bugün

Tesadüf nedir? Devreler halinde seyreden hayatın bu devreleri arasındaki nüktedan bağlantılar mıdır? Kader denilen kavramı bir ölçüde güçlendiren dramatizasyon aşamaları mıdır? inanılası mıdır, üzülesi midir, şaşılası mıdır? "Tesadüf işte" diye geçilesi midir, yoksa üzerine kafa patlatılası bir konu mudur?
ispanyol yönetmen Julio Medem, "Kutup Çizgisi Aşıkları"nda kaderi ve tesadüfleri sorguluyor. Pekala, filmden hareketle biz de sorgulayalım... Kader kelimesinin ekseriyetle olumsuz bir anlam ifade etmesi nedendir? Birisinin başına gelenlerden "kader işte" diye bahsediliyorsa, büyük ihtimalle o kişi kötü olaylarla karşılaşmıştır. Yani düşünün ki, birisi iyi bir ailenin ferdi olsun, iyi okullarda okusun, başarılı bir iş hayatı ve aşk hayatı olsun. Bu kişinin büyük sorunlar yaşamadan yaşlanıp sessizce ölmesine kim "kader" kelimesini uygun görür? Oysa ki aynı kişi müthiş başarılı bir hayat sürdürürken aşk acısı sonrasında depresyonla cebelleşse ve perişan olsa "kader işte" nidaları civardan yükselir. Hal böyle olunca, "kader"in ve "tesadüfler"in, insanların yaşadıklanlarının ardından yorum yaparak şekillendirdikleri bir nevi "mesaj çıkarma", "anlamlandırma" araçları olduğunu görmeli. Tarihin tekerrürden ibaret olduğunu söylemek için müsait tekerrürler aramak da bundandır. Yoksa tarihin tekerrürsüzlükleri de azımsanmayacak kadar çoktur.
Filme dönecek olursak, çok başarılı bir kurguyla karşı karşıyayız. inanılmaz tesadüflerin olayları kesiştirdiği sahnelerde "bu kadar da olmaz" dedirtmeyen film, masalı gerçekleştirmede bir hayli başarılı. Yine o tesadüflerin omuzlarında yükselen ve destansılaşan bir aşk öyküsü var. Otto ve Ana, ne tesadüftür ki ikisinin de adı simetriktir, birbirlerini tamamlıyor. Julio Medem, kader kavramının altını çizerken aslında benim görüşüme göre bir ölçüde çelişkiye de düşüyor. Örneğin Ana'nın Otto'yu babasıyla özdeşleştirmesi ve tanıştıkları ilk günlerde bazı tesadüfler sonucu bu yorumunda haklı olduğu kanısına kapılması, ilerleyen günlerde bir yanılgıya dönüşüyor. Ve o hayal, o masal, o öykü orada kesiliyor. Ana, Otto'nun babası olmadığını anlıyor, ancak ona bu kanıyı veren tesadüflerin güçsüzlüğü de ortaya çıkmış oluyor. Özetle, tesadüflerden çıkarım yapmanın bir yanılgı olabileceği anlatılıyor.
Yine öykünün sonunda gerçekleşen kaza hadisesi, onca kopmaya rağmen yeniden teğet geçen iki aşığın durumunu "kutsallıktan" "acıya" dönüştürüyor. Diyeceğim şu ki, bunca ayrılığa ve "kutup çizgisindeki" buluşmaya karşın, seyirci destansı bir birleşme bekliyor. O da olsa, Ana ve Otto'nun aşkı kutsallaşacak. Ancak "kader bu ya", seyircinin beklenmedik bulacağı bir olay "kader" kavramını dillere düşürüyor. Uzun lafın kısası, Ana ve Otto kutup çizgisinde birleşseydi, aşkını kovalayan, "Cesur ol"an (valiente!) birer kahraman aşık olacaktı. Fakat beklenmedik olaylar buna engel olunca durumun adı "kader" oluyor. Olumluysa başarı, olumsuzsa kader, insanın ikiyüzlülüğü bu...
an itibariyle cnbc-e'de yayınlanmakta olan, kaçırılmaması gereken filmdir. dır. dur..
"Ancak filmlerde olur böyle olaylar" gibisinden olayların; yönetmenin elini korkak alıştırmadan bolca serpiştirdiği bir başka film;.lucia y el sexo filminin yönetmeninden, ki o filmi yapan adam nası kötü bi film yapabilir ki, idi filme referans noktam;..

işte o adam; yani Medem'in ana ve otto, esas kızının ve esas oğlanının aşklarını kader çerçevesinde anlattığı film,ki tagline'ı da zaten kader inkar edilemez gibi bir şeydi,,, Kısmetten öteye yol yok demek de bizden bir şeyler katar galiba;

Yer yer özgünlük sorunları yaşansa da güzel filmdi..

--spoiler--
Ey Medem, madem böyle bi işe baş koydun,hatunu ne diye öldürürsün ha güzel kardeşim,,diye sormadan da edemedim filmin sonunda.....
--spoiler--
Türk mantığıyla düşünülerek izlenilirse sağlam bir küfürü hakeden, fakat obtektif olarak izlenildiğinde tesadüfmü kadermi diye düşündürerek gelişen olayların insanların hayatındaki etkilerini çok güzel anlatan bir film. filmdeki onca kopukluğun oluşturduğu boşluk, olayların filmin sonunda bir nihayete ulaşmasıyla son bulur.
polar kıyafetlerin topak topak toparlanmasından aman etmiş, kendisine gına gelmiş kişilerin kullandığı ispanyolca deyim.
ispanya, finlandiya ortak yapımı bir film.
üvey kardeşler ana ve otto'nun saplantılı aşkını ve bir gün güneşin hiç batmadığı yerde hiç ayrılmamak üzere buluşma hayalleri üzerine kurulmuştur.
unutulmaz finallere sahip filmlerden biri.*
ayrıca; (bkz: fele martinez)
ana karakter isimlerinin tersten de aynı okunduğu filmdir. otto ve ana.
ispanyol yönetmen julio medem'in yönettiği, başrollerde najwa nimri ve fele martinez'in oynadığı mükemmel ötesi film. ülkemizde vizyona ve festivallere uğramamıştır. romantizmi farklı bakış açısı ile anlatarak aşkın kısır döngüsünü ele alan müthiş bir filmdir kutup çizgisi aşıkları.
bir sahnesinde kız denizde yüzmekte iken, çocuğun bindiği uçağın yansıması kızın vajinasına girer,harika bir enstantanedir efendim.
1999 yapımı güzide bir filmdir. filmde bol bol tesadüf yaşanmaktadır. otto ve anna adındaki iki üvey kardeşin yaşam öyküsünü anlatır. izlenesidir.
Düşsel,hüzünsel,tesadüfler yumağı,içinde sıradışı bir romantizm barındıran farklı bir film. iki üvey kardeşin ilk başta aşktan ne kadar kaçsalarda aşka o kadar yaklaştıklarını,peşpeşe gelen tesadüflerle aşkın kaçınılmaz olduğunu anladıkları filmde küçük küçük detaylar hemen göze çarpıyor. ana gölde çırılçıplak yüzerken, içinde ottonun bulunduğu uçak, annanın açık olan bacaklarının arasından suya yansıyor, annada ottodan dolayı bir heyecan var ve yansımada uçak, annanın cinsel organına gitgide yaklaşıyor ve annanın orgazm derecesindeki heyecanı çok iyi bir sembolizmdir. Bunun gibi güzel kareler dışında filmin müziğide hayli etkileyici. Bize hem erkeğin aşk ve hayat karşısındaki düşüncelerini duygularını verirken bir yandan kadının olaylar örgüsü içindeki duruşunu yansıtmaktadır. Hayatta herşey rastlantılar üzerinedir düşüncesi üzerine oluşmuştur. sonu hüzünlü olsada güsel bir Julio Medem filmdir izlenilesidir.
şu ana dek 7.sanattan çıkan en iyi, hatta iyinin de ötesindeki aşk filmi. bu filmi sevgilisi, eşi, vs. ile izleyen insan evladı beraber olduğu kişiden zor ayrılır. bu kadar da iddialıyım bu kusursuz film hakkında. ilişkisini kurtarmak isteyen tüm kaybedenlere tavsiye edilebilir. kaybeden mertebesine henüz ulaş(a)mayanlara daha şiddetlice önerilir.
enteresan bir aşk filmidir. soğuk kuzey ikliminin bile aşk ateşini söndüremediği hoş bir filmdir.
garip bir aşk hikayesi.
--çok feci halde spoiler içerir--
aşk dediğin bir garip tesadüfle başlar bazen. mesela o topa ters vurmasalar. ya da kalede olup o topu çıkmadan yakalayabilse. belki top bahçeden dışarı çıkmasa. ya da kızı görmeden topu yakalayana kadar koşmaya devam etse. belki de tüm her şey bambaşka olabilirdi. gecenin olmadığı, aralıksız gündüz yaşanan bir kutup dairesinde, kutup çizgisinin içinden geçtiği bir evde onu gelene kadar bekleyebilecek kadar çok sevmeyebilirdi Ana. ki film böyle başlar.. ne kadar süreceğini bilmediği bir tesadüf bekler kız. filmin en hoş yanlarından biri de olayların hem Ana hem Otto gözünden iki kez anlatılmasıdır. çok feci spoiler veriyorum ki film mutlu sonla bitmiyor. filmin asıl bitişi, film başlarken gördüğünüz ama çok da önemsemediğiniz bir sahneyi tekrar gördüğünüzde oluyor. *. aynı görüntüyle başlayıp, aynı görüntüyle bitiyor ve aynı kutup çizgisi gibi bir çember oluşturuyor film.
-isimlerin baştan ve sondan aynı okunması şans getirir.
-gece yarısı güneşi
--çok feci halde spoiler içerir--
(bkz: kutup çizgisi aşıkları)

afişi görsel
imdb sayfası http://www.imdb.com/title/tt0133363/
öldüğüm film.ana nın gözlerindeki oto pek fenadır.
Büyülü bir filmdir kendisi.
fele martinez'e hayranlığımı bir kat daha arttırmış leziz film. rüzgara karşı mastürbasyon sahnesi ise kesinlikle gördüğüm en kışkırtıcı sahnelerdendi.
'hayat ne garip anne' dedirten ve Mahsun Kırmıgül'e ilham kaynağı oldu rivayet edilen güzel bir filmdir.
tesadüfler tesadüf değildir. ve biriyle gerçekten olmak istersek ve bu bizim kaderimizde varsa her ne pahasına olursa olsun o kişi karşımıza çıkar düşüncesini katmerleştiren bir film. güzel bir martinez filmi.
Sanki film degil de gerçek. Sanki rol arkadaşı degil de gercekten aşıklar birbirlerine. Kadere inanmaya teşfik ediyor film. Ben izlerken sanki evimde degil de boyutsuz bir yerde asılı kaldım. Izleyeli cok uzun zaman oldu ama bugun yeniden izleyeceğim. Yine asılı kalasim var boşlukta sanirim.
Tesadufler, kader, mucize belki bazen..bizim disimizda gelisen ve bize bu kadar net yansiyan seyler karşısında elimiz kolumuz cok bagli. Insanlar Dogru zamanda dogru kararlar veremedikleri icin mi isler karisir bazen.

Otto ve ana'nin hikayesini bence izleyin. Gözbebeklerinize belki biri yansir sonunda. Gorebilirseniz tabi..
eşek kadar adamı ağlatan film. nasıl dolduysam demek.
vıcık vıcık romantizm içeren filmleri sevmeyen ama romantik bir şeyler izlemek isteyenler için cevher niteliğinde bir film. kader ya da tesadüfün -artık adını ne koyarsan- böylesi dedirtir. çok acayip bir film. kaç yıl önce izledim hala bazı sahneleri aklımdadır. özellikle kuzey ülkelerine de ilginiz varsa mutlaka izlemelisiniz. benim filmden fazlasıyla etkilenme sebeplerimden biri de ana'nın bir zamanlar sevgili olduğum bir kıza benzemesiydi. o zamanlar filmi bu şekilde izleyince gerçekten etkilenmiştim.
Najwa nimri hatırına izlediğim, keşke daha önce seyretseymişim dediğim, "bundan kelli her şey olacağına varır, kendimi kaderime teslim ediyorum ne uğraşcam ya" diye radikal kararlar almamı tetiklemiş ispanyol yapımı film.
Ama 5 dk falan sürdü bu düşünce.

--spoiler--
Tesadüf mü kader mi filmi izleyenin bakış açısına bağlı. Belki de kaderin içindeki tesadüflerdir. Veya sadece tesadüfler silsilesidir. Ya da hiçbiri.
--spoiler--

görsel
Bu filmde Ana olarak izlediğimiz Najwa Nimri yıllar sonra La Casa de Papel'de Alicia Sierra olarak karşımıza çıkar.