bugün

türkiye'de ancak birilerine yaltaklanınca gerçekleştiğine inandırılmaya çalışılan olgudur. haziran 2013 ten beri maskelerin günden güne düşmesiyle beraber görülmüştür ki konuşulan, yazılan, çizilen neredeyse her kariyer, mevki ve varlık asla kendi kendine kazanılmış değildir. niye mi?

çünkü bir mevkiye çıktıysanız onun yetki alanıyla ilgili sorumluluk duyarsınız. çok büyük mevkiler aramayın, küçük kardeş, sevgili, yeğen, çocuk, size emanet edilen herhangi bir insanı düşünün. yanınızda gezdirdiğiniz bızdık gidip yolda yürüyen birisine vurdu mesela. çeşitli yaklaşımlar olabilir, görmezden gelmeye çalışmak, gülerek yaklaşmak, ters bakmak. sahip çıkarsınız ama, mücadele etme biçimi size kalmış. karşı taraf size doğru baktığında çocuğun suçu deyip çocuğu ortada bırakmazsınız.

maşallah, yıllardır siyaset ve iş dünyasındaki tablo buna benziyor. koca koca mevkilerin sahibi ismi büyük adamlar altındaki ve sorumluluğundakileri sorunlardan sorumlu tutuyor ve suçluyor. dış etkileri bahane ediyor, olan bazısı büyük felaketleri görmezden geliyor. yahu siz nasıl karaktersiz insanlarsınız?? arkadaş, yıllardan beri izliyor ve takip ediyoruz, bir tane delikanlı adam çıksın ve desin ki:

Hata yaptık, şu konuda yanlışımız olmuş. gereken incelemeyi en kısa sürede yapacağız. sorumlularını cezalandıracağız. ve incele, ve cezalandır. bitti, bu kadar.

istanbul u sel alınca suçlu istanbullularda diyen çapsız herife %40 oy vermek neyin nesi? görev süresinde 300 kişinin öldüğü maden kazası dahil 5000 kişi iş kazasında ölen çalışma bakanının yerinde durması, 49 rehine varken diplomasisini yapamayan şahsın terfi etmesi neyin nesi? trilyon liralık inşaatları, hektarlarca alanda dev yapıları hatta neredeyse kendi semti olan torunlar inşaat ın tepesindeki şahıs çıkıyor ve açıklama yapıyor; sözde. 10 kişi asansöründe ölüyor, sen çalışanlarına çamur atıyorsun öyle mi? arkadaş bu laflar bu mevkideki insanın lafları olamaz, nasıl ya nasıl, o paraları nasıl kazandınız siz utanmazlar??

kendi iş yapmaya çalışanlar bilir, sadece şirket kurmak için bile ne çok devlet işi yapmalı, ne çok başvuru, para, vs. ki daha sonra oturup iş yapacaksın. bu adamlar iş yapsın diye devlet imkanları seferber ediliyor da, ne park bahçe ne birşey, ne maliyet. ya be adam, bir ev eşyan altın olmasın metal olsun, mesela. ya bari bunun hürmetine azıcık doğru düzgün iş yapsalar?

ne kadar değersiz görüldüğünüze mi yanarsınız, mevki ve yetki sahibi olmanın bu kadar ucuzladığına mı, yoksa bu kadar imkana rağmen yine bir haltın doğru düzgün becerilmemesine mi? normalde, torunlar'ın, soma holding'in bir daha bu ülkede sittin sene bir iş yapamaması lazım. öyle şeyler duymalıyız ki, güvenlik tedbiri almamak diye bir kavram beyin haritalarımızdan tamamen silinsin. ama yüceltilen ne oluyor, adamlar devlete, akp'ye yakın, bir kasaba dolusu insanı öldürse de birşey olmuyor, demek ki ne varsa yandaş olmakta var diye düşünür insan. gururlu karakterli olan bunu yapmaz, kala kala kim kalır, manevi değerleri eksik şahsiyetsizler kalır. bu tabloda da onlardan iyi müdür, genel müdür, patron olur; malum en yükseğe sıçrayıp en hızlı dili onlar atar. iş bilgisi mi? etik mi? yönetim becerisi mi? teoride bilgim iyi ama kar eder mi bilmem, bir tane mele, imam, parti üyesi falan varken bana sıra gelmez. acı ama görünen o.