bugün

1801. ey eski cihana taze can olan! cansız ve gönülsüz bir hale gelmiş olan tenden çıkan feryat ve figanı işit!
1802. allah aşkına olsun, artık gülü anlatmayı bırak da gülden ayrılan bülbülün halini anlat!
1803. bizim coşkunluğumuz gamdan neşeden değildir; aklımız irfanımız, hayal ve vehimden meydana gelmemiştir.
1804. nadir bulunur bir halettendir; inkâar etme ki hak'kın kudreti pek büyüktür.
1805. sen bu hali insanların ahvaline kıyas etme, cevir ve ihsan menzilinde kalma!
1806. cevir, ihsan, mihnet ve neşe, gelip geçicidir. gelip geçenlerse ölürler; hak onlara vâristir.
1807. sabah oldu, ey sabahın penahı tanrı! (ben özür serd edemiyorum), bize hizmet eden hüsâmettin'den sen özür dile!
1808. akl-ı küll'ün ve canın özür dileyeni sensin; canların canı, mercanın parıltısı sensin.
1809. sabahın nuru parladı, biz de bu sabah çağında senin mansur şarabını içmekteyiz.
1810. senin feyzin bizi böyle mest ettikçe şarap ne oluyor ki bize neşe versin!

devamı için:

(bkz: mesnevi 1811-1820)

bir önceki için: (bkz: mesnevi 1791-1800)