bugün

"din sonsuzluğun bilinçte yerleşmesidir, yani bilincin sonsuzluğudur. tanrı, insanın iç aleminin dışarıya vurmuş şeklidir." diyerek dinsiz olduğunu söyleyenlere güzel bir cevap vermiş, hegel'den ders almış alman filozof, marx'çılar tarafından çoğu fikrinin benimsendiği görülür.
"Tanrı içsel doğanın kendini gösteriş biçimidir, insanın kendini ifade etmesidir."
-Ludwig Feuerbac
Ahlakın temeli ne zaman ilahiyata dayandırılırsa, halklar ne zaman ilahi otoriteye bağımlı hale getirilirse, en ahlaksızca, en adaletsiz, en kepaze şeyleri mazur gösterip yaygınlaştırmanın yolu açılmış demektir.

Ludwig Feuerbach
"din, insani arzuların beklentilerin yansıtılması tasarımıdır" diyerek kendi fitilini ateşleyip bende de merak uyandırmıştır. seveceğim umarım.
''Ahlakın temeli ne zaman ilahiyata dayandırılırsa, halklar ne zaman ilahi otoriteye bağımlı hale getirilirse, en ahlaksızca, en adaletsiz, en kepaze şeyleri mazur gösterip yaygınlaştırmanın yolu açılmış demektir” sözüyle bugünün türkiye'sini tabir etmiş sanki.

sözden yola çıkarak kısa bir makale: http://blog.radikal.com.t...-ve-gerileme-donemi-11721
--spoiler--
Ne kadar çok iyi kitapla tanışırsan, birlikte olmaktan zevk aldığın kişilerin sayısı o kadar azalacaktır. *
--spoiler--
(bkz: der mensch ist was er isst)
"Hiç birşey olmamak ve hiç birşeyi sevmemek, aynı şeylerdir" SÖZÜNÜN SAHiBi.
hegel'e doktora tezini sunarken: "senin yarım bıraktığın şeyi yaptım." der.* hegel'deki dizge ve varlık anlayışındaki soruna karşı hegelci dizgeyi benimsemeden hegelci diyalektiği nasıl kullanabilirizin cevabını ortaya koyar hıristiyanlığın özü'nde. (marx'ın da feuerbach'ın yöntemini kullandığını belirtmekte fayda var.)
(bkz: thesen über feuerbach)
"Ne kadar çok iyi kitapla tanışırsan, birlikte olmaktan zevk aldığın kişilerin sayısı o kadar azalacaktır" SÖZÜNÜN SAHiBi
hegel'in öğrencisi olduğu dönemde bir "hegel eleştirisi" niteliğindeki eserini isimsiz yayımlatmak zorunda kalan filozoftur. kısaca şunu da belirtmek gerekir: hegel'in marks'ı etkileyen düşüncesi "köle-efendi diyalektiği" diye bilinir, oysa marks'ın feuerbach üzerine olan eserini bilmesek bile onun hegel'i feuerbach üzerinden okuduğunu anlayabiliriz. yani, aslında hegel'in sistemini ayakları üzerine çeviren marks değil, feuerbach'tır. ayrıca, hegel ve nietzsche arasında bir bağ olmalı diye düşünürdüm yıllardır, nietzsche bilenler de bu fikre karşı çıkardı. şimdi diyebilirim ki, feuerbach nietzsche'nin sağlıklı halidir. *
(bkz: aşk/#3840874)
alman materyalizminin ilk düşünürü olan filozofa göre 'Tanrı insanın içindedir'.
idealist hegelyen kökeninin reddini sağlamış ama kendisi de engels'in deyimiyle "alman darkafalılığı"- elbette bu bir mecaz- yüzünden mekanist anlayışa kaptırarak doğanın diyalektik özünü reddetmiş kişidir. materyalizm ile diyalektik materyalizm arasında bir geçiş formu olarak adlandırır, marks bu büyük alman filozofunu. ve kendisine şu ünlü 11. tezi ile bitirir; "filozoflar dünyayı şimdiye kadar değişik biçimlerde yorumladılar, halbuki asıl sorun onu değiştirmekti." iştre feuerbach bu ilk aşamadaki tıkanıklığından ötürü bir darkafalı-mecazi anlamda- olarak nitelendirilmişti.
engels'in doğa bilimleri ve felsefe ile ilgili yazılarında sık sık duayen olarak ismini zikrettiği uzun sakallı, yakışıklı tanrıtanımaz.

ayrıntılar için (bkz: doğanın diyalektiği)

hıristiyanlığı özü adlı yapıtı herkes tarafından okunmalıdır.
heidelberg'de teoloji okumuştur..bi çok okul arkadaşı gibi , protestanlıkla büyümüş , teoloji okumuş ve neticede ateizmin şiddetli savunucularından olmuştur..
ateizmin fikir babalarındandır.marxın tanrı ldeolojisi de hegelle birlikte feuerbach kökenlidir.
feuerbach, hegel'in fantastik sistemini bir kenara itip günlük yaşamın basit deneyimine yönelmiş ve dinin insan işi bir ürün olduğu sonucuna varmıştı. bundan kırık yıl sonra bile engels, feuerbach'ın eserinin çağdaşları üzerinde nasıl özgürleştirici bir etki yarattığını ve marx'ın da feuerbach'ın görüşlerini heyecanla karşıladığını coşkuyla anlatacaktı. marx açısından bunun anlamı, artık göksel birtakım imgelere saldırmak yerine, dünyevi şeyleri kavramaya çalışmak gerektiğiydi.

dinsel kavram ve fikirlerin maddi koşullardan türediğine işaret ederek, marx'tan önce materyalist yöntemi kullanmıştı. ona göre, bütün dinsel düşünce ve kavramların kaynağı yaşayan insandı. doktrini almanca'daki ünlü bir sözcük oyunuyla özetlenebilir: "insan, yediği şeydir." ancak feuerbach'ın materyalizminin geçerliliği, din hakkında net ve ikna edici bir açıklama yapıp yapamadığına bağlıydı. sorunu bulanık bırakan bir materyalizm yetersizdir ve idealizme geri dönmekten kurtulamaz. marx, yaşayan insanı çıkış noktası olarak alma ilkesinin tek başına yeterli olamayacağına işaret etti. 1845'te yazdığı feuerbach üzerine tezler'de, kendi materyalizmiyle feuerbach arasındaki başlıca farkı belirtmişti:

"feuerbach dinsel özü insani öze dönüştürerek çözümler. oysa insani öz her bireyde içkin olarak bulunan bir soyutlama değildir. asıl gerçekliği, toplumsal ilişkilerin birliği olmasıdır (6.tez). feuerbach'ın eseri, dinsel dünyanın çözülüp kendi seküler temeline döndürülmesinden oluşur. ne var ki, bu seküler temelin kendi kendisini çekip kaldırması ve bulutların arasında kendi bağımsız ülkesini kurması, ancak kendi bölünmüşlüğü ve iç çelişkileriyle açıklanabilir.onun için, bu ikincisi önce kendi çelişkileri içinde anlaşılmalı, sonra çelişkinin ortadan kaldırılmasıyla, pratikte devrim yoluyla dönüştürülmesidir (4.tez)."

kısacası, insan ancak toplumsal bir varlık olarak anlaşılabilir. bireyden topluma doğru ilerlemeli, sonra da dinin ortaya çıkmasına yol açan çelişkileri çözmeliyiz. her türlü ideoloji ve bilincin kökeni olan gerçek dünya, yani maddi duyular dünyası, gelişme halindeki insan toplumudur. tabii arka planda toplumun da dayanağı olan doğa vardır, toplum doğanın insan tarafından dönüştürülmüş bir parçasıdır.

dini gerçek insana dönerek açıklamaya girişen feuerbach, gerçek insanı bulamamıştır; çünkü onu bireyde, genel olarak insani varlıkta arar. bu yaklaşımla fikirler dünyasını açıklamak mümkün değildir. işte bu yüzden feuerbach evrensel insan sevgisi ideolojisine geri dönmek zorunda kalır. "feuerbach materyalist olduğunda," demiştir marx, "tarihle ilgilenmez, tarihi ele aldığı zaman da materyalist değildir."

feuerbach'ın başaramadığı şeyi marx'ın tarihsel materyalizmi başarmıştır: insan fikirlerinin maddi dünyadan hareketle açıklanması. toplumun tarihsel gelişimini ele alan parlak bir araştırma, felsefi özetini şu cümlede bulur: "kendi maddi üretimlerini ve maddi ilişkilerini ve bununla birlikte kendi gerçekliklerini geliştiren insanlar, düşünüşlerini ve düşünüşlerinin ürünlerini de değiştirirler." böylece, gerçeklikle düşünce arasındaki ilişki olarak materyalizm, pratikte doğruluğunu kanıtlamıştır. gerçekliği ancak duyular aracılığıyla bilebiliriz. bilgi kuramı olarak felsefenin temeli de şu ilkedir: ampirik olarak verili maddi dünya düşünceyi belirleyen gerçekliktir.

marx da feuerbach üzerine tezler'inde insanın pratik faaliyetinin, yaşamının asli içeriği olduğuna işaret eder:

"insan düşünüşüne nesnel doğruluk atfedilip edilemeyeceği sorusu kuramsal değil, pratik bir sorudur. insan doğruyu,yani düşüncesinin bu dünyaya ait olduğunu, gerçekliğini ve gücünü pratikte kanıtlamalıdır (2.tez). soyut düşünce ile tatmin olmayan feuerbach duyusal algıya başvurur, ama duyusallığı insan duyusallığının pratik bir faaliyeti olarak anlamaz (5.tez)."
alman filozof. tanrıbilim okudu ve sonrasında berlin'de hegel'in derslerini izledi. 1830'da imzasız olarak ölüm ve ölümsüzlük üzerine düşünceler isimli yapıtını yayımladı. ama, yapıtın kendisine ait olduğu anlaşılınca, din konusundaki eleştirel görüşlerinden dolayı, ders vermesi imkansız hale geldi. 1848 devrimi'nin yarattığı ortam sayesinde ve heidelbergli öğrencilerin isteği üzerine, kendi din kuramını bir dönem boyunca açıklayabildi. tanrının özündeki gizin gerçekte insanın özü olduğunu, dinin gerçekte insanın kendi üzerine düşünmesinin en yüksek noktasını oluşturduğunu savunmuştur. tüm bu fikirleriyle karl marx ve engels için önemli bir düşünür haline gelmiştir.