bugün

Karanlık günler olacak. Düşeceksin de. Yaralar da açılacak. O zamanlarda şunu unutma: Tünel bitecek. Kalkacaksın da. Kabuk da bağlayacaksın.

Bir şekilde hayat devam ediyor. iyisiyle kötüsüyle. Dibe de batıyorum, yüzeye de çıkıyorum. Hangi halde olursam olayım bir şekilde çürüyüp gideceğim. Bilmiyorum son zamanlarda en büyük motivasyonum bu. Hayatla ilgili problemleri öteye iteledim, devam ediyorum. Dermansız bir dert değil en azından diyorum. Hayat enerjim saliselik bile değişiyor. Bir saniye öncesiyle bir saniye sonrası aynı olmuyor. Kendimi, bir şekilde bitecek, bir şekilde geçecek diye motive etmeye çalışıyorum. Çoğu zaman işe yaramıyor ama yaradığı nadir zamanlar da oluyor. O işe yarayan nadir zamanlardan güç alıyorum. işime gücüme odaklanmaya çalışıyorum.
'' fırtınada yürürken başımı dik tutup ilerlemeye çalışıyormuş gibi hissediyorum '' cevabını hak eden soru.
Çok canım yanıyor. Hem fiziksel hem ruhsal anlamda. Benim gerçekten yanımda durmayacağını o kadar iyi öğrendim ki, o kadar iyi öğretti ki..
iyi değilim.
Ruhumu sıkıp duran bir şey var. Düşünmek istemiyorum çok, vakti değil. Finaller, makaleler, sunumlar.. çok şey var, onun vakti değil. Çünkü bitiriyor beni..Bunlar iyi olsun diye en azından, düşünmemeliyim.
Ama sıkıyor işte. Ruhsuzluk, umursamazlık, hissizlik.. Bir ton duygu hissettim, kendime.
Sanki bir salsam yaşayamayacakmışım gibi.
Özlüyorum bir de. Neyse.
Bazen kötü biri olduğum için cezalandırıldığımı düşünüyorum. Ya da kim bilir kötü biri olayım diye..
Belki de gelir, bir gün. Yeterince anlamsız ve alakasız cümleler kurduysam bu da burada bir not olarak dursun o zaman.
Belki de iyiyim derim bir gün.
Tıpkı bir roman karakteri gibi. Sorular, yanıtsız sorular, arayışlar. Hayat mücadelesi içinde ülkenin getirdiği zorluklar. Hayatı yaşama ile hayatı kazanma arasındaki git geller.
Sosyal statüye sahip bir entelektüel görünümü ile rus romanlarında hayatı mücadele ile dolu karakter karışımı. Bi yandan da lümpenliğin zirvesinde ama hayatı yaşayan asalaklarla dolu bir coğrafyada olmak.
Hayatı kurallarına göre yaşadığın halde normatif sonuçları görememenin yıldırması.
inanç ve ilkeler ilkelere rağmen şark kurnazlığının ve lümpenliğinin kazandığı bir hayatta mücadele ediyoruz.
12 aydır kabız gibi huzursuzluk tedirginlik hakim.

Üzerine midem bulanıyor.
O kadar saçma bir gün geçirdim ki.

Çok doluyum, hüngür hüngür ağlayasım var ama gözümden yaş akmıyor.
içmeden sarhoş gibi hissediyorum.
içmiş, içmemiş herkes sarhoşa vuruyor şu an.
Azgın, üzgün ve yalnız.
görsel
Düşünceleri durdurmanın yolunu arıyorum. Galiba içerek bunu yapacam.
yalnız ve hasta.
Yorgun hemde aşırı yorgun.
'' içimde can sıkıntısı ve hüznün aktığı bir öfke gölünde boğulmamaya çalışıp yorgun düşüyormuş gibi hissediyorum '' cevabı verilebilecek soru.
Beynimi sanki 10 kişi 2 elden sıkıyor ama ben mal gibi hala kulaklıkla bangır bangır müzik dinliyorum. Çünkü düşünmek istemiyorum.
sabah sabah yine dünküm maça dair haberler okudum foruma filan girdim, söve söve bi' hal oldum.

gerginim.
Mersin e gitmek için plan yapmıştık ama tonsilitden kolumu kaldıramıyorum. Böyle gidecek kadar manyağım, şükürler olsun.
Ne ara 10 Kasım oldu ya.

En ufak kalan hevesin sönmesiyle inceptiondaki gibi arafta olmak.

Bazen havamda olmadığımda kendime zaman tanırım ama hata olur geç kalmak affedilmiyor.

Bunu çok iyi anlatan bir görsel bulmuştumda 1 günde kaybettim geri bulunca eklerim.
kendimi iyi hissediyorum. allah hepimize mutluluk versin.
Hastalığım geçtiği için mutlu ama kocam biraz trip atıyor onun da gönlünü alabilirsem 10\10 bi gün olacak.
Uykusuz ve dengesiz.
Bazı eski inançlara göre evin koruyucu ruhu eşikte beklermiş. Kendimi ne zaman güvende hissetmezsem ruhum kendini eşiğe atıyor hemen.
hayat bir oyunsa Ne tamamen içine girebiliyorum ne de dışına atabiliyorum kendimi. O an için genel geçer kurallar ne ise bedenim orada oluyor, ona uyumlanıyor. Ama ruhum, zihnim öyle değil..
eski yazılarıma baktım da çoğu yerde kabullenmekten bahsetmişim, yaza yaza kendime kabullenmeyi öğretmeye çalışmışım ama yok olmamış, olmuyor..

dünyanın acımasız işleyişi son yıllarda yüzümüze çarpa çarpa ilerliyor. Ne ruhsal yönden ne de bedensel yönden hiç birimiz güvende değiliz. Elimizden geldiğince kendimiz, ailemiz için önlemler alıyoruz, iyi halimizi korumaya çalışıyoruz ama bir yerlerde birileri zalimce öldürülüyor ve biz de görüp duyuyoruz ya acizliğimizi anlayıp ruhen küçüldükçe küçülüyoruz.

Böyle zamanlarda( hastalık, felaket, savaş..) izleme, dinleme, hayat devam ediyor yapacak bir şey yok, bu günlerde geçecek bunlar da aşılacak deniyor ya çok kızıyorum, üzülüyorum. Çok dinlemiyorum, izlemiyorum da zaten ama tek bir görsel ya da bir ses bile zihnimize kazıyor tüm olup biteni, yetiyor..
hem zaten neden her şey geçiyor, her şey atlatılıyor? Bazı şeyler geçmesin, bitmesin, bunu da atlatıvermeyelim, aşamayalım zaten… onca çocuk, bebek hayattan koparılıyor, nasıl aşılır ki bu!
Biz aştıkça, görmezden geldikçe daha da büyüğüyle sınanıyoruz… yorulmadık mı? Yeterince kahrolmadık mı?

Ben bunları aşamadığım için eskiyi çok özlüyorum. Eski arkadaşlarımı, eskiden gittiğim mekanları, hissettiklerimi çok özlüyorum. Onların da güvende olduğunu, değişmediğini bilmek istiyorum, iyi hissettiriyor. Dünya hala yaşanabilir bir yer düşüncesini doğuruyor. aslında hiç bir şey aynı değil biliyorum ama ruhum eşikteyken öyleymiş, değişmemişler gibi geliyor..
Biraz depresif. Çalışacak özgüvenim yok bugün.
Beni her şey mutsuz ediyor şu günlerde. Her şeyden nefret ediyorum.

Sanki ölüyorum, boğuluyorum ve boğuluyorum.

Habersizce ölüyorum ben, ruhum can çekişiyor.
sıvamış gibi.
güncel Önemli Başlıklar