bugün

uykusuzluğa hazır olun, ama öyle gece üç saat uyumaktan bahsetmiyorum arkadaşım burda, 6 gün 6 gece ayakta maket yapmaktan bahsediyorum, yüzlerce lira harcadığın maketinin jüri tarafından "ne ki yani şimdi bu, bence bu bi işe yaramıyo" diyerek gözlerinin önünde parçalanmasından bahsediyorum, diprolma jürisinde "canım sen konuyu yanlış anlamışsın o bla bla değil, blö blö olucaktı, sıradaki" lafını işitip okulu bir dönem daha uzatmaktan bahsediyorum, ellerinizi defalarca kesmekten yakmaktan, delmekten bahsediyorum, bir saat konuşan hocadan iki kelime anlamaktan bahsediyorum, yapının önüne yanlış cinste ağaç koydun diye dersten kalmaktan bahsediyorum, tuğla gibi felsefe kitaplarını okuyup bi bok anlamamaktan bahsediyorum, mimarlıkla ilgisi olmayan tasarımlar yapmaktan bahsediyorum, okulu 8 yıl bitirememekten bahsediyorum, bitirsen bile piyasaya ayak uydurmak için en az 2 sene işi öğrenmekten bahsediyorum, sonra da 800 liraya mayışlı köle olmaktan bahsediyorum. valla götünüz yiyorsa, "ben dünyaya mimar olmak için geldim" diyorsanız, hadi bakalım.

kısaca: bırakın.
gaza gelip bırakmayın abi. önce bu mesleği gerçekten seviyor musunuz onu düşünün.

işi yetiştirmek için gecelerce uykusuz kalabilecek kadar
işin yanında(daha doğrusu devamlı kitlenen mesailerin) sevdiceğe, eşe dosta vakit ayıramamayı göze alabilecek kadar
Parası olan ama dünyadan haberi olmayan hanzolarla proje tartışabilecek kadar
Devamlı araştırıp uykusuz kalma pahasına mimarlık gündemini takip edip sektörde neler dönüyor anlamaya çalışacak kadar

işte bunlar kadar seviyorsanız eğer okuyun.

Haa derseniz ben zaten düz mimar olmak istiyorum. Ne konsept ne bişey. versinler hazır projeyi mala bağlayıp uygulamasını çizeyim diyorsanız yukarıdakilerin hiçbirisini düşünmenize gerek yok.
Ama o da mimarlık olmuyor işte gülüm.
bölümünüzü yaşlı teyzelere söylemeyin.

-tıp olmadıysa demekki.
olabildigince cok cizim programi kullanmayi ogrenin.
belinize dikkat edin.

dur lan sevinme hemen sevişmekten değil, oturup çizmekten ağrıyor arada.
* kendinize bi' sponsor bulun; kahvelerinizi karşılasın.
gecelerle barışık olun, uykuya küsmek mecburiyetinde kalabilirsiniz.
patronlar iş kitlemeye çalışırsa hemen "off pki yha" diye atlamayın. biraz ağırdan alın mimarsınız lan siz!
bırakın.
bırakın zira bir mimar olunmaz, doğulur. görsel
okumakla olunmayan yegane bölümüm hoş bir vakıf üniversitesi ise güzeldir (nedenleri çok uzun soran olursa edit ile ekleme geçerim ) devleti bilemem de 4 yıl okuyup hiç birşeye yaramayan diploma evlenip çocuklarıma vereceğim diplomalı bölümüm.
odtü'yü kazanmışsanız dertlerinize dert katmışsınız demektir. diğer üniversitelerde nasıl bilmiyorum gerçi. intihar edenler falan oluyordu mimarlık öğrencileri arasından. düşün artık nasıl bir bölüm ve hocaları olduğunu. (bkz: allah kurtarsın kardeş)
Mimarlik gunun birinde biter, konu bu degil.

Once turkce bilmiyorsaniz, turkce ogrenin.
mezun olduktan sonra en azından kesit ve görünüş çizmeyi öğrenmiş olun da çalışmaya başladığınızda rezil olmayın *
neufert'in dışında da hayat var şu dünyada. araştırın.
deprem hesabı konusunda biraz bilgi sahibi olun. alın ben çizdim bunu deyip mühendisin eline tutuşturmayın. yaptığınız şeyin uygulanabilir olduğunu kontrol edin önce, bu benim tasarımım yeaaaa diye gezmeyin ortada. gerçi türk mimarında vizyon kalite ne arar orası da ayrı ya.
yaratıcılıktan uzak kafalara verilecek tavsiyelerdir. ilk önce mimarlık bir sanattır, beceri gerektirir. bölüme girmeden önce o becerilere sahip olup olmadığınızı sorgulamadınız, parası iyi amk diyerek okumaya başladınız. sikerim sizin paranızı. tıp okuyacaklar da böyle yapsa vay memleketin haline. lan biraz kafanızı çalıştırıp yenilikçi bir şey yapmaya çalışın, yaratıcı olun. illa ilk önce biri yapacak sonra ona bakarak bina dikeceğiz değil mi, kendimize ait bir dikili taşımız da olmayacak.
herkesin bölümü kendine zor lakin şimdi mimarlık bölümü neden en zor onu anlatalım (buradan sonrasını mimar adayıysanız okuyun. kendi bölümüne kolay denildiğini düşünüp savunma yazmak amaçlı okuyan ego manyaklarıysanız sizi başka bir entye alalım lütfen)

peki gelelim mimarlık niye herkes için zor?
mimarlığın yükü dersin anlaşılmasında ve türünde değil. ödev /proje yükünde olduğundan ameleliği fazladır. mühendis adam (proje ve tasarım bazlı dersler haricinde)eğer sayısal zekası bolsa, akışkanlar mekaniğini anlarsa eve gider fosur fosur uyur. tıpçı adam fotografik hafıza ve normal bir anlama yeteneği varsa sayfalarca okur ezberler komiteye girdiğinde ne kadar çalıştıysa o kadar kazanır. ama mimar insanının böyle bir şansı yok.çünkü herkes için iş yükü aynı ve çok fazla. yani nasıl desek tasarım yaratıcılık tamam bunlar gerekiyor ve fark yaratmanızı sağlıyor. ama ne kadar yaratıcı olursan ol o eskizi çizme süren, o maketi yapma süren değişmeyecek. hatta çok yaratıcıysan genelde uzayacak. bu da mimarlık öğrencisini üniversitenin en inek insanı yapıyor direkt. zehir gibi zeki olsan da bir fizik öğrencisi mesela zekasını kullanarak çalışma süresini yarıya kadar düşürebilecekken sen istersen einstein ol o süre değişmeyecek.
bunu bir duvar ustası olmaya benzetebilirsin , el emeğiyle vücut emeğiyle yapılan bir iş var ortada. o duvara 100 tuğla taşınıp örülecekse miktar 100 tuğladır. istersen ustaların en kıyağı ol o tuğla sayısını azaltamazsın. hızlı çalışarak zamanı kısaltabilirsin bu da yine yeteneğe değil tecrübeye bakar. yani ilk sınıftayken 10 saatte çizdiğin bir şeyi meslek hayatında 2 saatte çizebilirsin. ama iş yükü değişmez sadece senin hızın artar. kapiş?
bir de mimarlıkta 'future unpredictibility ' gibisinden bir olay var. o da şu oluyor. proje dersi hariç mühendis adamın ne kadar soru çözerse ne kadar not alacağı belli ,tıpçının ne kadar çalıştıysa o kadar not alacağı belli. ama sen bir mimarlık öğrencisi olarak piyango oynayacaksın.onlar klasik fizik evreninde determinist yaşayabilir sen kuantum takılacaksın buna hazır ol.(böyle söyleyince havalı geldi di mi yerler seni , aslında söylediğim berbat bir şey tahmin edilemezlik ve buna her gün katlanmak, akıllı adam işi değil)
100 saat emek verdiğin ve sana harika görünen bir proje dd alırken 40 saat emek verdiğin ve baştan savdığını düşündüğün bir proje ba alabilir. bunun nasıl olacağını kestiremezsin. genel olarak tüm sanat bölümlerinde böyle bir olay vardır.
bir hoca size ne yapmanız gerektiğini , estetiğin , dayanıklılığın, kullanışlılığın ne olduğunu asla tam olarak aktaramaz. bu terimleri sürekli sayıklayabilir ama her cümlesinde geçen bu şeylerin bir yapıda nasıl oluşacağını somut olarak anlatamaz. çünkü özellikle estetik anlatılabilen bir kavram değildir. kişiye özgüdür. yani tutarsızlık diz boyu. sizi bir dereceye kadar sanatla ilintili bölümlerde okuyan insanlar anlayabilir. mesela sinema bölümünde okuyan bir insan çok iyi anlar sizi. kendisine bir filmdeki estetik ve görsel öğeler hiç anlatılmadığı halde sınavlarda film yorumlaması, senaryo yazması ve ilerleyen aşamalarda film yapması beklenir. ama sinemacıların ödev proje yükü olmadığından bir noktadan sonra onlar da anlayamaz. en iyi konservatuar öğrencisi anlar sizi. onun da çalışması gereken bir eser ustalaşması gereken bir enstrüman olduğundan zihinsel değil eylemsel yorgunluk getiren bir bölümde olma olayını ve estetik algısının öznelliğini anlayabilir.
bu sebeple ev arkadaşı oda arkadaşı filan olursanız mühendislerle tıpçılarla iibf tayfasıyla asla laf dalaşına girmeyin, mesleğinizi anlamalarını beklemeyin siz de onlarınkini anlamayacaksınız. sidik yarıştırmayın işinize bakın, zaten mimar adayı olarak bırakın tartışmayı duş almaya bile zamanınız olmayacak bazen.bu arada arkadaşlarınız neden bu kadar önemli? çünkü çoğu zaman bir çift fazla el gerekecektir size. anlayışlı, yardımsever ve samimi ev arkadaşlarınız olmazsa çile ikiye katlanır. siz onca yükün altından kalkmaya çalışırken yine lego mu oynuyosun diyen bir kazma sizi o yorgunlukla nasıl etkiler tahmin bile edemezsiniz. ama ağladığınızda teselli eden, bölümü bırakma aşamasına geldiğinizde özgüveninizi yinelemeye çalışan, sizin için internetten sayfalarca mimari araştırmalara girişen, projenize gerek tasarım gerek yapım aşamasında bir el atmaya yardımcı olmaya çalışan, maket bıçağıyla yaralandığınızda gecenin 3 ünde acil servise sizi götürüp sonrasında maketinizi anlattığınız şekilde tamamlayan bir kişi sizin için hayati önem taşır. mümkünse ev arkadaşlarınız mimar olmasın çünkü işleri başından aşkın olursa, hele bir de aynı bölümdeyseniz ikiniz birden batabilirsiniz, rekabetiniz düşmanlığa doğru evrilebilir , evi tam manasıyla bok götürebilir, 3 tane bulaşığı yıkamaya yıkamaya evde bir tane temiz bardak dahi kalmayabilir(tam tersi de olabilir ama risk almayın)
son olarak, aşırı derecede sakin, rahat (umursamaz değil), mutlu, pozitif bir insan değilseniz tam aksine histerik, negatif, depresif, manik, tutarsız, coşkulu olan bir insansanız ve bu yüzden sanatçı olmalıyım işte ben diyorsanız hiç mi hiç bulaşmayın. sanatçılar kafalarında hiçbir sorunu barındırmadan işine odaklanabilen, güzellikten mutluluktan keyif alan insanlardır.hele ki mimarlık eğitiminin altından kalkmak, egonuzu jurilerde yerle bir edip ertesi günki derste yeniden sizi ego manyağı eden hocalarla uğraşmak, o kadar çok çalışmaya rağmen elde ettiğiniz ürünün değersiz bulunması kaldırabileceğiniz bir şey değilse yol yakınken dönün. illa ki sanatçı olacaksanız ailenizi dinleyin 'hobi olarak yap'ın . zaten günümüz türkiyesinde mimarlar sanatçı olmayı bırakın mimarlık bile yapamıyor tam anlamıyla. çizim teknikeri , şantiyede kontrolcü vs. olacaksınız. yani büyük bir üniversiteye gidip o muhteşem resim yeteneğinizi açılan seçmeli sanat dersleri ve kluplerde kullanmanız daha yararlı olabilir. zaten bir şeyi meslek haline getirdiğinizde ondan soğursunuz genelde. bir iş için ve mecburi olarak tasarım yapmakla evde oturup kendi kendinize proje üretmeniz bir haftasonu doğa gezisinde kozalak toplayıp evde bilimim araç gereç haline getirmeniz aynı şey değil. zevk için değil mecburiyetten yapacaksınız bu işi. metafor yapmak gerekirse mesela bir tarafta o çok sevdiğiniz insanla seviştiğinizi düşünün bir diğer taraftaysa fahişe olduğunuzu. hangisinden zevk alırsınız? mimarlık fahişeliktir, jigololuktur. sanatınızı , fikirlerinizi, çok mahrem çok hassas hislerinizi bir binaya aktarmak ve bunu satılabilir pazarlanabilir bir ürün yapmaktır mimarlık. fahişe olmayın , hala sevişmekten zevk alabiliyorken. gidin domates yetiştirin ama sanatınız hobi olarak kalsın. piyasaya düşürmeyin.
tavsiyem bu kadar şimdilik.
dipnot: mimar veya mimarlık öğrencisi değilim. bu yazının nedenini sormayın karmaşık biraz.
Öncelikle şunu bilin çok para harcayacaksınız çoğu zaman uykusuz kalacaksınız ve hayattan bıkacaksınız ama projeleri yapıp şöyle uzaktan bi bakınca ben yaptım ulan bunu diyeceksiniz.Arkadaşlıklarınız değişecek sevgili olayı baya zora girecek çünkü onunla peligomla olduğunuzdan daha az zaman geçireceksiniz e tabi buda karşı tarafı acaba aldatılıyorummu? sorularına boğacak ve kavga gürültü eksik olmayacak.Okula gelince mimari proje derslerinde daha çok tasarımınız üzerine eleştiri alacaksınız şurası niye küçük olmuş yok koridor çok uzun tünel etkisi yaratmış vs. ama kimseye ulan bu tasarım göt sanane diyemeyeceksiniz çünkü proje dersinden kalınca döneminiz direk uzar.ve diğer dersler özellikle statik bu dönem bizim sınıftan 2 kişi geçebildi geriye kalan 30 kişi kaldı hoccanın umrundamı tabiiki hayır.daha bir sürü ayrıntı.... SEÇiMiNiZi iYi YAPIN UNUTMAYIN MiMARLIK OKUMAK PiŞMANLIKTIR!!!!(Hee şu arada tabi bu bölümün bi albeniside var arkadaş ortamında özellikle kızların çok olduğu bi ortamda mimarlık okuyorum demek ayrı bi hava ayrı bi çekicilik katıyo insana)
Jüri den korkmayın onlarda insan.
Erkekseniz bildiriyorum, kız çok. Hem de güzel kızlar. Şansınıza iyi davranın.
(bkz: ferhan yürekli) gibi bir hocanız yok artık..
okumasanız da olur..
3+1 cisiniz siz artık..
makine mühendislerine öcü gibi bakmayın onlarda insan, verin.
Edit: atlamışım. şans demek istedim, ehe.
Gözünüz korkmasın yok 1 hafta uyumayacaksınız, kahve komasına gireceksiniz, sigaraya başlayacaksınız falan bunlar canı sıkılan arkadaşların abartıları. Mimarlıkta yapmanız gereken şey çok çalışmak değil planlı, programlı ve istenileni verecek şekilde çalışmak. Yoksa siz istediğiniz kadar uykusuz kalın juri gecesi fosur fosur uyuyan adam sizden daha yüksek not alır. 1 yıl gidin şöyle bir kendizi test edin yapabilecekseniz devam edin, yapamayacak gibiseniz düşünmeden bırakın. Çünkü zevk alınarak yapılabilecek bir iş mimarlık o zevki alamıyorsanız kendinizi üzmeyin ve hiç bulaşmayın.
Beni hasta etti o bolum hele bi de istemeden gidiyosaniz. Iyi dusunun uni hayatini unutun psikoloji uai okuyan arkadaslariniz sadece vize final donemi 3 gun sabahlarken siz butun yil sabahliycaksiniz notlarinizda bok gibi gelicek. Daha merak eden mesaj atsin anlatayim.
mimarlığı iyi öğrenin. bir daha öğretmeyecekler. sadece o okulda öğrendiklerinle yapacaksın mesleğini.
güncel Önemli Başlıklar