bugün

ortalığın .mına koyacak, korku anlayışını değiştirecek, en baba yiğitlerin bile altını ıslatacak türden. tek başına karanlık bir gecede izleyecek olana, tarihin gördüğü en cesur en babayiğit en korkusuz kahramanları mezarlarından imrenerek bakacak.

http://www.imdb.com/title/tt1139797/
korku/romantizm tarzında enteresan bir film. tomas alfredson tarafından yönetilmiştir.

--spoiler--
12 yaşında bir erkek çocuğunun yan dairesine taşınan kıza aşık olması ile başlayan ancak kızın vampir olduğunu öğrenmesiyle karışan bir hikayeye sahip bu film.
--spoiler--

2008 isveç yapımıdır bu arada.

http://lettherightoneinmovie.com/
http://www.imdb.com/title/tt1139797/
100 yılı aşkın bir sürede edebiyat dünyasından sinema dünyasına geçmiş bir klişeyi nasıl yeniden yorumlarsınız?

işte bu sorunun cevabını aldım dün gece... Geçen Aralık dünyanın muhtelif yerlerinde gösterime giren isveç yapımı bu film, özellikle Holywood'un ekmeğine yağ süren büyük bir "korku" klişesini yıkıyor. Holywood bunun üzerine nasıl geçeck acaba? şeklinde düşüncelerin lüzumu yok zannımca. Keza kendileri ya filmi alır daha güzel efektlerle yeniden gösterime sokar ya da benzer bir konuyu farklı bir isimle piyasaya sürer. Bu film hakkında sanırım kendileri pek birşey yapamayacaklar, özel efektlerden gerçekçiliğe ve hatta oyunculuğa tam anlamıyla bir şaheserle karşı karşıya kalmış durumdalar çünkü.

Oskar'ın hayatı hergün okul arkadaşlarından işkence görmek ve odasında yalnızlığıyla cebelleşmek gibi rutin meselelerle geçmektedir. Bu sırada yan dairesine yeni taşınmış olan kendisinden birkaç yaş büyük (12 yaşındaki) Eli'yle tanışır. Ve aralarında duygusal bir yakınlaşma başlar.

Tam buraya kadar klasik bir dram /romantik filmin işleyişini özetleyebilmiş oluruz. Ancak film türdeşlerinden burada kopuyor. Çünkü küçük Eli bir vampirdir. Hem de Bram Stoker'ı depresyona sürükleyecek cinsten bir vampir...

Film, isveç sinemasının soğuk, gerçekçi ve katı havasına eklediği korku öğelerini aynı gerçekçilikle yansıtıp tırım tırım tırsıtırken aynı zamanda insanın dudağına sıcak kanlı bir öpücük konduruveriyor dersem radikal gazetesi haftasonu eki yazarları gibi kolpa bir izlenim bırakmış olurum sanırım. Ama konu hakkında daha güzel bir ifade cümlesi gelmiyor aklıma.

Özellikle başroldeki çocuk oyuncuların (Kåre Hedebrant ve Lina Leandersson) mükemmel oyunuyla bağlılık, aşk gibi konuları anlatırken toplumsal cinsiyet gibi bir konuya da inceden değinen film; vampir klişelerini de oldukça güzel işleyerek Stoker'ın kemiklerini sızlatıyor alenen.

John Ajvide Lindqvist in aynı adlı romanından uyarlanan film şimdiye kadar izlediğim en farklı, en sürükleyici, en ağız burun uyuşturan filmler arasına girdi bile.. Hatta bazı kısımlarda Ondskan' ı hatırlattı. En az üç kere daha izlerim ben.. Siz bir kez de olsa bir göz atın bakalım..
muhteşem bir film.

true blood gibi vampirle ilgili birinci sınıf iş çıkarılmış. true blood kadar konusunu vampir üzerine kurmamış ama bir çok güzel ve sade hikayeyle desteklenmiş. izledikten sonra the shining geldi aklıma. onun bıraktığı tadı yakalamış bu film. beklentisiz izlediğim için olabilir, bilmiyorum ama bazı sahnelerini unutmak mümkün olmayacak. ayrıca korku filmi değildir. the shining'de ne kadar korku varsa bunda da o kadar korku var. bu filmi en iyi kategorize etme yolu filmi Drama-Horror şeklide tanımlamaktır.

zamanla unutulmaz klasikler arasına yerleşeceğini düşünüyorum.

--spoiler--
filmin sonunda sandığa vurup kodladığı kelime "puss" yani 'öpücük'müş.
--spoiler--

--spoiler--
uyarlanan kitaptan öğrendiğimize göre Eli erkekmiş. filmde ise yönetmen direkt açıklamayı düşünmemiş, sadece göndermeler var. mesela "eğer kız olmasaydım" gibi sorular soruyor Eli.
--spoiler--

--spoiler--
Eli'nin babası rolündeki adamın ise gerçekten babası olduğunu düşünmüyorum. büyük ihtimalle bir zamanlar oskar gibi eli'ye aşık olmuş.
--spoiler--
(bkz: lat den ratte komma in)
imdb top 250'de 193. sırada olmasına rağmen beklentileri karşılayamamış film. Çok ağır ilerlemesine rağmen finaliyle biraz durumu toparlamıştır.
80'lerin başında isveç'te geçen, korku görünümlü, güçlü drama!
imdb puanının herşey olmadıgını, bazen puanın ters tepebileceğini gösteren film. öyle bir film ki; korku, sevinç, heyecan, şüphe vesaire.. duygu kapsamına giren hiçbirşeyin hiçbirşekilde harekete geçmediği ve hayatımda izlediğim en vasat film denilesi bir yapıt.
yanlış bilmiyorsam imbdye giren ilk isveç filmidir. amatör bir yönetmen tarafından çekilmiştir. bazı sahnelerin neden filmde olduğu insanlarca anlaşılmamaktadır.

ayrıca (bkz: ingilizcede ı olmaması)
ve de (bkz: let the right one in)

edit: bilip bilmeden yazmışız, varmış imbdye giren başka filmler
(bkz: let the right one in)
isveç'in stockholm kentinde geçen bir vampir filmidir.

oldum olası iskandinav ülkelerine bu vampir filmlerini yakıştırmışımdır. bunun da sebebi iskandinav denilince akla gelen ilk kavram olan soğuk iklimi. buzlar, kar, teneke peyniri gibi bir ten rengine sahip insanlar bunlar bir vampir filminden beklediğim klişelerdir.

çünkü beyaz ile kan kırmızısının mükemmel bir uyumu vardır vampir filmlerinde. kan daha belirginleşir ve o kan, salça bile olsa siz filmi izlerken o domates salçasını, gerçek kan sanabilirsiniz. renklerin vermiş olduğu bu etki vampir filmlerindeki ufacık bir ayrıntıdır. tabi görmesini bilenlere...

filme gelecek olursak yukarıda belirttiğim herşeyi, bu filmde bulduğum için ve vampir filmlerindeki o klasik dövüş, vurdu kırdı sahneleri de çok olmadığından farklılığını hissettirdi bana. bizim ufaklıklar da iyi bir oyunculuk performansı göstermişler özellikle vampir kızımız gerçekten soğukkanlı... iklim resmen kanına işlemiş vuhuu..

izlenmelidir. lakin blade filmlerindeki gibi sahneler beklemeyin...
john ajvide lindqvist tarafından yazılmış, yönetmenliği ise tomas alfredson tarafından yapılmış 2008 isveç yapımı film. amerikalı twilight ikilemesi insanlara bol eğlence ve bol miktarda idol karakter vaadinde bulunsa da, bu film amerikalı türdaşı (?) gibi popüler unsurlara sapmadan, inatla ağır bir tempoda ilerleyerek vampir filmleri arasında hatırlanacak bir yere oturuyor. son 10 yılda ortalığı kasıp kavuran ve artık dozu kaçırılan kan gösterme modasını düşününce, bir vampir filminde bu görüntülerin olabildiğince az yer alması da gerilim-korku beklentisiyle filmi izleyenleri mutlu edememiş gözüküyor. Filmin en iyiler arasında yer aldığını söylemek çok iddialı olabilir ancak diğer vampir filmlerinden başarılı bir şekilde sıyrılarak hatırlanacak bir yapım olduğu aşikar.
vampir filmi.
budur benim için.
oldum olası kan, ceset vs. beni etkilemez. tüylerim ürperemez, gerilmem bile. filmin adını hatırlamıyorum adam kadına oral seks yaparken vajinasını yedi resmen o bile etkilemedi beni. bu sebeple bu film de öylece izlendi tarafımca.
kötü değil gayet izlenesi. geniş bir vampir filmografim yok. karşılaştırmalı analiz yapamayacağım.
filmi izlerken en çok şunu geçirdim içimden: ama daha çocuk. o çocuklara üzüldüm. bi tuhaf oldum.
klasik vampir filmlerinden ayrılan, zekice kurgulanmış gerilim filmi. bunda vampir olayını pek öne çıkarma çabası yok öyle. olaylar gayet abartısız ve rutin bir şekilde ilerliyor. kuzey sinemasının daha doğal ve deneysel havası bu filmde ön planda. gayet doyurucu bir film.
imdb'nin abarttığı film. oyunculuklar kaliteli. filmi kurtaran diğer bir yönse kurgudaki romantik atmosfer ve masumiyet...
balondan başka bişey değildir, abartılmıştır.
birkaç gerilim sahnesi dışında asla ama asla korkutamayan,başından beri bir aşk hikayesi çizgisinde ilerleyen, ama sonunun güzel olduğuna hak verilmesi gereken filmdir. imdb'nin korku listesine bu ve birkaç tane daha film yüzünden güvenmiyorum. izleyin görün, korkuyla en ufak bir alakası bile yok.

edit: ama neredeyse tamamı sarışın öğrencilerle dolu bir okul nasıl olur'u görebilmek için bile izlenebilir.
bana göre çok güzel bir film. bir kere yavaş ilerleyen filmleri sevmiyorsanız beğenmeme durumu normal ama kızın ve çocuk aşkla karışık dostluğu beni çok etkiledi bu yüzden beğendim.
let me in şeklinde bir isim verilerek amerikan versiyonu da piyasaya çıkmıştır.
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel

harika bir film. oyunculuk, müzikler, senaryo..filmi izledim, 'işte aşk dedim'. göz dolduran bir sürü sahnesi var, eğer ruhunuz müsaitse. ve aslında sade bir film, öz, basit..bir o kadar da güzel. eli o kadar buruk bir karakter ki, oskar o kadar savunmasız ki ikisi de farklı yönleriyle birbirlerini kolluyorlar maddi ve manevi yollardan..birbirlerini tamamlıyorlar. eli'nin gözleri, kanlı dudakları, kirli elleri ve ayakları..oskar'ın yüz ifadesi, salınan saçları, annesiyle karşılıklı diş fırçaladıkları sahne..eli oskar'ın ısrarı üzerine eve davetsiz girince başına gelenler, oskar'ın ağlayışı, bağırışı..el ele tutuşmaları, birbirlerine sarılmaları, elveda öpücüğü..'işte aşk dedim'. yine de, müzik olmasa diyemezdim, tanrım çal müziğimi. müziksiz yaşayamam.

http://canusta.com/radio/?p=3

buradan ost'u indirilebilir.

eli's theme, going home, let the right one in(bitiş müziği) favorilerim.

http://www.youtube.com/watch?v=-CDKdeknsEA

*yemişim twilight'ı..

insanı küçültüyor bu film, minikleştiriyor. son zamanlarda izlediğim, buna bir örnek film daha var: (bkz: el laberinto del fauno)
film, john ajvide lindqvist'in aynı adlı romanından uyarlanmıştır.

en yakın zamanda kitabını da alıp okuyacağım:

görsel

(bkz: #10606523)
aksiyon veya klişe dolu filmlerle hayatı bol baharatlı yaşamayı sevenler için sıkıcı bir filmdir. oysa ki çekimler, senaryo ve hikayenin akışı gerçekçi ve merak uyandırıcı. çok büyük keyif alarak izledim bu filmi ve hem yönetmeni hem de oyuncuları çok beğendim. hollywood havasından uzak, biraz farklı bir film izlemek isteyenlerin kaçırmaması gerekir.
tutuk filmler seven kişiler için izlenmesi ideal filmlerdendir. tam bir sanatsal yapım.
kesinlikle son dönem izlediğim filmler arasında ilk sıralara yerleşti. ama yine amerikalıların hiç bir filme saygı göstermemesi durumu ile bu filminde kopyasını yaparak mahvetmeleri çok can sıkıcı bir olaydır. herkese 2008 isveç yapımı halini tavsiye ederim.
Twilight`ı alın, baş rol oyuncusu aşıkların yerine okul çocuklarını koyun ve filme biraz daha boğucu bir atmosfer ekleyin; işte size "Let the Right One In".
Twilight`dan önce çekilmiş olsaydı daha iyi bir notu hakederdi ama aynı konuya farklı bir bakış açısı getirilmiş o kadar. Bir klon ve artık bu tür filmler tat vermiyor.
kartpostal misali görüntüleriyle ve durağan anlatımıyla 12 den vurmuş bir film.
oyuncu seçimi de ayrıca süper olmuş bence. güzel gözleriyle vampir kızımız ve ürkek sarışın evladımızın oyunculukları yeterli ve takdir edilesi.
güncel Önemli Başlıklar