bugün

verili bir alanda pazarı birleştiren ve çeşitli sermaye birikim modelleriyle( devlet kapitalizmi, ticaret kapitalizminin ilk aşamaları vs...) oluşan sermaye sınıfıdır. özellikle geç kapitalistleşen ülkelerde bu burjuvazi çeşidi devletin önde gelenleriyle, sınırlı ölçekteki sermayedarın desteklenmesiyle palazlandırılır. ancak emperyalizm çağında tekeller döneminde uluslarası sermaye ile bağlantısının olmaması imkansıza yakındır.
oluşması, serpilmesi için, bugün akp iktidarının "demokrasi kahramanı" saydığı dönemin demokrat parti iktidarı tarafından, bugün yıldönümünü yaşadığımız 6-7 eylül olayları tertiplenmiştir.
Evleri ve işyerleri yakılıp yıkılan, kendileri şiddete maruz kalan gayrimüslim yurttaşlarımızın geride bıraktığı işyerleri çabucak müslüman iş adamlarına verilirken, özellikle istanbul'daki gayrimüslim sermaye tasfiye edilmiş oluyordu. Yağmalanan işyerlerinin sadece yüzde 59'unun Rumlara ait olması yaşanan olaylarda sadece Rumların hedef alınmadığı ve gayrimüslimlerin tasfiyesi için uğraşıldığı görüşünü destekliyor. Özellikle saldırganların ellerinde listelerle gezdikleri göz önüne alınırsa bu sistematik saldırıda topyekün bir tasfiyenin amaçlandığı daha net anlaşılıyor.
1942'de yürürlüğe giren Varlık Vergisi, gayrimüslimlerin ekonomideki hakimiyetine son vermek açısından önemli bir adım olsa da 6-7 Eylül'de yaşananlar, çok daha ciddi bir tasfiye operasyonu anlamına geliyor.
rahmetli atatürk'ün başımıza bela ettiği güruhtur.
bir yeşil sermaye değildir.
milliyetçi burjuva yoktur, milli burjuva vardır. "yani türk burjuvası"

"Türkiye'de milli burjuvazinin yeni doğduğunu, bize özgü bir aristokrat sınıfı sayılan bürokrasiyle bir iktidar çekişmesine girdiğini söylersek; bu iktidarın neresi milli?"

cevap şu : "Milli ama milliyetçi değil."

Çünkü biz o dönemi "ıskaladık"...

Bugün artık, on dokuzuncu yüzyıldaki gibi "milliyetçi burjuvazi" kalmadı ve kalamazdı da... Bugün artık bütün ülkelerin bütün burjuva sınıfları "beynelmilelcidir"...

işçi sınıfı adına yola çıkıp bir çuval inciri batıranların denedikleri ama başaramadıkları "enternasyonalizmi", burjuva sınıfı kendince başarmıştır. Bunu, yarattığı teknoloji devrimiyle, daha doğrusu onu bir adım daha ileri götürdüğü elektronik devrimiyle de perçinlemiştir.

Turgut Özal, bu dünya düzenine "eklemlenmenin" ilk adımlarını attı. Çünkü Türkiye, dünya kapitalist sisteminde "ayrıkotu" gibi kalmıştı...

Demokrat Parti yöneticileri CHP kışlasında yetişmiş olmasalardı, inönü'nün iktidarı kendilerine devretmeden önce kurduğu "tuzak çerçeveyi" kırabilselerdi, Türkiye ancak seksenli yıllarda başarabildiği bu dönüşümü ellili yıllarda başlatabilseydi... Teyzemin de taşakları olsaydı...

Geç olsun da güç olmasın. Artık bu yola girilmiştir, geriye dönüş yoktur. "Kendi yağıyla kavrulmanın" bir erdem olduğu safsatasını artık kimse kimseye yutturamaz. Hiçbir babayiğit Türkiye'yi kendi içine kapatamaz.

Peki bu durumda Türk solu ne halt edecektir, varsa öyle bir güç?...

Hiçbir halt edemeyecektir.

Son günlerde sol çevrelerde gene bir umut kıpırdanması başladı: "Sınıfsal söylemi" bırakacaklarmış... Yeni bir sol parti kurulacakmış (ay gene mi?), hatta akademisyenler de zamanı gelince bu partiye geçecekmiş...

Sınıf ağızlarını bırakacak bir sol... Peki ne diyecek?

"Demokrasi" diyecek, onu sağcı da söylüyor.

"Yeşili sev, çevreyi koru" falan diyecek, kimse buna oy değil zırnık vermez.

"Kürt hakları" desen, Kürt partisi var zaten... Üç bin Rum vatandaşın hakkını korumak için 80 milyondan oy mu isteyecek?

AKP iktidarını devirmek için tek yol, ülkeyi (yani kapitalist ekonomiyi) onlardan daha iyi çekip çevireceğine halkı ikna etmektir. gözlerim arayıp duruyor halkı buna ikna edecek bir lider... yok! hiç bana kızmayın... vardı da ben hiç ettim sanki.

Bugün Türkiye'de bunu başarabilecek (hem ikna etmeyi hem de gerçekleştirmeyi) hiçbir güç yoktur.

Meral Akşener in kurması beklenen parti de bir "merkez sağ" girişim olarak ancak yeni seçim sisteminde her partiden oy da kırsa "başarılı" olamayacaktır.

Hele hele "üretim araçlarını kamu mülkiyetine vermek" gibi geçmiş yüzyılların türküsünü çağıranlar, ancak birer "komedi filmi" olarak kalırlar.

Kimse heveslenmesin, erken de olsa, zamanında da olsa, seçimi gene AKP kazanacaktır. (Kazansın demedim salak, tahlil yaptım.) Koalisyon isteyenler de ağzını havaya açmak zorunda kalacaktır! artık değişen sistem koalisyon çıkmasını da engelliyor. vakti zamanında elinize geçtiğinde koalisyon kuracaktınız kardeşim.

"atı alan Üsküdarı geçti" denilince neden insanlar deliriyor acaba? atı almasını da üsküdarı geçmesini de engelleyemezseniz olacağı budur. kimseye kızmayın. kendinize, partinize kızın.

Beynelmilelci burjuvazi...

Sınıf söylemini bırakan sol...

Dünya gerçekten de çok değişmiş amına koyayım!

Değiştiğini göremeyen de gitsin tencere tava çalsın...