bugün

istisnasız kendini komutan sanan öğretmendir.
genelde eski albay, eski subay olan insanlardır.
kasıntı kendini hala askeriyede sanan yazılı sınavına öss muamelesi yapan öğretmendir . iyi yönleri anayasanın değişmez maddelerini memleketin başkentini bile bilmeyen lise öğrencisine bu bilgileri iyi aşılayan kişilerdir .
bizim zamanımızda doksan dört doksan beşli yıllarda üniformayla derse gelirdi albayımız. her şeyi iyi güzeldi ama askeri disiplinden okulda bile kopamazdı.
+günaydın arkadaşlar
-sağol
+rahat
askerdir.
sınavda subay rütbelerini soracağı garanti olan öğretmendir.
acayip karizma olan şahıstır. ağzı açık dinlenilir.
genç dimağlarımızı ilk kez militarizmle tanıştıran asker veya asker kökenli öğreticilerdir.
azıcık tipi varsa tüm kızları kendine hayran bırakan kişidir. zaten o bembeyaz üniformayı giyip de kötü görünen çok da kişi yoktur. diğer branş öğretmenlerinin kendisinden acilen ders alması gerekir çünkü son derece rahattır. sene boyunca birçok derse girmez. sınavlarda kitap açmak serbesttir. sınav 20 dakikadan fazla sürerse sıkılır ve cevapları söylemeye başlar. ancak birbirinizden kopya çektiğiniz görürse elinizden kağıdınızı almakla tehdit eder ki cidden ilginçtir. bir sene boyunca güya dersini görmenize rağmen milli güvenliğin tanımından bile bihaber olmanızın sebebidir.
doğuda bu derse 1995 li yıllarda bölgenin alay komutanı girer ve sınıfın her öğrencisine asker gibi davranır bazılarının bu sebepten altına sıçmasına neden olan, bazılarında ise (bunlar dişidir) asker yari hayalleri kurduran öğretmendir, o derste kimse sesini çıkaramaz çıkarırsa ceza 20 şınavla başlar. (bkz: ne mutlu türküm diyene)
kendisi ile ilgili hatırladıklarımın en neti şudur;

bir gün derste bir öğrenciye sinirlenir ve şu sözleri söyler:

- evladım bana bak ben senin ne okul müdürünü tanırım ne de milli eğitim müdürünü şimdi adam gibi ders dinle yoksa seni oraya çivilerim.
(bkz: aaa benim babam lan bu)
1 dönem boyunca bana sınıf için tekmil verdiren öğretmen. askerdemiyiz lan diye arada sinirlenmeme de yol açmıştır haliyle.
sınavlarda soruların cevaplarını söyleyerek türk eğitim sistemine darbe vuran yine milli güvenlik dersi öğretmenidir.
diğer öğretmenlerin dışında asker olduğu için öğrencilerde başka bir imaj bırakır.karşı karşıya gelince,gözüne bakmamaya çalışılır.
(bkz: gördüğün yıldızlar)
başka okullardaki öğrencilerle
+ bizim okula bir teğmen geliyordu adam fenaydı ya.
- olum oda birşey mi bize binbaşı geliyordu nefes alamıyorduk.
- binbaşı olum binbaşı hey yavrum hey
- ne sandın yarr...mm
kendini lord sanan yüzbaşıydı. bi havalar, bi kasılmalar falan. surat beş karış zaten. askerlikten soğutur insanı.
üzerine vazife olmayan bir hadisede rol alan kimsedir. anakronik bir hal yaşatır.
çoğu kasıntı olan öğretmenlerden oluşur. fakat bizim milli güvenlik dersi öğretmenimiz bildiğin şekerdi. ve sınıfça ona lakayıt davrandığımız günlerden birinde o şekerliği bir anda canavar yaptığımızı fark ettik. haftaya kadar düzelmişti neyse ki.
derste konuşanları yeter lan höyt diye kükreyerek korkutan küçücük sevimli kedidir.*
lise de kredinin çok önemli olduğu yıllar da milli güvenlik dersi gibi kredisi dolayısıyla cep de gözüken bir derse 4 vermiş kişidir.

sebebi ise bir arkadaşın inkılapları say sorusuna arka taraftan gelen "ırkçılık" tüyosuna uyarak (ki o arkadaş ona nasıl inandı da söyledi hayret ederim)arka tarafı komple yakmasıdır. bunun üzerine komutan tarafından "haftaya 100 kere ınkılapları yazıp geleceksin!" emrine maruz kalan arkadaş, haliyle bu bunu nerden hatırlayacak diyerek komutu kulak arkası etti. levazım binbaşı ise bunu not defterine çoktan not etmişti. bir hafta sonra yazılmadığını görünce arka taraf komple kurunun yanında yanmaya başladı.

bunun kabul etmemim mümkün olmayacağını düşünerek komutanın yanına gittim. vede canhıraş bi şekilde çekiştirmeye, yazdırmamaya gayret sarf ettim o dördü.

-komutanım 4 veremezsiniz, ben bütün soruları bildim. bana kredi lazım gibi şeylerle kendimden geçerek iyice üzerinde ki baskıyı arttırdım daha önceki muhabbetimize ve beni seviyor kanısına vardıran düşünceme binaen. bi ara gözüm komutana denk geldiki bayağı bunalmış, ve de çeket, pırpırlar falan bayağı ters düz olmuştu.

bütün telkinlerime, söylemlerime sessiz ve kayıtsız kalan, yerine geç otur diye bunu savuşturmaya çalışan komutan meğerse fırtına öncesi sessizliği yaşıyormuş.
sahip olduğu o eski bond çantasına hamle yaparak silahına davrandı. ve de kükremeye başladı. sınıfta çıt yok. mermi silahın ağzında.

- sen bir devletin komutanını nasıl çekiştirirsin nidası beni kendime getirmişti. komutana bi baktım ki hakkaten gasp edilmiş gibi bi hali vardı. ve de benim sap sarı olmuş bi renk ile hızlıca sıraya oturmam.
o an ise aklımda ; şimdiye kadar çeketi hiç bu kadar çekiştirilmemiş bi milli güvenlik dersi öğretmeni levazım binbaşı ve de hiç bu kadar korkmamış ben olarak kaldı.