bugün
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak14
- kurtlar vadisi pusu rezaleti10
- çok fazla çirkin erkek olması11
- anın görüntüsü15
- aleyna tilki nin annesi12
- cengiz ünder'in bıyığı12
- sophie dee'nin memeleri9
- icardi19058
- yigitzsche12
- ölmeye karar vermek19
- erdal beşikçoğlu'nun işçilerle yemek pr çalışması10
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi15
- icardi1905 silik olsun kampanyası14
- sağlıklı cinsel bir yaşamım var neden konuşuluyor12
- erdal beşikçioğlu'nun öğle yemeği21
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar15
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri10
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı59
- sexting haram mıdır23
- assembly kodu11
- iremga8
- fenerbahçe taraftarı9
- ezgi mola9
- annem baban uğur dündar dedi9
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur20
- junkman12
- ali koç8
- fenerbahçe13
- arda güler16
- altıncı filoya karşı namaz kılmak12
- uludağ sözlük discord grubu9
- yazarların en rum özelliği20
- erdoğan'dan sonraki başkan16
- ismail kartal19
- konstantinos tzolakis9
- sözlük kızlarının elleri şuan napıyor sorunsalı8
- sadece sennn9
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir16
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti11
- eybırın manyağı kıskanması14
- kadın ayağı kokusu11
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- beni seviyor musunuz8
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız13
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
- letthe8
- manyak olmaya karar verdim8
Gerçek şair kendi aşkı, kendi mutluluğu ve acısıyla uğraşmaz. Onun şiirlerinde
halkının nabzı atmalıdır..Şair başarılı olmak için, yapıtlarında maddi yaşamı aydınlatmak zorundadır. Gerçek yaşamdan kaçan ve onunla bağıntısız konuları işleyen kimse, saman gibi anlamsızca yanmaya yargılıdır. (Babayef, Nâzım Hikmet, ss. 140-141)
halkının nabzı atmalıdır..Şair başarılı olmak için, yapıtlarında maddi yaşamı aydınlatmak zorundadır. Gerçek yaşamdan kaçan ve onunla bağıntısız konuları işleyen kimse, saman gibi anlamsızca yanmaya yargılıdır. (Babayef, Nâzım Hikmet, ss. 140-141)
Şairin dünyası, en az, bir romancının dünyası kadar büyük olmalı. Bak, bugün bizim
şiir piyasasında çok istidatlı delikanlılar var, fakat ekserisinin dünyası daracık, soluğu yok, tıknefes . Ve bu dar dünyalı oluşlarını, tıknefesliklerini örtbas için, sözde kendi iç âlemlerine kulak verdikleri iddiasındalar. Halbuki bir metodoloji bakımından ayrılsa bile, gerçekte iç âlem dış âlem diye bir şey yoktur, şairin iç âlemi gerçekte dış âlemin bir inikâsından(yansımasından) başka bir şey değildir, bundan dolayı da dış dünyası dar olanın, iç dünyası da daracık olur. (Memet Fuat'a Mektuplar, s.70)
şiir piyasasında çok istidatlı delikanlılar var, fakat ekserisinin dünyası daracık, soluğu yok, tıknefes . Ve bu dar dünyalı oluşlarını, tıknefesliklerini örtbas için, sözde kendi iç âlemlerine kulak verdikleri iddiasındalar. Halbuki bir metodoloji bakımından ayrılsa bile, gerçekte iç âlem dış âlem diye bir şey yoktur, şairin iç âlemi gerçekte dış âlemin bir inikâsından(yansımasından) başka bir şey değildir, bundan dolayı da dış dünyası dar olanın, iç dünyası da daracık olur. (Memet Fuat'a Mektuplar, s.70)
Sanatkâr, ressam, şair, romancı, mimar,aktör vesaire, her şeyden önce insandır.insan her şeyden öncemücerretbir varlık değil, konkre (somut) bir varlıktır. Yani her insan muayyen, belirli, belli bir tarih devrinde, belli bir sosyetede (toplumda), belli bir sınıfın insanı olarak vardır. Yoksa umumiyetle, mücerret olarak insan denilen bir şey, bir anlam mevcut değildir.
Şairle çevresi arasındakimünasebet pasif bir münasebet değildir. Yani şair
sadece tespit etmekle kalmaz, onun tespit ettiği şey sosyal çevresine tesir eder, onun değişmesinde derece derece amil de olur.
(Memet Fuat'a Mektuplar, ss. 61-62)
Şairle çevresi arasındakimünasebet pasif bir münasebet değildir. Yani şair
sadece tespit etmekle kalmaz, onun tespit ettiği şey sosyal çevresine tesir eder, onun değişmesinde derece derece amil de olur.
(Memet Fuat'a Mektuplar, ss. 61-62)
Dönemlerinin karanlık güçleriyle savaşan ilerici sanatçılara her ülkede ve her çağda
raslanır. insanların mutluluğu ve dünyada güzel bir yaşam için savaşa giren bu ilerici
sanatçılar her zaman karanlık güçlerce kuşatılmış, kovuşturulmuş, baskıya uğratılmış,
hapsedilmiş ve öldürülmüşlerdir. Fakat onlar hiçbir baskı ve tehdidin, hiçbir ölümün, hiçbir yalanın; tarihin akışını, iyiye, güzele, haklıya ve mutluluğa yönelişini durduramayacağını bilirler. Ve bu yazarların yapıtları ve bütün yaşamları gelecek kuşaklara örnek olur.(Babayef, Nâzım Hikmet, s. 140)
raslanır. insanların mutluluğu ve dünyada güzel bir yaşam için savaşa giren bu ilerici
sanatçılar her zaman karanlık güçlerce kuşatılmış, kovuşturulmuş, baskıya uğratılmış,
hapsedilmiş ve öldürülmüşlerdir. Fakat onlar hiçbir baskı ve tehdidin, hiçbir ölümün, hiçbir yalanın; tarihin akışını, iyiye, güzele, haklıya ve mutluluğa yönelişini durduramayacağını bilirler. Ve bu yazarların yapıtları ve bütün yaşamları gelecek kuşaklara örnek olur.(Babayef, Nâzım Hikmet, s. 140)
Kafiye ve vezin mutlak olarak kullanılmamalı diye birkaide, her mutlak kaide, her mücerret iddia gibi insanı yobazlığa, softalığa götürür. Tıpkı bunun gibi, konuşma dilinin ahengini mutlak, mücerret bir esas olarak kabul etmek de bir yobazlıktır; kafiyeyi, vezni mutlak surette, mücerret bir görüşle inkâr ve umumiyetle konuşma dili ahengi diye bir şey kabul etmek ve bundan başka ahenk ihtimallerini red ve inkâr yenilik değil, kafiyeyi, vezni mutlak olarak kabul ve başka türlü ahengi kabul etmeyenlerinki gibi geriliktir.
Öyle muhtevalar vardır ki, onlarda kafiye istemez,konuşma dili - bazen şehirlinin, bazen köylünün, bazen münevverin, bazen işçinin, bazen
külhanbeyinin, bazen ev kadınının vs. konuşma dili - ahengi ve imkânları yeter ve en
uygun olanıdır.
Lakin bazı muhtevalar vardır ki, kafiye ister - kafiye de çeşit çeşit olabilir,
kafiye imkânları da hudutsuzdur - ve bazı muhtevalar vardır ki, konuşma dili yetmez , daha geniş, daha mücerret, belki bundan dolayı daha renksiz bir dil ister. Hasılı bu getirdiğim misalleri istediğin kadar çoğaltabilirsin.
Yalnız, bir şey yapma, dogmatizme saplanma,gençlikte dogmatizme, değişmeyen, ebedi hakikatlere saplanmak ve bunları kabul etmek ileri bir işmiş gibi gelir insana. Bak ben, yıllardır, hiç kafiyesi olmayan şiirler yazdım, konuşma dillerinin çeşidiyle şiirler yazdım, içinde bol resim olan, yahut hiç resim olmayan şiirler yazdım, kitap diliyle şiirler yazdım, çeşitli kafiye telakkileriyle yazdım, hasılı,muhtevama, o şiirdeki, o muayyen, müşahhas yazıdaki muhtevaya uygun şekli bulmaya çalıştım.
düzelti:sevgili arkadaşlar eksilemekte haklısınız,ne kadar doğru ve anlaşılır değil mi,öyle cok kelime barındırıyor ve her kelime öyle cok anlam barındırıyor ki..adı nazım olsun yeter...
Öyle muhtevalar vardır ki, onlarda kafiye istemez,konuşma dili - bazen şehirlinin, bazen köylünün, bazen münevverin, bazen işçinin, bazen
külhanbeyinin, bazen ev kadınının vs. konuşma dili - ahengi ve imkânları yeter ve en
uygun olanıdır.
Lakin bazı muhtevalar vardır ki, kafiye ister - kafiye de çeşit çeşit olabilir,
kafiye imkânları da hudutsuzdur - ve bazı muhtevalar vardır ki, konuşma dili yetmez , daha geniş, daha mücerret, belki bundan dolayı daha renksiz bir dil ister. Hasılı bu getirdiğim misalleri istediğin kadar çoğaltabilirsin.
Yalnız, bir şey yapma, dogmatizme saplanma,gençlikte dogmatizme, değişmeyen, ebedi hakikatlere saplanmak ve bunları kabul etmek ileri bir işmiş gibi gelir insana. Bak ben, yıllardır, hiç kafiyesi olmayan şiirler yazdım, konuşma dillerinin çeşidiyle şiirler yazdım, içinde bol resim olan, yahut hiç resim olmayan şiirler yazdım, kitap diliyle şiirler yazdım, çeşitli kafiye telakkileriyle yazdım, hasılı,muhtevama, o şiirdeki, o muayyen, müşahhas yazıdaki muhtevaya uygun şekli bulmaya çalıştım.
düzelti:sevgili arkadaşlar eksilemekte haklısınız,ne kadar doğru ve anlaşılır değil mi,öyle cok kelime barındırıyor ve her kelime öyle cok anlam barındırıyor ki..adı nazım olsun yeter...
Yanlış bir iş yaptığıma da kani değilim. şiirimizin genel olarak - bazen çok güzel
şeylere de rastlanıyor - bugünkü sefaleti şairlerimizin bir dönüm noktasında iki çeşit,
birbirine zıt iki yobazlığa, yani hareketsizliğe, yani ölülüğe saplanmış olmaları, şekil meselesini, kendilerinin kabul ettiği bir tek şekli esas olarak almalarıdır.
(Memet Fuat'a Mektuplar, ss. 52-53)
şeylere de rastlanıyor - bugünkü sefaleti şairlerimizin bir dönüm noktasında iki çeşit,
birbirine zıt iki yobazlığa, yani hareketsizliğe, yani ölülüğe saplanmış olmaları, şekil meselesini, kendilerinin kabul ettiği bir tek şekli esas olarak almalarıdır.
(Memet Fuat'a Mektuplar, ss. 52-53)
güncel Önemli Başlıklar