bugün

Hayatta kalma içgudusudur.
ülkemizde olsa 5 yıl sonra çıkacağı içindir.
Dostoyevski verir cevabını:

--spoiler--
eğer yüksek bir yerde, bir kayanın üzerinde, iki ayağımın sığacağı kadar bir yer verseler ve deseler ki "çevrende okyanuslar, altında uçurumlar, korkunç bir yalnızlık içinde, böylece dikilmeye razı mısın?". bütün samimiyetimle şu cevabı verirdim. "evet razıyım! yeter ki yaşayayım!... ömür boyunca, binlerce yıl ayakta ... dursam bile yaşamaya razıyım...". aman allah'ım! ne yaman bir gerçek!... yaşamak... her şeye rağmen yaşamak arzusu... insana bu yüzden alçak diyen, kendisi alçaktır!
--spoiler--
Nefes alıp vermesinden dolayı yaşanan durumdur.
af beklemektir herhalde yoksa bi insan ölümü bu monoton hayatıyla nasıl bu kadar bekleyebilir. yaşayacak neyin kaldı ki dört duvar arasında neden neden sanırım müebbet yesem bir hafta içinde kendimi asardım beklemek bir sonucu yoksa eğer daha çok acı verir çünkü.
(bkz: şartlı tahliye)

(bkz: iyi halden beraat)

(bkz: Türkiyede yaşama nedenleri)
Yoktur.

Belki de kaçma planı?
genel af beklentisidir. başka türlü bir neden, bir daha gökyüzünü göremeyeceğini bilen bir insan için pek geçerli değildir kanımca.
umut.

victor hugo'nun bir idam mahkumunun son günü adlı eseri okumanızı tavsiye ederim.

müebbet hapis almasından ziyade, insanın genel olarak yaşama motivasyonudur umut etmek.
Bir insan hürse, zincirlense de hürdür; fakat dünya, fiziken prangalanmamış, kendini hür zanneden bir sürü köleler ile doludur. Bundandır!
Her insan kendi dünyasında özgürdür. Dünya bazen çok büyük, bazense çok küçüktür.
En az yada en fazla dışarıdaki tutsakların yaşama nedeni kadardır.
Pete fark yoktur aralarında.
Tutsaklıktan başka.!!!
intihar etmek en büyük günahlardan birisi olup büyü yapan ve intihar edenlerin asla cennete giremeyeceği bildirilmiştir.

Ayrıca nefes alıyorsak hala umut vardır.
Özgürlüğü sadece 4 duvar arasından görmemek gerekiyor. nefes aldığımız sürece umut var demektir. Davası hürriyet olana soğuk duvarlardan taşarmış gün ışığı.
Jean Paul Sartre'ın "Duvar"ını okuyarak belki bazı sorulara cevap bulunabilir.
Nazım Hikmet'in de yazdığı gibi: "umutsuz yaşanmıyor...“
Dört duvar arasındada olda genede yaşamakdır işde.
Insan su gibidir, bulunduğu yerin şeklini alır. Farketmeden oraya alışır, sever bile. Çaresiz kalmışsa bu duruma da alışır. Umut hep vardır . Belki bir gün çıkarım der. Zaten türkiye de af vs. Olabiliyor her an.
devletin avrupaya uyum sağlamak adına suçlunun canını alma hakkından vazgeçmesidir.
görsel
müebbeti sarıyordur.

sohbet müebbet takılıyorlar işte içerde...
Bir kişi müebbet alsa bile en fazla 20 sene yatar. Zaten zırt pırt af çıkardıkları için bir kaç seneye salınır.
Türkiye'de müebbet yok. En fazla 20 sene yatarı var.
güncel Önemli Başlıklar