bugün

Yazarı feridüddin attardır.. insanın hakikati bulma çabasını anlatılır.. Hakikat yolunun yolcuları önderi Hüdhüd kuşu olan kuşlarla simgelenmiştir..
Kuşların Diliyle veya Kuş Dili demektir.
iranlı şair Feridüddin Atar tarafından mesnevi tarzında yazılmıştır.Sembollerin ustaca kullanıldığı manzum eserdir.
feridüddin attarın tasavvufu anlatmak için kuşları dillendirmesidir. kuşların diliyle, alegorik bir mesnevidir.
mesnevide kuşlar, hakikat yolundaki insanları simgeler.
bu kuşcağızlar kendilerine bir padişah seçmek isterler, sorup soruştururlar ve aradıkları padişahın kafdağı denilen uzak, çok uzak bi diyarda bulunduğunu öğrenirler. padişahın adı da simurgdur. kuşlar hep birlikte hüdhüd kuşu önderliğinde simurg'a kavuşup, önünde diz çökmek, ona kavuşmak için yola çıkar. önlerinde çok engeller, dik vadiler ve aşılması güç dağlar vardır. daha yolu yarılamadan kuşların çoğu ölür. halbuki simurg'a giden yolda daha yedi engel vardır önlerinde. aşmasına aşarlar bu engelleri ve varırlar kaf dağına . varırlar lakin vardıklarında milyonlarca kuştan geriye sadece 'otuz' kuş kalır ve bir de bakarlar ki simurg aslında kendileridir.(simurg farsçada otuz demektir.)
türkçesi kuş dili olan ilk tercümesini sanıyorum abdülbaki gölpınarlının yaptığı eser.
türkçesi, "kuşların diliyle"
feridüddin i attar isimli evliyanın mesnevisidir... 4724 beyitten oluşan eser, bir çok efsaneye konu olmuş simurg efsanesi nin farklı bir yorumudur, kitapta kuşların simurga ulaşmak için çıktıkları serüveni, aralarda kısa hadiseler ile pekiştirerek anlatılır... kitabın sonunda, kuşlar meşhur kaf dağının arkasına vardıkları zaman simurg u bulamazlar ve kelimelerin sihrine sığınarak gizemi çözerler. "si" farsça otuz demektir ve "murg" da kuş anlamına gelir. kaf dağının arkasına vardıklarında sadece otuz kuş kalmıştır geriye ve aslında simurgun kendileri olduklarını anlarlar.. vahdet i vücud a ulaşanlar ise, "halkın hakkın zuhuru, hakkın ise halkın bütünü olduğunu" idrak edeceklerdir...

(bkz: panteizm)
(bkz: pan enteizm)

kitabın arkasında şöyle yazıyor:

"henüz küçük bir çocukken babası ile beraber feridüddin-i attar in evinde misafir olan mevlana celaleddin-i rumi, rüyasında nur yüzlü bir pirin, kendisine altı dallı bir gül fidanı verdiğini görür. rüyasını anlattığında babası; 'altı dallı gül, senin altı ciltlik bir kitap yazacağına işarettir" der. o anda orada hazır bulunan feridüddin i attar da ; 'altı dallı güle kavuşuncaya kadar bu kitap ile meşgul olursunuz' diyerek celaleddine mantık-ut-tayr ı hediye eder."

ve kitaptan bir alıntı:

"önce dağı yeryüzüne çivi/kazık yaptı, sonra yeryüzünü denizin içinden çıkardı.
yeryüzü öküzün sırtında dosdoğru durunca, öküz balık üstünde, balık da havada kaldı.
peki hava neyin üstünde? ancak bir hiçin üstünde. hiçin anlamı hiçtir.
öyleyse her şey bir hiç. o padişahın sanatını bir düşün!
bu hiç üzerine kurulu olanların hepsini koruyup gözetliyor.
mademki her şey bir hiçlik üzerine kurulu, öyleyse bütün her şey bir hiçtir şüphesiz.
cüz ve küll onun temiz varlığının delili, yer ve gök de onun bir avuç toprak mülkü.
arş su üstündedir, alem de hava üstünde. bırak havayı suyu, tüm mevcudat o.
gökyüzü ve alem bir tılsımdan ibaret. her şey odur, bütün mevcudat bir isimden ibaret.
bir bak bu alem de, o alem de odur; yok ondan başkası. eğer varsa o da odur.
her şey bir zattan ibaret, ancak sıfatlarla bezenmiş.
her şey tek bir harf aslında, ibareler değişik.
hak erinin padişahı tanıması gerekir. yüz değişik elbiseyle de görünse onu bilmelidir.
yanılmaz asla o er, şah kimdir bilir. madem ki her şey odur, öyleyse bu yanılgı nedendir?
yanılgıya düşmek, şaşkın kimselerin işidir. bu çeşit bakış, sapkınların işidir.
heyhat! kimsenin gücü yetmez buna, bunu göremez.
cihan güneşle apaydınlık olduğu halde, gözler kör!
bu gerçeği görürsen aklını yitirirsin. her şeyi o olarak görür, kendini kaybedersin.
ne garip, aczinden herkes eteğini eline almış kaçmakta, çaresizliğinden özür beyan edip çıkış yolu aramakta.
ey varlığın aşikarlığı yüzünden gözlere görünmeyen!
senin hakiki varlığının yanında alemin varlığı bir gölge, bir hiçtir, ortada bir şey yoktur.
can cisimde ve sen onda gizlisin. ey canların canı, gizlilik içinde örtülüsün. "

bu kısmından çok etkilenmemden olsa gerek, kitabı bitirdikten sonra hattat bir arkadaşıma "la şey" kelimesinin koreografisini çizdirip odamın duvarına asmıştım, hala aynı yerinde asılı duruyor...
yazılmış en keskin eserlerden biridir. bu kitabı okuduktan sonra artık bir çok kitap size yavan gelecektir. hele hele mesnevi'yi de okumuşsanız kitaplardan soğumaya başlayabilirsiniz. ya da en azından seçici davranmaya başlayacağınız kesindir.

islam felsefesinin en sembolik göndermeleri bu kitabın içindedir. kuran-ı kerimden/hadislerden/hadis i kudsilerden bilinenlere öyle güzel işaret eder ki şaşarsınız.

sizi hızla içine çeker ve bir daha bırakmaz. okumaya başladığınızda hissettiğiniz baş dönmesi sayfalar ilerledikçe yerini fırtınaya bırakır. doğu edebiyatı içinde bir başyapıttır. bu tip bir kitabın yeniden yazılması gerçekten çok zor.
--spoiler--
"ister zahit ol , ister kötü kişi.. canını terk ettin mi , aşıksın..

inkar eden , bu olmayacak şey.. böyle şey caiz değil derse , de ki : aşk , küfürden de yücedir , imandan da..

aşık , bütün harmanı ateşe verir.. başına testereyi korlar , sabreder , tenini biçtirir..

aşkın bir zerresi , bütün alemden iyidir.. derdin bir zerresi , bütün aşıklardan iyi..

aşk , daima kainatın içidir , ama dertsiz aşk , tam aşk değildir.. meleklerde aşk vardır , dert yok.. dert , adamdan başka bir mahlukta bulunmaz..

sana yüzlerce tehlike baş gösterse , değil mi ki bu yolda baş gösteriyor , korku yok.."
--spoiler--
feridüddin attarın belki de en bilinen eseridir. insanı sarıp sarmalayan bir havası vardır. bitirmeden bırakılmaz. hayatın belli başlı dönemlerinde okunulduğu takdirde çok daha faideli olacağı söylenir.

on birinci makale:

başka bir kuş dedi ki: ben puşt tabiatlıyım.. her zaman bir başka dalın üzerine
konarım. gâh rindim, gâh zahit, gâh sarhoş.. gâh varken yok olurum, gâh yokken
var olurum. gâh nefis beni meyhanelere atar..gâh canım, münacaatlara!
gâh bakarım, görürüm ki şeytan beni yolumdan azdırır.. gâh olur ki haberim
olmadan melek, beni tekrar yola getiriverir!
bense bu ikisinin arasinda şaşırmış kalmışım.. kuyulara, zindanlara düşmüşüm..
ne yapayım, bilmem ki?
mealen (bkz: kuşların dili)
(bkz: vahdeti vücut anlayışı)
Birisi bana nick altı girmeye çalışıp yanlış yazdı diye düşündüm lan. Yapmayın böyle şeyler
Mantıku’t Tayr’dan Bir Masal;
"bir gece pervane böcekleri toplanıp, bir mumu nasıl bulabileceklerini tartışıyorlarmış. içlerinden birisi demiş ki:

– Hepimiz birden gidip boşuna yorulmayalım. Birimiz gidip mum bulsun, sonra gelip bize haber versin.

Bir pervaneyi seçip göndermiş. Gönderdikleri pervane uzakta bir köşk, köşkün içinde de apaydın bir mum görmüş, heyecan içinde dönüp geri gelmiş. Gördüğü, anladığı kadarıyla mumu anlatmaya çalışmış.

O topluluğun içinde yaşlı bir pervane de varmış. Gönderilen pervaneyi kınamış yaşlı ve bilgin pervane.

– Senin mumdan haberin bile yok, demiş.

ikinci bir pervaneyi göndermişler. Bu sefer ki, kendini muma şöyle bir atmış, sonra etrafında dönüp geri gelmiş. Mumdan bahsedip, ona nasıl kavuştuğunu anlatmış.

Yaşlı pervane onun da sözünü kesip;

– Azizim senin bu anlattığında da mum değil. Sen de öbürüne benziyorsun, anlamadığın şeyi nasıl anlatacaksın? Demiş.

Son gönderdikleri pervane ise mumu görünce sarhoş olmuş adeta. Sevinçle ateşe atılmış, heyecandan nefesi kesilmiş ateş tepeden tırnağa sarmış onu. Bütün vücudu kıpkırmız olmuş.

Diğerlerini kınayan yaşlı pervane uzaktan mumun bu pervaneyi onurlandırıp kendi rengine boyadığını görünce;

– işte bu işi yalnız o başardı, demiş. Kim nerden bilsin, mumdan yalnız onun haberi var..
"
pervane, insanı, mum ise tanrıyı temsil ediyor. pervane tanrı'yı görünce aşk sarhoşu olup yanacak.

attar'ın zırva hurafeci hikayelerinden biri. inanmayın böyle hikayelere, aşk mistisizmini dine sokma çabaları. bunlar anca masallarda olur *
2008 yılında yazılan entiriye katılmakla birlikte arttırıyorum. Böyle bir kitabın yazılması zor değil imkansızdır çünkü dünyada bu donanım, zeka ve olgunluğa sahip bir insan, canlı veya bilgisayar programı mevcut değildir. Yukarıdaki yazarımızın da dediği gibi bu kitabı okuduktan sonra diğer okuduğum kitaplar çok basit serkeş gelmeye başladı ve kitap okumamaya başladım. iyi ki Sabahattin Ali, tarık Buğra, Oğuz Atay gibi yazarların eserlerini bu kitabı okumadan önce okumuşum yoksa kesinlikle sıkılır okumazdım. Attar gerçekten sır gibi biri, tanımak isterdim. Allah ondan razı olsun.
güncel Önemli Başlıklar