bugün

mahalle maçlarının kilit adamlarıdır.üç kornerden bir penaltı olduğu için maçda atılan çok sayıda penaltıyı kurtarırlarsa maçın kahramanı olurlar.ayrıca golleri kurtarmak haricindeki görevleri ise iki taşı birbirine yaklaştırarak kalenin küçülmesini sağlamaktır.tabii ki bu görevi kimseye çaktırmadan gerçekleştirmesi şarttır.
mahalle maçalrında fifa kurallarından kat kat daha kesin bir kural vardır. küçükseniz kaleye geçersiniz.
futboldan fazla anlamayan ama israrla top oynamak isteyen arkadasların yeri kaledir.
hem etinden, hem de sütünden faydalanılanı için; (bkz: kaleci oyuncu)
en garantili skoru tutan, gaza getirilmek için üç büyüklerden bi kalecinin ismiyle hitap edilen, iki taş arası bekçileridir.
mac sonucu mahalle insanlarinin istedigi $ekilde olmazsa "gote gelmek" deyimini tecrube etmeye sebep olur. mahallenin hiper futbolculari yakla$ik bir hafta boyunca her firsatta lafi sokar, ezer.
(bkz: kumbara)
çaresizce üzerine abanan vicdansız forvetleri izleyen kalecidir.
kaleci değişikliği esnasında yaşanan karambolde oluşan penaltı tartışması vardır. kale önünde tehlike olur
- penaltııı, penaltııı. ahmet topa elle dokundu.
* ne penaltısı olum ben kaleye geçtim.
- ne zaman geçtin lan şimdi veli vardı kalede. söylemedin bize.
* hadi ya. bağırdım ya kaleye geçecem diye
- kandırma lan bizi kimse duymadı. bak adamın bile penaltı diyor.
* çamur yapmayın lan kaleye geçtim işte.
- bana ne olum sen topa elledin işte penaltı.
bu tartışma sonuçlanmaz. işin sonunda ya maç bozulur ya da maçın skoru iki taraf arasında anlaşmazlıkla sonuçlanır. tabii ki bir takım farkı açmışsa o kadar sorun olmaz.
top o kişinindir ve "aman topum duvarlara çarpmasın, ben tutayım da birşey olmasın" diyen takım oyuncusudur.
günde en az bir paket sigara içtiğinden, sahada koşması mümkün olmayıp kalede teşrifatçılık yapan kişi olmaktır.
top oynamayı bilmeyen ve de büyük ihtimalle yaşça küçük olan veletlerdir bu sorunsalı yaşayan.. genelde kaleye, mahallede at bakiiiim gülüm şu topu deyip o güllere puan vermece gibi saçma salak bi oyunla kaleye sokan şut çeken abinin en iyi puanları verdiği çocuk oluyor..
ortamın en işe yaramaz elemanına verilen görevdir.
en kötü oynayan çocuğa 2 göllüğüne gibi boş vaatlerle kandırılarak, zorla üstlendirilen görevdir.
durulan iki taşın ya da filesiz kalenin arkası boş ise, giren veya kaçan gol sonrası en az diğer oyuncular kadar kale arkasına koşmak zorunda olunan pozisyondur.
kaleyi kaplayacak bir cüsseye sahip olduğu için tercih edilmek...
hıncal uluç'un şu cümleleri sarfermişliği vardır bir zamanlar hakkında:
'top benim olduğu için beni oynatmak zorunda kalırlardı ve 3. direk niyetine kaleye koyarlardı. belki top çarpar falan diye."
futboldan anlamayan çocukların kaderi. nadiren de olsa içlerinde kaleci olma sevdalıları da vardır; ama kaleciler genelde oyuna kendini zorla aldırtan ve sevilmeyen çocuklardır.
şişman olmak ya da kız olmak demektir. kısaca kötü oynayanlar kaleci olurdu genellikle mahalle maçlarında. kimse kaleye geçmek istemezdi, beleşte bekleyip gelen topa dokunarak takımın kurtarıcısı olmak daha cazipti.

(bkz: beleşte beklemek)
kızlar için biçilmiş kaftantır. en sevilendir *. en kritik anların insanı olur kaleciler. *
nice liberoları, forvet oyuncularını hiç etmektir.

mahalle maçlarının klasiğidir. adam dağılımının hemen ardından kaleci sorunsalı baş gösterir. herkes maç boyunca hünerlerini sergilemek, orta açmak, goller atmak, timsah yürüyüşü yapmak ister. ancak kaleye geçmek istemez. çünkü kaleye geçen tip, maç boyunca sabit kalan ve topun üzerine atlayan bireydir.

hararetli tartışmalar sonucu seçilen kurban kaleye geçirilir. aslında kaleye geçecek adam çok önceden bellidir. sadece onun mızmızlanmasını bertaraf etmek ve kandırmak için zaman harcanır. kurban sırf oyunda kalabilmek adına çaresiz, görevi kabul eder. bu esnada ağzından dökülen son sözler olm bak abanmak yok haa ya da uzağa atan gider alır ben koşmam oraya dır.

kandırma yöntemleri de klasiktir. şimdi kaleye geç üç gol sonra aybars geççek lan söz gibi söylemlerle kurban ikna edilir. oyuna dönme umudu hep içinde saklı çocuk, kalesinde devleşir, nice topları yumruklayıp auta atar. ancak bir gerçeğin farkında değildir; yaptığı her kurtarış onu o kaleye bağlamaktadır.

bunun bir anda farkına varan eleman gelen topları kurtarmamaya başlar. zklemez tavırlarla gol olmasına izin verir. ve vaad edilen üç golü bilerek yedikten sonra ben çıkıyom olm kaleden tribine girer.

kalenin boşalmasıyla yeni kaleci sıkıntısı baş gösterir. kendisine anlatılan aybars hikayesi yalan çıkmış kaleci, artık oyuncu olmuştur. bu nedenle mahalle maçlarında sırf bu ikiliği önlemek amacıyla kaleci-oyuncu modeli türetilmiştir.

ancak bu elemanın oyuncu olması da talihsizliğinin üstesinden gelemez. kaleden fırlayıp gıcıklık yaptığı için kimse ona pas vermez, oyun boyunca öyle nafile, bir oraya bir buraya koşar durur.

kimsenin kaleye geçmemesiyle oyunda favori olan tip * ee zkerim sizi lan ben geçiyom kaleye isyanıyla görevi devralır. herkese nispet yaparcasına bir-iki güzel kurtarışa imza atar. ardından sıkılır, topu önüne yuvarlayarak kaleden kaleye gol atma gibi salak girişimlerde bulunur. bu, oyunun yavaş yavaş kopmaya başladığının göstergesidir.

sonrasında iyiden iyiye bunalan yıldız oyuncu kalesinden sık sık çıkarak gol atmaya çalışmakta ve kendi kalesine atılan topların peşisıra koşarak onlarca gol yemektedir. bir yandan da arkadaşlarına küfrederek olm sizin oynadığınız topu zkiiim laan diyerek suçu başkalarına atmaktadır.

iş iyice boka sarınca kaleye bir tıfıl bulunup yerleştirilir. bahsi geçen tıfıl köşede abilerini izleyen futbol tutkunu bünyedir. kaleci de olsa o oyunda bulunmak, kames topa bir kez olsun tepik vurmak en büyük hayallerinden biridir.

tıfılın oyuna girmesiyle yıldız oyuncu kaleden çıkar, geriye düşen takımını kurtarmak için insan üstü çaba gösterir. ancak hırsına yenilip artistik hareketler yapmaya başlayınca, takıma yarardan çok zararı dokunur. iyiden iyiye yorulduğundan cılız ataklarda golü bulamaz ve rakip takım kontrataklarla kaledeki tıfılı gol manyağı yapar.

maçın son demlerinde seri paslarla gol atan, artistik hareketler yapan, hatta kale çizgisindeki topu eğilip kafayla yuvarlayan, kısacası rakiple taşşak geçen bir takım vardır. bizim takım ise yorgun, terli, mutsuz ve kaderine razı konumdadır.

sonra hava kararır, akşam ezanı okur, anneler çıkar balkona. yemek hazır, baban geldi, hadi artık eve diye seslenirler. kimi koşa koşa, kimi sızlana sızlana gider evine.

geriye koskocaman bir sessizlik kalır sokak lambalarının altında. bir de yolun ortasında unutulmuş ikişer taş kalır, kale direği niyetine...
ya ufaksındır takımdaki abilerden ki en fazla aranızda 1 yaş vardır ama o 7 sen 6 olunca "biz neleri gördük olum..." tadında bir diyalogla kaleye geçirilmişsindir, ya o topun sahibi olamamışsındır bi türlü, ya da hakketen kötü oynuyosundur ve "kim geççek olum kaleye??" demeye gerek kalmadan sana "geç bakiim kaleye" denmiştir bile. yani bi eziklik hissedilir genelde kaleci olmaktan. oysa ki ne de güzeldir aslında kalecilik.
halı sahada kaleci olmaktan iyi bir pozisyondur. hiç olmazsa bir de saha parası ödemez.
güncel Önemli Başlıklar