bugün

pek çok tatlı su solcusunun hayallerindeki kahraman olan nazım hikmet'in kişiliği ve yaşantısı incelendiğinde kolayca anlaşılabilecek gerçek.

evet, peşinen söylemek isterim ki başlıkta geçen "ahlaksız" sıfatı yerine daha uygun bir kelime bulamadım.
bunu bir hakaret olarak algılamadan evvel yazının tamamını okuyup "ahlaksız diyerek ayıp etmişsin, nazım bu ifadeyi haketmiyor" diyen olursa özür diler silerim.

yani bu nazım'ın yaptıklarına, ahlaksızlık demekten başka da bir şey uygun düşmüyor malesef.

evet arkadaşlar, bir insan solcu olabilir, komünist olabilir, vatan haini olabilir.
bunlar neticede herkesin kendi düşünceleridir, size doğru gelen bana yanlış, bana doğru gelen size yanlış gelebilir. bunlar fikirlerdir, hiç mühim değildir.

ama bir insanı değerlendirirken ahlakı ile, insanlar ile olan ilişkileri ile değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

işte nazım hikmet de bu ahlaksız sıfatını eşlerine, karılarına, ailelerine yaptığı hainlikler ve ihanetler ile kazanmıştır nazarı itibarımda.

nazım hikmet'in kısa süren ilk evliliği nüzhet hanım ile olmuştur, hanımefendinin ailesi nazım'ın karakterinden dolayı bu izdivaça karşı çıkmış, onaylamamıştır. ama nazım hanımefendinin bir şekilde aklını çelmiş ve kız ile moskova'da bir şekilde evlenmiştir.
evlilik neticesinde nüzhet hanım'ın sağlığı bozulmuştur ve sağlığı bozulan nüzhet hanım nazım hikmet tarafından bir çırpıda harcanmış, neticede ayrılmışlardır.

bu başarısız evlilik sonrası nazım hikmet, bacısının arkadaşı olan 2 çocuklu dul bir kadın olan piraye hanım'ın aklını çelmiş, onunla evlenmiştir.
piraye hanım şu dünyada yaşamış en bahtsız, en bedbaht, en şanssız kadındır belki de.
evet, piraye hanım, nazım'a ömrü boyunca hep sahip çıkmış, hep arkasında durmuştur.

lakin nazım, işi ile, gücü ile, ailesi ile ilgilenip onları mutlu edeceğine burnunu hep boka sokmuş ve aile hayatından hapishane hayatına geçiş yapmış, girdiği cezaevlerinde de rahat durmamış, o cezaevi senin, bu cezaevi benim dolaşıp durmuştur.
tabi nazım cezaevindeyken olan piraye hanıma olmuştur, o hep acı çekmiş, yine de bu çektiği acıları kocasına belli etmemiştir, onu her ziyaretinde, ona yazdığı her mektupta nazım hikmet'e destek olmuş, onun cezaevinden çıkmasını yıllarca ve hasretle beklemiştir hayatının en güzel yıllarında.

peki buna karşılık nazım ne yapmış?
napmış biliyor musunuz?
1946'dan sonra yatttığı bursa cezaevinde kendisini ziyarete gelen dayısının kızı münevver'e aşık olmuştur.
münevver hem nazım'ın dayısının kızıdır, hem de evli ve çocuk sahibi bir kadındır.

şimdi şöyle bir portre çizin kafanızda.
bir adam var evli, ve adam cezaevinde, karısı saçını süpürge etmiş onu bekliyor acılar içinde ve bir başka kadın var, adamın dayısının kızı ve üstelik evli ve çocuklu bir kadın.
bu adamın bu kadına aşık olması nedir?
ahlaksızlık değil mi?
nasıl bir kişiliktir bu? aslında buna uygun daha başka sıfatlar da var ya neyse...

durun yahu, bitmedi daha.
nazım münevver'e olan aşkını utanmadan piraye hanım'a bildirir yazdığı mektuplarla.
kendisinden "anlayışlı olmasını" ister.

soruyorum arkadaşlar, hangi kadın kocasından böyle bir mektup alır ve anlayışlı olabilir?
lütfen siz de vicdanlarınıza sorun bu soruyu. rica ediyorum...

bütün bunlar olurken münevver hanım da nazım'a karşı boş değildir, ama kocasından da ayrılıp yuvasını yıkmak istemez.
nazım sap gibi ortada kalır.
sap gibi ortada kalan nazım, kalemi kağıdı eline alır ve başlar piraye hanım'a yalvarmaya.
yalvarır, yakarır, dil döker, "intihar ederim, sensiz yaşayamam" der. bir şekilde piraye hanım'ı ikna eder ve barışırlar.

aslında piraye hanım kırgındır, ama piraye hanım insandır, insan oğlu insandır.
nazım'ın cezaevinde olmasından kaynaklanan ruh haline verir bu yaptığını ve barışırlar.

barışırlar barışmasına ve piraye hanım da nazım'ı ziyarete gider.
ama gelin görün ki piraye hanım ile aynı anda münevver hanım'da nazım'ı ziyarete gider.

piraye hanım anlar ki bu nazım ahlaksızın biridir ve yediği boktan vazgeçmez.
tek kelime etmeden çıkar gider oradan ve bir daha da nazım'ın yüzünü görmez...

nazım 1950'de af ile cezaevinden çıkınca, yuvasını yıktığı dayısının kızı münevver ile evlenir, ondan bir de çocuğu olur.

ama nazım bu arada şizofrene bağlar kendini.
askere alınacağını duyunca "beni askerde öldürürler" paranoyasına kapılır ve karısı ile bebek yaştaki evladını terk ederek moskova'ya kaçar.

bakınız arkadaşlar.
nazım kaçtığında özgür bir adamdır. hakkında ne bir suçlama, ne bir dava vardır. ne tutukluluğu ne de bir gözaltısı mevzubahis değildir.
sırf paranoyaklıkla ülkeden kaçar gider. giderken de karısını ve çocuğunu ardında bırakır.
bu durum ahlaksızlığa girmez mi?
bu durum ahlaksızlığa girmez diyorsanız devam edelim...

nazım ailesini terk ederek sovyetlere gider ve orada kendine yeni bir hayat kurar.
eşi, oğlu falan umurunda değildir bu ahlaksız, kitapsız adamın.
ama ailesi hep onu düşünür, münevver hanım 1961'de o zaman 10 yaşındaki oğlunu da yanına alarak türkiye'den ayrılır ve kaçak yollarla polonya/varşova'ya gelmeyi başarır.
nihayet münevver hanım kocasına, mehmet de hiç görmediği, hayallerinde canlandırdığı babasına kavuşacaktır.

bu hayaller ile gelir münevver ve mehmet varşova'ya.
nazım hikmet'i bulacaklar ve hep birlikte yeni bir hayata başlayacaklardır burada.
ve nitekim nazım'ı bulurlar da...
ama nazım aynı nazım'dır.
nazım'ın hayatında vera adlı bir kadın vardır ve nazım vera ile birlikte yaşamaktadır.

bu normal birşeymiş gibi anlatır münevver hanım'a nazım.
tabi münevver hanım bu durumu kabul etmez ve polonya'yı terk eder oğlu ile beraber.
nazım'ın bu da umurunda değildir.
çünkü yanında "saman sarısı" saçlara sahip vera vardır...

vera'nın da nazım'ın diğer kadınlarından bir farkı yoktur.
o da evlidir ve çocuk sahibi bir kadındır.
ahlaksız nazım onun da aklını çelmiştir bir şekilde.

“Kimseler yapamaz senin resmini
Sen kendi resmini kendin de yapamazsın
Bir açılıp bir kapanır kapılar yüreğinde
Senin resmini ben yapacağım.”

bu gibi dörtlükler yetmiştir vera'nın yuvasını yıkıp nazım'ın kollarına atılmasına.

evet arkadaşlar, "vera'dan sonra n'olmuş" diye sormayın.
olmamış bir şey.
ömrü yetmemiş başka ahlaksızlık yapmaya.
1963'te ölmüş gitmiş nazım.

yaşasaymış vera'ya da ihanet edermiş belli ki, ama takdir i ilahi buna müsade etmemiş.
nazım'ın ahlaksızlıklarına daha fazla müsade etmemiş yüce yaradan...

şimdi bu anlattıklarımın hepsini, nazım hikmet'in hayatını okuyanlar, araştıranlar iyi bilirler.
vicdanınıza soruyorum bu soruyu;
bu yaptığı şeyler ahlaksızlık değil mi arkadaşlar?

piraye hanım'a yapılanlar, münevver hanım'a yapılanlar ahlaksızlık değil mi?
ya ufacık mehmet'in baba hasreti?
günah değil mi?

bunları yapan nazım hikmet değil de başka biri olsaydı yüzüne tükürmek istemez miydiniz?

tükürün bu ahlaksızın yüzüne,
vicdanlarınızdan atın balgamı,
tükürün.
tükürün piraye için,
münevver için, mehmet için tükürün.
tükürün,
vera hanım'ın aciz kocası için.
aslında o tükürdükleriniz,
o'nu kahraman ve büyük bir şair
olarak addeden vicdanlarınıza değsin.
tükürün vicdanlarınıza,
sürat mötoruyla yurdundan kaçan alçağa tükürün,
tükürün nazım ahlaksızının,
olmayan iman tahtasına...

not: bu şiiri de "Toplumcu gerçekçilik" anlayışıyla nazım hikmet yazdı desem alkışlar, alıntılar yapardınız ama şimdi şu an ben yazdım. adı da "ahlaksız nazım şiiri"...

iyi geceler.

Not: bütün yukarıda yazılanlar nazımın hayatından yaşadıklarından derlenmiştir. Hangi topluma giderseniz gidin bu yaptığı şey ahlaksızca olarak yorumlanır. Yani yasal yönden bir sıkıntı bulunmamaktadır.
(bkz: gılgamış destanı) kime göre neye göre ahlaksızdır.
yazarligina birsey diyemem saygi duyarim fakat. tek bildigi aziz nesin gibi dine saldirmak kaos cikarmak moskova usakligini yapmak olan malesef ataturkculerin aziz nesin ve nazim hikmetin dusuncelerini desteklemeleri en zoruma giden seydir. ataturk cumhuriyetci komunist degil ve milliyetci. sanatlari iyidir alip okursun fakat gorusleri bu ulkeye herzaman zarar vermistir belli bir kesmi asagilayip ozellikle anadolu insanini din uzerinden benim gozumde zerre degerleri yoktur. moskovanin gayri mesru cocuklaridir
size aykiri gelebilir belki kabul ama aykiri olmasaydı da böyle bir efsane olmazdı. nazım hikmet bir şair değildir. o yaşayış bicimidir. tarzdır. tek tek okuyup geçemezsin her şiirini anlaman dusunmen gerekir. zaten hayat hikayesini yaşadiklarini bilmeden onun şiirlerini okuyamazsin. sen burda ona ahlaksiz deyince o da ahlaksiz oldu zaten siz böyle devam edin tamam peki.
karısını ve kundaktaki bebeğini bırakıp hiçbir sebep yokken çekip gitmek şayet bir yaşam tarzı ise, öyle yaşam tarzına sokayım, kimse kusura bakmasın arkadaşlar...
benim anlamadığım sovyetler nasıl böyle birine kucak açmış? herhalde bilmiyorlardı bunun bu yediği haltları.
Sanatı ile kişiliği bir tutmamak gerekir.
Kişilik bu konuda tartışılabilir, dul kadınlara olan ilgisi mesela.

Ama sanatı hakkında şüphe yok ki hemen hemen herkes saygı duyuyor.

Yazdığı şiirler Türkiye edebiyatına büyük katkı sağlamıştır. Çoğu genç şair nazım'ın yolundan gitmektedir.
Gençlere rehber olmuştur.
bir insanın özel hayatını bu denli araştırmak da pek ahlaklı tutum değildir. kadınlara tecavüz etmemişse kimse çıkıp kadını harcadı diyemez. sonuçta zorla mı birlikte oldu?

adam şair ruhlu, belli ki kadınları etkilemiş birlikte olmuş. biraz fazla kadınla birlikte oldu diye bu ahlaksız olduğunu mu gösterir?

bıraksalar dünyayı sikersiniz ama nazıma laf demeye yer arıyorsunuz.
Solcu ahlaksızlığını bir kez daha görmemize sebep olmuştur.
Bunu bile savunan geniş insanlar var.
Teşekkürler nazım.
at martini blodi hanım dağlar inlesin
nazım yüzünden bütün erkeklere döşenmek ne oluyor.
eşiniz beyefendi de erkek
üzerine alır falan mazallah.
ne alakası var ?
Adam zaten düşüncelerine bir laf etmiyor sadece özel hayatını anlatıyor.
Kendine göre net konuşuyor ki bence haklı.
işi gücü gıybet olan, ölmüş bir insanın arkasından bile utanmadan sallayabilen, saygısızca özel hayata müdahale eden, açıp bir şiirini okumamış, okumuşsa da anlamamış cahil yazar kelamı. senin kadar ahlaksız değil bence.
elin adamı karı sikmiş derdi bize düşmüş. bize ne lan ahlaksız ise? vicdanını sikeyim nazım dersin olur biter. çok da şey yapmamak lazım.
nazım hikmetin neredeyse bütün eserlerini okumuş ve şiirlerinin çoğunu ezbere bilen biri olarak bana göre nazım hikmet dünyanın en iyi şairidir. ancak konu karakter olursa en karaktersiz de adamıdır. diğer herşeyi göz ardı edebilirsiniz ama piraye ye yaptıkları kabul edilebilir değil maalesef. kısacası adam haklı beyler.
Nazım'ın Türk dilinde yazılmış en iyi şiirleri kaleme almış olduğu gerçeğini değiştirmeyen iddiadır.
Çapkınlıkları, şıpsevdiliği, sadakatsizliği yalnızca hayatındaki kadınları ilgilendirir.
Nazım'ın hayatındaki kadınlar ve onlara yaptıklarının, örneğin bir picasso'nun yaptıklarının yanında esamesi okunmaz.
Ama hiçbir ispanyol'un "picasso ahlaksızdır." Deyip en büyük sanatçılarından birini yerden yere vurduğuna da rastlanmamıştır. (Belki ahlaksızlığı dillere destan franco dönemindeki faşistler yapmış olabilir.)
Nazım bizim örnek aldığımız, yaptıklarını taklit ettiğimiz bir kanaat önderi değil. Sanatçıdır. Sanat ırktan, dinden, milletten bağımsızdır. Sanat evrenseldir.
Örneğin Nazım, "kız çocuğu" şiirini hiroşima'da atom bombası atılması sonucu acılar içinde ölen sadako sasaki için yazmış. Bu şiir 60'ların en önemli folk-rock gruplarından biri olan the byrds tarafından bestelendi ve grubun önemli albümlerinden fifth Dimension albümünde yer aldı. Daha sonra gene dünyaca ünlü Pete Seeger tarafından Headlines & Footnotes albümünde ve This Mortal Coil tarafından Blood albümünde seslendirildi.
Nazım hikmet olmak böyle bir şey. Üzerinden yıllar bile geçse yazdıklarının dünya çapında da, popüler kültürde de yeri var.
Hal böyleyken, böyle bir sanatçıyı, sadece tarafları ilgilendiren gönül ilişkileri üzerinden ahlaksız diye yaftalamaya çalışmayı hem aptalca hem de zavallıca buluyorum.
Aşk hayatı özeldir. Üçüncü kişileri ilgilendirmez.
bazı değersiz insanların saçmalığı.

hakkındaki iddiaların çoğunluğu zina-ı veledlerin uydurmasıdır. bazı doğrulmamış ancak sıçılmış canlılar, 1950 yılında sovyetler birliğine gitmeyi çocuk oyuncağı bir konu sanmaktadırlar, oysa ki öyle bir durum yoktur, 1950 yılında sovyetlere giriş yapabilmek için son derece inandırıcı delillerin yok idiyse, seni ilk kurşuna dizecek olan sovyetler olurdu.

bu, biiirrr...

sıçılmış organizmalar ayrıca bilmemekteler ki- yani genel olarak, bunlardan çok var- soğuk savaş zamanında sol görüşü yayan ve öven her türlü kitap ve mecmuaya sahip olmak tutuklanmayı gerektiriyordu.

nazım hikmetin yaptığı herşey doğruydu, ve kendisine karşı yürütülen bu itibarsızlaştırma kampanyaları haksız kampanyalardır. birtakım sıçılmış organizmaların yürüttüğü kampanyalardır.

adam, sovyetler gibi harikulade kadınların yaşadığı bir memlekette, bir daha görüp görmeyeceğini bilmediği türk eşini mi bekleseydi- gelecekte ne olacağını nereden bilecekti?

günümüz nesillerinin soğuk savaş zamanlarını tanımamasından yola çıkarak uydurulmuş asılsız yalanlar, bunu uyduranların ne kadar iğrenç, ne kadar aşağılık olduğunu bize gösterir.

düşmanın bile olsa adamın hakkını yemiyceksin. karaktersizliğini heryerde belli etmiyceksin....diyebilir sonra sana birileri.
öncelikle şunu belirtelim. ahlaksız olması bizimle ilgili midir. veya ahlaksız olabilir mi?

evet ahlaksız olabilir. buna bir şey demem. kaçırılan nokta nedir. kaçırılan nokta nazım gibi adamların başarısına karşı özel hayatını öne koymak.

neyzen Tevfik dersen mesela hep küfür etmiş falan hani çok da bir katkısı yok diyebilirsin.

ama bu tarz kişilerin iş ve özel hayatını ayırmak gerekir.
Türk olduğu için normal olan bir şeydir.
çok güzel bir yazı olmuştur. Yazan kişiyi tebrik etmek gerekir. Bir de şanatçıdan istek parça ister gibi nazımla aynı ahlaka sahip Cemal Süreyya'yı, saftirik Şeytan Sabahattin Ali'yi de yazması istemek gerekir. Böyle kaliteli yazı yazan adama herşeyi yazdıracaksın azizim..

Edit:Polonyalı yahudi Nazım Hikmetof'a Türk diye iftira atan kürdofil trolleri de ortaya çıkarıyor bu yazı. Ondan sonra kürtten ''ü''yü geri alıp kürde geçirmeye başladıkmı vay efendim akcora faşist bir 'kürt düşmanı' oluveriyor.
Öyleyse bile bu bizi neden ilgilendirsin? Önemli olan yaptığı sanatın iyi olması. Her şair için bu kadar ayrıntıya gireceksek işin içinden çıkamayız ki. Herhangi bir sanatçının kişiliğinin iyi ya da kötü olması eserini beğenip beğenmemenizi etkiliyorsa tebrikler siz de dar kafalısınız.
(bkz: nazım hikmet in topluma kötü örnek olan yaşantısı/#32461907)