bugün

endülüslü şeyhül ekber ile aynalar şovalyesi lacan ı biraraya getiren şey ikisininde en büyük metaforu olan ayna tabiiki. hatta lacan ın arabi den ödünç aldığı ilahi ayna metaforu demek daha doğrudur. lacan ı muhyiddin arabi yle tanıştıran şüphesiz cezayirli yapısökümcü derrida dır.

bilinen tamamlanmış bir psikolojik kuramı olmayan hatta tamamlanmış herhangi bir psikolojik kuramın olduğuna da inanmayan lacan benlik oluşumunu anlatırken özne nesne kavramı üzerinden yola çıkar. lacan da özne öyle güllük gülistanlık oluşmaz hegel deki gibi bir tahakkümden efendi köle ilişkisine benzer bir ilişkiler silsilesinden doğar. lacan a göre özne veya ben her zaman biraz kendine yabancılaşarak ama asla tamamalanamayarak oluşur. sonsuz bir kimsiz olma durumudur. hep biraz başka özneleri taklitdir.

bebek 6 ila 18 aylık olana kadar gerçeğin bir parçası nesne olarak vardır. 6 ila 18 aylık iken ilk aynada kendisinden ayrı olan anneyi gördüğünde (öteki ile ilk karşılaşma der lacan buna ve özne burda aynada oluşur ilkin.) bu birlik ve bütünlükten ilk kopuştur ve travmatiktir. bu ayrışma veya bütünden kopma hissi bütüne dönme arzusu gerçekliğe karışma istenci yegane arzudur artık. bunun yolu öznenin ötekinin annenin arzu nesnesi onun arzusu olmakla mümkündür. aynaya kadar çocuğun gereksinimlerini (yeme içme güvenlik vs) karşılayan herşey anne ve kendisi de dahil birer nesnedir. kültürel bir alana girme kendilik bilincinin oluşması anneden kopmayla mümkündür bu da ayna evresiyle başlayan travmatik süreçtir. böylece güvenli olan gerçeklik süreci bitmiş büyük bir kayıpla birlikte inşa edilen ve hayat boyu sürecek olan asla tamamlanamayan kendilik oluşturma süreci başlar. ötekine benzemeye çalıştıkça özdeşim kurdukça kendine yabancılaşır yabancılaştıkça daha çok özdeşim kurar. bu kısırdöngü hayat boyu devam eder. daha sonra babayla karşılaşma ve oidipal yasakla ilk yasa ilk toplumsal kural gelir der lacan. özne bu kompleksi yaşayarak kendini var eder ve doğadan kültüre geçiş başlar.

muhyiddin arabi de ayna metafiziğin konusu olan bilen ile bilinen özne ve nesnenin birliğini temsil eder. birbirinden asla ayrı olamayacağını dahası bu bilginin bizde hazır olarak bulunduğunu söyler. ayna hep vardır ordadır bu bilgi insanın yaradılışı ile ortaya çıkar. bir bilginin bilgi olabilmesi için bir bilinen ve bir bilene ihtiyacı vardır. insanın yaratılmasıyla bilgi haline gelmiştir. bu anlamda insan örneksiz ve kamil yaratılmış tek canlıdır.

insan bu aynadan kendini ve dahası alemi görür. birşeyin kendini kendisi aracılığıyla görmesi ayna gibi başka birşeyde görmesine benzemez. pek çok mitolojik kültürde narkissos benzeri mitler mevcuttur. fakat bu psikolojideki narsizimden ziyade metafizikteki yokluğun varlığa bilinmezliğin bilgiye olan açlığı cazibesidir. herbiri farklı alem ve surette yaratılan kamil insan bu aynadan kendi suretini görür ve aşık olur. bilinen şeyleri bilen akıl bilinmezdir. upanişadlarda bahsedildiği gibi gören göz tektir.

arabi de de lacan da ayna öznedir insan nesnedir. arabi de özne hiçbir zaman bilinemez lacan da hiçbir zaman tamamlanamaz.

hiçbir kitap yazmayan lacan ın verdiği konferansalardan birinde ibn rüşt ve ibn arabi nin o ünlü sadece evet ve hayır dan oluşan ama çok şey anlatan derin tarihi kısa görüşmesinde ibn arabi den yana bir tavır sergilediği rivayet olunur.