bugün

insanların yaşıdıklarının sonucu olarak ortaya çıkan genel ruh durumunda mutsuzluğa takılma, mutluluğu reddetme durumudur. esasında dilemmadır mutsuzluktan mutlu olma durumudur.
(bkz: mutluluk çubuğu)
(bkz: ne saçma iş lan bu)
geçici bir süre kişinin mutsuzluğuna çare aramamasıdır..

(bkz: mutsuzluğa çare aramamak)
kolay yolu seçmektir bir bakıma. çünkü mutsuzluk hiç bir çaba gerektirmez. olduğu haliyle, değiştirmeye çalışmadan yaşamaktır. elini taşın altına koymaz oturur,üzülür, şikayet edersin sadece.
mutluluk emek ister oysa.
genelde farkında olmadan gelen, geldikten sonra da uzun bir süre tercih olduğunun farkına varılmayan bir tercihtir.
mutlu olabilmek ya da olmamak insanın kendi elindedir. düşünelim biraz; beni ne mutlu ediyor?
*sadece ailemle olmak: öyleyse tüm vaktini ailen için harcarsın. okuldan doğru ailenin yanına koşarsın. onlar için yemek yaparsın. odanı düzenli tutarsın. her dakika arayıp rapor verirsin. okulunu, işini, sevgilini vs onların isteklerine göre seçersin.
mutlu değil misin hala? ikinci bir seçenek daha ekleyelim;
*arkadaşlarımla olmak: uyanırsın. okula/işe gidersin. anne/babanı arayıp okuldan çıktığını, merak etmemelerini ve biraz arkadaşlarınla vakit geçireceğini söylersin. bir arkadaş grubun vardır ve sabahlara kadar çeşitli aktiviteler yaparsın beraber. sonra evine döner, ailenle bir iki sohbet eder, yatar uyur, sabah tekrar okul/işine gidersin.
hala mı mutlu değilsin? bir şık daha ekleyelim;
*sevgilimle olmak: yukarıdaki sürecin içine sevgilini de dahil edersin. yanında olamadığın zaman-en azından günde bir kere olsun- arar halini hatrını sorarsın. hiç şüphesiz ki "günün nasıl geçti" sorusunu farklı şekillerde sormak karşı taraf için iç rahatlatıcı bir durumdur. dolayısıyla sana da yaşam gücü verir.
bu üçü can alıcı noktalar. bunlardan birini eksik edelim bakalım;
*sadece arkadaş ve sevgili; aile içinde iletişim eksikliğinden, sevgi eksikliğinden problemler çıkar. ruhun daralır. eve gitmek istemezsin. nerde akşam orda sabah bir hayat bir zaman sonra sevgilini hatta belki arkadaşlarını da yorar.
*sadece aile ve sevgili; arkadaşların onlara vakit ayırmadığın için önce dert yanmaya sonrasında tavır alıp uzaklaşmaya başlarlar. ilk başlarda anlamasan da sonralarda ihtiyaç duyduğunca daraltır seni.
*sadece aile ve arkadaş; en zoru. iki sevgili birbirinden ilgi bekler. çoksa sevgi sabreder ilgiyi bulamayan taraf. kafasında kurar da kurar "neden?" sorularını. kendi içinde bahaneler bulur; "çalışıyor/okuyor napsın..." "bu aralar kötü dönemde biraz sabretmeliyim..." gibi. süre uzadıkça çekilir o da bir köşeye.

3te 2 ise mutsuzluğunu sen davet etmişsindir. çok sonra anlarsın bunu. hani iş işten geçtiği zaman. belki o bile olmaz ya...

-,*: sevgililer, hede: yakın arkadaş

-mutlu musun?
*hayır.
-neden?
*ben ezelden mutlu bir adam/kadın değildim zaten.
-nasıl mutlu olursun peki? ya da nerde?
*sadece hedenin yanında. orda dert, tasa yok.
-anlıyorum.

en çok acıtandır mutsuzluğunun kendi tercihin olduğunu anlamak.
gülümseyelim şimdi.
yardım etmeye, sizi mutlu etmeye çalışanlara otomatik olarak "iyiyim ben böyle, sen kendi işine bak" cevabını vermek.
kişi, eğer tercih hakkı yoksa "benim tercihim mutsuzluktan yana" diyerek basit bir züğürt tesellisi içine girmiş olabilir. herkesin hayatında belli dönemler karanlık geçer, bazılarında bu karanlık çok daha yoğundur, öyle yoğundur ki kişiyi ayakta tutacak yolunu bulduracak ufak tefek ışık parıltılarını bile absorbe edebilir bu karanlık. işte böyle dönemlerde kişinin seçim hakkı yoktur, mutluluk parıltısını görmek ister ama yoğun karanlık ona engel olur. ta ki biri çıkıp sonunda bir kibrit çakana kadar.
güncel Önemli Başlıklar