bugün

ismimin lügattaki anlamı.
1997 yılı zeki demirkubuz filmini izledim az önce. oyunculuklar çok güzel de ağır bir dramaydı. benim tarzım değil. bir adamın saplantılı aşkını ele alıyor. oyunculuklar enfesti.

"hep denedin, hep yenildin. olsun. gene dene, gene yenil, daha iyi yenil."
aslında hayat merak ederek açtığınız ve arkanızı dönüp kapattığınız kapılardır. başkalarının hikayesine bir kapıyı açarak dahil olursunuz ve bazen kapılar kendiliğinden açılır size de o hikayeyi yaşamak düşer. masumiyet insanın tek başına aldığı seçimleri ve sonuçlarını anlatan hayalin çok uzağında gerçekliğin içinde bir film.
bir zeki demirkubuz filmi.

filmi gece bilmem kaçta izledim.
bin pişman oldum, en ufak bir şey hatırlamıyorum resmen. ama galiba güzeldi.
(bkz: masumiyet filmi haluk bilginer tiradı)
***

aşkınla ne garip hallere düştüm
her şeyim tamam da bir sendin noksan.

***

"orhanın şarkıları gibi" diye bir replik barındıran; etkileyici düzeyde empati yaptırabilen bir film. bu nasıl bir betimlemedir? bekir, cigarayı gömerken bizi öyle bir yere götürür ki; aslında bildiğimiz ama kaçmaya çalıştığımız bir hücredir sanki orası. bazen isteksiz; çoğu zaman bile isteye kilitleriz kendimizi içine. sakin, kimsesiz ve sahipsizdir. rutubeti eksik olmaz ama sahte sıcaklığında ait hissedebileceğimiz bir yerdir kuşkusuz.

kaltak, onun hayatının tek manasıdır. uğur'u; yalnızca bekir'in takıntısı olarak görmek tek kelimeyle sığlık olacaktır. kaltak, onun yaşama sebebi; efendi takılan bir esnafizm mensubuyken görüntüde kurnaz, neşeli ve işbitirici bir kimliğe bürünebilmesinin müsebbibidir. bekir ise kendisi değildir onunlayken. her ne kadar yanında kayıp ruhunu bulur gibi olsa da... vazgeçer de bazen aslında kaltaktan... her vazgeçişin tıpış tıpışa tekabül edeceğini bile bile. tıpkı bir köpek gibi...

"hep rüyalarıma girerdi orospu" nefret eder inanırken ama bu öyle bir nefrettir ki aşk pisliğine bulanmıştır. vazgeçemez işte. bu, tartışmaya açık değildir; usul usul yürünmek zorunda olan bir yoldur onun için.

bir de zagor vardır tabii. "piçi de kıskandım" der bekir. zagor onun olmak istediği kişi değildir belki; pisliğin tekidir zaten it. "rahat durmaz ki piç" harbiden (bkz: bad boy) dur zagor. aslında, zagoru kıskanmasının sebebi uğur'un ona olan saplantısı değildir; belki öyledir, bilmiyorum. Onu asıl deli eden kaltağın, onun yakınında olabilmek için gözünü yumup milletin altına yatması; hamile haliyle "kancık köpek gibi" izini sürmesidir.

esnaf olduğu için sormuş bulunmuştur. "metresin olurum" demiştir. metresim ha? onun için? işte bekir'in -tabir-i caizse- siki tuttuğu andır bu. sevdiği adamın sonuna kadar; koşullar ne olursa olsun yanında olacak bir kadın vardır karşısında. hangi erkek etkilenmez bundan? kimin dibi düşmez ki buna? "mahallede yemeyen kalmamış" tır kaltağı ama aşkının peşinden gidecek kadar da delikanlıdır işte. taşaklı kadındır be.

neden soramaz ki bekir. sevdanın cürmünün ve pervasızlığının kapsamının ne olacağını; sorgulamanın beyhude olduğunu ondan iyi bilecek birisi var mıdır ki? "bi soruşturma." olmaz işte orda. yemez. uğur da soramaz ki...

finalize edecek olursak; uğur bir kere bile "gel" dememiştir. "git" demişliği olmuştur ama sözünü dinlemediği için hiç içten bir kızgınlık duymamıştır bekir'e karşı. hem, bekir çocuk gibidir onun gözünde. bekir çocuktur; zagor ise adamdır. erkek olarak göremez bekir'i bir türlü. bir taraftan şen kişiliğine sempati besleyip, pragmatist ve son derece mazoşist bir anlayışla peşinden sürüklenmesinden zevk alsa da; aynı zamanda tiksinmektedir bekir'den. köpek olduğu için. o zagor için ne ise; bekir de onun için tam manasıyla o olduğu için. evet, onu anlar. hissettiklerinin aynısını o da hisseder derinden. kendini görür bekir'de. en çok kendinden nefret etmektedir zira.

-sakın kaybetme ha! dalgınsındır sen.
-çakmak mı lan bu?

http://www.youtube.com/watch?v=VRtEf-JT1fc
Film adı olarak kalmış bir hede'dir.
Hepimizde doğuştan var olan, çok azımızın koruyabildiği olgudur. Kimi fıtratı gereği kaybeder masumiyetini, kimi ise dış etkenlerden dolayı kaybeder.
Hiç Son derece masum, saf olan birini korumaya çalıştınız mı, Hem de kendinizde masumiyetin zerresi kalmamışken? O benim gibi, bizim gibi olmasın diye çabaladınız mı? Ben hiçbir şey ifade etmeyeceğini bildiğim halde çabaladım. Hala çabalıyorum, ufacık bir belkinin peşinden gidiyorum ama biliyorum ki o da tıpkı kendisi için çabalayan gibi çevresel etkenlerden ötürü bir şekilde kaybedecek masumiyetini, kendini, insanlığını... Ve ben bu duruma seyirci kalacağım ya da hiç göremeyeceğim. ikinci seçenek daha ağır basıyor. Her neyse bu durumda elimden bir şey gelmediği için, bir şeyleri değiştirecek sihirli bir değneğim olmadığı için üzgünüm.
Bana da vereceksin lan derken, keşke verse şu adama derdim. Hem bizde nasiplenirdik.
tam bir türk sineması baş yapıtı.

ne oyunculuktu, ne tiraddı o öyle. haluk bilginer'i haluk bilginer yapan filmlerden.

http://www.youtube.com/watch?v=FUpNXlhgUB0
Bekir, uğur, Yusuf, filmde sadece fotoğrafı görünüp adı geçtiği halde başrol sayılabilecek zagor'un bekir ve uğur'a musallat olmuş hayaleti ve yeşilçam'ın güzel filmleri.
Pansiyonların bekleme/oturma salonlarında / lobilerinde geçen güzel bir hikaye.

Lobiler daha önce de bazı türk filmlerinde ve türkü kliplerinde kullanılan mekanların aynısıydı.

ne Uğur ne Yusuf ne çilem ne zagordu hikayeyi var eden, Bekir'in ölmesiyle hikaye de bitmişti aslında. Kader için aynı şeyi söyleyemeyiz ama bu film benim için bekirden ibaretti.

Karşılaştırma yapmak ne denli doğru bilmiyorum ama benim için karakterlerin daha fazla ve daha renkli, hikayenin daha açıklayıcı olmasindan dolayı kader filmi daha başarılıydı.
hem filmi hem de duygu durumu olarak mükemmel bir isim, durum.
görsel
masumluk, masumiyet hiç bu kadar sevimli olmamıştı.
... bitti, yaktık ak yakaları!
değiştik ve yapmıyoruz artık eski şakaları.

hiçbirimiz eskisinden daha masum değiliz.
geriye giden tek yanımız, masumiyetimiz.
hiçbirimiz dünya çıkmazında mahsur değiliz.
bir çıkış bulmak olmalı tüm arzu ve niyetimiz.

Demişti bir zamanlar canfeza dua'sında..
Herkes masum doğar fakat çok azımız öyle kalır.
Az önce iki yaşındaki kuzenim uyurken yüzündeki ifadedir. Usulca ve kıyamadan küçük bir öpücük kondurdum yanağına. pişmam değilim yine olsa yine yaparım.
görsel

bir tragedya.

zeki demirkubuz'un 90'lı yıllarda yaptığı ilk filmlerden. o sinema'nın durgun olduğu, yılda 4-5 film yapılan dönemden kalan nadide bir eser.

Haluk bilginer ve güven kıraç film boyunca oyunculuk dersi veriyor. sinematografi, anlatı anlamında ise en başarılı zeki demirkubuz filmi.
zeki demirkubuz başyapıtı , bir belgeselde 19 günde çekildiğini duymuştum sanırım.
diye bir şey var mıdır?
görsel
Masumiyet, güzellik, saflık... Çocuk işte.
her zaman aklıma bu kelimeyi duyunca orhan pamuk geliyor. nasıl beynime kazındıysa.

(bkz: masumiyet müzesi)
görsel

elmayı ısırmadan ne olduğu(n) gerçeğini asla bilemeyeceğin şeydir.
Çocuk neden sakat abi ?
Rol olan şey, en masum görünenler en kötülerdir.
Korunması çok zor olsa da hâlâ birilerinde ya da bir şeylerde var olduğunu düşündüğümdür.