bugün

yazarlık yapan insanların, ancak belli acılarla yoğrulmuş, gündelik mutluluklardan uzak kişiler olduğunu ifade eder.
(bkz: hakan günday)
(bkz: ben başka çarem olmadığı için yazıyorum)
(bkz: zargana)
(bkz: cennette uyku yok)
(bkz: aha bu benim lan)
(bkz: ben sende bütün aşklarımı temize çektim)
(bkz: en çok yalnızlık üşütür)
henry miller mutluydu ölürken, bukowski de, bütün hayatları boyunca içtiler, düzüştüler ve yazdılar ve garip bir biçim de mutlu idi ler. amerikalı olmalarıyla ilgili olabilir mi ki ...?
(bkz: mutlu aşk yoktur)*
dikkat bu entry kesinlikle eksilenecektir. daha başlangıcında biliyorum içimizde gocunacak insanlar olduğunu.

sözlüğe geldiğim günden beri dikkatimi çeken bir hadise var. pek çok sözlük yazarı "çok kötü anılarım var geçmişten gelen yakamı bırakmayan" "kimsenin bilmediği sorunlarım var" "çok dertliyim aman yarabbi dünyanın en berbat kaderine sahibim" "çok boktan bir işim yolunda gitmeyen ilişkim var" gibi pek çok tribal durumla entry girmekte. istemekte ki duygusal entryleriyle rant yapsın artı oy alsın. eyvallah ben de yazdım duygusal entryler. hatta ağlayarak bile yazdım ama gülerek de bir çok entry yazdım. sadece depresif tavırlı bir yazar olarak anılmak istemem şahsen. ama sırf böyle anılmak için kasan insanlar yok değil. ilk başta farkedemiyorsunuz da sonraları hep aynı nicki gördükçe bir şeylerin planlanmış olduğunu farkediyorsunuz.

bazen sözlükte bu tarz yazıları okudukça aklıma ersin karabulut'un sandık içinde aylar belki de yıllar önce çizdiği bir hadise geliyor. er kişisi ortamdaki kızların dikkatini çekmek için köşede depresif takılır. hatta öyle bir yüz ifadesi vardır ki * bize "hiç kimsenin bilmediği çok büyük dertlerim var" demek istemektedir. ama sonra bir bakar ki rahat davranan ortamın piçi olan herif tüm kızları kapmıştır. boşu boşuna eğlenceyi kaçırdığına yanmaya başlar bu sefer.

velhasıl kelam gerçekten çok kötü durumlarla karşılaşmış olabilirsiniz tabi ama hayat her zaman mutlu olmak için şans verir. devamlı mutsuzluğunuzdan dem vurmanıza hiç gerek yoktur.
(bkz: hangi aşk adil ki)
insan doyumsuz olduğu için, evet yoktur...peki çocuk yanını kaybetmezse insan o zaman biraz daha mutlu olur belki.. bazen karın yağıyor olması bile mutlu eder insanı ya da gökyüzünde gördüğünüz içinizi ısıtan güneş. o da olmadı bir gülümseme mutlu eder insanı..mutlu olmak için beklemek ömür boyu sürse de beklemeden küçük şeylerden mutlu olmak an alır bazen..önemli olan da o anları yakalamaktır..
sözlükte mutsuz takılan yazarların çokluğu ve bu yazarların dikkat çekmek için numara yaptığı düşünülse bile fazla abartılmaması gereken durumdur.

ayrıca bu olayı fazla büyütenlere de birkaç laf etmek istiyorum.

eğer farkettiysen böyle tipleri eksi verir ve hatta bir yolunu bulup ispiyonlarsın. ama bu da sana yetmiyor ise, böyle sahte dingillere olan nefretini kusmak istiyorsan illa ki. kusura bakma arkadaşım ama sen de mutsuzsundur ki mutsuzluğunu burada dile getirmişsindir. (ama dikkat çekmek için değil tabi ki sırf içinden geldiği için!!!) sırf dikkat çekmek isteyen sürüngenler yüzünden mutsuzsundur ki bu biraz konu dışı oldu galiba. geçelim.

dünyada öyle insanlar var ki ister inanın ister inanmayın ama hayatları sahiden olumsuzluklarla doludur. hep kaybetmektedirler ve kaybettikleri için de o hep kazanan, rahat davranan, ortamın piçi olan ve sonunda ortamın kaşarlarını götüren halkalı solucanlar ve hatta kendini mutlu sanan tüm insanlar tarafından dışlanırlar.

bu noktada chuck palahniuk amcamız yaklaşık olarak şöyle der;

''bir insanın ne kadar seversen sev, kanı sana doğru akmaya başlayınca ondan kaçarsın.''

sanırım kaybeden insanların neden dışlandığını yeterince anlatıyor bu söz.

konumuza dönelim. gerçek insanlarla kaybendenin, mutluluğu sanal insanlarla araması da o kadar doğaldır ki beyni fiberglass malzemeden yapılmışlar bunu anlayamazlar. bu polipropilen köpük beyinliler mutluluklarına o kadar düşkündürler ki kaybedenleri sanal ortamdan bile dışlamaya çalışırlar. 50 cent dinlerler.
hayatla derdi olan ve onu öyle ya da böyle kabul edemeyen kisi sarilir kaleme kagida catir catir yazar. ama ne yaik ki ulkemizde herkesin ulke sartlarindan marifeti ile hayatla kavgası cok cetin yipratici geciyor. cunku ne yazık ki ulkemizde adam akıllı is yapmak isteyenlerin imkanlari kısıtlıdır. butun cesme baslari tutulmus butun kapilar kapanmıstır. bu kapilari acmak icin tek basina tekme tokat kar eylememkte ve cilingirlik melekesi bir halta yaramamaktadir. ikisini birden kullanmak gerekir ki bu da pratik zeka , cambazlik v.b. gibi arti melekeler gerekir. devleri dize getiremeyen kisiler bunu kagida döker devleri yenemeyen kisiler ise pes edene kadar yahut devleri yenene mucadele eder. eninde sonunda golyat (golyat kim demeyin kızarim) karsi mucadele kisiyi bezdirir ve kasvetli mahlukat yapan . bence durumun özeti budur.
girilen binlerce güzel entrynin ispatladığı sözdür. kahkahalar attıran entryler yazanların, ağlatan entrylerine çok rastlanmıştır. sözlükte, profesyonel olmayan kara mizah ustaları çoktur. "benim" diyen yazarlardan çok daha zevkle okunurlar. mutluluk kadar, mutsuzluk da yazarı besler.
mutlu okur vardır belki.
ki eki eklendigi icin devam etmesi gerektigini düsündügüm söz öbegi.
(bkz: mutlu yazar yoktur ki aq)
"Yazar yazdığı zaman mutludur" diye düşündüğüm ve genellemesini reddettiğim başlık.
mutlu sanatçı var mıdır ile devam edilesi söz. zira mutsuzluk yaratıcıdır, sevinç köreltici. en güzeli sezen aksu'ya sormak.
kendinizi yazar da ilan ettiniz ya helal olsun size... helal olsun bu tarz söylemlerinize... saçmalamakta sınır tanımadığınızı yavaş yavaş anlıyorum. yaptığınız ne? sözlük doldurmak, ulan sen sözlük dolduruyosun be yani şudur ki 2+2 nedir? sonucu 4 eden matematik işlemidir(.) nokta bak noktayı vurguladım birde soru işaretim var aynı cümlede ne şimdi ben yazar mı oldum? ahahah saçmalama yahu hadi anacım ben çok mutluyum, biz çok mutluyuz, onlar çok mutlular. "saçma genellemelerle gelmeyin karşıma" diye kaç defa söylemek zorunda kalacak bu insanlar...
evet mutlu yazar yoktur, az vodka vardır.
Yazarlığa ilişkin en arabesk cümleler sırasında kendıne başlarda yer bulabilecek bir cümle.
Mutlu musun lan yazar
Nasıl mutlu olayım kı ben yazarımmmmm hımmmmmmmm
Mutlu yazar yoktur ki abiiiii...
Ben acı çekiyorum yazarkennnnnn
Emrah kos ulan burda manyaklar var hem yazarım hem acı çekerim diyolar al bunları beraber mutsuz olun..
mutlu yazar vardır, yoktur. bilemem. ama yazmaktan umutlu yazar vardır işte o kesin. aksi halde neden yazsın ki.
mesela; benim hala umudum var.
(bkz: yazar dediğim depresif olur)
' neşeli entry vardır ' sözleriyle devam etme olasılığı yüksek cümle. arka fonda clifford brown melodileriyle gülen bir klavyenin ardında saklanan ince hüznün ifadesi.
(bkz: mutlu yazar yoktur az vodka vardır)
Bazen daha fazladır her şey
Bir eşikten atlar insan
Yüzüne bakmak istemez yaşamın
O kadar azalmıştır anlam

O zaman hemen git radyoyu aç bir şarkı tut
Ya da bir kitap oku mutlaka, iyi geliyor
Ya da balkona çık bağır, bağırabildiğin kadar
Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor

Ama fazla da üzülme, hayat bitiyor bir gün
Ayrılıktan kaçılmıyor
Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür
Ömür imtihanla geçiyor

Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem
Unutmam acı tatlı ne varsa hazinemdir
Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir

Bir şiirden, bir sözden
Bir melodiden, bir filmden
Geçirip güzelleştirmeden can dayanmıyor
Yıldızların o ışıklı fırçası azıcık değmeden
Bu şahane hüzün tablosu tamamlanmıyor

Ama fazla da üzülme, hayat bitiyor bir gün
Ayrılıktan kaçılmıyor
Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür
Ömür imtihanla geçiyor

Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem
Unutmam acı tatlı ne varsa hazinemdir
Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir.

sezen aksu ne kadar güzel yazmış. yazabilmek için yazdıklarının anlamlı olabilmesi için acıların insanları olgunlaştırması gerekir. yazarların çoğu acı çekmeyi sever. yazarlıklarını sürdürebilmeleri için acı çekmeleri gerekir, mutsuz olmaları gerekir.
--spoiler--
Aragon'un o güzelim şiirini bilenler başlıkta yaptığım 'nazireyi' anladılar, bilmeyenler için de cümle yeterince açık ve seçik. Hülya Avşar bacımız (kocası meyhane arkadaşımdır) Ali Özgentürk ile (bunun bizzat kendisi meyhane arkadaşımdır) çeneleşmeye girmiş... Avşar'ın son filmi tutmayıp 'hasılat' yapamayınca bozulmuş azıcık, filmi yöneten de Ali ya, ona çatıyor. Özgentürk Avşar için 'halk artık onu sevmiyor' demiş, o da diyor ki 'enteller beni reddetti, ben de onları'...

Ve ekliyor: 'Hayatta hiç mutlu entellektüel görmedim, hepsinin içi çürümüş, hep yakınıyorlar... Ben her şeyin en iyisine sahibim, niçin mutsuz olayım?'

Buraya kadarı, herhangi bir magazin haberi. Oku geç, istersen minder yap.

Fakat şimdi 'Avşar kızını' ciddiye alacağım, bu sefer de enteller bozulacaklar.

Ancak Hülya Avşar, bütün o cahil görünüşünün aksine, çok iyi bir oyuncudur. Şarkıcı olarak, geçiniz, ama iyi bir 'aktris' Hülya... (Bazı basın çemişlerine özel not: 'Aktris' kelimesinin sonuna 't' konmaz, 'aktrist' diye bir laf yoktur.)

O yüzden, onun hürmetine, Hülya'ya iki çift sözüm olacak.

Hülyacığım, entellektüeller mutlu olamazlar, çünkü işleri budur, mutsuz olmak.

Görevleri okumak ve düşünmektir, yaşama biçimleri budur. Çevrelerine bakıp aksaklıkları, olumsuzlukları görürler ve mutsuz olurlar. Çoğu çevresine, çağına, sınıfına, ülkesine uyum sağlayamaz, ters düşer, onunla çatışmaya girer. Hiçbir şeyi kolay beğenmezler. Toplumla meseleleri, kavgaları vardır onların. Yakınırlar. Eleştirirler.

Çünkü bir 'dünya görüşleri' vardır. (Ama bazı tereslere sorarsanız bu yeterli değilmiş, bir de 'ideolojileri' olması gerekiyormuş!)

Ama işte bundan da, adamına göre sanat eseri, adamına göre fikir yazısı çıkar.

Yani bir entellektüel, çok güzel bir kadın ya da çok yakışıklı bir erkek olmakla, altında ciple dolaşmakla, villa almakla, apartman dikmekle, tatilini Dubai'de geçirmekle yetinmez, yetinemez.

Bizlere yöneltilen başlıca eleştirilerden biri olan 'memlekette hiç mi güzel bir şey de olmuyor yahu' cümlesi, entellektüel olmayan gazetecilerin, yazarların ve sanatçıların sizi getirip bıraktıkları basitlik ve kolaycılık noktasından doğuyor...

Çünkü sıradan yazarlar ya 'aşk satıyorlar' kızlara, ya da yeni çıkan kasetler, klipler, yeni açılan barlar, lokantalar ve o hafta oynanan lig maçlarıyla laga luga ediyorlar. Ömürleri laklakla geçiyor.

Hülyacığım, ben de kendimce her şeyin en iyisine sahibim. Düzgün bir evliliğim, beni seven ve benim sevdiğim bir eşim, kira da olsa güzel bir evim, fiyakalı bir arabam, binlerce kitabım, ayrıca kendim yazdığım dokuz eserim, iyi bir işim, toplumda 'mevkiim', şöhretim, Mustafa Mutlu kızacak ama param da var. Artık yaşımı başımı aldım fakat geride de çok zengin, iyi günüyle kötü günüyle çok dolu yaşanmış yıllar bıraktım. Kıskanılmaya, zor da olsa, önceleri darılsam da, gücensem de, alıştım. istediğim her şeyi elde ettim. Bazı şeylerim yoksa ya onları istemediğim, ya da karşılığında ödenmesi gereken bedeli göze alamadığım içindir (örneğin politikaya atılmak)... insan olarak çok doygun, çok mutluyum, ama aydın olarak değilim.

Örneğin, sesi olmayan büyük şarkıcıların sesleri televizyon ekranından kulağıma yansıyınca bozuluyorum.

Televizyon programlarının düzeyinden tut da kişi başına düşen milli gelir düzeyine kadar, mutsuz olmamı sağlayacak binlerce neden var bu ülkede.

Hülyacığım, siz 'sahip olmak' için çalışırsınız, biz 'varolmak' için. Ünlü düşünür Erich Fromm'a da sorarsan insanlar bu iki çeşitten oluşurlar zaten. ikisini birleştirebiliyorsan ne ala, senden iyisi yoktur... Ama birinin mutluluğunu ötekinden bekleme.

Sevgili Hülya bacım, öğrenmen gereken diğer bir konu, 'entellektüel' ile 'entel' arasındaki fark.

ikisinin arasında 'lektüel' bir fark vardır! Entellektüel okur ve düşünür, entel okumaz, ahkam keser. Birinin bilgisi köklü ve sağlam, ötekininki sığ ve eksiktir. Entellektüel çalışır ve üretir, entel kıskanır ve çekiştirir.

Ali Özgentürk entel değildir, aydın ve sanatçıdır. Gözünü seveyim, bir filminiz iş yapmadı diye adamı harcama. Dostoyevski'nin bile öyle kelek romanları vardır ki, şaşarsın. Fellini'nin son filmi de 'bok çeksem sinema olur' havasına girip yarattığı korkunç bir fiyaskoydu. Demek ki, oluyor böyle iş kazaları!

engin ardic
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar