bugün

dostoyevski ile birlikte gelmis gecmis en iyi yazarlardan biri olarak anilan asmis yazar..
dostoyevski'nin tırnağı olamayacak yazar.
"insan, yükseldiği ölçüde hayattan uzaklaşır!" tolstoy
kadınları gerçekten anlayan yazar. kullandıkları süs eşyaları, kişisel temizlikleri, hisleri, giysileri.. okumuş ruhunu kadının.
savaş ve barış romanı ile ilgili olarak yazdığı, tarih felsefesine ilişkin düşüncelerini yansıtan uzun incelemesinde, rusya'da ulusal bilinçlenmenin nedeni saydığı rus-fransız savaşının kuşbakışı görünüşünü şöyle çizer:

"1789'da paris'te bir çalkantı başlıyor; bu çalkantı büyüyor, taşıyor, dalgalanıyor ve kendini ulusların batıdan doğuya doğru akımı ile belli ediyor. bu hareket birkaç kez doğuya yöneliyor ve oradan doğudan batıya yönelen karşıt hareketle çatışıyor, 1811 yılında bu çatışma en son sınırına, moskova'ya kadar uzanıp gidiyor; sonra da doğudan batıya, şaşılacak bir simetri ile ona tamamen karşıt bir hareket meydana geliyor ve gene tıpkı birincisi gibi bu da peşinden, ortada bulunan ulusları sürükleyip götürür. sonunda karşıt olan hareket, batıdan gelen hareketin doğduğu noktaya, paris'e varıyor ve orada duruyor."
Büyük rus romanının önde gelen temsilcilerindendir. Kişilğinde yaşadığı gidiş gelişler bir bakıma yazarlığına da yansır. Aslında toprak sahibi bir konttur. Gençlik yıllarında içine girdiği sosyeteden kesin bir kararla kurtulmuş, kendini öğrenmeye, yazmaya ve köylülere yardım etmeye adamıştır. Kendi topraklarına döner ve evlenir. Bir anlamda anarşizmle bağdaştırılan karmaşık bir hristiyanlık anlayışına döner. Yazarlık serüveni boyunca önemli roman karakterleri yaratır, dönemin Rusya'sına ayna tutar. Lenin kendisi için "rus devriminin aynası" demiştir.
Anna Karenina'da evli bir kadının duygularıyla evliliği arasında kalışını topluma da ayna tutacak şekilde yansıtır. Belki de en büyük klasik romanı yaratır. Ölümüne dek aynı belirsizliği yaşatır Anna'ya. Konstantin Levin karakteri de kendisinden izler taşır.
Savaş ve barış romanında Fransız - rus savaşını eksen alarak rus aristokrasisini gözler önüne serer. Romanın en sıkıcı bölümleri siyasi olayların yorumlanarak anlatıldığı bölümlerdir. insan ilişkilerinden koptuğu anda roman sürükleyiciliğini yitirir. Ancak bu romanın sonu için geçerlidir daha çok.
Diriliş romanında kendi görüşlerini ve eylemlerini sergiler adeta. Köylülere bedava toprak dağıtılması Tolstoy'un köylülerle ilgili reform düşüncesinin bir sonucudur.
Kazaklar romanındaki şu cümle onun nasıl bir insani düşünceye bağlandığını gösterir: "Mutluluk başka insanlar için yaşamaktır."
Uzunca yaşamasına karşın Tolstoy istikrarlı bir yaşam sürememiştir. 80'li yaşlarda ailesinden ayrı, bir tren istasyonunda hayata veda eder. Düşüncelerindeki kararsızlık özel yaşamına da yansımıştır. "sanat nedir?" adlı eserinde dünyanın en büyük eserlerinin (kendininkiler de dahil) sanat değeri taşımadığını öne süren büyük yazar hep itiraf edemediklerinin ardında kalmış gibidir. itiraflarını yayımladığı halde.
ferdi tayfur' un 19. yüzyıl rusya'sındaki yazar versiyonudur. ( o kadar acıklı edebi eserleri olan yazardır yani.)
iç dünyasını buyuk bir samımıyetle sorgulayan ve bu sorgulamayı da aynı samımıyetle dısa vuran buyuk bir yazardır.
efendim aslında bütün kitaplarını karısı yazmıştır. Yani Tolstoy'un yazısı ve not tutma düzeni o kadar berbattır ki, karısı yaklaşık sayıları 14'e oluşan çocukların ve evin işlerini bitirdikten sonra oturur tüm karalamaları temize çekerdi.
dedesi rusya'nın osmanlıda ki ilk daimi büyük elçisi olan büyük yazar. içeri atmışızdır kendisini, 93 harbi sırasında.
okunduğunda, sizi yazdığı o döneme çeken (bkz: edebiyat tanrısı)dır.
dünyada kalitesine asla erişilemeycek hatta yanından bile geçilemeyecek eşsiz edebiyatçı,düşünür. günümüzde orhan pamuk gibi adamların büyük(!) romancı kategorisine girdiğini düşünürsek,çağımız edebiyatının birbuçuk asır öncesine göre geldiği vahim durumu daha iyi anlayabiliriz.
uçabileceği inancıyla kendini balkondan da atmıştır. tabi o zamanlarda şimdiki gibi apartmanlar olmadığını düşünürsek ölmemesi normaldir.
"kendini bir kadına bağladın mı, prangaya vurulmuş bir kürek mahkumu gibi bütün hürriyetlerini kaybedersin" diyerek kısa ifadeyle sevgiyi anlatabilmiş yazar.
hristiyan anarşisttir. allah otoritesinden gayrı ne kadar otorite varsa reddetmiştir.
aklın inancı, inançin ise aklı reddeden var olus mantıgı oldugunu söyleyen yazar, düsünce adamı. itiraflarım adlı eseri 2, 3 defa okunup not alınası bir eserdir.
bugün doğum günü olan* "Savaş ve Barış"ın yaratıcısı Rus yazar.
rus tarihinde oldukça önemli yeri olan, soyları 1300 lü yıllara dek uzanan aristokrat aile.pek çok önemli devlet adamı,asker,sanatçı çıkmıştır burdan.
kendisini deha yapan eserlerinden hiçbirini okumadan, muhammed ile ilgili yazdıklarını okuyanlar da var, dertleri asla üzüm yemek, yani okumak değil. binlerce ton üzümle dolu eserleriyle, alkım yayınlarının edebiyat dergisinin "insan ruhunun hasta doktoru" tabirini sonuna kadar hak ediyor. kendisi de en az insanlık kadar hastaydı. itiraflarım adlı eserinde bunu açıkça anlatıyor, tıpkı inançlı bir insana dönüşmesini anlattığı gibi. eserin başlarında "toplum kabülü ile yaşamak kolaydır" deyip, ardından deha'sına yakışmayacak bir korkaklıkla en yaygın toplum kabulü ile yaşamayı seçiyor. kolay yoldan, temiz az kullanılmış iç huzur işte. ne kadar büyük vir dahi olursa olsun, nihayetinde bir yönü senin, benim gibi insan. ölümü de bunun altını bir kez daha çiziyor. şu dünyada gelmiş geçmiş tüm insanlar arasında 3-5 saat muhabbet etmek isteyeceklerim arasında en kötü ihtimal ilk 3'de. aşağıdaki cümlenin de mimarı, sırf bunun için bile severim;

"sevildiğini bilen bir kadın kadar çekilnez bir şey yoktur."
daha sonraki didaktik kitaplarında zevklerden el çekmiş, hıristiyanlık üzerine, kendi görüşlerini vaaz etmiştir.
"Bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır." sözüyle paranoyaklığını, yıkıcı eleştirilerini ve yuvarlak ifadelerle hiçbir şey söylemeyip aslında birşey söylediğini zannetme tavrını ortaya koyan yazardır. bu örnek sözünde de görüldüğü gibi, "nasılsa bir mutsuz aile bulunur ve bu sözüm efsane olur" havasının yoğun bir şekilde hissedildiğini görüyoruz.
"şeytan" adlı uzun hikayesini iki farklı sonla bitiren, benliğindeki aile mitosuna, seks ve aldatma duygusuna, vicdan azabına, iyiliğe ve dürüstlüğe öykünen, "diriliş" adlı romanında hepsine birden zirvede ulaştığı, rusların övüncü, bizim Nazımımızın, Aytmatovumuzun, Kemalimizin, dengi, büyük yazar. büyük insan.
anna karenina gibi uzun bir romanı her karakterin hakkını vererek yazmış ve bir erkeğin gözüyle yazılmasına karşın anna kareninada tüm kadınsı özellikleri on ikiden yakalamıştır. büyük yazar olmak da böyle bir şey olsa gerek.
ünlü rus yazarı ıvan bunin, tolstoyu ilk gördüğü anı anlatırken "o kadar heyecanlanmıştım ki işte o, anna karenina nın oğluyla o ilk karşılaşmasını yazan adam, karşımda duruyordu." demiştir.
Ölüm Manifestosu adlı eserinde o kadar gerçekçi ki gerçek hayatın basitliğin çok güzel yansıtmıştır.
"din nedir" adlı kitabında din üzerine düşüncelerini aktarmıştır. dini, bir yahudi darbımeseli ile açıklar;

"insan ruhu allah'ın kuzusudur" der bir hikmetli yahudi darbımeseli. nur-u ilahi ruhunda tecelli etmiyorsa, insan aciz ve zayıf bir mahluktur. fakat bu nur tecelli ettiğinde(ki ancak dinin aydınlattığı ruhlarda yanar) insan dünyanın en kuvvetli mahluku olur. başka türlüsü de olamaz; çünkü işgören onun kendi kuvveti değil allah'ın kudretidir.

din ve onun esası işte budur."

din nedir? adlı eserinden
güncel Önemli Başlıklar