bugün

"Sözde" hal hatır sorma cümlesi. amerikanca özentisi, hırsızlama kalıplardan biridir.insanın sarf edeni tepeleyesi gelir,Hele yakın biri değilse.alt metinde: "sen anlat bakalım ,ben bir gözden geçireyim,bilirim bak ben."gibi karmaşık, dikenli bir bakış barındırdığı gibi özel yaşamınıza da bir burun sokma patavatsızlığını hissettirir.
+naber koç nasil gidiyor
-noolsun abi bildiğin gibi
+la maall, bilsek niye sorah*
fr:comment ça va?
- nasil gidiyor?
- benzine zam geldi evin önünde yatiyor.
- abi sen ne diyorsun?
- ulan ben beygirmiyim? bana nasil gidiyor diye soruyorsun sümbül.
what's goin' on?
-nasıl gidiyor ?
-sorma abi be. çok zorluk çekiyor. üç otobüs değiştiriyor her gün.
(bkz: nereye)
amerikalıların selamün aleyküm'ü...
dilimize almanca wie geht es dir kalıbıyla girmiş soru cümlesidir...
"gitmiyor, ittiriyoruz." diye cevap verilesi soru cümlesidir.
(bkz: naptın müdür)
daha çıldırtıcıları da vardır.
(bkz: meraba nasıl gidiyor araba)
gün bitti
sağlam adımlarla dönmeye çalışıyorum
gözüme kestirdiğim köşeyi
ama hiç bir köşe kesmemişti böyle yüreğimi

taksici bakıyor ve soruyor
-nasıl gidiyor?
+hangisini soruyorsun? her biri farklı şekilde gidiyorlar. hem gidiyorlar, hem de giderken çekiyorlar.
-hayat mesela? nasıl gidiyor?
+geçen yine aldattı beni. boşuna hayat kadını demiyorlar orospulara.
-sigaran var mı?
+kullanmam.

sağlam adımlarım, yumuşak basıyor artık. uzaklaştıkça dahada acıtıyor o keskin köşe.
çorbacı gözüne kestirdi gibi bu sefer.
-nasıl gidiyor?
+tanrıyı soruyor olmalısın. tanrı gidiyor. sitemlerimden bıkmış olacak ki o da yalnız bıraktı. yüz vermiyor artık.

ağlıyor çocuk, pamuk şeker almadı diye annesi. ağlıyor kadın pamuk şeker alamadığı için oğluna. okşuyorum başını. gözlerinde aynı soru.

-nasıl gidiyor?
+aynaları soruyorsun sen de... sorma çocuk. ne desem kırılıyorlar.

duvar var orda. her şeyden önce ben oraya gitmeliyim. yaslamalıyım sırtımı. hani her katil, maktulünün öldüğünden emin olmak için gelirmiş ya cenazesine. belki o da bakar pencereden öldüm mü diye.
çenemin altında şarap şişesi beliriyor. sahi, demişlerdi istanbul'un şarapçılarının çok cömert olduğunu. gözlerimi ayırmadan pencereden, içiyorum büyük bir yudum:
-nasıl gidiyor.
+gidiyorlar işte. damla damla değil, yudum yudum gidiyorlar.
-gözyaşlarını sormuyorm
+kadınlar mı ? onlar bir arkadaşa bakıp çıkıyorlar hep, usulca ve çıkarları olmayınca.
- ya o ?
+ sigaran var mı?
-al. nasıl gidiyor ?
+israr etme adam. peki merak ediyorsan dinle. ben hiç bu kadar güzel giden görmedim. gidişi bile o kadar güzeldi ki, yazık olurdu, kal diyemedim.
-ya sen ?
+ben kendime gelmeyi düşünmüyorum artık. yani iyi giden bir şey yok. gidiyorlar ama hiç iyi gitmiyorlar. hadi sen de git.
dilin yozlaşmasının, anlam çürümesinin, kaliteli örneği olabilecek söz öbeği.

hatta bazen şöyle bir diyologda da bulunulur:

-meraba, nası gidiyo araba

+ne arabası, bisikleti yeni bıraktım ben...
yabancılarda
+ hey criss nasıl gidiyor ?

bizde
+ naber lan keraneci ...
- nasıl gidiyor.
+ hoşuma gidiyor.
yıllar önce severek ayrılmak zorunda kaldığınız biri oldu mu hiç?
işte bu soru cümlesi yıllar öncesinden beri her gün aklınızı kurcalamıştır illaki. nasıl gidiyor?
hayatına nasıl devam ettiğine ilişkin merakınız delilik seviyesine ulaştığında, onun ne yaptığını, nasıl olduğunu öğrenme isteğiniz boyunuzu aştığında yapacak bir şey yok demektir, kontrolü kaybettiniz.
nasıl olur da siz bu kadar onu düşünürken o sizi bir kez bile aklına getirmez?
aklına getirmediğini var sayarız çünkü telefonda ondan gelen, 1 cevapsız çağrı veyahut 1 yeni mesaj yoktur.
olmayacaktır da...
peki hayat nasıl devam eder böyle..?
edemez.
bu gerçeği kabullenmek en zoru herhalde. ama o artık geri gelmeyeceği, dönüşü olmayan bir yere gitti.
ve aslına bakarsanız, dönmek istese bile yüzüne kapıyı çarpması gereken sizsiniz.
bunu yapacak güce eriştiğinizde ona dair her türlü duygu omuzlarınızdan beton yığınlarını almışlarcasına uçup gidecek ve siz özgürlüğünüze kanat çırpabileceksiniz demektir.
kim kimi hak ediyor? o mu sizi, siz mi onu?
sorunun cevabı her daim o beni olmalı. ben onu olursa yüceltmiş ve yükselttiğiniz yerden indiremeyeceğiniz bir tepeye oturtmuş olursunuz ki bu da atlatılması çok zor bir seçenek.
ben, bir zamanlar sokak lambasıyken...
yüksek sesli düşünen genç bir hanım tanımıştım. tanışmamıştık, o beni tanımamıştı ama ben onu çok iyi tanımıştım.
düşüncelerinin tamamı yukarıda yazdıklarımdı.
çıkmazda olduğu apaçıktı. onu silse mi? anısını yaşatsa mı? hangisi daha acı vericiydi karar veremiyor bir yandan da sırtını bana yaslıyordu. kollarım olsaydı ona sarılmak isterdim. çok isterdim... sonra belki bir kaç pırlanta damlası akardı gözlerimizden ve bu düşüncelerin ağırlığı düşü verirdi hemen.
yanımda o'nun telefon numarasını sildi. neye karar verdiğini anlamak zor değildi.
bir "oh" çekti.
mesajlarını sildi,
kahkaha attı.
fotoğraflarını sildiğinde de gülümsüyordu.
sildikçe neşesi yerine geliyor ben de onunla birlikte rahatlıyordum.
tek tek her yerden sildi.
her şeyini yok etti.
hiç var olmamışçasına...
"şimdi kendime bir kahve ısmarlayabilirim." dedi neşeyle.
ayaklarım olsaydı onunla kahve içmek isterdim.
orta şekerli bir türk kahvesi...
ne daha fazla mutlu kılabilir ki?

http://www.youtube.com/watch?v=6NXnxTNIWkc
Sozluk Yazarlarina sorulan soru.
Esenliktesinizdir umarım.
sanane lan.
gitmiyor sürüklüyoruz.
gayet güzel gidiyo
arada aksayan parçalar var ama motor gücüyle sürükleniyo oda.
Ceylan gibi gidiyor kerata.
iyi gayet iyi hatta.
Evde kimse yok ya her yere sekerek gidiyorum nasıl mutluyum var ya.
güncel Önemli Başlıklar