bugün
- 2024 yerel seçimleri16
- dünya ilahi bir gücün kontrolünde mi9
- insan olmaya ceyrek kala18
- şeriate göre lgbt'nin hükmü17
- oruç tutmayan müslüman9
- allahın insan suretine bürünmesi imkansız mı15
- hazreti meryem olduğunu iddia eden kadın35
- sahurdayız uludağ sözlük18
- ırkçılığın kötü bir şey olmadığı gerçeği14
- yazarların 2010lu yıllarda en sevdiği 3 yıl25
- anın görüntüsü9
- icardi190544
- bir sözlük kızını sahiplenmek17
- dedikodu yok mu dedikodu diyen kadın yazar10
- ab'ye girmek için tüm tavizleri vermeliyiz12
- hollanda da ineğe hallenen gurbetçi16
- en iyi çikolatalı gofret markası14
- icardi1905 silik olsun kampanyası14
- kastamonu da kafasına ampul takıran akp'li genç16
- iftara sözlük yazarı alsanız menü tavsiyesi11
- iftara davet edilecek sözlük yazarları24
- heykele tecavüz eden adam10
- kendisini otorite sanan yazarlar9
- ideal erkek fiziği anketi33
- emekliler ek iş yapsınlar diyen mhp'li vekil23
- dinsiz olmakla övünen yavşak13
- manyak olmaya karar verdim21
- kadınlar beni neden hep reddediyor14
- laftan anlamaz sözlük yazarları8
- kuresel ikinma'nın artık eskisi kadar yazmaması9
- et fiyatlarının insanları çıldırtmıyor oluşu8
- karabük11
- akp'ye oy vermeyen emekli şerefsizdir23
- pompanın en cok döndüğü 5 üniversite10
- osideusu kıskanan yazarlar10
- turgut altınok11
- ideal kadın vücudu anketi16
- imamoğlu'nun kirli rant ağı deşifre oldu9
- 26 mart 2024 cübbeli ahmet'in kalp krizi geçirmesi20
- rockefeller ailesi vs rothschild ailesi12
- mental bozuluğu olan yazarlar sıralı tam liste21
- bir sözlük erkeğini öpmek10
- pazarda yerden sebze toplayan emekli15
- tuborg10
- her sabah güler yüzle uyanan insan16
- kafanın içindeki sürekli konuşan ses9
- tedavisi bulunamayan hastalıklar13
- dondurmalı irmik helvası9
- belediye başkan adayıyla tokalaşmak10
- tarafıma az önce gelen moral bozucu mesaj8
1949 Rize doğumlu olan Mehmet Nuri Yazıcı, 1975 yılında istanbul Üniversitesi / iktisat Ticari ilimler Akademisinden mezun oldu.
1990-1991 yıllarında Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Brüksel BaşKonsolosluğunda görev yaptı. 1994 2008 yıllarında istanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeliği ve Başkan Danışmanlığı yapan Mehmet Nuri Yazıcı evli ve bir çocuk babasıdır.
Mehmet Nuri Yazıcı anlatıyor:
Bir Ramazanda Başkanla (o dönemde Tayip Erdoğan i.B.Başkanıdır) birlikte iftar için Kağıthanede bir eve gittik. Ev dediysem, yanlış anlaşılmasın,tamamı üç beş metrekarelik derme çatma bir kulübe. Top atılmak üzereyken biz içeri girdik.
Girdiğimiz yer, toprak zeminli, avuç içi kadar bir oda. Duvarda, üstünde birkaç melamin tabak bulunan tahta bir raf, onun altında bir musluk,musluğun altında da bir leğen var;burası evin mutfağı oluyor. Yere bir kilim sermişler, herkes onun üstünde oturuyor. Ortalarında, bir alüminyum tepsi duruyor;suda haşladıkları bir çeşit otu tepsinin içine yaymışlar, kenarlarına da sanırım otun suyuyla yumuşaması için kuru ekmek parçaları dizmişler; top patlasın da iftarımızı açalım diye bekliyorlar.
Dört kişilik bir aile; 40 yaşlarında bir ana,45 yaşlarında felçli bir baba ve biri 12, diğeri 5 yaşında iki çocuk.Ailenin tamamı oruçlu.
Tayip Bey, ayakkabılarını çıkarıp doğruca sofraya yöneldi.Ev sahibi adam, Tayip Beyi birden karşısında görünce ağlamaya başlamasın mı ? Hıçkıra hıçkıra ağlıyor
Tayip Bey, adamı sakinleştirmeye çalışıyor; Misafiriz size iftara geldik;biraz yer açta oturalım diyor, hafifçe omzuna dokunarak. Ne var ki adam bir türlü durulmuyor; sayıklar gibi, Tayip Bey, Tayip Bey diye diye ağlıyor
Bu arada Tayip Bey,sofrada kendine bir yer açıp oturmuştu. Benim ayakta öylece dikilip kaldığımı görünce, Gelsene dedi, Niye ayaktasın hala ?
Reis yer yok, nereye geleyim? dedim; ve can havliyle dışarı zor attım kendimi.
Gördüğüm yoksulluk karşısında şok olmuştum.Öyle sarsılmıştım ki, her an olduğum yere yıklıp kalabilirdim.Korumadan su isteyip orucumu açtım.
Bulunduğumuz yerin yakınlarında salaş bir lokanta bulup,bir çorba içtim. Başka zaman,başıma silah dayasalar, ne o lokantaya giderim, ne de o çorbayı içerim. Fakar, o yoksulluğu gördükten sonra,orada içtiğim çorba, hayatımda içtiğim en lezzetli çorba gibi gelmişti bana.
Eve geri döndüğümde, Başkan hala sofradaydı. Elindeki kuru ekmek parçasıyla tepsinin kenarında kalan otları da sıyırıp yedikten sonra elinize sağlıkdeyip sofradan kalktı. Arabanın bagajındaki gıda paketlerini, ve diğer yardımlarımızı evin hanımına teslim edip ayrıldık.
Yolda, Tayip Bey Hayırdır, noldu,fenalaştın galiba? diye sorunca, Ya, Reis dedim, Ben yoksulluk gördüm ama;yemin ediyorum, böylesini görmedim.
Sonra da bir tekifte bulundum kendisine:Bu geleneği değiştirelim dedim evlere gitmek yerine, yardımlarımızı gönderelim sorumluluğumuzui bu şekilde yerine getirelim.
Olmaz! dedi Reis; ve sebebini de izah etti: Benim arkadaki küçük çalışma odamı biliyorsun dedi, Orada bazı evrakları imzalıyorum; ne kadar büyük paraların altına imza attığımı bir düşünsene! Paranın yüzü sıcak; eğer o insanların yoksulluğunu görmezsek, nefsimizi nasıl ıslah ederiz, nasıl korunuruz haram lokmanın baştan çıkarıcı cazibesinden? O paranın sıcaklığı,boş bulunduğumuz bir anı kollayıp bizi de ısıtmaz mı ?
Bunları duyunca,Tayip Beye hak verdim; Tamam Başkanım dedim. Ben işin bu tarafını düşünmemiştim, siz haklısınız
1990-1991 yıllarında Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Brüksel BaşKonsolosluğunda görev yaptı. 1994 2008 yıllarında istanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeliği ve Başkan Danışmanlığı yapan Mehmet Nuri Yazıcı evli ve bir çocuk babasıdır.
Mehmet Nuri Yazıcı anlatıyor:
Bir Ramazanda Başkanla (o dönemde Tayip Erdoğan i.B.Başkanıdır) birlikte iftar için Kağıthanede bir eve gittik. Ev dediysem, yanlış anlaşılmasın,tamamı üç beş metrekarelik derme çatma bir kulübe. Top atılmak üzereyken biz içeri girdik.
Girdiğimiz yer, toprak zeminli, avuç içi kadar bir oda. Duvarda, üstünde birkaç melamin tabak bulunan tahta bir raf, onun altında bir musluk,musluğun altında da bir leğen var;burası evin mutfağı oluyor. Yere bir kilim sermişler, herkes onun üstünde oturuyor. Ortalarında, bir alüminyum tepsi duruyor;suda haşladıkları bir çeşit otu tepsinin içine yaymışlar, kenarlarına da sanırım otun suyuyla yumuşaması için kuru ekmek parçaları dizmişler; top patlasın da iftarımızı açalım diye bekliyorlar.
Dört kişilik bir aile; 40 yaşlarında bir ana,45 yaşlarında felçli bir baba ve biri 12, diğeri 5 yaşında iki çocuk.Ailenin tamamı oruçlu.
Tayip Bey, ayakkabılarını çıkarıp doğruca sofraya yöneldi.Ev sahibi adam, Tayip Beyi birden karşısında görünce ağlamaya başlamasın mı ? Hıçkıra hıçkıra ağlıyor
Tayip Bey, adamı sakinleştirmeye çalışıyor; Misafiriz size iftara geldik;biraz yer açta oturalım diyor, hafifçe omzuna dokunarak. Ne var ki adam bir türlü durulmuyor; sayıklar gibi, Tayip Bey, Tayip Bey diye diye ağlıyor
Bu arada Tayip Bey,sofrada kendine bir yer açıp oturmuştu. Benim ayakta öylece dikilip kaldığımı görünce, Gelsene dedi, Niye ayaktasın hala ?
Reis yer yok, nereye geleyim? dedim; ve can havliyle dışarı zor attım kendimi.
Gördüğüm yoksulluk karşısında şok olmuştum.Öyle sarsılmıştım ki, her an olduğum yere yıklıp kalabilirdim.Korumadan su isteyip orucumu açtım.
Bulunduğumuz yerin yakınlarında salaş bir lokanta bulup,bir çorba içtim. Başka zaman,başıma silah dayasalar, ne o lokantaya giderim, ne de o çorbayı içerim. Fakar, o yoksulluğu gördükten sonra,orada içtiğim çorba, hayatımda içtiğim en lezzetli çorba gibi gelmişti bana.
Eve geri döndüğümde, Başkan hala sofradaydı. Elindeki kuru ekmek parçasıyla tepsinin kenarında kalan otları da sıyırıp yedikten sonra elinize sağlıkdeyip sofradan kalktı. Arabanın bagajındaki gıda paketlerini, ve diğer yardımlarımızı evin hanımına teslim edip ayrıldık.
Yolda, Tayip Bey Hayırdır, noldu,fenalaştın galiba? diye sorunca, Ya, Reis dedim, Ben yoksulluk gördüm ama;yemin ediyorum, böylesini görmedim.
Sonra da bir tekifte bulundum kendisine:Bu geleneği değiştirelim dedim evlere gitmek yerine, yardımlarımızı gönderelim sorumluluğumuzui bu şekilde yerine getirelim.
Olmaz! dedi Reis; ve sebebini de izah etti: Benim arkadaki küçük çalışma odamı biliyorsun dedi, Orada bazı evrakları imzalıyorum; ne kadar büyük paraların altına imza attığımı bir düşünsene! Paranın yüzü sıcak; eğer o insanların yoksulluğunu görmezsek, nefsimizi nasıl ıslah ederiz, nasıl korunuruz haram lokmanın baştan çıkarıcı cazibesinden? O paranın sıcaklığı,boş bulunduğumuz bir anı kollayıp bizi de ısıtmaz mı ?
Bunları duyunca,Tayip Beye hak verdim; Tamam Başkanım dedim. Ben işin bu tarafını düşünmemiştim, siz haklısınız
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar