bugün

rastgele yere saçılan, değişik renk ve desendeki çöpleri, kıpırdatmadan ayırma esasına dayanan, nostaljik oyun.
timuçin esen ve devin özgün çınar gibi oyuncuların bir aralar sergiledikleri oyun.
önümüzdeki günlerde Paris te sergilenecek, muhteşem dekora sahip oyun.
melih cevdet anday'ın kaleme aldığı, türk tiyatro edebiyatının yüz akı oyunlardan biri. beşiktaş belediyesi kültür sanat platformu prodüksiyon tiyatrosu tarafından yeniden sahneye taşınmıştır. geçtiğimiz iki sezondur akatlar kültür merkezi'nde sahnelenen oyunun rejisi zeliha berksoy'a ait. her anlamda izlenmeye değer. zahmet edip izleyiniz...
mikados spields isimli oyun çöpleri.

ayrıca melih cevdet anday tarafından kaleme alınan oyun, ilk olarak yıldız ve müşfik kenter tarafından sahnelenmiştir.
bir bayan, bir erkek oyuncusu bulunan bir türk rejisörün ilk yöneldiği oyundur.
çocukluğumun en büyük eğlencelerinden. en dikkat isteyen işte bişe bir cerrah titizliğinde ellerim titremiyorsa bu yaşta sözlük, ahan da bu çöpler sayesindedir; çöp der geçersin oysa ki!
"mutluluk nedir diye sorsanız bana kaşıntıdır derim. bir gün az kaldı mutlu oluyordum. bir sancı saplandı belime, kıvrana kıvrana yatağa düştüm. böbrek taşı imiş. sancıdan öleceğim. sabaha karşı idi, doktor geldi, morfin yaptı. derdemez o korkunç sancı kesiliverdi, çok güzel bir dünya başladı birden bire... inanamıyordum... mutlu idim. tam anlamıyla mutlu... mutluluğumu doya doya tatmak istiyordum... ama o ara kulağımın arkası kaşındı azıcık. şöyle sinek ısırmış gibi. bense kolumu kıpırdatmak istemiyordum, mutluluğuma ara vermemek için. ama o kaşıntı bozuyordu mutluluğumu. çaresiz kaldırdım kolumu, kulağımın arkasını kaşıdım, tam olsun mutluluğum diye. kolumu gene yanıma uzattım. biraz sonra... biraz sonra gene o kaşıntı. kaşıdım, biraz sonra gene. gene kaşıdım. bitmedi, bitmedi namussuz kaşıntı, iğneledi durdu ve berbat etti mutluluğumu. o günden beri, ne zaman şöyle mutluluğa benzer bir şey duyacak olsam, bakalım bunun kaşıntısı nereden başlayacak diye beklerim. beklediğim de gelir başıma."

"insanın başına gelenler değildir önemli olan, başına gelenlere karşı ne yaptığıdır. "bana şöyle yaptılar, böyle yaptılar, şöyle haksızlık ettiler, böyle kötülük ettiler."... yaparlar elbet, haksızlık da ederler, kötülük de ederler. insanın işi gücü bu. sen ne yaptın bunlara karşı be adam? bir şey yapmadınsa, "acizim" de, "zavallıyım" de bari... de be! korkma! çoğalsın acizler, zavallılar, çoğalsın."

"kendini öldürecekmiş... hiç anlamıyorum. bu dünya pis pis yaşamak içindir oysa. insanın kendisini öldürmesinde, dünyanın temiz olabileceği inancı saklı. nereden çıkarırlar bu inancı, niçin çıkarırlar? belki de kendilerini öldürmek için."

"bense kendimi öylesine anladım ki, bıktım kendimden. hani sabahları ilk cigaramı içtiğim zaman diz kapaklarımdan başlayan sarhoşluğun ne kadar süreceğini bildiğim gibi, içimde olup biteceklerin tümünü biliyorum. tatsız bir şey bu... her gün aynı deneyi yapan budala bir bilgin gibiyim. ama senin için yeniyim, anlaşılmıyorum kolay kolay. hoş bir şey."

gibi şahane repliklere sahip olan melih cevdet anday oyunu. yakın zamanda timuçin esen ve devin özgür çınar tarafından da gayet başarılı bir şekilde sahnelenmiştir. özellikle timuçin esen'in sahne performansının bu oyunda mutlaka görülmesi gerekir. bir insan sahneyi nasıl doldurur, nasıl seyirciyi dakika sıkmadan koca (evet oyun yaklaşık 2,5 saat ve sadece iki kişilik) oyunu izletir'in en güzel örneğidir. tekstin artısı mutlaka ki çok fazladır ama özellikle timuçin esen'in performansı, hayran olunasıdır.

edit: ayrıca başlığı yanlış yazılmış oyundur. doğrusu; mikadonun çöpleri'dir.
1960'lı yılların ikinci yarısı istanbul da buz gibi bir kış gecesi. bir adam, yolda bulduğu bir kadını evine getirir. bir erkek ile bir kadın, günümüzden kırk yıl önce hesaplaşmaya başlarlar. bu hesaplaşma, günümüzdeki kadınlarla erkeklerin hesaplaşmasıdır da aynı zamanda.

hayat, muğlaklıklardan ibaret bir bütündür. türkiye tiyatrosunun artık modern klasiklerinden biri olan mikado'nun çöpleri, hayat kadar tehlikeli, sıradan, garip, sakin, keskin, durgun ama meydan okuyan bir oyun. en çok da, hayat kadar muğlak bir oyun.
bana beyin cerrahisinde ameliyat olmadan önce kitabı hediye eden hastamı anımsatan olaydır. ne yazık ki kendi gitti kitabı kaldı.
melih cevdet anday'ın, hakkında "oyunlarım içinde en anlayamadığım oyundur.." dediği oyundur.
stres atmak için birebirdir,sabırlı ve dikkatli olmak gerekir, çubukların renginden çok çok toplayan daha fazla kazanırdı.

--spoiler--
annem ve babamla oynayıpta hatırlatadığım tek oyun.
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar