bugün

yunanistanın neden 60 basamak üstünde olduğumuzu anlayabilmemiz adına küçük bir örnek;


kötüleyen dingil'e(ler?) not: hahaha! işte bu salaklığınıza gülüyorum..
bizim ülkemizde olmayan seviye. yok işte kardeşim! onlar ilk tanışmada vuruşuyorlar. olmaz böyle! öyle etek boyu kısaltmalarla, kesif amatör makyajlara olmuyor bu işler. muasır olacaksan, batıyı birebir kopyalayacaksın. gösterip vermemek yobazlıktır. -gerçek yobazları buldum- tanıştığımız gün vuruştuğumuzda batı ülkelerinin seviyesini yakalamış addedileceğiz.

edit:
ne oldu, ilk buluşma mağduru musun sen de?
tayyip erdogan'in dilinden dusurmedigi sozdur. bakalim gorucez diye cevap verilesi hadisedir.
atatürk'ün ulaşılması için türk gençliğine bıraktığı miras.
84 yıldır önümüzde hedef olarak duran, lakin yakınlaşacağına her geçen gün uzaklaşan çağdaş uygarlık seviyesi.
çılgıncasına sevişmek istediğim medeniyettir o. kaprisleri yoktur, hoş muhabbetli, her türlü düşünceye saygılı ancak her türlü pisliği de yine perde arkasından işleyen sinsi bir arkadaştır. arkadaş dediğim birisi ile sevişmek dürtüsü de pek süpermiş.

mehtaba karşı çok güzel olur.. birkaç defa yakından görmüşlüğüm el ele tutuşmuşluğum olunca dur lan bir de öpeyim şunu diyerek öpüşmeye başlayınca o güzelim dudaklarından bıyıklar çıkmaya başlamıştır. korkuyla gözlerimi açtığımda tayyip'i görünce karşımda, "baş örtüsü takmam güzelim" diyordum ki, "ananı da al git... " demeye başlamasıyla hüngür hüngür ağlayarak rüyamdan uyanmam bir oldu. hala hatırladıkça elim ayağım titrer ara sıra. yaa ya.
dunya'nin icinde tek tek medeniyetlerin oldugu ve bu medeniyetlerin kendi icinde yari$tigi, rekabet ettigi ortamdan bahsedilmektedir. bu da kapitalist duzen anlamina gelir. ataturk'un muasir medeniyetler seviyesi cumlesinde sozu gecen anlam turkiye'nin boyle bir yari$a girip ustun olan tarafta olmasini istemistir.
kimi kendini bilmezler tarafından başbakan erdoğan'ın ülkeyi ulaştırdığı sanılan seviyedir. kasımpaşa ağızı yapıp, van münüt demekle, suriye ile vizeyi kaldırmakla olsaydı o işler. te heyyyyy.
böyle giderse sonsuza kadar ulaşamayacağımız seviye*
85 yıldır ulaşamadık şu seviyeye. level atlıya atlıya anamız ağladı ama yok. sanırım gökkuşağının altından geçince o seviyeye ulaşacaz. sabırsızlıkla bekliyorum.
85 yıldır ulaşmadığımıza mutlu olduğum durum. biz zaten gelişmiş bir medeniyetiz. başkalarının kültür yozlaşmamızı istemesine rağmen kültürümüze hala sahip çıkmamız övünülecek bir durumdur.

dünya muasırlaşmaktan çok eziyet çekti. artık geçmişte kalan bir akım olduğu halde bazıları hala muasırlaşmak istiyor.
gelişmiş dünya medeniyetine çok büyük katkılarda bulunmuş olduğu gerçeği inkar edilemez olan avrupa için ortaçağda bu seviyenin oldukça aşağılarda hatta ayaklar altında olduğu aşikardır..

şöyle ki insanların çoğu haziranda evleniyordu çünkü senelik banyolarını mayıs ayında yapıyorlar, haziran'da hala temiz sayılıyorlardı kendilerince.

ama yine de kokmaya başladıklarından gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.

banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu.

evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti.ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarakta bebekler aynı suda yıkanıyordu.

bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü. ingilizce'deki "banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın"(don't throw the baby out with the bath water)deyimi buradan gelmektedir.

evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu.
burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hayvanlar (fareler, böcekler) çatıda yaşıyordu.

yağmur yağdığı zaman çatı kayganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu. ingilizce'deki "kedi-köpek yağıyor" (It's raining cats and dogs) deyimi buradan gelmektedir.

yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu.
böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi büyük bir sıkıntı oluşturuyordu. etrafında yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan ingiliz usulü yataklar buradan gelmektedir.

çoğu zaman bu tabaklar *bayat ekmekten yapılıyordu. ekmekler o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman kullanılabiliyordu.bunlar hiçbir zaman yıkanmadığı için içinde kurtlar ve küfler oluşuyordu.
kurtlu ve küflü tabaklardan yemek yiyen insanların ağızlarında "tabak ağzı" (trench mouth) denen hastalık ortaya çıkıyordu.

ekmek itibara göre bölüşülüyordu.
işçiler yanık olan alt kabuğu, aile orta kısmı, misafirler de üst kabuğu alırdı. ayrıyetten tüy dikmek deyiminin de avrupalılar'ın garip tuvalet alışkanlıklarından geldiği söylenir.
Muasır medeniyet, radyodan gelen "ismail'den askerdeki sevgilisi için geliyor bu parça" sesini garipsemeyenlere aittir.
dünkü messi futbolu.
teorik olarak dünya üzerinde hiçbir ülkenin bu seviyeyi yakalayamayacağı bir seviyedir. zira bu seviye durağan değildir. ulaşılınca bile yükseleceği için "muasır medeniyet seviyesini" yakalama gibi bir hedef saçmadır. makulü yaklaşma olmalıdır.
atatürk'ün vasiyeti olan, türkiye'nin bu kafa yapısıyla hiç bir zaman ulaşamacağı muasır medeniyet seviyesidir.
evet türkiye gençleri bu vasiyete, yani onuruna, namusuna, şerefine, sahip çıkamamıştır. çıkamayacaktır.
Madem muasır medeniyet seviyesini sömürgecilikten ibaret saniyorsun şakirt fatihin ta kendisi o zaman o seviyedeki ülkelerin icat etiği hiçbirşeyi kullanma amk sen böyle uzaktan seyret.
uç noktalara gelen seviyedir. artık s*kseler yetişemeyiz zaten.
(bkz: kara çarşaflılar arası güzellik yarışması)
(bkz: sözlüğün yüzde 99 unun aptal olması)
(bkz: türbanlı olduğu halde kadıköy de yaşayan insan)
(bkz: kadıköy de ezan sesi duymak)
(bkz: ışid sohbetinin eskisi kadar zevk vermemesi)
yani azizim değil muasır medeniyete, seviyeyi yükseltmemize bile yıllar var.
Yol köprü yaparak ulaşabileceğimizi sanan akpliler gördüm.

Bu kafayla 200 yıl daha gelemeyiz bu seviyeye.
Türkiye (muz) cumhuriyeti'nin hiç bir zaman ulaşamayacağı/ulaştırılmayacağı seviye. Ama birincisi daha ağır basıyor onu da söyleyeyim. Çünkü bu millet ne yapıyorsa en çok kendine yapıyor. Tarihi devlet için millet anlayışından mütevellit bir milletin son ve kuruluş kodları baştan bozuk devleti, o bahsedilen seviyeye asla ama asla ulaşamayacak.
Ya tam bu seviyeye gelirken ayağımız taşa mı takılıyor, tansiyonumuz mu düşüyor ne oluyorsa birden başladığımız yere dönüyoruz. Rakım farkından da olabilir sonuçta alışkın değiliz ama tam bir fikrim yok ne olduğuna.
yeni nesilin eğitimini bitirip belli mercilere gelmesiyle daha da uzaklaşabilcegimiz seviyedir öyle ki Twitter ve Instagram gençligi benim geleceğe karşı ümitlerimi bi hayli yıkıyor.
kapitalizme köle olma seviyesidir.
sokakta ikram edilen kunefeyi avuclayarak yememektir.