bugün

lost'taki olayları yaşadığı ana göre yorumlayan insandır, genelde bir oturuşta bir iki sezon lost izlemekten kaynaklanır.

spoiler içerebilir...

evden çıktığımda her şey normal gibiydi. belediye otobüsü durağına ulaştığımda da her şey yolundaydı. 43 h numaralı otobüsü durdurdum ve okula doğru yola koyulduk. gözlerim yanıyordu... iki gündür yemeden içmeden o diziyi izlemek zayıf düşürmüştü. körüklü otobüsün onca gürültüsüne gacırtısına rağmen şaşılacak şey uyumuşum.

derken bir sarsıntıyla irkildim. gözlerimi araladım. otobüs bozulmuştu. şoför yolculara gidemeyeceğimizi pek de tatlı bir dille anlatmıyordu. derken yaşlı bir teyze fenalaşarak yere yığıldı ve aynı anda şoförün sol camı kırıldı ve şoför de yere yığıldı. kafası kanıyordu. bağırdım yardım etmeleri için ama herkes kendi derdindeydi... başımı arkaya çevirdim ve ne göreyim??...

paniğim anlatılmaz derecede büyüktü... "kuyruk bölümündeki yolcular nerede lan?" diye bağırdım yanımdaki adama. kırklı yaşlarında kel kafalı bir adamdı. tokadı patlattı suratıma. " kuyruk bölümü ne ulan eşşoğleşek, hem ne bağırıyon bana" diye suratıma tükürüklerini saçarak konuştu. bir şeyler ters gidiyordu.

otobüs yavaş yavaş boşalmıştı. şoför gözlerini araladı ve "hangi o.ospu çocuğu kafama sapanla taş attı ulan" dedi. gözlerini hamile kıza dikti, onun atmadığı belliydi. fenalaşan teyze de kalktı hiç bir şey olmamış gibi indi otobüsten... kuşkum daha da artmıştı. ben etrafı öylece süzerken şoför bana döndü ve "ulan sen kesin birşeyler karıştırıyorsun,senden şüpheleniyorum" dedi... kitlendim,konuşamıyordum... "others...others.." deyiverdim. bir tokat da şoförden yedim... "küfür mü ediyon lan hayvan herif" dedi. "see you in another life brother"dedim ve koşarak kaçtım.. şoför hala arkamdan bağırıyordu: "bak hala konuşuyor it herif"

yoluma yürüyerek devam edecektim. az yol değildi. yirmi metre kadar ötemde yürüyen adamı hatırladım. ben otobüste otururken yanımda ayakta duran adamdı. "ne iş yapıyorsun,dude" dedim. "cep telefonu bayisiyim, ismim seyit,dükkan hemen merkezde dört yol ağzında" dedi... çok sevinmiştim... "vay seyit,kurtulduk desene,kesin birşeyler yaratırsın sen cep telefonu pillerinden" dedim. nereden kurtulacağımızı anlamamıştı anlaşılan. bön bön baktı suratıma. belki de benimsemişti. seyit'ten cacık olmayacağını anlamıştım. "senden bana ne fayda gelebilir ki bay telefon anteni" deyiverdim. lakabını sevmemiş olacak,şemsiyesini kafama indirdi... "ahhh,dur vurma lan,bak şemsiyeyle yıldırım düşürücez..lan!ah!bak ölücen,kader..."

canımı yakmıştı,pek bir anlayışsızdı canım... yürüdükçe otobüsteki insanları görmeye devam ediyordum. şimdi de ön taraftaki takkeli imamı gördüm. ona da koşarak yetiştim. "sen rahip misin" dedim. ters ters baktı yüzüme, koluna yapıştım, "temiz malım var,uçurmama yardım et,bütün çocuklara penisilin yaptırayım" dedim. pokeimam gibi kükredi... dediklerini anlamamıştım.

insanlara bulaşmamalıydım belki bir süre. etrafı izleyerek dolaştım ve bir çalılık gördüm,kafes biçimindeydi. içinde yavru bir kedi vardı. yaşlı bir kadın kediyi almasına yardım edip edemeyeceğimi sordu. bir anda kedi gözüme kutup ayısı gibi göründü... oradan da koşarak kaçtım ve yine küfürü yedim. o kadar koşmak yormuştu,bir banka oturdum,bir baba ve oğul oturuyordu. çocuk bir çizgi roman okuyordu,üzerinde bir kutup ayısı resmi vardı.cebimden çakmağımı çıkardım ve mecmuayı tutuşturdum. yine küfür yine şemsiye darbesi...

koşarken nasıl koştuğumu anlamadım ve okula ulaştım...

hocamız bir c programı yazmamızı istedi, ben ise o bilgisayarlara 4 8 15 16 23 42 yazmadan çalışmayacağını söyledim. delirmişe benziyordu, "gir o zaman o sayıları" dedi... ben de "girmeyelim,bakalım ne olacak" dedim. elini kaldırdı üzerime doğru,ben de monitörü yere attım. yine şemsiye...yine küfür... hiç yakışmıyor...
kate'e aşık olmak, hurley'in bahtsızlığına gülmek, jack'e yuh artık bir icraatta bulun diye yakınmak, sawyer' dan nefret etmek (bkz: kate ve sawyer), bir sonraki bölümü beklerken kafayı yemek ve o bir haftada en az 10 bölümü tekrar seyretmek gibi faaliyetler gösteren insanlardır.
(bkz: kardeşim)
(bkz: dude)
(bkz: lost)
(bkz: the others)
(bkz: granary)
(bkz: 4 8 15 16 23 42)
(bkz: suçluluk duygusu)
(bkz: şüphe)
(bkz: güven)

kelimelerinin hayatındaki kullanılış şekilleri farklılaşan va aşırı derecede artan ya da azalan insanlardır..
(bkz: lost a küçük emrah ın katılması)
evde, okulda, işte bulduğu hiçbir şeyi başkasına söylemeyen insandır.
evde: four,eight,fifteen,sixteen,,twenty-three,forty-two
okulda: four,eight,fifteen,sixteen,,twenty-three,forty-two
bakkalda: four,eight,fifteen,sixteen,,twenty-three,forty-two
dolmuşta: four,eight,fifteen,sixteen,,twenty-three,forty-two
+ lan salih karsıdan gelen dumanı görüyor musun?
- abiii black smoke...
+ kac ulan kacc..
kurtlar vadisinden aşırı etkilenen insana göre daha hümanistik olmasını beklediğim insandır. zira, gidip ben jack'in adamıyım diye haraç tolamışlığı yoktur kanımca.
1. her hafta sayısal oynar. (bkz: 4 8 15 16 23 42)
2. şüphecidir. herşeyden uyuz olur. ulan bu benim masadaki kalemlik değilmi. ahmet dede aynısı var. acaba bir flashback te ahmet'le biz.ulan naptım ben tüh.
3. ıssız bir adaya düşse ne yapacağının bilincindedir.
4. uykusuzdur. 2 sezonu bir haftada izlemekten bitap düşmüş, göz altı torbaları oluşmuştur.
5. kate'in sawyer'e verdiğini görünce hatunların efendi adam yerine piç adam tercih ettiklerini anlamış, piç olmaya karar vermiştir.
6. başına gelen her türlü kötülüğü others'tan bildiğinden hayatındaki bütün kötü insalara "the others" der.
(bkz: 300 filminden asiri etkilenen insan)
(bkz: lost izliyorum hayatin anlamini buluyorum)
(bkz: dallas dizisinden asiri etkilenen insan)
ormanda bayırda habire düşer.
uçağa binmez.
Yolda yürürken 3.sezonun final bölümünün son sahnesini düşünüp kafasını direğe çarpan insan... Yaşanmıştır, tescilli mallıktır...
lost'un einstein'ın bir teorisi olduğunu iddaa eden uçmuş insan.
aynı zamanda kendinden şüphelenmeye başlayan insan olabilir:"acaba deliriyor muyum diye?"

biraz önce internet kafede kafe sahibi elinde tostla geldi ve sordu:"tostu kim istemişti diye". benim anladığım ise tost tabağını cd'ler görerek "lost'u kim istemişti". bir an adama dönüp bakmak zorunda hissttim kendimi.
alt yazılı rüya görmeyi başarabilen insan tipidir.
şu gibi diyaloglar yaşanır bu kişilerle;

+hacı naber?
-ne kim fısıldadı?
+abi benim ben kronik kuzu ayrıca fısıldamadım da lan.
-ha..merhaba locke.
+locke kim lan?..neyse abi ben senden pizzacının telefonunu isticektim var mı sende?
-4 8 15 16 23 42.
+öle telefon numarası mı olur lan?...neyse ali den isterim artık.
-alex nerde?
+alex demedim olum ali dedim...abi sen uçmuşun yaa.
-sezon 4 var mı sende?
(bkz: josh holloway a vermek isteyen kadın).
kendini lost dizisindeki bir karakterin yerine koyup onunla özdeşleşen insandır.
lotoyu her hafta 4 8 15 16 23 42 diye oynayan insandır.
2005 ve sonrası tarihlerde dünyaya gelen insandır ya da daha önceki tarihlerde dünyaya gelsede beyin doğumu 2005 ve sonrası tarihlere rastlar.*
rüyasında kate'le kızılay gimanın önunde buluşan ordan samatyaya akıp meydanı izleyen bendir.
eğer türkçe dublajından etkilendiyse durumu vahim olan insandır.
adalardan uzak durmaya çalışan insandır.
(bkz: 11 mayis 2008 heybeliada piknik zirvesi 4)