bugün

bitmek bilmeyen tüketme arzumuz ve isteklerimiz çok istemek halbuki kanaatli olsak yeter desek yok bir üniversite okursun ikincisini istersin ve bunun için hırslanırsın özünü kaybedersin ve bunu fark edince de hiç önemsemezsin zaten mutsuzsun birde onla mı uğraşacaksın zaten bitmiş battı balık yan gider.
'mutluluk talebi'dir, 'beklenti'dir.
mutsuzluğun sebebi yoktur.
mutluluğun sebebi vardır.
http://inciswf.com/21424.swf

siz de gidin, siz de huzur bulun, mutlu olun.
mutluluğu ertelememizden dolayı. günü yaşamak yerine bütün zamanımızı geleceğe hazırlanmak için kullanmamızdan dolayı. lisede üniversitede mutlu olacağımızı, üniversitede okul bitince mutlu olacağımızı, okul bitince evlendiğimizde mutlu olacağımızı düşünüyoruz. bakalım hepsini yapınca ne olacak?
farklılıklar gösterebilir, kişiden kişiye, yere ve zamana bağıntılı olarak. ancak mutsuzluğun temel nedenlerini yüzdeli bir dilim yapsak, en başta "beklentiler" olur zannediyorum. yani daha tükçesi beklentilerin, mevcut durum ve sonuçları bu üç safha arasında ki uçurumlar insanın temelde psikolojisini etkileyen olayların meydana gelmesini sağlar. güçlü olanlar doğrulur, zayıf olanlar sürüklenmeye devam eder. güçlü kalabilmek ise artık toplumca zayıflık göstermeye başlayan manevi hayat ile ilgilidir. maddiyat mutsuzlukları yok etmez, sadece tekrar hatırlamak üzere unutturur.
çocukluktan itibaren filmlerle, okuldaki öğretilenlerle, aileyle ve çevre ile öğrenilenlerin hayatta uygulamasının tamamen farklılık göstermesi.
(bkz: sabah ereksiyonu) ve o u iseyerek gidermek.
Asksizliktir.
Bazı şarkıların farkında olmamak, izlenilesi onca filmden bi haber yaşamak, milyon tane kitabın arasından kendine uygun olanı bulamamaktır.
yaptığımız hatalarımız, örtmeye çalıştığımız günahlarımız ve kendimizi içimize saklamamızdır.
" aslında insanı en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır." . yaşanması mümkünken yaşayamadığı, asla yaşayamayacak olması ve kişinin bunun farkında olması mutsuzluğun başka bir düzeyidir.
intihar etmek isteyip de tanrı inancı olan kişinin sabretmeye çalışması ve bundan mütevellit mutsuzluk, amaçsızlık.....
hayallerine aslında hiç ulaşamayacağını anlamaktır. O hayaller aslında sadece hep hayal kalacaktır.
kelimedeki -suz ekidir.
Yok'luk.
etrafımızda gezinen karakter fakiri insan evlatları.
Kim ne derse desin mutsuzluğun en büyük sebeplerinden biri paradır. Paran yoksa çocuklarını doyuramazsın, paran yoksa hastalanan çocuklarını tedavi ettiremezsin. Sonra da mutsuz olursun!
Sağlam bir inanca sahip olamamak, varlığın,yokluğun, sağlığın, hastalığın, başarı ve başarısızlığın sadece bir imtihan vesilesi olduğunu idrak edememektir.
Sağlam bir inanca sahip olan kişiler hangi hal üzerine olursa olsunlar bunun gerektirdiği bir hayat sürüp mevcut durumlarını avantaja çevirmesini bilir ve kolay kolay mutsuz olmazlar.
Hırstır. Bencilliktir. Üçüncüsü yok.
Tatminsizlik olabilir.
(#20557884).
Insanın kendisidir aslında mutsuz anlarda bile mutlu olmak için sebep aramalıdır insan.
her mutsuzluğun ötesinde yine yaşam bekler,
ama insana özgü bir yeteneksizliktir yaşayamamak.
yoksa... hangi balık boğmuş kendini;
hangi serçe atlamış damdan?*

bilimsel bir gerçekten bahsetmeyeceğim, fakat sanırım insanın kendisine sardığı bir yaş aralığı oluyor. 25-30 arası gibi düşünebiliriz. 25'e kadar zaten çocukluk, ergenlik, üniversite yılları, master, iş arama süreci vs. en avare dönemler... insan bir an durup "ne yapıyorum ben" diye düşünmüyor, düşünme gereği de hissetmiyor zaten.

sonra işe giriyorsun ve şanslı azınlıktan değilsen, işte o korkunç "ne yapıyorum ben" sorusu gelip oturuyor beynine. sanki geçmişteki tüm zamanını boşa harcamışsın, neler neler yapabilirmişsin de yapmamışsın, bu iş yeri de ne böyle? amma da sikimsonik bir çalışma düzeni bu! şunlara bak 20 yıldır şirkette küflenmişler bir de övünüyorlar! nasıl yani, ben de mi böyle olacağım? geleceğim nereye gidiyor?

bir bakıyorsun mutlu olmak için cumaları bekler olmuşsun, pazar öğleden sonra dahil diğer 5 gün çöp değerinde, zamanı nasıl yettirsem de bir şeyler yapsam hazır hala dinçken diyorsun; ama göz kapaklarına uyku gelip oturuyor.

sonra düşünüyorsun, niye mutsuzum diye. gerçekçi bir sebep arıyorsun. bakıyorum hayallerimi en gerçekleştirdiğim dönem olmuş şu 2,5 sene; ama hayatımın hiçbir dönemi bu kadar şikayet ettiğimi de hatırlamıyorum. sürekli bir mutsuzluk hali, manik depresiflik. insanların ne dertleri var, kendime hak görmüyorum mutsuz olmayı, ama mutluluk o enerji içten gelmesi gereken bir coşku ve ben o coşkuyu taşıdığıma kendimi ikna edemiyorum bir türlü.

bakın sevgiliden falan hiç bahsetmedim, işin o boyutuna girmiyorum bile... elmanın ikinci yarısı da mühimdir tabi, ama bu yaş aralığında bence insanın daha çok kendiyle dertleri oluyor.

30'dan sonra bir nebze kabullenme süreci ve hayatın yavaş yavaş oturması gerçekleşecektir diye düşünüyorum. o zaman belki gerçekten mutsuz edecek somut olayların da olacak elinde...

sonra gene en başta yazdığım dostoyevski'nin satırlarına geliyorum, bizden başka hangi canlı mutsuz gerçekten yaşadığı hayattan? biz kendimiz belirlemişiz sınırları, savaşları, kendimiz yaratmışız hayat kavgasını, köpeğin önüne atsan dönüp bakmayacağı para denen bir şey bulmuşuz, hep daha demişiz daha daha daha... bizim kadar kendisini yoran zorlayan, doğal hayattan bu derece uzaklaşan bir canlı daha yok maalesef. düşünebilmek insanı bu hale getiriyorsa, iyi bir şey değil demek ki...
mutsuzluğun tek sebebi tamamıyla tahmin edebilme yeteneğidir. boşuna aramayın cevabı, gerçek cevap budur. siz delinin mutsuz olduğunu gördünüz mü? görürsünüz ama malesefki zihinsel engeli nedeniyle çok basit olaylara karşı mutsuz olduğunu görürsünüz, oda engel derecesine bağlı, bu yüzden zeki ve algısı yüksek insanlar ne yazık ki mutlu olma konusun da pek şanslı değiller, o yüzden çoğu zaman taklitcidirler.

mutsuzluk negatif, mutluluk da pozitif midir?

cevap; ikiside anlıktır . ama tahmin edebilme yeteneği sayesinde uzarr gider. üzülmek ile karıştırılmamalıdır. üzülmek bir sonuçtur.