bugün

Bu kelime sadece bir selamlama kelimesi değil, ne yazacağını bilemeyen bir adamın afallamadan evvel kendini hazırlama evresinin sonra saniyesidir. Şuraya öhöm öhöm yazmak isterdim ama bu konuşmaya başlama arifesinde boğaz temizleme ritüelidir. Neler anlatıyorum ben!

Bilir misin? iyi yazan insanlar aslında iyi konuşamayan insanlardan ibarettir. Çünkü yazmak için düşünmek gerekir, öyle ki konuşurken düşünecek saliselik keskin zekaya sahip değilim. Hiç bilinçli iq testi yaptırmadım ama bir aptaldan biraz daha zeki olabilirim. Zaten küçükken ailem beni iq testine tabi tutmuş ve sonuçta geri zekalı çıkmışım. Sanırım testi yapan kadınla ufak çaplı dalga geçmişim. Lakin bunun sonuçlarının anneme fenalık geçirtebileceğini hiç düşünmemiştim. Çocukluk işte… Bir aralar solo test falan vardı hatta...Bunları sana neden anlatıyorum bilmiyorum, dur bakalım elbet toparlayacağım, sakın oflayıp buruşturup atma bu mektubu.

Saçların ne güzel. Tamam klasik bir cümle oldu ama saçlarının lavanta çiçeğinin kokusuna bürünmeye çalışan kuru bir gül olduğundan bahsetmemiştim hiç. Bilirsin hiçbir kuru çiçek eskisi gibi kokmaz. Hatta bu öngörünün aksine bir papatya bile koparıldıktan sonra kokmaya başlar. Papatyaları da sevdiğini tahmin ediyorum. Bunları bilmen sana hiçbir şey kazandırmaz ama olsun bil istedim. Ha bir de seni… Neyse çok erken bunları duyman için…

Yaklaşık iki aydır uyuyamıyorum adam akıllı. insomnia hastalığını Google’da arattığında görsellerde çıkan ilk ben olacağım artık eminim. Yoğun bir hayatım var, az da olsa tahmin edebiliyorsundur. Bunca yoğunluğun içinde rakı içiyorum. Alkolik değilim ama. Bilirim hiçbir kadın evinde alkolik bir adam barındırmak istemez. Benim ki sosyal içicilik işte. “Seviiim koş katil geldi”.

Hiç dikkatini çekti mi? Sol yanağımda gamzeye benzemeye çalışan bir çukur var. Seninkilerin yanında diz çöker tövbe ister evet farkındayım. Bu yüzden diyorum ki, senin gamzelerin benimkine anne baba olur mu acaba rica etsem? Biraz göz kulak olsunlar ona. Daha belirgin olması için çaba gösterseler misal… Rica etsem biraz mutlu eder misin beni? Benim farkımda bile değilsin bunun farkındayım. Bu farkındalık çok saçma bir şeymiş. Söylesene onur mu daha önemli yoksa aşk mı? Hem aşk ne ki? Yakın bir zamanda kimyasal bir olgu olduğundan hatta sadece hormonal bir durum olduğunu kanıtlamış isviçreli olmayan bilim adamları. Yumurta kabuğu deneylerinden sonra aşka el atmasalardı bari. Aşk antitartarlı diş macunuyla çözülebilecek bir mevzu değil ki. Bunu niçin bize bırakmazlar? Yazanlara, yazılanları okuyanlara… Bize… Bak biz dedim. içinde sen ve beni barındıran bir kelime. Anlıyor musun beni?

“Tanımadığın bir kadına niçin yazarsın ki bunca satırı?” dediğini duyar gibiyim. Hem birine bir şeyler yazmak için illa ki tanımak mı gerekir? Bence değil. Bence hiç değil. Sencesi şu an için hiç de mühim değil, üzgünüm. Çünkü bazen fikirler can acıtır, söz konusu senin fikirlerinken ortalama bir acıdan bahsetmiyorum bunu anla lütfen. Öyle büyük duvarların var ki, bu göbekle tırmanmam asırlar sürebilir. “Niçin sen?” diye sormuyor değilim kendi kendime. Kendimce sebepler uyduruyorum. Uydurmam gerek çünkü sana tutunabilmek için birkaç sebebe ihtiyacım var. Mesela;öyle çok benziyor ki adın annemin adına, "keşke yalnız bunun için sevseydim seni" diyebilirdi Cemal Süreya şayet tanısaydı seni. Ya da beni öyle güzel umursamıyorsun ki, umursanmamak mazoşizme teğet geçse bile şu an büyük bir keyif benim için. Başka bir sebep daha; şarap içen dudaklarının kırmızılığı… Başka hangi kadın bir şaraba bu kadar aroma verebilir ki senin gibi?

Hakkında merak ettiğim milyonlarca şey var. Milyonlarca burada mübalağa gibi gelebilir ancak merak ettiğim ana konuların bileşkeleri, kombinasyonları ve permütasyonlarını hesaba katarsak inan bana beynimin içinde ne kadar yer aldığına sen bile hayret edersin. Çay sever misin mesela? Ben çok sevmem. Bilmem beklide seviyorumdur ama çok rutine bindiği için çay içme eylemi sadece bir alışkanlık haline gelmiştir. Laf aramızda sen benim için alışkanlık olma lütfen. Ben çok güzel yemek yaparım. Üşenmeden sana şuracıkta karnıyarık tarifi verebilirim ama anlatacak çok başka şeyler varken bir patlıcanın serüveni hiç de ilgi çekici bir mevzu olmayacaktır. Küfreder misin zaman zaman sen de? Seni kızdıranlara, mesela bana hiç küfür ettin mi? içinden de olsa. Et lütfen. O bile bir şey aslına bakarsan. Aklında olduğumun bir kanıtıdır sen ne kadar inkar etsen de. Ben sana etmiyorum ama susuyorum zaman zaman oturup yazıyorum işte.

Bu mektubu açıp okuduğunda şaşırır mısın bilmem. Hatta bunu sana verebilir miyim onu bile bilmiyorum. Şu yaşıma geldim aptalca bir çekingenlik hüküm sürüyorum tenimin coğrafyasında senelerdir… Belki, çalarlım kapını ve bırakırım kapının önüne. Tabi sen kapıyı açıncaya kadar Usain Bolt’a taş çıkartacak bir performans sergilemiş olurum. Ama öncelikle olduğun şehre gelmem gerek. Daha nerede yaşadığını bile bilmiyorum, ne aptalım. Başka bir alternatif de sen işe giderken bir sabah, mahallenin çocuklarının cebine sıkıştırırım on-on beş lira ve onlar da bu rüşvet döngüsünün gereği olarak sana bu mektubu verirler.

Neyse canımın içi, bitirmem gerek.Niçin bitirmem gerek onu da bilmiyorum. Sadece uzamasını istemedim. istersen daha da uzatırım. Hatta sen bir kitap bile olabilirsin farkında olmadan…

Demem o ki, beni biraz anla… Öpüyorum bütün esmerliğinden, omuz çukurundan, alnının tam ortasından - kaderine teğet geçsin dudaklarım-… Bir gün benimle de dans et istiyorum. Sadece sus ve dans et. Soru sorma, bırak bütün acemiliğimi ayaklarına basarak atlayatım. Sen öğret bana gereken bütün figürleri. Avuç içim avuç içinle birleşsin. Sonra öpeyim avuç içini, huzuru garantilerim, anlık da olsa… Beraber Niğde gazozu içelim seninle, ayaklarımızı uzatıp Küçük Prens’i okuyalım ne de olsa "insan üzgün olunca gün batımının tadına daha iyi varıyor.". Biz üzgün olmayalım ama. Berecebilirsem şayet tırnaklarına oje sürmeyi öğret bana, uğur böcekleri konsun parmak uçlarına. Öyle süper güçlerim yok benim. Yorgun bir günün ardından ayaklarına masaj yapabilirim, sana bilmediğin hikayeler anlatırım, inan bana hepsini uydururum, sırf sen istiyorsun diye aptal bir diziye sabredebilirim yüz yirmi beş dakika, saçlarına fön çekebilirim, bigudilerini saçlarından seni incitmeden çözebilirim, sigaranı yakabilirim kirpiklerini yakmadan…. Falan filan işte…

Kendine iyi bak,benim için.
güncel Önemli Başlıklar