bugün

memur deyince insanın aklına gelen ilk şeylerdir.

eskiden memur deyince akla örgü ören teyzeler, göbekli amcalar ve bugün git yarın gelci zihniyet (gerçi bu hala var) gelirdi. ay sonunu zor getirirlerdi bunun için yürüyüş falan yaparlardı, özel sektörde çalışanlar da bunlara sinir olurdu. okumuş kişiler özel sektörü tercih eder memurluğu beğenmezlerdi.

sonra çıta yükselmeye başladı maaşlar olanaklar falan. tabi özel sektör de insanları iyice soğuttu çalışma hayatından. sonra memurluğa talep arttı. devlete kapağı atma zihniyeti yayılmaya başladı. haliyle kamuya girmek zorlaştı.

sınava girip iyi kurumların istediği kpss puanlarını alanlar hemen sağdan soldan torpil aramaya başladı. bu konuda okulda torpil konusu konuşulurken bir hocamız torpil konusuna çok takılıyorsunuz, adam kpss'den bilmem kaç puan almış yazılı sınavdan bilmem kaç puan çekmiş, yabancı dil sınavından şu kadar almış, en son mülakatta da torpil oluversin ne olacak, zaten o noktaya kadar gelip elenen diğer adaylar o kurumu kaçırsalar dahi başka iyi kurumlara mutlaka girerler demişti. (gerçekten çok zekice bir açıklamaydı). Bu durum torpilin artık ne kadar kabullenildiğini gösteriyordu. sonuçta kimsenin hakkı yenmiyordu. son ana kadar neredeyse eşit gelen kişiler arasında torpili baskın gelen kazanıyordu. kazanana da helal olsun diyorduk (mülakatı torpille geçse de baştaki aşamaları bileğinin hakkıyla yapmıştı ne de olsa)

ama şimdi karşılaştıklarımız bunlara pek benzemiyor, alenen sorular çalınıyor, puanlarla oynanıyor, puan ekleniyor vs. yani daha baştan itibaren hak yemeye başlanıyor. önceden beğenilmediği için tercih edilmeyen memurluklar için artık hırsızlık bile yapılıyor. 2008 yılında yaşanan bir olay 2010 da dile getiriliyor. peki herkese puan ekleniyor, 113. sıradaki kişi 25. sıraya yükseliyor da orada hiçkimse bu durumdan rahatsız olmuyor mu? torpil yapılır da bu kadar mı olur demiyor. ee müsteşar yardımcısının kızı onu almayacaklar da bizi mi alacaklar diye düşündüler heralde. şimdi kamuda çalışanlara ne kadar güveniyorsunuz diye sorulunca insanlardan ne cevap gelecek merak konusu.

kim hakkıyla geldi kim hırsızlıkla, kim hırsızlık yaptı kim görmezden geldi.... bilip de susmak da ortak olmakmış, diyenlerin yalancısıyım.

yani artık memurluk deyince teyzeler, amcalar değil de torpilliler, kopyacılar, puanı şişirilenler ve buna gözleriyle tanık olan diğer memurlar geliyor.
aklımıza gelen;
eskiden memura kız verilirdi, şimdi fitre-zekat veriliyor.
eskiden çaycıdan istenilen çay yerine şimdi evden termosla çay götüren insanlar.
kıyafeti, saçı başı, her yapacağı kanunlarla belirlenmiş robotumsu.

arapça emr kökünden gelmekte olup emir alan kişi anlamına gelir.

kelimedende anlaşılacağı gibi memur ezilmeye, sömürülmeye mahkumdur.
(bkz: sandalye)
(bkz: koltuk)
(bkz: 657)
gömlek kravat.
samanlı kağıt.
(bkz: sefalet)
çoğu boş boş oturan işgalciler.
tek takım elbise.
memurlukta ne iş yapıldığını bilmeyenlerin, hala dedemden kalma ve görmeden bilmeden yapılan yorumlarla memurları küçük görmeleri.
oysa şimdilerde yükseklisans yapanından tutun da, elle tutulur eğitim alanlar dahi memuriyet için kapıda kuyruk oluşturmaktadırlar.
kahverengi takım elbise.
anneannem gelir aklıma. her fırsatta bana "memurlar olasın kuzuummm" derdi rahmetli. ben de " beddua mı ediyorsun anneanne, memur da neymiş ben nerelere geleceğim" derdim. hayat işte böyle ironilerle dolu. zira son 3 yıldır memur olmak için kpss illetine katlanan bir işsizim.
dünya ve ülke şartlarında en önemli şey güvencedir. Bu insanlarda da fazlasıyla var. ayrıca özel sektörden çok daha iyi maaş ve çalışma koşulları göz önüne alındığında erkekler için kız verilesi, bayanlar içinse evlenilesi kişilerdir. tabi diğer özellikler bakımından ortalama standartlara sahip oldukları varsayılır.
yılmaz erdoğan'ın ankara şiirinden;

"...
karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
çok beğenmeyerek ama
yine de bu tasarrufunu takdir ederek
boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi
yürüyen...
memurlar....... "
(bkz: kıllık)*
goy goy
(bkz: sal başını al maaşını)
yan gelip yatmak ve bahşiş adı altında verilen rüşvet gelir.
memurlar devlet kurumlarında birebir muhatap olduğumuz kişilerdir.bazen öyle şeyler yaşarız ki süregelen bu tekrarlar memur denildiğinde aklımızda hep aynı şeyi çağrıştırır.

bugün git yarın gel...
(bkz: eski sevgili) * *
edit: eksileyen arkadaş eski sevgilim olmalı *
sürekli aldığı maaştan dert yanan insanlardır. sanki özel sektörde durum çok iç açıcıymış gibi.. sosyal haklar açısından memurların durumu, özel sektöre oranla daha iyi olduğu aşikar. çalışma saatleri, haftalık, yıllık tatil süreleri vs. yine de hiç memnun olmazlar. memnuniyetsizlikleri yüzlerinden okunur, yapacakları işi "lütfen" yaparlar. birçoğunda "mesai saatim dolsa da gitsem bu allahın cezası yerden" düşüncesi vardır. (bkz: istisnalar kaideyi bozmaz)
mesai bitişini beklemek, kalıplaşmış düşünce yapısı, çözüm için her zaman bir başkasına yönlendirilmek (istisnalar her zaman vardır).
bir yaptırımı olmayan sendikaların* hükümetle boğuşup zam koparmasını bekleyen alamayınca da boynu bükük oturan elindeki güçten habersiz örgütlenmeyi bilmeyen topluluk.