bugün

insan algısının değişkenliğine örnektir.

bunun için en güzel örneklerden birisi nabokov'un en ünlü romanı lolita'dır. 2 kez filmi çekilen ve tonlarca fanteziye de ilham kaynağı olan bu romanda yazar, 50'lilerinde yetişkin bir adamın 12'lik (filmde 14 olmuştur) bir ter-ü tazeye duyduğu cinsel hazzın ve aşkın hikayesi anlatılır.

şimdi burada duralım. olay basit geliyor değil mi?

elin sapığı bulmuş çıtırı o taze amcığına kökleyip, erkekliğinin son demlerini şenlendirmek istiyor gibi.

burada yazarın etkisi ortaya çıkıyor işte. diyor ki, dur bakalım. olay o değil. birden adamın çocukluk aşkı geliyor ekrana, yaşanmışlıkları ve yaşanamamışlıkları giriyor. başka olaylar geliyor.

ve sonunda kafayı çozutan bu sapığa insanlar acıyor. empati kuruyorlar. lan adam iyi biriymiş aslında diyor.

bu değişkenlik algısı insanın siyah ve beyaz olamayacağını gösterir. yani normalde biri gelse ben 50 yaşındayım ve 12 yaşında bir kızın o enfes dişiliğinden faydalanmak istiyorum dese ''siktir git ananın amına sokarım'' denir ama o adam başlasa aslında her şey bizim mahallede mehtap vardı onla başladı, işte o öldü ben gittim kendimi edebiyata verdim edepli yattım ama bu kızı görünce diye başlasa ''ohohoooo kolay gelsin beyim'' denir.

her şey nasıl sunduğunuzla alakalı.
yaşlı bir adamın 12 yaşındaki kıza aşık olması normal lakin peygamber efendimizin 18 yaşındaki hz aişe validemiz ile evlendiğinde sübyancı diye anırıyorsunuz. maksat gavurluk olsun değil mi ?
Kendi iç dünyanızda istediğinizi yaşayın ama gerçeğe dönüştürmek istediğinizde mahkeme heyeti ve iddia makamı sizin iç dünyanızı sikine takmayacaktır.
sanguine arkadaşım babannen demedim hz aişe validemiz dedim. bu durumda suçlu hz muhammed değil deden oluyor vesselam.
güncel Önemli Başlıklar