bugün

tek yaratıcı'ya, allah'a inanıyorum diyenleri ilgilendiren bir mevzu. bu mevzu inandığı din'ini, din'in sahibine has kılmayı, din'in sahibinin emrettiği şekilde yaşamayı doğrudan ilgilendiren bir mevzu.
Allah var deyip, yeryüzünde ve yaşadığı hayatta "o olmasaydı, şu olmasaydı" dediği kişileri tanrılaştıranlardan bahsedelim.

bizler, tüm insanoğlu dünya'ya geldikten ve (mevcut ise) ailemizin yaşam tarzına göre sürekli veya kendi belirlediğimiz (irademiz) yönüyle hayatımızı daim ettiriyoruz. Müslüman ülkelerin topraklarında doğup, islam ile tanışmamız diğer dinlere mensup kişilere göre daha şanslı olduğumuz bir gerçektir. Kişi hristiyanlığın yaşandığı bir yerde dünya'ya gelir dolayısı ile, bu durum islam'la geç tanışmasına sebebiyet verebilir yinede (hüküm ve hidayet veren sadece allah'tır)
Bizler yani allah'a inanıyoruz diyenleri ilgilendiren bir durum bu. inandığımız allah bizi yaşantımızda ne derece kapsıyor, inandığımız allah'ı kafamızda nasıl tasfir ediyoruz? bu allah'ın gücü nedir, neler yapabilir tüm bunlara gerçek manada cevap verebiliyor muyuz? yoksa bu birilerinin dediği gibi "derin konular mı", sadece allah ile kul arasındaki konular mıdır.

allah'tan başka ilah yoktur!
bunu söyleyince bir taahüdün altına imza atmış olursunuz, bizim dilimiz arapça olmadığı için lailaheillallah muhammeden resulullah kelimesini tam olarak kavrayamayız. ya da hangi mesuliyetin ve sorumluluğun altına girdiğimizin farkında değiliz, eğer anlıyor isek. günlük hayat programını tespit edecek allah'tan başka güç ve otorite yoktur. rab yanlız allah'tır. bunu kabullenmesi gerekiyor kişinin, allah'tan başka rezzak yoktur, rızkımızı veren sadece allah'tır. kişi vazifeden atılırım korkusuyla rızkım kesilir korkusuyla, maaşım kesilir korkusuyla, allah'ın rızasıyla, kişinin efendilerinin (yerdeki tanrılarının) arzuları çakışınca, her şeyi ayaklarının altına alıp, allah'ın rızasını değil efendilerinin isteklerini yerine getirirler. evet lailaheillallah muhammeden resulullah diyenlerden bir çoğu bunu yapar.
lailaheillallah kelimesini söyleyen kişide çok muazzam değişiklikler olmalıdır, bu kelimeyi söylemeden önce bir adam kafirdi, söylediği anda müslüman bir adam olur. söylemeden önce bu adamın kestiği yenmezdi, söyledikten sonra kestiği (allah'ın adını zikrederek) yenir. söylemeden önce, mescide girmesi, kabeyi taraf etmesi, kur'an'a el sürmesi haramdı, söyledikten sonra hepsini yapabilir. hatta bu kelimeyi kadın söylüyor kocası söylemiyorsa, arada ne nikah kalır ne kadınlık ne kocalık. kadınla koca bir anda bir birine yabancı olur, bakın bir tek cümle insanı nasıl değiştiriyor. bu kelimeyi babası söylemeyip evladı söylüyorsa arada ne babalık kalır ne evlatlık ne de miras kalır. bir tek cümle evladı babaya, kadını kocaya yabancı yapar. demekki bu kelime hayatımızda çok muzazzam değişiklikler meydana getiriyor. bunu söyleyen bir kişi sadece laf olsun diye ağzından çıkarıyorsa, manasına inmiyorsa. dudağında gevelediği halde gırtlağından aşağı indirmiyorsa, ya da o kelimeye uygun bir hayatı ortaya koyamamışsa, o kelimeyi söyleyerek taahüdün altına girdiği halde, o kelimenin istediği şeyi gerçekleştiremediyse, sabahtan akşama kadar o kelimeyi milyon kere söylese o kişinin allah katında bir değeri yoktur. (doğruyu bilen sadece allah'tır)
lailaheillallah kelimesini söylemeden önceki hayatınızla, söyledikten sonraki hayatınızda bir değişim yoksa o kelimeyi söylemenizin bir anlamı kalmamıştır. bu kelimeyi söylemeden önce bir istikbal anlayışınız vardı, okumada bir niyetiniz vardı, lailaheillallah kelimesini söyledikten sonra, istikbal anlayışınız, okumadaki amacınız değişmediyse, kadına bakışınız, eve bakışınız, para ya bakışınız, meseleğe bakışınız, v.b değişmediyse o kelimeyi defalarca söylesenizde sadece lafta kalacaktır. Rabbimiz kuran'da boş bir söz diyor bunun için. boş boş bir söz, hayatında o kelimeyi gösteremediği, tek yaratıcı dediği halde kafasına göre hüküm verdiği birinin ağzından çıkan boş bir söz.
kafir istediğini yapabilir, seçme hakkını o yönde kullanmıştır, o bu taahüdün altına girmem demiştir, o hürdür. hangi şey mantığına hoş geliyor, hangi şey hoşuna gidiyorsa onu yapmakta serbesttir. ama bu taahüdün altına giren artık hür değildir. hayatını, bedenini, benliğini allah'a satmış demektir. artık o bir kafir gibi özgü bir mevzuda (herhangi) bir şey söylemiş ise artık müslümanın tekrar kanaat çıkarmasına, yada benim vicdanım böyle kabul ediyor, benim mantığım bunu böyle yorumluyor demesine artık imkan yoktur. allah her hangi bir konuda müminlere bir şey hükmetmişse o konuda muhayerlik yoktur artık.

TEVBE 111. Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, incil'de ve Kur'an da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde Onunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. işte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.

şanı yüce rabbimiz, kerim rabbimiz tenezzül buyurmuş, elini uzatmış müminlerle bir alış verişe tutuşuyor. kafirlerle böyle bir alış/veriş söz konusu değil.

bir adam bir pazarda tezgahına cenneti koyup satıyor, varmı cennet isteyen diyor, bir kısım insanlar sadece bakıp geçiyor, cennetin ne olduğu nasıl bir şey olduğu hakkında bir şey bilmediği gibi ilgilenmiyorda, nedir acaba, kaç para dır, sorma luzumunu bile duymuyor, geçip gidiyor. günümüzde görüyoruz bir kısım insanlar heva ve heveslerinin peşinde ve cennetle bir ilgileri yok, istedikleri gibi yaşıyorlar. bir kısım insanlar yaklaşıyor tezgaha, soruyor cennetin satıcısına, kaç para bu cennet bedeli nedir? cennetin satıcısı diyor ki; "mal ve can" malınızı ve canınızı şu tezgahın üzerine koyarsanız cennet sizindir. adamın düşüncesine ve mantığına ağır geliyor ve o da çekip gidiyor. bazılarıda yaklaşıyor ve malını ve canını o tezgahın üzerine koyup alışverişe giriyor. cennetin satıcısı dilerse, malımızı alır, canımızı geri verir, yine cennet verir. dilerse malımızı da canımızıda geri verir, değil mi ki sen bu tezgahın üzerine malını ve canını koydun benim rızamı kazandın al malında senin olsun al cennet de senin der. hüküm ve hikmet sahibi sadece allah'tır.
malını canını allah'a satıp, onun dışında bir başkasına satmak korkunç bir şeydir. normal hayatta bile, bir malı birine satan bir adam, bir başkasına satmaya kalkarsa o zaman cezai işlem görür. irade ve benliğini allah'a sattıktan sonra bir de tagutlara satan insan, zamanının büyük kısmını bu efendilerine koşturmakla tahsil adına harcayan bir insan ne yapmış olur, sattığı şeyi bir başkasına yeryüzündeki tagutlarına satmış olur. kişi genç yaşında "allah'ın dininin ihyası adına şehit düşse" bu adam övünülecek bir iş yapmış sayılmaz. neden, çünkü ona o canı veren allah, allah'ın verdiği canı onun yolunda harcamıştır, o kadar. bir kişi ceketine kadar her şeyi infak etse, yardım etse, bu adam övünülecek bir iş yapmış sayılmaz. zaten allah'ın verdiği malı, allah'ın yolunda harcamıştır. her ikisininde mükafatını verecek olan yine allahtır.

peki nasıl bir allah'a inanıyoruz, "eğer inandığımız allah, kendini kur'an-ı kerimde tarif eden allah ise" o zaman gerçek müslümanız. ama kendi kafamızdan kendi hayalimizden biçimlendirdiğimiz, şekillendirdiğimiz bir allah'a inanıyor isek, o zaman allah korusun biz "müşrikçe bir allah'a inanıyoruz" demektir. biz kuran'da allah kendini bize nasıl tarif ettiyse biz ona o şekilde inanmak zorundayız. yani allah kendini kur'an da 100 birimle anlattıysa 100 birimle allah'a inanacağız, eğer 98 birimle allah'a inandıysak eksik inandık demektir ve müşrik'iz.

"Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azablandıracak; mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."(AHZAB SURESi / 73)

hal böyle iken, biz çoğumuz öyle bir allah'a inanırız ki, hukuk'u bilmez o allah, hukuk konusunda cahildir, biz çoğumuz öyle bir allah'a inanıyoruz ki, eğitimin prensiplerinden çakmaz o allah. anlamaz cahildir, eğitim konusunda cahildir, malesef biz çoğumuz öyle bir allah'a inanırız. biz çoğumuz öyle bir allah'a inanırız ki, cebimizdeki paraya karışmaz o allah. istediğimiz yerden kazanır, istediğimiz yerde harcarız. harcamalarımıza, kazancımıza bakalıp meşru yönde mi gayri-meşru yöndemi. keyfiniz istikametinde mi, yoksa ihtiyaç zannettiğiniz ihtiyaçsızlıklar istikametinde mi, yoksa allah ve resulunun belirlediği ihtiyaçlar dairesinde mi harcıyorsunuz. biz çoğumuz cebimizdeki paraya karışmayan bir allah'a inanıyoruz. biz çoğumuz öyle bir allah'a inanıyoruz ki, düğüne derneğe karışmaz o allah. e kim karışır, toplumdan devşirdiğimiz bir takım töreler vardır, çevreden gördüğümüz bir takım usüller vardır, düğüne derneğe onlar karışır ne ilgisi var allah'ın düğünle dernekle canım. biz çoğumuz öyle bir allah'a inanıyoruz. kur'an da böyle bir allah yok ki? nerden çıkardık bu allah'ı biz? bu şekilde allah'a inanan kişi tıpkı aristo'nun allah'a inandığı gibi inanıyor demektir. allah'a inanıyormuş filozof, diyor ki; "benim inandığım allah yeryüzünü yarattı, sonra allah, yarattığı sanatına bakıp beğenmedi, çok bayaa, buldu çok adi buldu, çok basit buldu dünyayı da onunla ilgilenmekten haya etti ve dünya işini bize bıraktı diyor. yaratma işi bitti dinlenmeye çekildi. elbette kılığımıza kıyafetimize karışmaz o allah, elbette soframızın tanzimine karışmaz o allah, elbette düğüne derneğe, yaşantımıza törelerimize karışmaz o allah. o sadece dünyayı yarattı ve işi bitti dinleniyor. işte aristo gibi allah'a inanmak. o da böyle bir allah'a inanıyor. tıpkı hristiyanlıkta ki allah inancı gibi bir allah inancı; hristiyanlıkta allah sadece kilisenin içindedir. dışarıya karışamaz zavallı, millet bir gün pazar günü gelecekler diye bekler durur. çivilerle duvara asılmış allah, mihraba asılmış, dışarı çıkamaz. hatta hristiyanlar kiliseden çıkarken geri geri çıkarlar çünkü allah önlerinde kilisenin dışında yok. nerdeyse bizde de bu hale geldi, adam camii de allah'ın farkında, israf olmasın diye camide düğmeyi kapatıyor, ama evinde olan israfı görmuyor, allah sadece camide. sadece camiye hapsedilmiş bir allah var hayatımızda. ebu cehil de bir allah'a inanıyor, aklında yeryüzündeki tanrılarına karışmayacak bir allah düşlüyor. bende bir allah'a inanıyorum diyor ama o yeryüzündeki kazançlarımıza karışmaz. müşrikçe bir inanış. müşrik yani şirket, ortaklık içinde allah'a inanan kişidir müşrik. hem allah'a inanacak hemde yeryüzünde bir takım küçük allah'lar olacak. yoksa tümüyle allah'ı red eden kişiye kafir denir.
61 - Andolsun ki onlara, "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan "Allah" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar? (ankebut)

rabbimizin isteklerini yerine getirenlere şu şekilde muamele ediliyor;

(ankebut)
56 - Ey iman eden kullarım! Şüphesiz benim yarattığım yeryüzü geniştir. O halde yalnız bana kulluk edin.
57 - Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.
58 - iman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükafatı ne güzeldir!
59 - Ki onlar, sabretmiş olup yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.

diyor rabbimiz ve biz aciz kullarının anlaması için bir de örnek veriyor;
60 - Nice hayvanlar var ki, rızkını (biriktirip yanında) taşımıyor. Çünkü onların da, sizin de rızkınızı Allah veriyor. O, her şeyi işitir ve bilir. (ankebut)

allah bizden ebu cehil ve aristo inanışı gibi bir kulluk istemiyor. biri diyor ki, benim inandığım allah 20.yy da cihad diye saçma bir şeyi emretmez. bu da başka bir allah'a inanıyor. halbuki kur'an da kendini tanıtan allah cihadı emreden bir allah'tır. 69 - Ama bizim yolumuzda cihad edenleri, elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir. (ankebut)
biri de diyor ki 20. asırda kısas diye yok el kesme, göz çıkarma, gibi kısas diye çağ dışı ve çok saçma bir şey emretmez diyor, bu da kendi kafasından bir allah çıkarmış. bu da kendi allah'ına inanıyor. bir başkası da diyor ki, ben allah'ın kitabını başından sonuna kadar okudum içinde örtünme ile ilgili bir ayet bulamadım diyor. bu da örtünmeyi emretmeyen bir allah'a inanmış, öyle bir allah düşlemiş hayallemiş. biz kendimizi kafamızda yarattığımız allah'a göre değil, allah'ın kur'an da kendini tarif ettiği şekliyle ona inanamamız ve iman etmemiz gerekiyor, ancak o zaman müslüman olabiliriz.

allah meliktir, mülkün sahibidir ve yer yüzünde yalnız malik olan allah'tır. cebimizdeki paranın sahibi allah'tır, ama bir insan allah'tan başkasını mülkün sahibi kabul ederse, her hangi bir makamı, her hangi bir müesseseyi, her hangi bir zat'ı veya şahsı, allah'ın dışında malik kabul ederse, allah korusun bu adamda bir müşriktir. allah şafi'dir ve yeryüzünden allah'tan başka şifa veren yoktur. bir müslüman kalkıp, iğneden, doktordan, hocadan, şeyhden, cemaatten, her hangi yaratılmış ne varsa allah dışında ne varsa ina icap ederse, ondan medet umar ona inanırsa, veya bu kişi ve kişilerden yaratılmıştan şifa bulduğunu iddia ederse, yani bunların şifa verdiği kanaati kendisinde hasıl olursa, sadece allah'a ait bir sıfatı (şifa veren) başkalarının üstünde düşündüğü için yine müşriktir. cenab-ı hak hakimdir, hikmet sahibidir, ama bunun dışında allah'tan başkalarını hakim görürse bir kişi yine allah korusun bu kişi müşriktir. allah alim dir, ezeli ve ebedi ilmi ile her şeyi kuşatmıştır ve her şeyi bilir gizliyi saklıyı, ortaya konulanı her şeyi görür. allah'tan başka alim yoktur, her şeyi bilen yoktur, hal böyle iken bir müslüman, işte üstadının, şeyhinin, hocasının, efendisinin kalpten geçeni bildiğini iddia etmesi, ya da o kanaatte olması, yalnız allah'a ait olan bir sıfatı, başkasının üzerinde düşlediği için, ve gerçekleştirdiği için, yine adam müşriktir. adam öyle diyor, bizim şeyhimiz kalpten geçeni bilir, şu duvarın önündekiyle arkasındaki fark etmez diyor, insanın kalbinden geçen her şeyi bilir diyor. halbuki, şeyhlerin şeyhi, alimlerin alimi, yüce peygamber kuranın diliyle bakın şöyle diyor; ben size atlar, arabalar, paralar vereceğimi iddia etmiyorum, ben gaybı da bilmiyorum ve bildiğimi iddia etmiyorum, size bir melek olduğumuda iddia etmiyorum, ben ancak bana vahiy edilen kur'ana bağlıyım. allah'ın resulu dahi gaybı bilmediğini söylerken bir adamın üzerinde allah'a ait bir sıfatı gördüğüne inanmak bu adamı müşrik yapar. allah vedud'dur sevilmeye en çok layık olan o dur. kim ki allahtan başkasını Allah sevgisinden çok severse, yine bu kişi sıfatta müşriktir.

64 - Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı. (ankebut)

inandığımız allah, kendisini kur'anda tarif eden allah olmalıdır. allah mutlak hüküm ve hikmet sahibidir.
onu reddedecek kadar kustahlasanlara bile en mukemmel bir sekilde rizkini veren tarzda inaniyorum.
modernist bir ifadeyle thor 2 adlı bilim-kurgu filminde dünyadan asgard'a yükselen thor ve sevgilisinin o an ki yükselme görüntüsündeki gücü meleklere veren sonsuz güç, ilim ve bilgelik sahibi allah'a.
güncel Önemli Başlıklar