bugün

bende yaşamıştım zamanında. ama daha çok bakkalın içine giremezdik girince sanki bizi kovalayacak gibi gelirdi bakkal amca.
mahalle kültürünün hala kaybolmadığı yerlerde yaşayanların duyduğu bir utançtır bu.

hala komşularının isimlerini bilirler, sokakta karşılaştıklarında gülümser ve hal hatır sorarlar, bakkalın çoluğu çocuğu var mı yok mu bilirler. (bizim oğlan da üçe geçti ablası, sizin gibi okusun istiyoruz işte...)

sıcak bir histir hala.
bir nevi saygıdır aslında.
hele o bakkal epey tanıdık ve yüz, göz bir amca ise.
babamın yaptığı harekettir. ben ısrarla, "aman be baba, bakkal pahalı satmasaydı bakkaldan alırdık zaten. boşveeeer" desem de, inatla yolu uzatır ve bakkalın önünden o poşetlerle geçmez.
neden diye sorduğumda, "ayıp be oğlum, utanıyor insan işte" der her seferinde.
bakkal tanıdık olunca içinde biraz haksızlık yapmış hissi uyanır. sanki bakkallar bütün malları marketten daha ucuza satarmış gibi bir his. işte bunu takiben o bakkalın önunden geçerken başın öne eğilme hadisesi.
son derece gereksiz empatidir.

mazlum esnaf ayağına yatıp salçayı, unu fahiş fiyattan kol gibi geçirirken bakkal iyi, marketten alınca müşteri kötü öyle mi?
(bkz: ya ben lan neyse bir şey demiyorum)

elbette herkes gelirine göre hareket edecektir. böyle bir durumda müşterinin utanmasına gerek yoktur. müşterisi elinde market poşeti ile geçerken dükkanın önüne dikilip, sanki adam karı satıyormuş gibi suçlayıcı gözlerle bakan bakkal varsa bu kendi ayıbıdır.
hele bir de bakkala ödenmemiş borç varsa iyice zor durumda kalır insan. bakkal amcanın suçlar bakışlarına ve " vaay alışveriş de yapılmış ha?" tarzı iğneleyici laflarına maruz kalabilirsiniz.
aynı utancı yaşarken yalnız olmadığını hissettirir insana.Yaşanması gereken sıcacık bi ortamdır.Mahalle bakkalına selam vermemek için bin takla atılan eli kolu dili bağlayan bi durumdur ama yüzlerde tebessüm bıraktırır.
Asagimdaki manav yuzunden pazara gidememe durumuma benziyor. Pazar arabami hic kullanamadim cok uzuluyorum bildiginiz gibi degil.
memur zihniyetiyle yoğrulmuş, gereğinden fazla düşünceli anadolu insanı zihniyetidir.
eskidenmiş o. şimdi bakkal da gocunmuyor, marketle aynı fiyattan satılan ürünleri ondan aldığıma gayet memnun. ben utanmam, illa gerekiyorsa bakkal utansın.

edit: ya bu karma falan skimde değil de, bunun nesini eksiledin birader? bakkal memnun, ben memnun, sana ne oluyor?
insanlığın resmidir. şöyle ki o bakkal sizden biridir, komşunuzdur, arkadaşınızdır. düğününüz olduğunda dükkanı kapar koşar, cenazeniz olduğunda yardıma gelir dua okur. millidir. kazancını ülke içinde harcar. yeni nesil bunu anlayamaz. eski nesilin utancı bundandır. ben üç kuruş fazla verip arada giderim bakkala. keşke ülke ekonomik yönden daha iyi olsa da hiç markete gitmesem diye ciddi ciddi düşünürüm. markette eşya merkezdedir, bakkalda insan...
gereksiz ama bir o kadarda varolan durumdur.
öğrencilikte daha vahimdir bu durum. sokağın hemen dibindeki bakkal cincırla ahbap olunmuştur, parasız anlarda her şey yazdırılır, hayat güzeldir. para olunca bime felan gidilir, çünkü cincır fena itelemektedir, hesap boru gibi göte kaçmaktadır. işbu sebepten ötürü marketlere gidilmektedir gizli gizli.
ama...
sorun vardır, çünkü cincırla arayı soğutmamak lazımdır, hayat zordur, gün gelir lazım eder hesabı!
eve farklı yollardan gidilir, çözüm güzeldir.
lakin birgün marketten 3-4 poşetle çıkıp eve yaklaşırken ekmek almayı unutmuşuzdur. bir kişi duvarın dibinde saklanmıştır, diğeri çaktırmadan cincıra ekmek almaya gitmiştir.
dönünce sanki gizli bir görevdeymiş gibi sorulmuştur arkadaşa: hallettin mi la?
işte budur bakkal utancının korkuya dönüşmesi.
güncel Önemli Başlıklar