bugün

günlerce dini ve tasavvufi sohbet yapmışlardır ama siz asla bunu anlayacak seviyede olamayacaksınız.
Allah affetsin.
eve kapanmak değil halvete çekilmek.
ne yaşanmışsa iki kişi arasında yaşanmıştır.

(bkz: sivas ta 30 erkeğin grup seks yaparken yakalanması)
Kalbin kötüde ondandır.
Bazı zihni çürüklerin anlayacağı üzere cinsel bir birliktelikle alakası yoktur. Çileye çekilip tasavvufi konularda kalp gözlerini açmak için aynı evi paylaşmışlardır. Sokakta gördüğü her göte bakan orospu çocuklarının zannettiği gibi değildir.
sokrates - alkibiades ilişkisi.

gerçi alkibiades ne kadar istese de sokrates onu silkmedi ama bizimkiler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, her türlü nane dönmüş olabilir.
O yıllarda da ikisini gay zannedenlerden ötürü Şems gururuna yedirememiş ve 2 kez Mevlana'nın yanından ayrılmıştır. 2.sinde bir daha geri dönmemiştir.
Şimdiki konyalılar'ın gönülsüz çocuklarla yaptığının aksine gerçek bir aşktır.
hz mevlana'nın güzel kaleminden çıkan mektuplar da kanıtıdır .
“Ah ah! Gönlüm çilem, aşkım, kederim, acım, gönlüm! Sustukça hoş geçimlim, dile geldikçe parlayan alevim. Kopup saçılan gerdanlığında soylu nedimelerini savrulan incileri yere inen hüzünlerim. Aramadan bulduğum yola koyulmuş göçüm. Bir türlü kavuşamadığım, kavuşmaya doyamadığım. Dışında olamadığım, içinden çıkamadığım. Gecelerin hâkimi, gözyaşlarımın pınarı efendim. Tozunu yıkama- ya erişemediğim, pasını silemediğim. Karanlığım, güneşim. Gönlüm, aziz dostum! Nerelerdesin, ya dön artık yurduna ya da iki satır yaz bize… Kim gücendirdi senin o nazende yüreğini, hangi kem söz, hangi sinsi nazar seni benden kopardı ey Şems. Varım yoğum sensin. Sen de yoksan ben bir hiçim bilmez misin? Kavline mestan olan Mevlana’ya ayrılığı hediye etme. Etme Şems. Seninle öyle doluyum ki, kafatasım çatlayacaktı. Damarlarımda akan kan, sendin. Göğüs boşluğumdaki kalp senin kalbindi. Damarlarım çatlayacak, göğsüm yarılacaktı. Seni teneffüs ediyordum, hicran kanatları beni gökten yere indirdi. Oysa seninle kanat çırpıyorduk. Sensiz her geceyi hummalı yaşadım, belki humma daha güzeldi. Ne belkisi? Ama uzviyet ne kadar dayanabilir ki bu gerginliğe? Aşka teşekkür borçluyum. Ben o hummanın içinde erimek istiyorum. O alevin içinde yanmak, kül olmak biricik muradım. Kül olmak, ışık olmak, efsane olmak.
Ben senim, sen de bensin. Aynı kokuları, aynı heyecanları, aynı acıları yaşıyoruz.
Cennete araftan girilir. Mecdelli Meryem, isa’nın yaralı ayaklarını gözyaşlarıyla yıkadı ve saçlarıyla kuruladı. Gelsen de yılların yorgunluğuna düçar, yolların dikenlerine bizar ayaklarını yıkayan olsam ey Sertaçım.
Ey Şems’im! Senin hasretin yanında Selahaddin Zerubumun gözyaşları, içimdeki ateşi bir nebze dahi söndüremiyor. illa sen. Ancak sen. Ah bir gelsen. Meccanen bir deli gibi yollara düşsem, yalvarsam, ağlasam, çatlasam göklerin sidresine namzet. Sanemler devşirsem şahikalardan, sırf senin için uçurumlar yutsam, fasıl fasıl anlatsam yürek sancımı ve ağlasam. Çatlarcasına ağlasam. Gururum halvethane olmuş desem, hece yok desem. Yollarında üryan olan gözlerimde çiseler umut umut dökülüyor desem. Yine de gelmez misin Şems’im!” Hz. Mevlana.
Eve değil dergaha.
Çilehaneye.
Çile için.

He şimdi çile nedir diyecek onlarca insan var burada. Onu da siz öğrenin bi zahmet.
ilginç bir durumdur. döne döne dans falan etmişlerdir bunlar. milletin kafasını karıştırmaktan başka ne işe yarıyorlardı zaten...al eve pervane gibi döndür. açık ve net.
güncel Önemli Başlıklar