
-”Hapishanenin bakkalından...”
-”Kaç para veriyorsunuz ben de masrafa katılacağım...
Bundan sonra size ortak olacağım...
Borcumu aybaşında ödeyeceğim...”
Orhan ve arkadaşları Nazım’ın bu sıcak girişiminden çok mutlu oldular...
Nazım yine sordu;
-”Siz nerede kalıyorsunuz?..”
-”Aynı koğuşta...”
-”Bana ayrı yer ayırmışlar...
Yalnızlığı hiç sevmem...
idareden izin alıp ben de sizin koğuşunuza geçeceğim...”
Türk şiirinin efsane ismi Nazım Hikmet’le, Türk öykü ve romanının usta ismi Orhan Kemal arasındaki dostluk böyle başladı...
Orhan Kemal o yıllarda kendini “şair” sayıyor ve devrimci şiirler yazıyordu...
Hapishane arkadaşları günün birinde Nazım’a Orhan’ın şiirlerinden söz ettiler...
Nazım;
-”Okuyun da dinleyelim...” dedi.
Orhan çekine çekine okumaya başladı...
Daha ilk dörtlük bitmeden Nazım;
-”Yeter kardeşim yeter...” dedi...
Orhan Kemal bir başkasını okurken, Nazım yine sözünü keserek;
-”Berbat...” dedi,
“Bir başkası lütfen...”
Orhan başka bir şiirini okumaya koyuldu...
-”Rezalet!..
Kardeşim, bu laf ebeliklerine, bu hokkabazlıklara ne lüzum var... içtenlik duymadığınız şeyleri niye yazıyorsunuz?..”
Orhan buz gibi oldu... Bütün hevesi kırıldı...
-”Sizin tahsiliniz nedir?..”
-”Okuldan tasdikname aldım, yani atıldım...”
-”Yabancı dil biliyor musunuz?..”
-”Pek az Fransızca...”
-”ilerletmek ister misiniz?..”
-”Elbette...”
-”Pekala öyleyse... Felsefe deyince ne anlıyorsunuz?..”
Orhan aklında kalan tanımlamaları sıraladı...
Bunun üzerine Nazım Hikmet;
-”Sizinle yakından ilgilenmek istiyorum... Önce Fransızcayı ele alacağız...
Sonra da öteki konuları, tahammülünüz var mı?..”
-”Var...”
-”Pekala bu iş oldu...”
Böylece anlaştılar...
Nazım sabırlı ve hoşgörülü bir öğretmen gibi Orhan Kemal’le uğraşmaya başladı...
Aradan birkaç ay geçti...
Orhan, Nazım’dan azarı işittikten sonra şiiri bırakıp, düz yazı denemelerine girişti...
Günün birinde onun, bir romana başlangıç olarak yazdığı bir yazıyı arkadaşları Nazım’a gösterdi...
Nazım, Orhan’a döndü;
-”Siz mi yazdınız bunu?..”
-”Evet...”
-”Birader neden söylemediniz bunları... Siz düzyazı yazın, düzyazı... Bir küçük hikaye deneyin, göreceksiniz ki başaracaksınız...”
Böylece Orhan Kemal cezaevinde tam üçbuçuk yıl Nazım’ın öğrencisi ve en yakın dostu oldu...
Bursa cezaevinde kalıyorlardı...
Bir öğle vakti Orhan Kemal ve iki arkadaşı Nazım’ı yemeğe davet ettiler...
Yemek maltızda pişirilmiş sucuklu yumurtaydı...
Yemeği yediler karınlarını doyurdular...
Nazım sordu;
-”Siz bu yumurtaları ve sucuğu nereden alıyorsunuz?..”
-”Hapishanenin bakkalından...”
-”Kaç para veriyorsunuz ben de masrafa katılacağım...
Bundan sonra size ortak olacağım...
Borcumu aybaşında ödeyeceğim...”
Orhan ve arkadaşları Nazım’ın bu sıcak girişiminden çok mutlu oldular...
Nazım yine sordu;
-”Siz nerede kalıyorsunuz?..”
-”Aynı koğuşta...”
-”Bana ayrı yer ayırmışlar...
Yalnızlığı hiç sevmem...
idareden izin alıp ben de sizin koğuşunuza geçeceğim...”
Türk şiirinin efsane ismi Nazım Hikmet’le, Türk öykü ve romanının usta ismi Orhan Kemal arasındaki dostluk böyle başladı...
Orhan Kemal o yıllarda kendini “şair” sayıyor ve devrimci şiirler yazıyordu...
Hapishane arkadaşları günün birinde Nazım’a Orhan’ın şiirlerinden söz ettiler...
Nazım;
-”Okuyun da dinleyelim...” dedi.
Orhan çekine çekine okumaya başladı...
Daha ilk dörtlük bitmeden Nazım;
-”Yeter kardeşim yeter...” dedi...
Orhan Kemal bir başkasını okurken, Nazım yine sözünü keserek;
-”Berbat...” dedi,
“Bir başkası lütfen...”
Orhan başka bir şiirini okumaya koyuldu...
-”Rezalet!..
Kardeşim, bu laf ebeliklerine, bu hokkabazlıklara ne lüzum var... içtenlik duymadığınız şeyleri niye yazıyorsunuz?..”
Orhan buz gibi oldu... Bütün hevesi kırıldı...
-”Sizin tahsiliniz nedir?..”
-”Okuldan tasdikname aldım, yani atıldım...”
-”Yabancı dil biliyor musunuz?..”
-”Pek az Fransızca...”
-”ilerletmek ister misiniz?..”
-”Elbette...”
-”Pekala öyleyse... Felsefe deyince ne anlıyorsunuz?..”
Orhan aklında kalan tanımlamaları sıraladı...
Bunun üzerine Nazım Hikmet;
-”Sizinle yakından ilgilenmek istiyorum... Önce Fransızcayı ele alacağız...
Sonra da öteki konuları, tahammülünüz var mı?..”
-”Var...”
-”Pekala bu iş oldu...”
Böylece anlaştılar...
Nazım sabırlı ve hoşgörülü bir öğretmen gibi Orhan Kemal’le uğraşmaya başladı...
Aradan birkaç ay geçti...
Orhan, Nazım’dan azarı işittikten sonra şiiri bırakıp, düz yazı denemelerine girişti...
Günün birinde onun, bir romana başlangıç olarak yazdığı bir yazıyı arkadaşları Nazım’a gösterdi...
Nazım, Orhan’a döndü;
-”Siz mi yazdınız bunu?..”
-”Evet...”
-”Birader neden söylemediniz bunları... Siz düzyazı yazın, düzyazı... Bir küçük hikaye deneyin, göreceksiniz ki başaracaksınız...”
Böylece Orhan Kemal cezaevinde tam üçbuçuk yıl Nazım’ın öğrencisi ve en yakın dostu oldu...
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman...
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman...
"Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler."
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler."
"özleyeceksin!
kızıyordu,
kıskanıyordu,
küsüyordu,
çok soru soruyordu
ama beni seviyordu diyeceksin."
kızıyordu,
kıskanıyordu,
küsüyordu,
çok soru soruyordu
ama beni seviyordu diyeceksin."
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
dünyada son günlerin en cefakar en vefakar rolünü oynayan sağlıkçılara, yıllar önce bu dizeleri adamış ustad.
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
dünyada son günlerin en cefakar en vefakar rolünü oynayan sağlıkçılara, yıllar önce bu dizeleri adamış ustad.
"Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani..."
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani..."
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
gölgem gibi demiyorum
çünkü hasret yanımdaydı zifiri karanlıkta da
Ellerim ayaklarım gibi de değil
uykudayken yitirirsin elini ayağını
ben hasreti uykuda da yitirmiyordum
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
açlıktı, susuzluktu demiyorum
sıcakta soğuğu, soğukta sıcağı aramak gibi de değil
giderilmesi imkânsız bir şey
ne sevinç ne keder
şehirlerle bulutlarla türkülerle de ilgisiz
içimdeydi dışımdaydı
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
zaten elimde ne kaldı bu yolculuktan
hasretten gayrı
Fotoğraf, Yıl 1933, bursa.
görsel
gölgem gibi demiyorum
çünkü hasret yanımdaydı zifiri karanlıkta da
Ellerim ayaklarım gibi de değil
uykudayken yitirirsin elini ayağını
ben hasreti uykuda da yitirmiyordum
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
açlıktı, susuzluktu demiyorum
sıcakta soğuğu, soğukta sıcağı aramak gibi de değil
giderilmesi imkânsız bir şey
ne sevinç ne keder
şehirlerle bulutlarla türkülerle de ilgisiz
içimdeydi dışımdaydı
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
zaten elimde ne kaldı bu yolculuktan
hasretten gayrı
Fotoğraf, Yıl 1933, bursa.
görsel
Aşkına sadıklığıyla, Piraye’yi sevmesiyle kıskandığım adam Nazım Hikmet.. Hep kendi kendime sorardım Nazım Hikmet’in sevdiği gibi biri beni sevecek mi diye.. Sonra hadi canım öyle bir şeyin olması mümkün değil diyordum..
Nazım Hikmet şöyle dediği kadını; ”Piraye, gel, sana muhtacım” diyen adam bile sevdiği kadını aldattı.. Nazım Hikmet bile Münevver için Piraye’den vazgeçti, Nazım Hikmet bile sevdiği kadını param parça etti..
Ne yazmıştı Piraye’ye mektubunda Nazım Hikmet; “Yeryüzünde hiçbir insan, hiçbir insana benim sana yaptığım kötülüğü yapmamıştır.. Bütün bunlara rağmen gel.. Sana ‘gel’ diyecek kadar yüzsüz ve alçaksam, ne halt edeyim, öyleyim işte. Fakat gel.. Ve benden nefret ederek, beni hor hakir görerek de olsa, beni bir daha yalnız bırakma!”
Aldatılmış aşık kadın Piraye.. Zirâ Nazım, Piraye'ye şiirinde şöyle demiştir; Senin adını kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım fakat Yapı Kredi'nin Nazım ve Vera sergisinde de görülmüştür ki; kayışta Vera yazmaktadır.. Aşkta hiç bu kadar hayal kırıklığına uğramamıştım sanırım.. Sen de mi Nazım? Benden artık aşka inanmamı beklemeyin.. Nazım Hikmet bile aşık olduğu, bu satırları yazdığı kadını aldattı be..
Nazım Hikmet şöyle dediği kadını; ”Piraye, gel, sana muhtacım” diyen adam bile sevdiği kadını aldattı.. Nazım Hikmet bile Münevver için Piraye’den vazgeçti, Nazım Hikmet bile sevdiği kadını param parça etti..
Ne yazmıştı Piraye’ye mektubunda Nazım Hikmet; “Yeryüzünde hiçbir insan, hiçbir insana benim sana yaptığım kötülüğü yapmamıştır.. Bütün bunlara rağmen gel.. Sana ‘gel’ diyecek kadar yüzsüz ve alçaksam, ne halt edeyim, öyleyim işte. Fakat gel.. Ve benden nefret ederek, beni hor hakir görerek de olsa, beni bir daha yalnız bırakma!”
Aldatılmış aşık kadın Piraye.. Zirâ Nazım, Piraye'ye şiirinde şöyle demiştir; Senin adını kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım fakat Yapı Kredi'nin Nazım ve Vera sergisinde de görülmüştür ki; kayışta Vera yazmaktadır.. Aşkta hiç bu kadar hayal kırıklığına uğramamıştım sanırım.. Sen de mi Nazım? Benden artık aşka inanmamı beklemeyin.. Nazım Hikmet bile aşık olduğu, bu satırları yazdığı kadını aldattı be..
kim ne derse desin, türkiye tarihinin görüp görebileceği en iyi şairdir.
turgut uyar ve nazım hikmet ran. benim için endir aynı şekilde.
ömer hayyam'ı en tepeye koyuyorum yine de.
ömer hayyam'ı en tepeye koyuyorum yine de.
Türkiye'nin görüp görebileceği en iyi şair değildir. Şiirleri zerre samimi gelmiyor. Yok olmamış bı dahaki hayatında bu işlere bulaşmasın.
Ama kabul etmek gerekirse güzel şiirleri var şimdi yiğidi öldür hakkını yeme.
Ama kabul etmek gerekirse güzel şiirleri var şimdi yiğidi öldür hakkını yeme.
delikanlım!.iyi bak yıldızlara,onları belki bir daha göremezsin....
belki bir daha yıldızların ışığında kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..
delikanlım!.senin kafanın içi yıldızlı karanlıklar kadar güzel,korkunç,kudretli ve iyidir.
yıldızlar ve senin kafan kâinatın en mükemmel şeyidir .
delikanlım!.sen ki, ya bir köşe başındakan sızarak kaşından gebereceksin,ya da bir darağacında can vereceksin.
iyi bak yıldızlara onları göremezsin bir daha
delikanlım!.belki beni anladın,belki anlamadın.kesiyorum sözümü.
sevmek mükemmel iş delikanlım.sev bakalım...
mademki kafanda ışıklı bir gece var,benden izin sana,sevsevebildiğin kadar...
Nazım Hikmet Ran.
belki bir daha yıldızların ışığında kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..
delikanlım!.senin kafanın içi yıldızlı karanlıklar kadar güzel,korkunç,kudretli ve iyidir.
yıldızlar ve senin kafan kâinatın en mükemmel şeyidir .
delikanlım!.sen ki, ya bir köşe başındakan sızarak kaşından gebereceksin,ya da bir darağacında can vereceksin.
iyi bak yıldızlara onları göremezsin bir daha
delikanlım!.belki beni anladın,belki anlamadın.kesiyorum sözümü.
sevmek mükemmel iş delikanlım.sev bakalım...
mademki kafanda ışıklı bir gece var,benden izin sana,sevsevebildiğin kadar...
Nazım Hikmet Ran.
rüzgar nereden eserse oraya yatan bir zat.
insanı insan olmaktan çıkaran modern köle yapan sanayi devrimine tapar ayrıca bu sığ herif.
insanı insan olmaktan çıkaran modern köle yapan sanayi devrimine tapar ayrıca bu sığ herif.
sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin.
sen ülkemin yaz geceleri gibisin.
saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında
beni unutma...
ahh! saklı gülüm...
sen hem zor hem güzelsin.
sen memleketim kadar güzelsin
ve güzel kal..
sen ülkemin yaz geceleri gibisin.
saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında
beni unutma...
ahh! saklı gülüm...
sen hem zor hem güzelsin.
sen memleketim kadar güzelsin
ve güzel kal..
nazım hikmet - bir acayip duygu
Sevgilim,
çimenin üzerine
diz üstü oturalım
karşı-be-karşı.
Hava lezzetli ve aydınlık
fakat iyice ısınmadı daha
çağlanın kabuğu
yemyeşil tüylüdür
henüz yumuşacık…
Bahtiyarız
yaşayabildiğimiz için.
Sevgilim,
çimenin üzerine
diz üstü oturalım
karşı-be-karşı.
Hava lezzetli ve aydınlık
fakat iyice ısınmadı daha
çağlanın kabuğu
yemyeşil tüylüdür
henüz yumuşacık…
Bahtiyarız
yaşayabildiğimiz için.
Nazım Hikmet nasılda bayılırım kendilerine. Türkiye'ye gelen en önemli kişilerden biri olsa gerek. Gerçi değeri sonradan anlaşıldı. iyi insanları hep kaybettikten sonra önemsiyoruz. Sorun biz de insanlarda.
Bazen diyorum ki keşke Nazım Hikmet in çağında yaşamış olsaydım. Kendimi bu yaşadığım çağa ait görmüyorum.
türkiyenin yetiştirdiği en büyük şairlerden biri. tabii iyi olan hiçbirşeyin kıymeti bilinmediği için bu topraklarda onun da bilinmedi. mavi gözlü dev
görsel
Birde şıpsevdi olmasa..
Birde şıpsevdi olmasa..
kadıköy'de eski bir evi varmış. burger kingin solundan girince hemen orada ahşap bina. mekanın adı mülksüzlerdi. müptelasıydım mekanın. covid orayı da vurdu ve kapandı. güzel evin varmış nazım abi. kim bilir ne anılar biriktirdin, hangi öykülerini şiirlerini yazdın orada. işte biz o evde saygısızlık edip bira içip, çay içip tavla attık abi. yaşasaydın belki '' yok be tolkienciğim ne saygısızlığı gel tavla da bi el biz atalım '' derdin. bunu hiç bir zaman bilemeyeceğiz.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar